ANAMUR'UN SESİ
"Anamur'un ve Anamurluların Buluşma Adresi ve Gerçek Sesi..."
arama   site haritası
 

 

 

      20 TEMMUZ 1974 VE "BİRLEŞİK KIBRIS!"

    "… Askerliğin namusunu Türk Sancağının şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve, seve hayatımı feda eyleyeceğime; namusum ve şerefim üzerine ant içerim…"

    37 Yıl önceydi… Kıbrıs’ta henüz gün ışımamıştı ama özgürlük güneşi ile aydınlanan beyinlerimiz, sadece bir tek şeye kilitlenmişti 'o sabah'…

    Kıbrıs Türk Halkını, Rum’un mezaliminden kurtararak, özgürlüğüne kavuşturmak…

    Kıbrıs’ta henüz gün ışımamıştı ama toprak ananın kavradığı bedenler, 1571’in Şehitleri, yalın kılıç, gökyüzündeki yerlerini çoktan almışlardı, ‘o sabah…’ Onlara ölümlü gözüyle bakanlara ders verircesine, yüce dinimize olan inanç birlikteliğimizle ve ‘Şehitler Ölmez’ diye haykırarak…

    O Şehitler; ata yadigârı Kıbrıs adasını, ‘özgürlük nefesi’ ile buluşturmaya gelen ‘Mehmetçikleri’,‘Paraşütçülerimizi’ selamlıyor, her birisine kol, kanat geriyorlardı ‘o sabah…’

    Ya ‘Mücahit Kıbrıs Türk Halkı’…

    Onlar değil miydi? Anavatanım, Türkiye’mdir diyerek, yıllardır mevzilerde vatan sevdası ile tutuşup, özlem dolu kalpleri ile ‘Anadolu’ya türküler yakan…’
Şimdi işte ‘o an’, bu andı, ‘o sabah…’

    Kıbrıs Türk Mücahidinin özgürlük ateşi ile yanıp tutuşan, her birisi ayrı bir meşale olmuş yurtsever kalpleri; gökyüzünden bir melek gibi süzülen, Akdeniz’in derin maviliklerini aşarak; Toroslarla, Pladini kıyılarını birleştiren ‘Mehmetçiklerin’ yolunu aydınlatıyor; onlara selam duruyordu ‘o sabah…’

    Zaman durmuş, tabiat ana susmuş, sadece özgürlük uğruna çarpan kalp seslerimiz duyuluyor, ‘Girne’den Doğan Güneş’, bir başka ufka, bir başka güne doğuyordu. O günün adı: ‘Özgürlük Nefesiydi’ , ‘Mehmetçikti’ , ‘Mücahitti’,‘Namustu’,‘Şerefti’,‘Vatanımdı’, ‘Bayrağımdı.’ 'O sabah…'

    Anavatandan, Türkiye’mden o marşın dizelerini söyleyerek, çıkmamış mıydık yola?

    ‘’Annem beni yetiştirdi. Bu vatana yolladı. Al sancağı teslim etti. Allaha ısmarladı. Boş durma çalış dedi. Hizmet eyle vatana. Sütüm sana helal olmaz. Saldırmazsan düşmana. Arş, arş, arş ileri. Marş ileri. Türk Askeri dönmez geri…’’

    Bu defa, tüm dünyayı yanıltmış, dönmemiştik geri. Yolumuz hakkın yolu, haklının yanı idi ‘o sabah…’

    20 Temmuz 1974’ü gösterirken tarih sayfaları, ‘Mehmetçiğin Muzaffer Süngüsü’ ile aydınlandı yeniden… Hak için, hukuk için insanlık onuru için… Ama karşısında bu değerleri anlayacak ne bir düşman, ne de dünya devletleri vardı gerçekten…

    Sonuçta tarih bizi, biz tarihi yeniden yazdık ‘o sabah…’ Pladini’den, Beşparmaklara… Kırnı’dan, Lefkoşa’ya, Haspolat’a… Lefke’ye, Güzelyurt’a… Akıncılara, Gazimağosa’ya, Karpaza… Mehmedimin, Mücahidimin ayağını bastığı her yer; ‘vatanımız’ olmuştu, bir kez daha…

