|
Penceremden
29 EKİM’İN ARİFESİNDEYİZ, NE MUTLU
TÜRKÜM DİYENE!
29 Ekim’in arifesinde klasik
alışkanlıkla TV karşısında oturmuşken
“ÖNCE VATAN”
diye haykıran bir senaryo ile karşıma
çıktı Hakan EVRENSEL.
“Güneydoğudan
Öyküler”in yazarı, şimdilerde de
senaryo yazarı. Farkında mısınız
bilmiyorum, Hakan Evrensel Türk
Sinemasında ve Türkiye’nin hafızasında
yeni bir sayfa açıyor. Daha bir ay önce,
“Gaziler Günü”nde söz etmiştim,
cumhuriyetimizin şehit ve gazilerinden,
Kore’den, Kıbrıs’tan dem vurmuştum, o
isimleri olmayan Mehmetçikten söz
etmiştim. Yarın da sayfa sayfa yazılar
okuyacaksınız, nutuklar dinleyip, kim
olduğunu bilmediğiniz ama Mehmetçik
dediğiniz askerlerimizin olduğu
görüntüleri izleyeceksiniz. Hakan
Evrensel ne yaptı biliyor musunuz? O
Mehmetçiği, O şehidi, O gaziyi etten
kemikten insana çevirip karşımıza
çıkardı, onlara kimlik verdi. Yüzbaşı
Metin, Er Halil, Hemşire Aylin yaptı.
Sizin gibi, benim gibi, ağabeyim, kız
kardeşim ya da komşu çocuğu gibi bizden
biri yaptı. Bunu yaparken de hayallerden
değil gerçek yaşam hikâyelerinden yola
çıktı. Kendisini yürekten kutluyorum.
29 Ekim’in arifesindeyiz, hani bayram ya
neşe dolmalı insanın içi, ama neden ben
o neşeyi, o coşkuyu içimde
yaşayamıyorum? Cumhuriyet deyince, Ebedi
Önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün
resmini gördüğümde, Mimar Sinan
Üniversitesinin o muhteşem kayıtlarında
Önderimizin sesini duyduğumda neden
heyecan duyamıyorum da, içimde bir
burukluk bir sıkıntı bir hüzün
hissediyorum?
Bilemiyorum. Belki de, yıllarca terörle
mücadele eden ve vatan-millet sevgisini
yüreğinin en ücra köşelerinde hisseden,
görev uğruna ailesini ve kendi yaşamını
yok sayan insanların
“Terör Örgütü
Üyesi” olmakla suçlanmasındandır.
Belki de, cumhuriyet çocuklarına kucak
açan, onlara hayat veren, gelecek veren
Türkan SAYLAN’ların sabaha karşı
evlerinden alınıp
“Terörist” diye
suçlanmasındandır. Belki de, meydanları
Türk Bayrakları ile dolduran yüz
binlerin Cumhuriyet Sevgisini dile
getiren insanların
“Terör Örgütü Kurmak”
suçlamasıyla karşılaşmış olmasındandır.
Bilemiyorum. Belki de, özgürlük ve
demokrasi adına cumhuriyetle elde
ettiğimiz tüm kazanımların bir bir
kaybedildiğini hissetmemdendir. Belki
de, birilerinin çıkıp artık bir değeri
ve anlamı kalmadı diyerek
“Şapka Kanunu”nun
kaldırılmasını istemesindendir. Belki
de, şapka kanunundan sonra sıra
“Tekke ve
Zaviyelerin Kaldırılması”
kanununa,
“Tevhid-i Tedrisat” kanununa
gelecek olmasından korkmamdandır.
Prof. Dr. Hamza EROĞLU,
“Atatürk ve
Cumhuriyet” isimli kitabının son
sayfasında şunları söylüyor;
“Türkiye
Cumhuriyetinin ilanı, doğulu olduğu gibi
batılı devletlere de öncülük etmiş, en
modern devlet şeklinin ve siyasi
rejiminin Cumhuriyet olduğunu
göstermiştir… Cumhuriyet, en gelişmiş ve
en ileri devlet şekli olarak Türk
İnkılâbının hem başarısı, hem de
gücüdür. Bu başarıda ve güçte Atatürk
adı, her zaman ve her yerde daima
saygıyla anılacaktır.”
