www.anamurunsesi.com
yayımladı...
“Geceniz dolunay kadar parlak ve güzel,
dolunayın denizle kucaklaşması kadar
gizemli ve duygu yüklü olsun...”
BİR AKDENİZ AKŞAMINDA ŞİİR ŞÖLENİ
MUHTEŞEM GEÇTİ
Anamur Kültür Derneğinin düzenlediği
“Bir Akdeniz Akşamında Şiir Şöleni”
unutulmaz anlar yaşattı.
Anamur Kültür Derneğince
düzenlenen “Bir Akdeniz Akşamında Şiir
Şöleni” yapıldı.
Anamur Kültür Derneğince düzenlenmiş
olan şiir gecesi İskele Dragon Parkı
Anfi Tiyatroda 21 Ağustos 2013 Çarşamba
akşamında saat:20.30’da başladı.
Şiir gecesine Anamur Belediyesi de
yerleşim, anfi tiyatronun hazırlanması,
davetiye, bilbord afiş, teknik destek,
seslendirme konularında katkı sundu.
23.08.2013 tarihinde
www.anamurunsesi.com
yazdı...
BİR AKDENİZ AKŞAMINDA ŞİİR ŞÖLENİ
MUHTEŞEM GEÇTİ
Anamur Kültür Derneğinin düzenlediği
“Bir Akdeniz Akşamında Şiir Şöleni”
unutulmaz anlar yaşattı.
Anamur Kültür Derneğince
düzenlenen “Bir Akdeniz Akşamında Şiir
Şöleni” yapıldı.
Anamur Kültür Derneğince düzenlenmiş
olan şiir gecesi İskele Dragon Parkı
Anfi Tiyatroda 21 Ağustos 2013 Çarşamba
akşamında saat:20.30’da başladı.
Şiir gecesine Anamur Belediyesi de
yerleşim, anfi tiyatronun hazırlanması,
davetiye, bilbord afiş, teknik destek,
seslendirme konularında katkı sundu.
Birçok başarılı etkinliğe imza atan
Anamur Kültür Derneği şiir şöleni ile
yine Anamurluların karşısına çıkıtı ve
şiir severlere unutulmaz bir gece
yaşattı.
Dernek İkinci Başkanı Yaşar ALICI:
"Kültür etkinliklerine bir yenisini daha
ekliyoruz. Bütün Anamur Halkını Anfi
Tiyatroya bekliyoruz. Şiir ziyafeti
yaşamaya davet ediyoruz" demişti.
Gerçekten de şiir şöleni bu ifadede
yerini buldu.
21 Ağustos 2013 itibari ile
Saat:20.30’da başlayacak olan programa
Anamurlu tanıdık yüzlerin yanı sıra,
Anamur’da hayatını sürdüren şairler ve
ayrıca Ermenek ilçesinden katılımcılarla
daha da renklendi.
Programda Öğretmen ve program sunucusu
Türkçe Öğretmeni Emine DENİZ, Emekli
Edebiyat Öğretmeni Aydın DOLUOĞLU,
Ermenekli yazar-eğitimci Mehmet AYDOĞDU,
Edebiyat Öğretmeni ve Anamur Belediye
Meclisi Üyesi Türkan KASAPOĞLU, Emekli
Öğretmen A. Ziya ÇAMUR, Emekli Orman
Mühendisi-Şair Oğuz OĞUZ, Türkçe
Öğretmeni Pınar OKTAN ve Bozyazı
Belediye Başkanı emekli Edebiyat
Öğretmeni Mehmet BALLI şiirler sundular.
Program Öğretmen ve program sunucusu
Türkçe Öğretmeni Emine DENİZ’in şiir ve
şairlik ile ilgili kısa konuşması ve
ardından sunduğu şiirler ile başladı.
Gecenin açılış konuşmasını Anamur
Kültür Derneği Başkanı Sadise SEYMEN
yaptı.
Sadise SEYMEN konuşmasına:
“Kuşatılmış deniz,
Çalınmış okyanus
Ve…batık bir gemi
Benim limanım bana
Yasaklamış kendini” dizelerini
seslendirerek başladı.
Konuşmanın devamında ise;
“Saygıdeğer şiir dostları; “Bir Akdeniz
Akşamında Şiir Şölenine” hoş geldiniz”
dedi.
Sadise SEYMENİN şiir şöleninde yaptığı
konuşma aynen şöyledir:
“Geceniz dolunay kadar parlak ve güzel,
dolunayın denizle kucaklaşması kadar
gizemli ve duygu yüklü olsun.
Sözün dizeye, dizenin duyguyla
bharlandığı bir geceyi paylaşmak ve
çoşarak yaşamak tek dileğimiz.