    Ve 96 Yıl sonra yine şahlandı Ay ile Yıldız; Al Bayrağıma renk veren canların, kanlarıyla, ‘o sabah…’

    Yıllar, yılları kovaladı… Ne de çabuk geçti, sanki bir ömür! Tam 37 yıl ile dolmuş, ardımızda kalan o zaman… Unutmak ne mümkün! Yaşanıyor tüm gerçekler, an be an…

    Neler yaşanmadı ki, ardımızda kalan o yıllarda?

    Önce Kıbrıs Türk Federe Devleti dediler adına… Sonrasında ise bağımsızlığımız de-facto dur. Hakkımızdır, yaşadığımız vatanın adı: Bundan böyle, ‘’K.K.T.C’’ olacaktır diye seslendik; 15 Kasım 1983’te tüm dünyaya…

    O sabahın güneşine doğan çocuklar, şimdilerde 37 yaşında, hür ve özgür… Ama 37 yıl önce Kıbrıs Türk’ünün bağımsızlığı uğruna feda edilen canlar da; ‘O Gazi Toprakların’, ‘Toprak Ananın’ bağrında…

    37 yıl dedik ya! Kolay geçmedi o yıllar! Hep umuda, hep geleceğin aydınlığına koştu, Kıbrıs Türkü’nü taşıyan o adımlar…

    Onlar hep inandılar, hala inanırlar, çünkü ardımızda; Anavatanımız, Türkiye’miz var diyerek, bunun gücü ile yaşarlar... Gerçeğin ta kendisi de budur aslında. Ne Türk Milleti vazgeçer, Kıbrıs Türk’ünden, Kıbrıs’tan… Ne de Kıbrıs Türk’ü vazgeçer, Anavatanından, Türk Ulusunun bir parçası olmaktan… Çünkü tüm bu değerler ‘’Atalarımızdandır’’ bize kalan son emanet…

    Pekiyi Günümüzden geriye baktığımızda, Kıbrıs’ın son 9 yılında nedir yaşananlar?

    ‘O sabahtan…’ bugüne kadar, nedir elimizde kalanlar?

    Kimi açılımlar ile başlamadı mı? Son 9 yılın teslimiyetleri!

    Birileri, ‘’Kıbrıs Milli Davası, kimsenin şahsi davası değildir! AB’ye giden yolda Kıbrıs konusunda tavizler verilebilir… Biz bu süreçte Rumlardan daima bir adım önde olacağız!’’ demedi mi?

    Kıbrıs Milli Davamıza ömrünü adayanlar, statükocu ilan edilmedi mi?

    Kıbrıs Milli Davamızın lideri, Sn. Denktaş’a; "Git sen kendi ülkende konuş!" Denmedi mi?

    2004 yılında; emperyalizmin dünya imparatoru, ABD’nin ve aynı statüyü paylaşan BM’nin dayatmış olduğu ‘Annan Tuzak Planı’ ile Kıbrıs Türk Halkı, Rum’lara yamanarak, Rum anayasası içerisinde azınlık konumuna düşürülmek istenmedi mi?

    2004 yılında, Kıbrıs adasının yarı buçuğu olan Güney Rum Kesimi, AB’ye haksız ve hukuksuz bir şekilde üye yapılırken, yine o dönemde AB ile müzakerelere başlangıç tarihi alabilmek adına, bu görüşmeleri yürüten Anavatan Türkiye’deki, siyasi iktidar ve onun temsilcileri, bu haksızlığa göz yummadı mı?