Bilemiyorum. Bugün demokrasi havarisi
olan Almanya’nın Hitler’ini, İtalya’nın
Mussolini’sini ya da Rusya’nın
Stalin’ini unutarak, Türk İnkılâbının
eserlerini antidemokratik olarak
tanımlayan, sorgulayan ya da tartışmaya
açma çabasına girenlerin hedefinde ne
var? Belki de, bu sorularımın cevabını
bulamadığım için ben o neşeyi, o coşkuyu
içimde yaşayamıyorum? Acaba, Gülben
ERGEN’in dediği gibi ben de
“Ülkemin geleceğinden endişe duymalı
mıyım?”
Yine de her şeye rağmen mutluyum. Çünkü
gökyüzünde rengini şehidimin kanından
alan al renkli, ay yıldızlı bayrağım
dalgalanıyor ve onu ilelebet başımızın
üstünde tutmaya ant içmiş Türk Silahlı
Kuvvetlerimiz var. Ne mutlu bize,
“Ne Mutlu
Türküm Diyene.”
BİR YORUM:
Cumhuriyet bayramını kutladığımız
bugün merak ediyorum, bizi idare eden
devlet erkanından kaç kişi "NE
MUTLU TÜRKÜM DİYENE" diyecek.
Temsil ettikleri düşünce sisteminde
zinhar "TÜRK" demek alerji
yapan bir virüs gibidir. Daha dün
PİRLERİ hoca efendi "sen hergün
çocuklara Türküm, doğruyum
dedirtirsen, biride çıkar bende
Kürdüm, bende doğruyum, der"
dememiş miydi? Ama bende "NE MUTLU
TÜRKÜM DİYENE" diyorum.
İskender
Fidan-İstanbul |
İlknur
KÖSELER BAKIŞ
ilkkor87@hotmail.com
28/10/2010
İlknur
KÖSELER BAKIŞ'ın sitemizde yayımlanan
yazıları |
|
İLKNUR BAKIŞ KİMDİR?
Selanik
göçmeni İzmirli bir anne ve Yörük
kökenli Eskişehirli asker bir babanın
şark hizmetlerini yaptıkları sırada,
15 Aralık 1971 Bingöl’de dünyaya
gözlerini açmıştır. Tayinlerden dolayı
yurdun birçok yöresini gezmiş görmüş
ve şuan yaptığı resimlerde ilham
kaynağını bu yörelerden etkilendiği
yokluk içinde yetişen savunmasız
çocuklar ve yaşlılardan almıştır.
İlk çalışmaları ve ilk sergisi
ilköğretim yıllarında karikatürlerden
oluşup, okul panolarında sergilenmeye
başlanmıştır. Resim sevdası lise
çağlarında desen dersleri ile devam
eden Bakış hayatının akışı içerisin de
farklı alanlara yönelmek durumunda
kalmış, 1990 yılında Ülgen Bakış ile
evlenmiş, 1993 yılında İlayda isimli
bir kız çocuğu dünyaya getirmiştir.
1992-1995 Anad. Ünv.İktisat Fak.
okuyup, ilgi duyduğu Anad. Ünv. Sosyal
Bilimler fakültesine 2007-2009 devam
edip, mezun olmuş bu aralıkta İzmir
Ekonomi Ünv.’de yine ilgi duyduğu
liderlik- güç, politika, stresle baş
etme, iletişim derslerine girmiştir.
1990-2008 yılları arası Milli Eğitim
Bakanlığına yönelik yazılım yapan özel
bir kuruluşta Finansman ve Ticaret
müdürlükleri yapmış 2008 yılında,
çalıştığı firmanın geçirdiği mali
krizden dolayı ayrılmak zorunda
kalmış, ardından durmamış, Toynbe’nin
‘’Meydan Okuma’’olarak
nitelediği;
“Zorluklar ne çözülemeyecek kadar
ağır, ne de rahatlıkla çözülebilecek
kadar kolay olmalıdır.”