Şiir soluk almak, yaşama; su olup çorağı
sulamak; düşünce olup sevgiyi yoğurmak
değil midir?
Düşünce dünyamızın “gel-git”leri; duygu
dünyamızın “ebrulileri” şiir değil de
nedir?
Pek çoğumuz şair değiliz ama hepimiz bir
şekilde şiiriz.
Bu akşam duyguların tavan yaptığını,
dostluğun, kardeşliğin ve dayanışmanın
harmanlanıp, sarmalandığı bir zaman
olsun.
Bu akşam, duygularla dolu, heyecanlı
anlar yaşacağız.
Gecemiz hiç bitmesin..
Sevgimiz ve umudumuz tükenmesin.
Gecemize katılan, katkı veren, emek
veren herkese sonsuz teşekkürler.
Saygılar ve sevgiler hepinize”
Açılış konuşmasının ardından sunucu
Emine DENİZ Emekli Edebiyat Öğretmeni
Aydın DOLUOĞLU’nu kendi şirini okumak
üzere kürsüye davet etti. Arka fonda
çalınan müzik eşliğinde Aydın DOLUOĞLU
yaptığı şiir ve şairle ilgili kısa
konuşmasının ardından kendine ait
Toroslardaki Yörükleri anlatan “Ben
Kimim?” adlı şiirini seslendirdi.
Geceye Ermenek yöresinden katılan
eğitimci-yazar Mehmet AYDOĞDU aslen
Ermenekli olan ve bundan birkaç yıl önce
kaybettiğimiz Torosların sesi ünlü şair
Ahmet Tufan ŞENTÜRK’ü bu programda
şiirlerini ve onun hayat öyküsü ile
anlatarak anacağını ve onun şiirlerini
okuyacağını belirtti.
Mehmet AYDOĞDU’nun gecede yaptığı
konuşma aynen şöyledir:
“TOROSLARIN SESİ,
Çağdaş Karacaoğlan,
AHMET TUFAN ŞENTÜRK
Ruhun şad olsun!
Bir Akdeniz Akşamında Anamur’da ki şiir
dostlarından selam olsun!
Kendi sesinden yaşam öyküsünü
dinlediğimiz şair Ahmet Tufan;1920
yılında Ermenek-Esentepe (Lamos) Köyünde
doğar.
Bir harman yerinde açılmış gözüm,
Düven sürüyormuş babam.
Ne doktor varmış, ne ebe
Toplanmış komşu kadınlar,
Kesmişler göbeğimi
Uzatıvermişler toprak
üstüne
Gelişim kimseyi sevindirmemiş
Düşündürmüş öylesine
Anamın beşinci evladıymışım
Fakir bir köylüymüş babam
Yazın çiftçiymiş, kışın amele
Adana, Antalya, İzmir
Dolaşırmış diyar diyar.
Beş çocukla anam evde kalırmış
Kış uzadıkça uzar, dert çoğalırmış
Ne yakacak kalırmış, ne yiyecek
Bu öykü değildir, gerçek.
Biz ağlarmışız, anam ağlarmış.
Ahmet Tufan, okul çağı geldiği yıllarda
anne ve babasını kaybeder. 12-13
yaşlarına kadar, doğduğu köyde kalarak;
çobanlık, kizirlik, amelelik gibi her
bulduğu işte çalışır.
Kurtuluş Savaşımızın kan ve barut kokan
günlerinde anasız ve babasız neler
çektiğini tahmin etmek zor değil.
Çocukluğundaki yaşam koşulları,
Torosların verdiği yaşama ve direnme
gücü, şairin kişiliğine ve sanatına yön
vermiştir.
ÖĞRETMENİM
adlı şiirinde çocukluk yıllarını şöyle
anlatır.
Ne okul vardı, ne
öğretmen
Ne okutan vardı, ne
okuyan…
Güneş bir dağdan doğar,
Öteki dağdan batardı.
İnsanlar, güneş doğmadan
kalkar,
Güneş batınca yatardı.
Ben çobandım öğretmenim.
Muhtarın yanında kizir.
Dünya öylesine küçük
Dünyam öylesine dardı.
Ahmet Tufan; 13-14
yaşından sonra Ankara’ya ağabeyinin
yanına gelir.
İlkokul 1.2.3. sınıflarını bir ders
yılında okuyarak köyüne döner.
Eski adı Fariske, şimdilerde Göktepe
Kasabası Yatılı Bölge Okulunda 4.5.
sınıfları okuyarak okulu birincilikle
bitirir.
Yatılı okul sınavını kazanan Ahmet
Tufan; Ortaokulu Bilecik, Liseyi
İstanbul Haydarpaşa Lisesinde okur.
