Bir önceki yazımda hatırlarsanız,
Mutluluğun ne olduğunu ve ne olması
gerektiğini hayvanları örnek alarak dile
getirmiştim. Ne yazık ki biz mutlu
olmayı kanımca, artık hayvanlardan
öğrenmek zorunda kalacağız. Neden mi?
Neden olacak, çünkü biz mutlu olmayı
unuttuk. Mutlu olmak için ne kadar çok
nedenimiz olduğunu, sahip olduklarımız
için şükretmeyi, kendimizi dinlemeyi,
dostlarımızı dinlemeyi, onlarla kaliteli
vakit geçirmeyi unuttuk!... Bu yüzden
profesörün dersi hikayesini çok severim.
Bakın profesör kaliteli yaşam örneğini
nasıl anlatmış…
Bir gün bir profesör, felsefe
dersindedir. Ders başladığında, hiçbir
şey söylemeden, önüne büyükçe bir
kavanoz alır ve içerisini tenis topları
ile doldurur. Öğrencilere kavanozun
dolup dolmadığını sorar, öğrenciler
kavanozun dolduğunu ifade ederler.
Profesör elindeki çakıl taşlarını
kavanoza döker, böylece çakıl taşları
kayarak, tenis toplarının aralarındaki
boşlukları doldurur. Öğrencilere tekrar
kavanozun dolup dolmadığını sorar; Onlar
da ‘evet’ doldu derler. Tekrar
profesör eline kum alır ve yavaşça
kavanoza döker. Tabii ki kumlar da çakıl
taslarının aralarındaki boşlukları
doldurur. Ve tekrar öğrencilere
kavanozun dolup dolmadığını sorar.
Öğrenciler de koro halinde ‘evet’
derler. Bu sefer, profesör masanın
altında hazır bekleyen iki fincan
kahveden birini alır ve kavanoza
boşaltır, kahve de kumların arasında
kalan boşlukları doldurur. Öğrenciler
gülerler! Profesör öğrencilerin gülüşünü
destekler ‘evet‘ diyerek; ‘Ben bu
kavanozun sizin hayatınızı simgelediğini
ifade etmeye çalıştım’ der.
Şöyle ki;
Bu tenis topları hayatınızdaki önemli
şeylerdir; dininiz, ibadetleriniz,
aileniz, çocuklarınız, sıhhatiniz,
arkadaşlarınız ve sizin için önemli olan
şeylerdir.
Şayet diğer şeyleri kaybetseniz de, bu
önemli şeyler kalır ve hayatınızı
doldurur.
O çakıl tasları ise daha az önemli olan
diğer şeylerdir; işiniz, eviniz,
arabanız vs.
Kum ise diğer ufak tefek şeylerdir.
"Şayet kavanoza önce kum doldurursanız…’
diye, anlatmaya devam eder, ‘çakıl
taslarına ve özellikle de tenis
toplarına (yeterli) yer kalmaz.
Aynı şey hayatımız için de geçerlidir.
Vaktinizi ve enerjinizi ufak tefek
şeylere harcar, israf ederseniz, önemli
şeyler için vakit kalmayacaktır.
Dikkatinizi mutluluğunuz için önemli
olan şeylere çevirin. Çocuklarınızla
oynayın,
Sıhhatinize dikkat edin, ailenizin
ihtiyaçlarını karşılayın. Kısacası,
öncelikleri, sıralamayı iyi bilin.
Gerisi zaten hep kumdur…."
Bu ara bir öğrenci parmağını kaldırır ve
sorar; ‘Pekiyi, o bir fincan kahve
nedir?'
Profesör gülerek: ‘ bu soruyu
sorduğuna sevindim.’
Hayatınız ne kadar dolu olursa olsun,
her zaman dostlarınız ve sevdiklerinize
bir fincan kahve içecek kadar vakit
ayırın!’
Birgün sizlerle de bir fincan kahve
içebilme dileklerimle sevgiyle esen
kalınız..