Hayat
DÜŞÜNEN
TOPLUM
“Babadan kalma bu partiliyim. Liderime
dil uzattırmam. Hocayı eleştiremezsin. En
iyi tarikat bizimki” gibi konuşanları
çok görürüz.
Eğitimde “tartışma-araştırma”
yöntemine bir türlü geçemedik. Hala
“dinle, ezberle, itiraz etme”
baskılarıyla terbiye ediliyoruz.
18/05/2010 tarihinde anamurunsesi.com
yazdı.
___________________________________________________________________________
DÜŞÜNEN
TOPLUM
“Babadan kalma bu partiliyim. Liderime
dil uzattırmam. Hocayı eleştiremezsin. En
iyi tarikat bizimki” gibi konuşanları
çok görürüz.
Eğitimde “tartışma-araştırma”
yöntemine bir türlü geçemedik. Hala
“dinle, ezberle, itiraz etme”
baskılarıyla terbiye ediliyoruz.
Camilerin vaizleri, cemaatlerin ağabeyleri
torbalarındaki ezberleri önlerine diz
çökmüş insanların beyinlerine namludan
çıkmış kurşunlar gibi saplarlar da, hiç
kimse: “Hocam, üstadım! Niye böyle,
şöyle de olmaz mı” demez;
“amenna-saddakna” diyerek boynunu
büker.
12 Eylül 2010 arifesinde anayasa
değişikliği için “evet” veya
“hayır” diyeceklere “niçin”
dendiğinde, binlercesi, sadece:
“Bilmiyorum” demişti.
Sizin anlayacağınız okuldan camiye,
politikadan tekkeye kadar her yerde
beynimiz yıkanıyor; susturuluyoruz,
bastırılıyoruz yani güdülüyoruz.
Düşünme-akıl-bilgi:
Düşünme akılla olur,
akılsız düşünülmez. İnsanı diğer
canlılardan ayıran ve insanı evrene egemen
kılan değer akıldır.
İnsan sağlam bilgiye duyu organları ve
deneyle erişir. Duyu organları ve deney
sonucu elde edilen bilgiler insanı
yanıltmaz, söylentiye dayalı bilgiler
yanıltır.
Akıl-bilgi ilişkisi üzerinde ilk söz eden
bilgin filozoflardan birisi Farabidir.
(870-950) Farabi’ye göre doğru bilginin
kaynağı akıldır.
Aklın çalıştırılması, sağlam bilgilerin
edinilmesi konusunda bize yol gösteren
deha kişilerden birisi de Descartes’tir.
(1596-1650) Descartes’in, “düşünüyorum,
öyleyse varım” sözü, varlığımızın
ancak düşünceyle sürdürebileceğini
gösterir. Descartes konuya ilişkin olarak
özetle şunları söylüyor:
“Duyup inandığım, görüp bildiğim ne varsa,
önce bunların hepsinden kuşku duyacağım.
Düşüneceğim, araştıracağım. Ben bu
süreçten sonra doğru bilgilere
ulaşabilirim. Önceden inanıp bildiklerim
doğru çıkarsa, sorun yok, zaten doğruları
kabul edeceğim. Bu yol beni aldatmaz.”
Descartes bizi kuşkucu ve inkârcı yapmak
istemiyor; bizi araştırmaya yönlendiriyor.
Descartes’e göre kuşku araçtır, amaç
değildir. O’na göre amaç, aklı kullanarak
doğruya erişmektir.
Çevremize kuşku ile bakmayı, bilgiyi duyu
organları ve deneyle elde etmeyi, aklı
faal kılmayı İslâm kültürü de
istemektedir.
Düşünen kişi güven içindedir, düşünmeyen
korkar. Korkaklar dengesizdir. Korkak
dengesizlerde artı değer yoktur. Onlar
değer üretmezler; üretilen değerleri
tüketirler.
Değer tüketenler sıradan kişiler iseler
aile ve yakın çevrelerini, yönetici iseler
ulus ve devletlerini kargaşa sokarlar,
yıkarlar.
Bunun örneklerini Türkiye’de görüyoruz.
Baksanıza, bunların elindeki aile
ocakları, ulus ve devletimiz perişan.
Dağılmaya ve iç savaşa gidiyoruz.
Havaleci ve kaderci toplum:
Kimi makam sahipleri, birçok insanınız: “Susun,
susalım. Başımıza iş açmayalım. Hem siz,
ben neyiz ki? Ben bilemem, büyüğüm bilir.
Üstadın vardır bir bildiği. Dünyanın
sahipsiz değil, korkma. Her şeyde bir
hikmet var aldırma!” gibi laflar
ediyor.
Böyle düşünenler, akan bir ırmağın
üzerindeki saman çöpüne benzerler.
Sürükleniyorlar, kendileriyle birlikte
hepimizi boğacaklar.
Boğulmaktan düşünme yöntemiyle kurtuluruz.
Ev sahipleri ve hırsızlar:
Türkiye’de, evine giren hırsızlardan
korkan ev sahipleri gibiyiz. Ev sahibi
korkmamalı, hırsızlar korkmalı. “Hey!”
deyiversek hırsızlar kaçar. Çoğumuzun
beyni işgal altındadır. “İşgale hayır”
diye bir bağırsak, işgal biter.
En büyük güç düşünce ve iradedir. Düşünce
ve irade gücünün karşısında hiçbir düşman
duramaz.
Yusuf
DÜLGER
İlahiyatçı-Gazeteci-Yazar
yusuf.dulger@hotmail.com
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
KÖŞE YAZILARIMIZ DEFA
OKUNDU...
___________________________________________________________
"Anamur'un ve
Anamurluların Buluşma Adresi ve Gerçek
Sesi..."
ANAMUR'UN SESİ
|