Ankara Hukuk Fakültesine girer. Ancak 1.
yılın sonunda yedek subay olarak askere
alınır. Askerlikten sonra okula devam
edemez.
1950 yılında Ankara Valiliği Rüsum
Memuru olarak göreve başlar. Daha sonra
Emlak Müdürlüğü yapan şair; 1959 yılında
Fahriye Hanımla evlenir. 1975 yılında
emekli olur.1976 yılında eşini kaybeder.
Çocukları olmamıştır. Sevenlerinin ve
şair dostlarının Ahmet Tufan’a baba
demeleri onun evlat özlemindendir.
Çocukluk yıllarında çobanlık
yaparken sürünün arkasından ağıtlar
yakan Ahmet Tufan öğrencilik yıllarında
yazdığı şiirleri sanat dergilerinde
yayınlanmaya başlar. Olumlu eleştiriler
alarak teşvik görür. Çınaraltı ve Hisar
dergilerinde şiirleri yayınlanır.
Dönemin ünlü şairleriyle şiir
sohbetlerine katılır.
Ankara da birlikte olduğumuz
zaman “Hemşerim İstanbul’da kaldığım
yıllarda hiç İstanbul şiiri yazmadım
boğaza baka baka hep Toros Şiirleri
yazdım”der.
İlk şiir kitabı:
Sarhoş Dünya 1958
Mustafa Kemal 1965
Allah Versin 1969
Çakırdikeni 1971
İstanbul Şarkısı 1976
Hepsinden Güzel Şiirler 1986
Sevgiyle 1988
İnsanlık Şarkıları 1998
Şölen 1991 yılında
Kültür Bakanlığı yayımladı.
Şairin pek çok şiiri ders kitaplarında
yer aldı.
Bazıları bestelendi.
Hayatı doktora tezi oldu.
Şiirleri, pek çok ödüle layık görüldü.
Yıl 2003 Ankara Seyranbağları
Nasıl olsa yolun sonu göründü,
Aceleye telaş etmeye gerek yok.
Alın, neyim varsa sizlerin olsun
Dünya malında gözüm yok.
Nasıl olsa ölüm gelecek bir gün
İstemem gözyaşı, acı ve tasa
Mevsimlerden bahar olsun isterim
Güneşli güzel bir günde
Kim duyarsa, kim severse, kim isterse
Gönüllü gelsin gelirse,
Ahmet Tufan Şentürk’ün yaşamı 9 Mayıs
2005 tarihinde, 85 yaşında, dilediği
gibi bir bahar günü, Ankara’da sona
erdi. Vasiyeti üzerine; 10 Mayısta,
köyünde, yol üzerinde, meşe ağacının
gölgesinde toprağa verdik.
Kaynağını Toroslardan (Taşelinden) alan,
Türk Edebiyatının gür pınarı, özgün
çınarı,
Çağdaş Karacaoğlan, Ahmet Tufan
Şentürk’ün şiirlerini okurken,
Torosların esintisini sinemizde
hissettik.
Kendimizden bir şeyler bulduk.
Onun şiirlerinde hüzünde var, acı da
Asla karamsarlık ve umutsuzluk yok.
Onun şiirleri, okurlarına yaşama ve
direnme gücü verdi.
Onun şiirlerinde yokluk ve yoksulluk
var.
Ama Onun şiirleri başımızın Toroslar
gibi hep dik durmasını sağladı.
Okurları, Taşelini , Torosları Onun
şiirleri ile sevdi.
TOROSLARIN TÜRKÜSÜ
Bir ses yankılanıyorsa şu dağlarda
O ses,
Ya çobanın sesi, ya benim sesim!
Bir içli türkü söyleniyorsa Toroslarda
Söyleyen;
Ya Karacaoğlan’dır, ya dertli kerem…
Bir söz ediliyorsa, aşk üstüne , sevda
üstüne
O sözü eden;
Ya Karacaoğlandır, ya da ben…
Bir köy çocuğuyum, bir dağ çocuğuyum
Ben anlarım o dağların dilinden,
O dağlar anlar benim dilimden…
Hele bir de mevsim ala baharsa
Doruklarda kar, eteklerde çiğdem varsa
Dereler, çaylar, gürül gürül akıyorsa
Çoban kaval çalıyorsa, duygulu yanık
Oğlaklar, kuzular meleşiyorsa
Aşk şarkıları söylüyorsa doğurgan hayat
O şarkıyı söyleyen ben, söyleten ben,
O dağlar anlar benim dilimden…
Barcın Yaylasında, Balgusan’da
Bal arısı geziyorsa çiçek çiçek
Kara kovanlarda petek petek bal
Esentepe bağlarında kokulu elma
Asmalarda hevenk hevenk üzüm
Tertemiz içilen su, solunan hava
Ben;
Bu köylerin, bu dağların çocuğuyum.