Felsefesini ilke edinip, gönül verip
de bir türlü vakit bulamadığı resim
çalışmalarına ve sosyal sorumluluk
projelerine ağırlık vermiştir.
Öğrenmenin sınırsız olduğuna inanan
İlknur Bakış 2008-2009 Ayşe İnceoğlu
eğitmenliğinde desen ve yağlıboya
tekniği bilgilerini tazeleyip, MEB
Gen. Md. Yağlıboya Resim tekniği
sertifikası ile Yağlıboya resim
tekamül başarı sertifikası belgelerini
almaya hak kazanmıştır.
Sanat çalışmalarının yanı sıra
2009’dan beri Foça intelnet gazetesi (fokaifm.com)
ve Efece Haber Gazetesi’nde (efecehaber.com
) köşe yazarlığı ve Sanat Kültür
haberleri İzmir temsilciliği yapmaya
devam etmektedir. Sergi ve hakkında ki
haberler, Anayurt, Yeni gün, Kent,
Cephe, Küçük Menderes, Yerel Güç, Yeni
Asır gazetesi, Anayurt Yoksullara
yardım özel sayı dergisinde yer
almıştır.
Yurdumun dört bir yanından serisine
ait bazı tabloları ise; İzmir Ticaret
Odası, Robert College of İstanbul
Nuray Çiloğlu, İzmir Dokuz Eylül Ünv.Has.Doç.dr.Koray
Atila, Manisa Celal Bayar Ünv.has.Prof.dr.Ahmet
Seyhan, Ödemiş-Birgi Belediyesi ve
birçok değerli şahsiyetlerin özel
koleksiyonlarında bulunmaktadır.
Katıldığı
Sergiler:
01.08/15.08.2000 Eski Foça-İzmir
Şamata ‘’Doğadan Manzaralar’’ Resim
Sergisi.
08.09/18.09.2008
Eski Foça-İzmir Reha Midilli Kültür
Merkezi Resim Sergisi.
19.05/29.05.2009 Eski Foça-İzmir
Sosyal Tesisler Karma Resim Sergisi.
20.06/30.06.2009
Eski Foça-İzmir Beş Kapılar-Kale içi
Sanat Galerisi Resim Sergisi.
20.07/20.07.2009 Madam Antik /Modacı
Nilgün Özarar Defilesine Nü tablolar
dekor.
01.08/01.09.2009
Foça Liman Delphin Yatch Taş boyama
sergisi ve workshop.
01.05/14.05.2010 İzmir Tarihi Havagazı
Fab.Sanat Galerisi ‘’İmbat
Rüzgarı’’Karma sergisi.
17.05/22.05 2010
Samsun 75.Yıl Kültür Sarayı’’Biz
Atatürk’ün Çocukları’’Karma sergisi.
05.06/06.06.2010 Afyonkarahisar Yörük
Türkmen Şenlikleri Yörük Çadırı
sergisi.
20.06/30.06.2010
Eski Foça Beş Kapılar Kale içi Sanat
Galerisi Yaz Resim Sergisi.
31.08/03.08.2010 İzmir Ticaret Odası
‘’Atölye Yelken’’ Karma Resim Sergisi.
18.09/22.09.2010
Ödemiş-Birgi Çakırağa Konağı Resim
Sergisi.
04.10/10.10.2010 Karşıyaka Bostanlı
Sanat Galerisi Karma Resim Sergisi.
14.10/18.10.2010
Karşıyaka EGS ‘’Atatürk Çocukları
Kütüphanesi’’dernek yararına sergi
21.10/25.10.2010 İzmir-Seferihisar
‘’2. Uluslararası Kıbrıs Sempozyumu’’
kültür-resim sergisi |
EĞİTİM
YAZILARI DEFA OKUNMUŞTUR...
________________________________________________________________
"Anamur'un ve
Anamurluların Buluşma Adresi ve Gerçek
Sesi..."
ANAMUR'UN SESİ
|