    2008 yılının Eylül ayında, Kıbrıs’ta yeniden başlayan taraflar arası müzakerelerde, Kıbrıs Türk Halkını temsil eden, ’baş müzakereci’ ve yandaşları, Kıbrıs Türk Halkının tüm kazanımlarını müzakere masasına getirerek, pazarlık konusu yapmadılar mı? Güney Rum Kesiminin temsilcisi ile birlikte; ‘’ Tek devlet, tek egemenlik, tek kimlik’’ vurgusu yapılmadı mı? Kıbrıs Türk’ünün milli mücadele yıllarının simgesi olan, ‘Lokmacı barikatını’ açmak için olmadık çabayı gösteren zihniyetin temsilcileri parti kongrelerinde; İstiklal Marşımız yerine, ‘’Çav Bella’yı’’söyleyip, Ay Yıldızlı Bayrağımızı asmaz iken! O zihniyetin ruhani lideri: ‘’Egemenlik uğruna ölünecek Leyla değildir.’’ Demedi mi?

    Bugünlerde yeniden gündeme oturan söylemler, kurulan yeni tuzak planların sinyalleri var!

    Anavatan Türkiye’den yükselen ve yenilenen iktidarın siyasi demeçleri: ‘’ 2011 sonunda çözüme, 2012’de referanduma odaklı!’’ Hele, hele bir de, ‘’Birleşik Kıbrıs’’ yorumu var ki! Tam da gündeme yakışmış! Zaten Rumlarında beklediği böylesine güzel gollük paslar doğrusu… Ve Türkiye Dış İşleri Bakanlığınca dünya kamuoyuna verilen o önemli mesajın devamında; ‘’ 2012 yılındaki AB dönem başkanlığını Birleşik Kıbrıs’ın üstlenmesi.’’ Eğer bu sonuç gerçekleşmez ise Türkiye, Güney Rum kesiminin 2012 yılında ki AB dönem başkanlığını asla kabul etmeyecek ve AB ile müzakere sürecimiz dondurulacak…

    Şimdi bu satırlardan soruyorum? Türkiye’nin AB ile müzakere sürecinde hangi noktaya gelindi? Yıllardan beri kaç başlık açıldı ve onaylandı? Her defasında Kıbrıs konusunu çöz de gel diyen AB yetkililerine, bu konu sizi ilgilendirmez neden denmedi?

    Kaldı ki, 8 Mart 2003 Tarihli TBMM’i Deklarasyonunda: ‘’ TBMM, Kıbrıs sorunu çözümünün Türkiye’nin AB üyeliği sürecinde bir önşart gibi takdim edilmesini reddeder.’’ Kararının verildiği tarihte; Türkiye’nin siyasi iktidarında kimler vardı? Bu deklarasyonu iktidarda ki AKP yönetimi imzalamadı mı?

    K.K.T.C’yi yönetenler, bugüne kadar Ankara ne dediyse onu yapmışlar, Anavatan Hükümetleri ile tam bir işbirliği içerisinde olmuşlardır. Hiç şüphesiz bundan sonra da iş birliği içerisinde olacaklardır. O nedenledir ki, son günlerde, K.K.T.C’deki yöneticilerden verilen mesajlar da bu yöndedir…"Görüşmelerde çözüme yaklaşıldı, BM’in yardımı ile yılsonunda yapılacak yeni bir referandum ile çözüm sağlanacaktır.’’ Söylemleri bu süreci desteklemekte, hatta bir adım daha ileri gidilerek, dünya kamuoyunda artık müzakere sürecini tıkayan tarafın Rumlar olarak görüldüğü, Kıbrıs Türk tarafının ise artık çözümü isteyen taraf olarak vasıflandırıldığı ifade edilmektedir. Bu tespitin ne kadar, doğru olduğunu önümüzdeki çözüme odaklanan süreci yaşayarak göreceğiz…

    Ama şu gerçek asla unutulmamalıdır ki, 1968 yılından beri BM zemininde yürütülen Kıbrıs müzakerelerinde; her defasında, her istediğini elde eden taraf Rumlar, veren taraf ise Kıbrıs Türk’ü olmuştur. Bu güne kadar Kıbrıs Türk Halkına ise siz ne istiyorsunuz diye sorulmamıştır!