Bu köyler, bu dağlar anlar benim
dilimden.
RUHU ŞAD OLSUN!”
Emekli Edebiyat Öğretmeni Anamur
Belediyesi Meclis Üyesi Türkan KASAPOĞLU
şiir şöleninde 3. Kişi olarak sahneye
çıktı ve ünlü şair Orhan VELİ’nin
“Dalga” adlı şiirini seslendirdi.
“DALGA
Mesut sanmak için kendimi
Ne kağıt isterim,ne kalem
Parmaklarımda sigaram
Dalar giderim mavisinden içeri
Karşımda duran resmin..
Giderim deniz çeker
Deniz çeker,dünya tutar
İçkiye benzer birşey mi var
Birşey mi var ki havada
Deli eder insanı,sarhoş eder?
Bilirim,yalan,hepsi yalan
Taka olduğum,tekne olduğum yalan
Suların kaburgalarımdaki serinliği
İskotada uğuldayan rüzgar
Haftalarca dinmeyen motor sesi
Yalan….
Ama gene de
Gene de güzel günler geçirebilirim
Geçirebilirim bu mavilikte
Suda yüzen karpuz kabuğundan farksız
Ağacın gökyüzüne vuran aksinden
Her sabah erikleri saran buğudan
Buğudan, sisten,ışıktan,kokudan…
Ne kağıt yeter ne kalem
Mesut sanmam için kendimi
Bunların hepsi…hepsi fasafiso
Ne takayım, ne tekneyim
Öyle bir yerde olmalıyım
Öyle bir yerde olmalıyım ki
Ne ışık,ne sis,ne buğu gibi
İnsan gibi…”
Emekli Öğretmen Ali Ziya ÇAMUR’un
kendi yazdığı “Kalk!” adlı şiiri okurken
son derce heyecan yaşadığı ve yoğun bir
duygu atmosferi yaşadığı gözlerden
kaçmadı.
"KALK
Ey dost!
Senden bana esen rüzgâr
Açıyor dilimin barlanmış bağını.
Ötelerin ürpertisinde saklı uçuk
söylenceler
Sönmüş yanardağlarından akıyorlar
beynime.
Kuşkuş kanatlı illegal dizelerin;
İnce bir günaydına açılan penceremden
Apansız düşüyor sokaklara boydan boya…
Dost, atomları bırak bilginler
parçalasın,
Sen başla özden önce kırmaya
Önyargının altın tasını…
Yadırgı sarkıntılar paslanadursun
Çöz de palamarını kara gecenin
Demliğimizde tutsak ederken uykuyu
İnce belli bardaklarda
Yudum yudum içelim yıldızları.
Varsın yakamıza yapışan eli olsun
hayatın
Ter yaşamanın sırmalı izi,
Simini hangi nehir yıkayabilir?
Ensesiz bir akşama düşürürüz inadı,
Sarmalarız sabaha düştaban ağrıları...
Dost!
Kulaklarımızda bir Balkan havası essin
gürlesin
Sen Lorke'ye duranda ağırdan hızlı,
Bizim düşlerimize hangi horon yetişsin?
Sesin sesime el versin hele, dele dele
karanlığı,
Çıkrığımızda çıkmayacak ay mı var
kuyulardan?
Kan uykularda dımdızlak bağlanmışsak,
Kalk,
Seninle söksün şafak!"
Anamurlu Emekli Orman Mühendisi Şair
kısa va öz kendi şirini okuyarak geceye
farklı bir renk kattı. Oğuz OĞUZ kendi
şiiri “Hece Taşım Olur Musun Toroslar?”
şiirini seslendirdi.
İzmir’de Türkçe Öğretmenliği yapan
Pınar OKTAN ünlü şairlerimizden Bedri
rahi EYÜPOĞLU’nun “Türküler Dolusu”
şiirini seslendirdi.
“Türküler
Dolusu
Kirazın derisinin altında kiraz
Narın içinde nar
Benim yüreğimde boylu boyunca
Memleketim var
Canıma ciğerime dek işlemiş
Canıma ciğerime
Sapına kadar.
Elma dalından uzağa düşmez
Ne yana gitsem nafile.
Memleketin hali gözümden gitmez
Binbir yerimden bağlanmışım
Bundan ötesine aklım ermez.
Yerliyim yerli olmasına
İlmik ilmik, damar damar
Yerliyim.
