www.anamurunsesi.com
yayımladı...
Kamera
kayıtlarını kamuoyuyla paylaşmadan,
oraya sığınanları töhmet altında
bulundurmak bir ilahiyatçıya, bir
profesöre yakışır mı?..
‘HERHANGİ
BİR MÜSLÜMAN’IN KABUL
EDEMEYECEĞİ DAVRANIŞLAR’
İktidarlar gelir gider, kurumlar
kalır…
Kurumların sağlam kalması,
güvenilirliklerinin zedelenmemesi lâzım!
Son yıllarda, en önemli kurumlar,
iktidarın organı gibi çalışıyor. Bunlar,
başındaki temsilcileri vasıtasıyla adeta
iktidar ağzıyla konuşuyor!
Bu kurumlardan birisi de Diyanet
İşleri Başkanlığı!
Gezi
eylemleri sırasında, göstericilerin
sığındığı camide içki içildiği iddiası
küllenmeye başlarken, Diyanet İşleri
Başkanı Mehmet Görmez konuyu yeniden
gündeme taşıdı.
İsmail Hakkı CENGİZ değerlendirdi...
29.07.2013 tarihinde
www.anamurunsesi.com
yazdı...
‘HERHANGİ
BİR MÜSLÜMAN’IN KABUL
EDEMEYECEĞİ DAVRANIŞLAR’
İktidarlar gelir gider, kurumlar
kalır…
Kurumların sağlam kalması,
güvenilirliklerinin zedelenmemesi lâzım!
Son yıllarda, en önemli kurumlar,
iktidarın organı gibi çalışıyor. Bunlar,
başındaki temsilcileri vasıtasıyla adeta
iktidar ağzıyla konuşuyor!
Bu kurumlardan birisi de Diyanet
İşleri Başkanlığı!
Gezi
eylemleri sırasında, göstericilerin
sığındığı camide içki içildiği iddiası
küllenmeye başlarken, Diyanet İşleri
Başkanı Mehmet Görmez konuyu yeniden
gündeme taşıdı.
Başkan diyor ki; “3 günlük kamera
kayıtları bizim elimizdedir. Sadece
yaralılar yok, sadece masum olarak oraya
sığınanlar yok. Herhangi bir Müslüman’ın
kabul edemeyeceği başka davranışlar da
var. Onların bir kısmını paylaşmayı
doğrusu zait (gereksiz-boş) kabul ettik.
Gönül isterdi ki böyle bir şey hiç
olmasaydı" dedi.
Şimdi… Bu sözler söylendiğine göre;
bunları işiten bizlerin, “Nedir o
herhangi bir Müslüman’ın kabul
edemeyeceği davranışlar?”, “Paylaşmayı
‘zait’bulduğunuz görüntüler nelerdir?”
diye sorma hakkımız olmayacak mı?
Bunları öğrenmeden, kamera kayıtlarını
kamuoyuyla paylaşmadan, oraya
sığınanları töhmet altında bulundurmak
bir ilahiyatçıya, bir profesöre yakışır
mı?
x x x x x x x x x
İNCİRLİK’TE KABUL EDİLEMEYECEK
DAVRANIŞLAR
09-10 Ocak 2013 tarihlerinde
gazetelerde, şöyle bir başlık vardı:
“ABD askerleri İncirlik'te cami basıp
Kuran yırttı mı?”
Başlığın ayrıntıları da şu şekildeydi:
“ABD’li askerlerin, üsteki camiye girip,
ahşap minberi parçaladıkları, camları
kırdıkları ve Kuran’ı Kerim’leri
parçaladıkları iddiaları üzerine,
Anadolu
Aslanları İşadamları Derneği (ASKON)
Adana Şube Başkanı Recep Çalışkan tepki
gösterdi. 10 sivil toplum örgütü adına
ortak yazılı açıklama yapan Recep
Çalışkan olayı kınayıp, ‘Hiç kimse
ibadethanelerimize saldıramaz, kutsal
kitabımıza saygısızlık yapamaz”
dedi.”
Bu iddialara Diyanet’in, Sayın Başkan
Görmez’in bir cevap verdiğini duymadık!
Bunlar doğru mu, yalan mı?
Doğruysa doğru deyin ve gereğini yapın,
yapabiliyorsanız! Yok, yalansa, o vakit
yalan olduğunu söyleyin, Amerikalı da
olsa kimseye iftira edilmesin!
Bunları “görmez”den geleceksiniz
ama herkesin gözü önünde yaşanan cami
hadisesine bir gizem katacak, Türk
gençlerini suçlama altında
bırakacaksınız!
İnsaf! Buna Allah razı olur mu?
Bu nasıl “kul hakkı” anlayışı?
x x x x x x x x x
BİR BAŞKA CAMİ GÖRÜNTÜSÜ
Yılın en sıcak mevsiminde, Ramazan’ıidrak
ediyoruz…
Televizyonlar, oruç tutan müminlerin,
bilhassa sıcak yörelerde, “camiye
sığındıkları”nı, “günlerinin
çoğunu camide geçirdikleri”ni
görüntülerle yansıtıyor.
Camilerde klimalar var, serin…
Vatandaşlar, gece de uykusuz kaldıkları
için kutsal mekânda istirahat ediyor…
Ama ne istirahat!
