RUM
TARAFININ TARİHİ İTİRAFLARI!
Güney Rum kesimindeki iktidar partisi
genel sekreteri Andreos Kipriyanu, Girne
kökenli Rumlar tarafından Rum solcu işçi
sendikaları federasyonunun lokalinde
düzenlenen toplantıda: Girne’nin
‘’kurtuluş ve yeniden birleşmenin
sembolü olduğunu’’ iddia ederek,
‘’sınırlarımız Girne’de"dir.
Kurtuluş federal çözümden geçer diye
buyurmuş!
Rum Ortodoks Kilisesi Başpapazı 2’nci
Hrisostomos, sky Yunanistan TV’ye vermiş
olduğu beyanatında: "Milli davanın
siyasiler tarafından yönetildiği yarım
asır içerisinde, Kıbrıs’ın yarısının
kaybedildi, diğer yarısı da tehdit
altındadır.’’ Ve ‘’ Kıbrıs
Cumhuriyeti, Avrupa Birliğine üye
olabilmek için AB’yi kandırdı!’’
sözleriyle Güney Rum kesiminde tepkilere
neden olmuştur!
Rum kesimi Dışişleri Bakanı Markos
Kipriyanu ise Güney Rum Kesiminde
yayımlanan haftalık Kathrimini dergisine
vermiş olduğu beyanatta, Türkiye’nin AB
geleceğinin meçhul olduğunu ileri
sürerek, AB ile müzakere başlıklarının
açılabilmesi için Türkiye’nin Kıbrıs’la
ilgili meselelere uyum göstermesi
kararını vermesi gerektiğini
açıklamıştır… Ayrıca Kıbrıs’ı çevreleyen
karasularında mevcut doğalgaz ve petrol
yataklarını barındıran ‘’münhasır
ekonomik bölge meselesinin de Türkiye
tarafından siyasi mesele yapılamaya
çalışıldığını, ancak bu hususun Kıbrıs
sorunu ile ilgili değil, Deniz Hukuku
ile ilgili olduğunu, bu noktada
Türkiye’nin adaların haklarının ve kıta
sahanlığının var olmasını reddettiği
için bu sorunun yaşandığına dikkat
çekmiştir!
Yukarıdaki açıklamaları yapanlar ve bu
açıklamalar; Rum tarafının Kıbrıs
konusuna nasıl baktıklarını ortaya koyan
tarihi itiraflarıdır!
Güney Rum kesiminin bu çok önemli üç
şahsiyetinin açıklamalarına
bakıldığında, Rumların halen Kıbrıs
konusunun çözümüne nasıl baktıklarını
tüm çıplaklığı ve çarpıcılığı ile ortaya
koymaktadır.
Bu açıklamaların tamamı, Rumların 55
yıldan beri uyguladıkları Kıbrıs
politikasının sesli kopyasıdır. Bu
söylemler, kendilerinden önceki Rum
liderlerinin ve Rum Kilisesini temsil
edenlerin söylemleri ile bire bir
aynıdır. Değişmemiştir, değişmeyecektir!
Rum tarafının yarım asırdan fazla bir
zamandan beri değişmeyen bu söylemleri
ve icraatları karşısında özellikle son 9
yıldan beri bizim uyguladığımız
politikalar ise Girne sahillerine vuran
dalgalar gibidir! Bazen Barış plajının
kumsalına teslim olmuş sessiz ve sakin;
kimi zamansa durumu kurtarmak adına
pladini kayalıklarında patlayan hırçın
ve köpüklü!
2008 Eylülünden beri taraflar arasında
süregelen müzakerelerde bugüne değin
çözüm adına ortaya çıkan gerçekçi ve
kalıcı hiçbir şey olmamıştır. Müzakere
masasından kaçmamak adına Rum tarafının
tüm dayatmacı söylem ve eylemleri
sessizce savuşturulmuş, kimi zamansa
kabul edilmiştir! Tıpkı bir önceki
görüşmecimiz, Bay M. A. Talat’ın kabul
etmiş olduğu tek devlet, tek egemenlik
ve tek kimlik tavizinde olduğu gibi!
Kısacası çözüm adına ortaya konulan tüm
senaryoları Rumlar yazmış, AB ve BM bu
senaryoyu uygulayın baskısı yapmış, biz
ise sadece ‘’kuzuların sessizliğine’’
soyunmuşuzdur!
Bundan sonraki sürece baktığımızda, bu
yılsonuna kadar Kıbrıs müzakerelerinde
değişen hiçbir gelişme olmayacaktır!
Çünkü Rum tarafı Haziran 2012’yi
beklemektedir! Zira bu tarih onların AB
dönem başkanlığını devir alacakları
tarihtir…2013 yılında da Rum kesiminde
Cumhurbaşkanlığı seçimi vardır. Kısacası
önümüzdeki iki yıl boyunca Rum tarafının
Kıbrıs konusunda, çözüm adına atacağı
hiçbir adım olmayacaktır!
Tüm bu gerçeklerin ışığında, bugün
itibariyle yıllardan beri ekonomik
ambargolar altında ezilen ve gün
geçtikçe adada ki yaşam şartları
çekilmez bir hale gelen Kıbrıs Türk
Halkını ne beklemektedir? Önümüzdeki bu
süreçte Kıbrıs Türk Halkının önüne nasıl
bir gelecek sunulacaktır? Günü birlik
çözüm tedbirleri ile bu süreci idare
etmek mümkün müdür? Her geçen gün siyasi
dengesizliklerin yaşandığı K.K.T.C’de
insanlarımızın gelecek ile ilgili
umutsuzlukları nasıl umuda dönüşecektir?
Kıbrıs konusunda zaman, Kıbrıs Türk
Halkının ve Türkiye’nin aleyhine
işlemektedir! Çözümü olamayan bir
müzakere sürecinde ısrar etmek nedendir?
Bölgenin güçlü lideri söylemleri ile
Türkiye’yi yönetenler, Kıbrıs konusunda
ki bu belirsizliği sona erdirerek,
Kıbrıs Türk Halkının geleceğini
aydınlatmalı ve aydınlatmanın
güvencesini vermelidir.
Çünkü Kıbrıs Türk Halkı, 1571 yılından
beri adada vermiş olduğu direniş ve var
oluş mücadelesi ile bu aydınlık geleceği
çoktan hak etmiştir…
Atilla
ÇİLİNGİR
acilingir@atillacilingir.com
10 Mayıs 2011
EĞİTİM YAZILARI |
|
DEFA OKUNMUŞTUR...
|
______________________________________________________________
"Anamur'un ve
Anamurluların Buluşma Adresi ve Gerçek
Sesi..."
ANAMUR'UN SESİ
|