Bir dilim Trabzon peyniri
Bir avuç tiftik
Bir çimdik çavdar
Bir tutam şile bezi gibi
Dişimden tırnağıma kadar
Ressamım.
Yurdumun taşından toprağından şurup
gelir nakışlarım
Taşıma toprağıma toz konduranın
Alnını karışlarım.
Şairim şair olmasına
Canım kurban şiirin gerçeğine hasına
İçerisine insan kokusu sinmiş mısralara
vurgunum
Bıçak gibi kemiğe dayansın yeter
Eğri büğrü, kör topal kabulüm
Şairim
Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası
Ayak seslerinden tanırım
Ne zaman bir köy türküsü duysam
Şairliğimden utanırım
Şairim
Şiirin gerçeğini köy türkülerimizde
bulmuşum
Türkülerle yunmuş yıkanmış dilim
Onlarla ağlamış, onlarla gülmüşüm.
Hey hey, yine de hey hey
Salınsın türküler bir uçtan bir uca
Evelallah hepsinde varım
Onlar kadar sahici
Onlar kadar gerçek
İnsancasına, erkekçesine
"Bana bir bardak su" dercesine
Bir türkü söylemeden gidersem yanarım.
Ah bu türküler
Türkülerimiz
Ana südü gibi candan
Ana südü gibi temiz
Türkülerde tüter dağ dağ, yayla yayla
Köyümüz, köylümüz, memleketimiz.
Ah bu türküler,
Köy türküleri
Dilimizin tuzu biberi
Memleket ahvalini onlardan sor
Kitaplarda değil, türkülerde ara Yemen'i
Öleni, kalanı, gidip gelmeyeni...
Ben türkülerden aldım haberi.
Ah bu türküler, köy türküleri
Mis gibi insan kokar, mis gibi toprak
Hilesiz hurdasız, çırılçıplak
Dişisi dişi, erkeği erkek
Kaşı kaş, gözü göz, yarası yara
Biçağı bıçak.
Ah bu türküler, köy türküleri
Karanlık kuyularda açılmış çiçekler gibi
Kiminin reyhasından geçilmez
Kimi zehir, kimi zemberek gibi.
Ah bu türküler, köy türküleri
Olgun bir karpuz gibi yarılır içim
Kan damlar ucundan, mürekkep değil
İşte söz, işte ses, işte biçim:
"Uzun kavak gıcım gıcım gıcılar"
İliklerine kadar işlemiş sızı
Artık iflah olmaz kavak ağacı
Bu türkünün yüreğinde sancı var.
Ah bu türküler, köy türküleri
Ne düzeni belli, ne yazanı
Altlarında imza yok ama
İçlerinde yürek var
Cennet misali sevişen
Cehennemler gibi dövüşen
Bir çocuk gibi gülüp
Mağaralar gibi inleyen
Nasıl unutur nasıl
Ömründe bir defa
Kazım'ın türküsünü dinleyen...”
Bozyazı Belediye Başkanı
Emekli Edebiyat Öğretmeni Mehmet BALLI
güzel bir sohbetle başladığı programına
çeşitli şairlerden örnek dörtlükler
sunarak devam ettirdi. “Şu anda
politikanın içinde olmakla edebiyat
dünyasının bir hayli dışında ve farklı
bir kulvarda görev yaptığını ve
edebiyatı, şiiri çok özlediğini” ifade
etti.
Mehmet BALLI, sözleri
Tutkun BIÇAK’a ait Şair İbrahim
SADRİ’nin okuduğu “Ben seni hiç sevmedim
ki” adlı şiiri seslendirdi.