Kimi sırtüstü, kimi yan pala,
kimi tam pala yatıyor… Uyuyor…
Camide uyuyor… Bunu herkes görüyor…
İnsan uykudayken bilinci kapalı olduğuna
göre, acaba, onun davranışlarını
“herhangi Müslüman’ın kabul edebileceği
davranışlar” hududu içinde mi
göreceğiz?
Diyanet’ten herhangi biri veya Sayın
Başkan’dan, bununla ilgili bir açıklama
da duymadık.
Bunlar da “görmez”den gelindi!
Sizi ilgilendiren hususlardan
istediğinizi görün, istemediğinizi
görmeyin!
Bu mu adalet? Bu mu hakkaniyet?
Bu mu Diyanet’in işlevi?
Böyle bir Diyanet’in inandırıcılığı,
güvenilirliği kalır mı?
x x x x x x x x x
GEZİ-TAKSİM,
‘GAYYA KUYUSU’MU?
Tabir, Yeniçağ yazarı
Ahmet Ünal’a ait… Ünal, 28
Hazirandaki “Başbakana toplumsal
Taksim Mektubu” başlıklı makalesinde
aynen şunları söylüyor: “Bakın CHP ve
MHP de dibini görmedikleri bu gayya
kuyusundan uzak duruyor!
Gerginlikleri oya
çevirebilecek kadar usta bir
siyasetçisiniz. Fakat bugün durum başka! Karşınıza
aldığınız kitle basit birkaç örgütten
ibaret değil. Hemen herkesin aile
çevresinden birkaç kişi bu eylemlere
katılıyor yahut destek veriyor.”
Ünal, devam ediyor: “Türkiye’de
en aşırı örgütlerin dahi cami basmak
şeklinde bir eylem tarzı yokken
‘camileri işgal ediyorlar’ söylemine
sarılırsanız inandırıcılığınız zarar
görür. Soruna dindarlık-laiklik
açısından bakarsanız yanılırsınız çünkü
eylemciler arasında anaları ‘türbanlı’
gençler var.”
Değerli gazeteci, nihayet şu uyarıda
bulunuyor: “Türkiye için yeni bir
sosyal fay hattı oluşuyor. Eskiden
toplumsal kırılmalar küçük kesimlerde
yaşanıyordu. Ancak bu kez toplumsal
taksim yüzde 50’ye yüzde 50 aşamasına
doğru ilerliyor.”
Bunlar yabana atılacak
değerlendirmeler değil. Bence, Ünal’ın
tespit ve değerlendirmeleri son derece
isabetli, gerçekçi, iyi niyetli ve
dostça!
İktidar bu görüşlere sırtını
dönmemeli, hakkıyla kıymetlendirmeli…
x x x x x x x x x
ASIRLIK BİR
KIRILMA YAŞIYORUZ
Son yıllarda dünya çok büyük
kitlelerin katıldığı eylemlere sahne!
Son aylarda hadiseler arttığı gibi, buna
Türkiyede eklendi. Bu hadiseler;
daha önce yaşadığımız sıradan olaylara
benzemiyor…Ünal’ın dediği gibi,
“bugün durum başka”!
Başka olduğundan ve hadiselerin
içinde yaşadığımızdan, kapsam ve
niteliğini tam olarak kavrayamıyoruz.
Dikkatlice bakıldığı vakit; ancak
asırlık zaman dilimlerinde meydana
gelebilecek bir “kaynama”yla, bir
“değişim”, bir “dönüşüm”talebiyle
karşı karşıya olduğumuz görülüyor.
Bu kitlesel talep; yine Ünal’ın
isabetle tespit ettiği gibi, “yeni
bir fay hattı” oluşturuyor. Bu
“fay hattı”ndan olağanüstü bir
enerji açığa çıkıyor.
İşte, ülkeye “liderlik”,
millete“hükümet etme dehası”
şimdi lâzım!
Bu muhteşem enerji “negatif”
varsayılıp, bastırma çabalarıyla
şiddetli depremlere mi yol açacak yoksa
yüzyılda biriktiği ve “pozitif”olduğu
kabul edilerek, yeni bir dünyanın inşası
için “yapıcı” yönde mi
kullanılacak?
Doğru yol; huzur, sükûn,
gelişme ve ilerleme yolu elbette ikinci
yoldur.
20’nci yüzyılın başlarında
Türkiye’de ve dünyada önemli dönüşümlere
yol açan hadiseler yaşandı. İşte o
önemli değişim ve dönüşümlere yol açan
olaylardan birinim benzerini, tam bir
asır sonra, bugünlerde yaşıyoruz.
Hadiselere gerçekçi bir gözle
bakarak, doğru değerlendirebilirsek
“krizi fırsata” çevirip, müthiş
kazanımlarla parlak bir istikbale yelken
açabiliriz.
Lâkin basiretsiz yaklaşımlar, bizi
“gayya”nın dibine doğru
çekebilir!
İsmail
Hakkı CENGİZ
hacengiz@gmail.com
& & & & & & & &
& & & & & & & & & & & & & & & & & &
YORUM YAPMAK İÇİN TIKLAYINIZ...
___________________________________________________
HABERLERİMİZ TOPLAM |
|
DEFA OKUNMUŞTUR... |
"Anamur'un ve
Anamurluların Buluşma Adresi ve Gerçek
Sesi..."
ANAMUR'UN SESİ