    Aslında Kıbrıs konusunun son döneminde yaşananlar, buzdağının suyun üzerinde kalan ve görünen tarafı gibidir! Ama çözümün asıl kaynağı, buzdağının altında kalan, görülmeyen ve bilinmeyen tarafta yatmaktadır… Zaten bu konuyu yıllardan beri çözümsüzlüğe sürükleyen taraf da bu bilinmeyenler değil midir?

    Ya tarihin bilinen gerçeklerini ne yapacağız?

    Yıllar önce ‘O sabah…’ O Gazi topraklarda, yazımın girişinde ettikleri yemine sadakatle bağlı kalarak, hayatlarını feda eden o koç yiğitlere, 37 yıl sonra bugün gelinen noktada, siz tarihin derinliklerinde kalan ve gök kubbede hatırlanan birer hoş sedasınız… Şimdilerde gündemimiz, ‘’ Birleşik Kıbrıs’tır.’’ mı diyeceğiz?

    Ya da, Kıbrıs Konusunu; Türk Ulusunun asla vazgeçmeyeceği, Kıbrıs Milli Davasının savunulmasında, hala geçerliliğini koruyan, T.B.M.M’deki kırmızıçizgileri ile mi savunacağız?

    Bekleyelim, görelim!

    "Korkma Sönmez Bu Şafaklarda Yüzen Al Sancak"

    "Ne Mutlu Türküm Diyene"

    (Son iki aydan beri yaşamış olduğum sağlık sorunlarım nedeniyle, beni bizzat arayarak ve ziyaretime gelerek, geçmiş olsun dileklerini ileten tüm dost ve arkadaşlarıma, kalb-i şükran duygularımı sunuyorum. Sağ olunuz…)

 

 

Atilla ÇİLİNGİR
17 Temmuz 2011

Atilla ÇİLİNGİR'in Yayımlanmış Yazıları

 -BABA OLMAK KOLAY MI?

 -HAYAT ARKADAŞLIĞI NE DEMEKTİR?

 -HASPOLAT KÖYÜ VE MEHMETÇİK ANITI…

-SON LİDER, Sayın RAUF RAİF DENKTAŞ’A MEKTUP…

-Miting meydanları ve ülkemin gerçekleri(manset)

-RUM TARAFININ TARİHİ İTİRAFLARI!

-HAZİRAN 2012, KIBRIS MÜZAKERELERİNİN SONUDUR!

- K.K.T.C’DE Kİ MİTİNGLER!

-KIBRIS’TA, ADİL BİR ÇÖZÜM OLUR MU?

-KIBRIS’TA ÇÖZÜM NASIL SAĞLANIR? 

-BUNDAN BÖYLE ENTRİKA ÇEVİRMEK, SİZİN EN BÜYÜK MEZİYETİNİZ OLSUN!

   -K.K.T.C’DE DÜZENLENEN MİTİNGLERDEN ARDA KALANLAR!

   -TÜRK SUBAYI KİMDİR?

   -KIBRIS "TÜRK MÜCAHİDE’LERİ"…

   -NEDİR BU KIBRIS TÜRK'ÜNÜN ÇEKTİĞİ

   -KIBRIS, TÜRK MİLLETİNİN SİMGESİDİR. KIBRIS TÜRK’Ü DE, ‘BESLEME’ DEĞİLDİR…

   -O TOPRAKLARI,SAHİPSİZ Mİ SANDINIZ?

   -26 OCAK CENEVRE GÖRÜŞMELERİ ÖNCESİNDE KIBRIS!

    -2010’da, BUNLARI YAŞADIK! Ya 2011’de,YAŞAYACAKLARIMIZ?

    -HAYRA ALAMET OLMAYAN DEMEÇLER!

 

EĞİTİM YAZILARI

DEFA OKUNMUŞTUR...  

______________________________________________________________

 "Anamur'un ve Anamurluların Buluşma Adresi ve Gerçek Sesi..."
ANAMUR'UN SESİ
   

 
   

  Başa Dön 

Yazdır

 
 
 
Copyright © Tüm Hakları Saklıdır [Çınar Arıkan]