“Ben seni hiç sevmedim
ki
Ben seni hiç sevmedim ki
yorgun aksamlarda söylediğimiz şarkıları
sevdim
bir çiçeğe gülmeni bir güle benzemeni
sevdim
bir de yıldızları sevdim
eylül akşamlarında gelip gözlerinde
durdular
Ben seni hiç sevmedim ki
beni yola kodugunda ayrılmayı sevdim
kurşunları sevdim beni vurduğunda
ağlamayı sevdim beni unuttuğunda
ağlamayı sevdim yalnız olduğumu
anladığımda
ayakta kalmamı sevdim
yıkılmamı sevdim seni her hatırladığımda
ekmeği sever gibi sevdim sensizliği
su gibi özledim temmuz güneşinde sesini
ikindide yağmur gibi
geceleyin rüzgar gibi sevdim seni
sevdiğimi
Ben seni hiç sevmedim ki
kuşlara şarkılar öğretmeni sevdim
menekşeyle konuşmanı
nisana hatırlatmanı
baharın adında yalnızlık olmadığını
düştüğüm zaman kanayan yanlarımı
ve tuhaflığımı üşüdüğüm zaman
sakız satan çocukları yeni çıkan
şarkıları
her kaybettiğinde kazanan yanlarını
sevdim
denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe
ben yangını sevdim
ben yandığım zaman böyle iste
Ben seni hiç sevmedim ki
bir gece ceylan indi dağdan kalbine
bir gece şiir gibi kibrit alevinde
alemin ortasında kimsesizliğin sesinde
buğusunda sabahın
acımasızlığında ahin
ağlayan yüzünde isanın
ferahlatan gücüyle duanın
korkutan yanıyla narin
gülün üstüne
tutunduğum umudun üstüne
korkunun üstüne
senin üstüne
hepsinin üstüne
ben seni hiç sevmedim ki
gittiğin zaman
gitmeni sevdim
evreni sevdim geldiğin zaman
kalmanı sevdim
ürküyordum sana sana alışmaktan
yinede sevdim gülümsemeyi
mendilimi sallarken seni götüren trenin
arkasından
kırlara ilk kar düştüğü zaman
olumun en güzel olduğunu sevdim
seni içimde öldürdüğüm zaman
her kaybettiğimde kazanan yanlarını
sevdim
denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe
ben yangını sevdim
yandığım zaman böyle iste
ben seni hiç sevmedim ki
ben sevdim mi adam gibi severim.”
Şiir dinletisinin birinci
bölüm okunan bu şiirle sona erdi.
Sahneye Türk Sanat Müziği Korosu gelerek
birçok parçayı seslendirdi. Anamur Türk
Musikisi Yaşatma Derneğinden Beste
Nurten SAVAŞ, Macit ARIZ ve Şerife ERCAN
birer şarkı icra ettiler. Koro ve solo
halinde icra edilen parçalar ise:
“Söyle nazmı bu kaş çatış, Duydumki
unutmuşsun, Nazende sevgilim, Muhabbet
bağına girdim bu gece, Yar saçların
lüle lüle, Dert ortağımsın benim”
şarkıları dinleyicileri coşturdu,
Şarkılara tempo tutan ve eşlik eden
davetliler keyfli anlar yaşadı.
Şiir dinletisinin ikinci
bölümünde ise Aydın DOLUOĞLU, İbrahim
SADRİ’nin “Buyur Usta” şiirini
seslendirdi.
“BUYUR USTA
Oğlum, onüç-ondört anahtarı ver
Al usta
Oğlum, yat motorun altına
Nesi var bir bakıver
Olur usta
Oğlum, iyi sık civatayı
Sonra sahibi neder?
Sıkıyorum usta
Bileğim yettiğince
Yüreğim yettiğince
Sıkıyorum işte
Oğlum, terlemişsin
Akmasın terin motora
Motor pas yapar sonra
Olur mu be usta
Ter pas yapar mı
Gözyaşı pas yapar mı?
Oğlum ne diyorsun bak işine
Bakıyorum usta
Yalnız ellerim
Ellerim çatlamış be usta
Ellerim acı içinde
Yüreğim var ellerimde
Yüreğim yanıyor usta
Kan ter içinde.
Hem usta
Sen hiç misket oynadın mı sokakata?
Sen hiç okula gittin mi okula?
Okul nasıl bir şey be usta
Öğretmen nasıl biri?
Usta sahi
Orda da motor baktırırlar mı ki?
Orda da söverler mi çocuklara be usta?
Orda da döverler mi?
Oğlum bak işine !
kızdırma beni.
Olur usta .
ha usta,
Senin anan da saçlarını okşar mıydı?
Sana ağlar mıydı gecenin al yalazında?
Sahi usta sen hiç ağladın mı bir sabah
Cansız düşende anan
Yavaşca gözlerinin önünde?!
Oğlum bak işine !
Attırma tepemi
gir motorun altına
Usta dur kızma!
Bak giriyorum motorun altına
Dünyanın altına
Giriyorum usta giriyorum
Desteğe gerek yok usta
Desteğe gerek yok
Ben oraya yüreğimi koyuyorum
İnan taşır be usta”
Emine DENİZ şiir gecesinin
ikinci bölümünde Ahmet ARİF’in
“Hasretinden Prangalar Eskittim” şiirini
seslendirdi.
“HASRETİNDEN
PRANGALAR ESKİTTİM
Seni, anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamlardan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...”
Türkan KASAPOĞLU Bir Akdeniz Akşamında
Şiir Şöleninin ikinci bölümünde ünlü
şairlerimizden Atilla İLHAN’ın “Üçüncü
Şahsın Şiiri” ni seslendirdi.
“ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİ
Gözlerin gözlerime değince
Felaketim olurdu, ağlardım
Beni sevmiyordun, bilirdim
Bir sevdiğin vardı, duyardım
Çöp gibi bir oğlan, ipince
Hayırsızın biriydi fikrimce
Ne vakit karşımda görsem
Öldüreceğimden korkardım
Felaketim olurdu, ağlardım
Ne vakit Maçka'dan geçsem
Limanda hep gemiler olurdu
Ağaçlar kuş gibi gülerdi
Sessizce bir cigara yakardın
Parmaklarımın ucunu yakardın
Kirpiklerini eğerdin, bakardın
Üşürdüm, içim ürperirdi
Felaketim olurdu, ağlardım
Akşamlar bir roman gibi biterdi
Jezabel kan içinde yatardı
Limandan bir gemi giderdi
Sen kalkıp ona giderdin
Benzin mum gibi giderdin
Sabaha kadar kalırdın
Hayırsızın biriydi fikrimce
Güldü mü cenazeye benzerdi
Hele seni kollarına aldı mı
Felaketim olurdu, ağlardım”
Emekli Öğretmen Ali
Ziya ÇAMUR’un kendi yazdığı “Hoyrat”adlı
şiiri seslendirdi.
"HOYRAT
Islanır yağmurda tükenmiş
sessizlikler,
Gökyüzüne serüvenler çizilir suskun.
Taş keser arsız korkular çöllerin,
Bir tövbekâr eğilir gibi sevgiye
Su uğuldar öksüz damarlarında yerin.
Bir rüzgâr, yalarken geçitlerini
kimsesizliğin
Apansız kuşlar dökülür yuvalarından,
Deniz kapanır durur kendi göğsüne.
Özlemlerin koyağından kopar hoyratlar,
Geçer de nakışa gebe her iğne
deliğinden,
Mühürlü yüreklere sızmaz tek bir notası.
"
Anamurlu
şair Oğuz OĞUZ yine kendi kısa şiirlerinden birini
seslendirdi. Bu şiir “Dorukta Rüzgâr
Var” adlı kitabında yer alan “Her
Çiçekten Sor Beni” adlı şiiri idi.
Son noktasını
koyunca soluğum
Beni bekle…
Geceyle gündüzün öpüştüğü yerde
Su yürüyünce ağaca
ben de süreceğim
Isınınca toprak
gülümseyeceğim
Her çiçekten sor beni
Öpüversen renklerimi
Kuşlar uçar dudaklarından”
Türkçe öğretmeni Anamurlu Şaiimiz
Rahmetli Abdulkadir BULUT’un “Akdeniz
Çocuğu” adlı 12 Eylül 1980 öncesinde
yaşanan olaylara ve işkencelere atıfta
bulunulan şiirini seslendirdi.
“BİR AKDENİZ ÇOCUĞU
Bir Akdeniz çocuğu
olarak
Tutuklandın otuzuna basmadan
Ve ellerin arkadan kelepçeli
Farkında olmadan eğildi başın
Bir nar dalının altından
Geçer gibi
Kaygılandın ama alnın
Dağılmadı her her şeye rağmen
Geride kalsa da karın
Ve dağlara sakladığın kitapların
Kollarına girip akşamüstleri
Yol boyu yürüdüğün dostların
Dağılmadı her şeye rağmen
Koparıldın köyünden ve suyundan
Ve onların ilkyazlarda yarattığı
Caneriklerinden, karadutlardan
Götürüldün arkadaşlarınla birlikte
Silifke üstünden Mersin’e doğru
Sular serinlik taşıyordu
Getirildin sabahın içinden
Gençliğini kuran Mersin şehrine
Yanında kokularına alıştığın
Kollarını boynuna doladığın
Arkadaşların”
Bozyazı Belediye Başkanı Şiir şölenin
unutulmaz akşamında şiir okuyan son kişi
idi. O da Erel Bleda’nın “Sarı Lira Gibi
Ömrümüz” şiirini yine başka şairlerin
şiirlerinden dörtlükler ve anekdotlar
aktararak seslendirdi. Ayrılırken de
bir “Elveda” şiiri okuyarak sözlerini
tamamladı.
“Sarı Lira Gibi
Ömrümüz
‘Yaşamak değil, beni bu telaş öldürecek’
Dediği gibi şairin;
O telaşla bırakın Paris yolunda ılık
Rüzgarla taramayı saçlarınızı
Sevdiğimizle doyasıya bir sohbet bile
edemedik biz...
Gözümüz saatte söyleştik hep,
Koşuşur gibi seviştik, yarışır gibi
çalıştık
Hep yetişilecek bir yerler vardı...
Aranacak adamlar, yapacak işler...
Bir sonraki günün telaşı, bir öncekinin
tersine bulaştı...
