Hayat
FETRET
DÖNEMİNDEYİZ
Fetret
sözcüğü “zayıflık, karışıklık,
uyuşukluk” anlamlarına gelir. Fetret
dönemi demek, “zayıf, uyuşuk, karışık,
kırılgan” dönem demektir. Şimdi
Türkiye’de bu dönemi yaşıyoruz. Çünkü
Türkiye’de siyasi erk zayıftır, dış
güçlerin baskısı ve kontrolü altındadır,
dışarının buyruk ve dayatmalarına göre
hareket etmektedir.
12/08/2012 tarihinde anamurunsesi.com
yazdı.
___________________________________________________________________________
FETRET
DÖNEMİNDEYİZ
Fetret sözcüğü “zayıflık, karışıklık,
uyuşukluk” anlamlarına gelir. Fetret
dönemi demek, “zayıf, uyuşuk, karışık,
kırılgan” dönem demektir. Şimdi
Türkiye’de bu dönemi yaşıyoruz. Çünkü
Türkiye’de siyasi erk zayıftır, dış
güçlerin baskısı ve kontrolü altındadır,
dışarının buyruk ve dayatmalarına göre
hareket etmektedir. Şimdi Türkiye’de bir
de iç karışıklık var. Bölücü terör
Türkiye’ye yaşattığı can ve mal kaybıyla
kafaları karıştırıyor. Bugün Türkiye’de
halk kitleleri dinamik ve uyanık değildir;
devleti parçalanan, milli ve manevi
değerleri çürütülen milyonlar uyuşuktur,
tehlikenin farkında değiliz, esen
fırtınaların verebileceği zararı hesap
etmiyoruz.
Bugün Türkiye’de siyaset çökmüştür; TBMM
üç parti başkanının ipoteği altındadır.
“Milli irade” sözdedir; 550 kişilik
meclis demek, 3 parti başkanı demektir.
Bugün Türkiye komşularıyla geçimsizdir;
Türkiye’yi yönetenler, emperyalistlerin
hazırladığı projelere destek vererek
komşularını ve Türkiye’yi bölüyorlar.
Bugün Türkiye’de ordumuzun en deneyimli,
en yurtsever ve Cumhuriyetçi komutanları,
Türkiye’nin en cesur aydın ve
siyasetçileri Silivri’de tutsaklar! Yalnız
bunlar bile fetret döneminde olduğumuzu
gösterir.
Sözlükler fetreti şöyle açıklar: “Bir
hükümetin zayıflayıp gücünü kaybetmesiyle
yeni bir hükümet kurulması arasında geçen
karışık dönem.” Dinler tarihinde
fetret deyince, iki Peygamber arasındaki
bozuk dönem anlaşılır.
Bu açıklamalar, zayıflayan bir hükümetin
yerine güçlü bir hükümetin, elçiliğine
sırt çevrilmiş bir peygamberin yerine yeni
bir peygamberin geleceğine işaret eder.
Yani bir milletin sosyal, kültürel,
siyasal, dini vb açılardan sıkıntılar
çekmesi o milletin ölümü/yok oluşu
anlamına gelmez. Bir millet ciddi
sıkıntılar yaşar ama tarihe gömülmez.
Aksine o millet yaşadığı acılardan ders
alır, uyanır ve daha güçlü bir millet
olarak varlığını sürdürür. Kuşkusuz biz de
böyle olacağız. Yaşadığımız sıkıntıları
aşacağız. Daha güçlü iktidarlar
çıkaracağız, milli varlığımıza uzanan
elleri kıracağız. Bunda hiç kuşku yok.
Tarihimiz bunun örnekleriyle doludur.
Fetret döneminin bir özelliği de, bu
dönemde adam kıtlığının (başarılı,
ehliyetli devlet adamlarının olmayışı)
yaşanmasıdır. Eski dilde buna “kaht-ı
rical” denir. Türkiye’nin bugününe
bakınız, gerçekten devlet adamı kıtlığı
var. “Ben TC devletinin yöneticisiyim”
diyenler üslup ve kaprisleriyle
içimize nifak sokuyorlar, dışarıdan
aldıkları siyasi ve mali desteklerle
ayakta duruyorlar, gizli anlaşmalarla,
verdikleri tavizlerle bizi sıkıntıya
sokuyorlar. Fetret dönemi ile kaht-ı rical
hadisesi doğru orantılıdır; birisinin
varlığı diğerinin de varlığıdır. Öyle
değil midir, bir ülkede (örneğin bugünkü
Türkiye’de) nitelikli devlet adamları
başımızda olsaydı, mevcut sıkıntıları
yaşamazdık.
Sonuç:
Fetret dönemi yok olma dönemi değildir.
Yok olmayacağız. Bu dönemden en az zararla
çıkabilmek için,
parti-dernek-cemaat-tarikat taassubunu
yıkacağız.
Varsa yoksa benim partim, benim cemaatim
düşüncesi yanlıştır. Yurt ve ulusumuz söz
konusu olunca şahsi çıkar ve düşüncemizi
aşmalıyız.
“Bunlardan iyisi yok” demek
yanlıştır. İki sene sonra, “Gül mü
Cumhurbaşkanı olsun, Erdoğan mı
Cumhurbaşkanı olsun” tartışmasını
yapıyoruz. Allah, yetmiş milyonun içinde
bizi yönetebilecek sadece iki bu iki
kişiyi mi yarattı?
Bu düşünce insanın kendisini inkârdır,
yetmiş milyona hakarettir. Bir düşünelim,
Türkiye’yi bugünkü çıkmaza sokan, başımıza
çuvallayan bu iki kişidir.
İnanalım ki, umudunu kaybetmeyen, yaşanan
olaylardan ders çıkaran, beyni ve
midesiyle sömürgecilere bağlanmayan
(uşaklık yapmayan) her Türk vatandaşı hem
fetret dönemini aşar, hem de devletimizi
yönetebilir.

Yusuf
DÜLGER
İlahiyatçı-Gazeteci-Yazar
* * *
* * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
* * * * * *
İkbal VURUCU,
Mete KILIÇ, Şükrü ALNIAÇIK,
Özcan PEHLİVANOĞLU
Müjdat ÖZTÜRK.
Birol ERTAN,Ali ERDOĞAN'ın
yazıları için
TIKLAYINIZ..
___________________________________________________________
"Anamur'un ve Anamurluların Buluşma
Adresi ve Gerçek Sesi..."
ANAMUR'UN SESİ
|