Başkalarının hayatı, bizimkini aştı.
Kor karanlıkta çalar saat sesi yerine;
Kuşluk vakti, kızarmış ekmek kokusu
Veya yavuklu busesiyle uyanma düşlerini
Ha babam erteledik.
20’li yaşlardayken 30’lara kurduk saatin
alarmını,
30’larımızda 40’lara, belki sonra
50’lere
Lakin öyle yanlış kurgulanmış ki hayat
Kuşlukta uyanma fırsatı sunduğunda size,
Artık uyku girmez oluyor gözlerinize...
Doyasıya söyleşmek,
Telaşsız sevişmek için bol zamana
kavuştuğunuzda,
Söyleşecek, sevişecek kimsecikler
kalmıyor
Yanınızda...
Özenle sakladığınız bir sarı lira gibi
ömrünüz;
Vakit gelip sandıktan çıkardığınızda,
Bir de bakıyorsunuz ki,
Tedavülden kalkmış...”
Şiir gecesinin arkasından Anamur’un
yerel sanatçısı Kürşad Hamdi ARIKAN ve
arkadaşları(Hasan ÇELİK-Mehmet BERAÇ)
Elektronik bateri, saz ve gitar ile Türk
Halk Müziğine ait bir çok eseri
seslendirdiler.
Anamurlu şair Abdulkadir BULUT’un bir
eserini de besteleyip okuyan Kürşad
Hamdi ARIKAN tok sesi ve etkileyici
yorum ve müziği ile de yerli bir şairden
okuduğu parça dolayısı ile büyük alkış
aldı ve takdir topladı. ARIKAN;
Abdulkadir BULUT’un “SÜRGÜN” adlı
parçasını seslendirdi.
Geceye katılan Abdülkadir BULUT’un eşi
de kendisi için bu şiirin bestelenmiş
olmasının büyük bir sürpriz olduğunu be
çok beğendiğini belirterek Kürşad Hamdi
ARIKAN’a teşekkürlerini iletti.
Gerek şiir okuyanlar, gerek konuşma
yapanlar, müzikleri ile katkı sunanlar
gecede bol bol takdir ve alkış aldılar.
Geceyi 1000’in üzerinde insan ilgi ve
istekle takip etti.
Gecenin kapanış konuşmasını ise Anamur
Belediye Başkanı Mehmet TÜRE yaptı.
Esperili bir dil ile yaptığı konuşmada
Mehmet TÜRE eşinin şiir dinletisi
boyunca kendisinden bir şiir yazmasını
istediğin belirtti. Konuşması sırasında
olayı anlatan TÜRE. “ Eşime şöyle dedim.
Benden şiir yazmamı isteme, benden
gezinti yapmaya uygun parklar iste,
Benden şiir yazmamı isteme, Benden seni
güneşten koruyacak ağaçlar dikmemi iste,
Benden şiir yazmamı isteme, Benden
koklayacağın güller, çiçekler dikmemi
iste, Benden şiir yazmamı isteme,
Benden sen uyuyorken seni ısıracak
sinekleri öldürmemi iste, Benden şiir
yazmamı isteme, Benden seni sözde değil
özde sevmemi iste” şeklinde konuşması
ile adeta bir şair edasıyla konuşma
yaptı. Katılanlara teşekkürlerini de
ileten TÜRE Kültür Derneği
Yöneticilerinin çalışmalarını takdir
ederek, emeği geçenler de teşekkürlerini
iletti. Kültür derneği yöneticilerine
artık yapacak program kalmadı, dediğini
ileten TÜRE, ancak Kültür Derneğinin
şiir şöleni ile yeni bir kültürel
etkinliğe daha imza atarak bu konuda ne
kadar proje üretebildiklerini de ortaya
koyduklarını belirtti.
Anamur Kültür Derneği tüm şiir severlere
”BİR AKDENİZ AKŞAMINDA ŞİİR ŞÖLENİ” ile
unutulmaz bir gece yaşattı.
Şölen kelimenin tam anlamı ile muhteşem
geçti.
Kültür Derneği Yöneticilerini ve emeği
geçenleri Anamur SEDİR internet sitesi
adına kutluyorum.
Çınar ARIKAN
Eğitimci/Araştırmacı Yazar
KAYNAK:
www.anamursedir.com
& & & & & & & &
& & & & & & & & & & & & & & & & & &
YORUM YAPMAK İÇİN TIKLAYINIZ...
___________________________________________________
HABERLERİMİZ TOPLAM |
|
DEFA OKUNMUŞTUR... |
"Anamur'un ve
Anamurluların Buluşma Adresi ve Gerçek
Sesi..."
ANAMUR'UN SESİ