BASINDAN
SEÇMELER...
BU GİRİŞİM ÇOK ÖNEMLİ
Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Haddizatında
bizim en kıymetli, en paha biçilemez
hazinemiz kütüphanelerde gömülü bir
define gibi yatmaktadır. Sayın
Başbakan’ın “açılım”
vesilesiyle o defineden birkaç
pırlantayı gün yüzüne çıkarması bizde
hayranlık uyandırdı.
Günümüz yazarlarıyla kahvaltıda bir
araya gelen Erdoğan’ın; Cemil Meriç,
Şevket Süreyya Aydemir, Kemal Tahir,
Tarık Buğra, Sebahattin Ali, Nazım
Hikmet, Necip Fazıl, Orhan Kemal, Nihal
Atsız, Ahmet Hamdi Tanpınar’ı yâd
etmesi, onlardan parçalar okuması
içimizi sevinçle doldurdu.
20.04.2010 www.anamurunsesi.com yazdı.
_________________________________________________________________________
BU GİRİŞİM ÇOK ÖNEMLİ
Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Haddizatında bizim en kıymetli, en paha
biçilemez hazinemiz kütüphanelerde
gömülü bir define gibi yatmaktadır.
Sayın Başbakan’ın
“açılım”
vesilesiyle o defineden birkaç
pırlantayı gün yüzüne çıkarması bizde
hayranlık uyandırdı.
Günümüz yazarlarıyla kahvaltıda bir
araya gelen Erdoğan’ın; Cemil Meriç,
Şevket Süreyya Aydemir, Kemal Tahir,
Tarık Buğra, Sebahattin Ali, Nazım
Hikmet, Necip Fazıl, Orhan Kemal, Nihal
Atsız, Ahmet Hamdi Tanpınar’ı yâd
etmesi, onlardan parçalar okuması
içimizi sevinçle doldurdu.
Edebiyatçılarımızın sözleri,
küçüklüğümden beri bana ilâhî bir nağme
gibi gelir.
Daha sonra, romanlara, hikâyelere,
şiirlere, makalelere dikkatle eğilince;
üstatların pek çok meseleyi tahlil
ettiklerini ve çözümleri de ayan beyan
ortaya koyduklarını gördüm.
Yıllardan beri, kendi kendime sorduğum,
cevabını alamadığıma üzüldüğüm sualler:
Kütüphanelerde uyuyan devasa
potansiyelimizi niçin uyandırmıyoruz?
Petrolden, altından, elmastan daha
kıymetli olan o definelere niçin dönüp
bakmıyoruz bile? O hazineleri neden
yağmalamıyoruz? O pırlantaların
yağmalandıkça çoğaldıklarını,
değerlerinin arttığını niçin
anlayamıyoruz?
En mühimi; ülkenin bu kadar çok problemi
varken, onları çözmek için bu gür
kaynağı niçin devreye sokmuyoruz?
Dünü aydınlatan, bugüne ve yarına ışık
tutan o muhteşem güneşlerden, şahane
yıldızlardan kendimizi mahrum etmek ne
akıl almaz bir israftır?
Öylesine ağır bir vebal ki, cezasını öte
dünyada belki Tanrı kesecek fakat oraya
kalmadan, bu dünyada da
cezalandırılıyoruz. O paha biçilemez
cevherden yararlanmamanın bedeli
cehalet, gerilik, sefalet, yoksulluk,
yozlaşma, çamurda debelenme…
Bundan dolayı Erdoğan’ın edebiyatçılarla
ilgilendiğini, onları okuduğunu,
eserlerine değer verdiğini ifade eden
sözlerini çok önemsiyoruz.
Erdoğan, söylediklerinde samimiyse;
Misal; Mehmet Akif’in cemaatle-tarikatla
alakası olmayan,
“İlhamını doğrudan doğruya Kur’an’dan
alarak asrın idrakine söyletmek istediği
İslâm’ı, ‘yüreklerin toplu attığı’
birlik ve beraberlik” ruhunu…
Cemil Meriç’in
“fert ve cemiyet hürriyetini
genişletecek, düşünceye soluk aldıracak,
ruhları ferahlatacak tefekkürünü,
muhteşem bir maziyi daha muhteşem bir
istikbale bağlayacak köprü olma”
idealini…
Ahmet Hamdi’nin
“insan ve toplumdaki bozulmanın tespiti,
bunun sebep ve neticelerinin tahlili,
yozlaşmayı durduracak”
tedbirlerini…
Şevket Süreyya’nın
“köyün ve tekmil Anadolu’nun
kalkınmasına dair örnek teşebbüsü ve
bozkırı abat edecek” ziraat
metotlarını…
Nihal Atsız’ın
“eğitim, çocuk ve gençliğin karakter
terbiyesiyle, tarih ve Türkçeyle ilgili
çalışmaları, devletin güçlenmesi,
adaletin sağlanmasıyla ilgili”
önerilerini…
Necip Fazıl’ın “bir
kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul”
diye vasfettiği, gelir
dağılımındaki korkunç adaletsizliğin
giderilmesi ve sosyal adaletin
sağlanması vasiyetini…
Ve tabii buraya almamızın mümkün
olmadığı sayısız münevverimizin paha
biçilemez fikir ve tavsiyelerini hayata
geçirmeye çalışmalı, icraata dökmelidir.
Aslında bunu yaparsa kendisi de ülke de
kazanır.
* * *
ÜSTATLARDAN
Ağrıdağı’nın yamacında bir göl vardır,
adına Küp gölü derler. Bir harman yeri
büyüklüğündedir. Suları som mavidir. Her
yıl, bahar dünyaya yürüdüğünde, bir
sabah, daha gün doğmadan Ağrıdağı’nın
tekmil çobanları bu göle gelirler. Gölün
kırmızı kayalıklarına, bakır toprağına
kepeneklerini atar, bin yıllık sevda
toprağına otururlar ve Ağrıdağı’nın
öfkesini kavallarıyla hep bir ağızdan
çalarlar. Akşam olurken de bir ak kuş
gelir, küçücüktür, kanadının birisini
som maviye batırır, uçar gider. Uzakta,
yukarıda bir gemi gibi karlar ülkesinde
yüzen kayalığın dibinde çok iri bir at
belirir, alacakaranlıkta koşumları
ışıldar. Gölgesi göle doğru gelir. Gelir
gelmez de ortadan kaybolur gider. Gün
kavuşur kavuşmaz da çobanlar kavallarını
hep birden bellerine sokar ve
Ağrıdağı’nın karanlığında solar, yiter,
karanlığa karışırlar.
Yaşar
KEMAL, AĞRIDAĞI EFSANESİ’NDEN
İsmail Hakkı CENGİZ
ismailh@genelhaberler.com
http://www.genelhaberler.com/yazi_goster.php?id=2083
__________________________________________________________________
İSMAİL HAKKI CENGİZ'İN SİTEMİZDE YAYIMLANAN YAZILARI
:
-İŞSİZLİK
KONUSUNDA BAŞBAKANLA AYNI DÜŞÜNÜYORUZ
-PİLOTLU
HÜRRİYET, İYOTLU DEMOKRASİ
-MÜNAZARA,
SULU ŞAKA, MANZARA
-VAN,
MOĞOLİSTAN, KIRGIZİSTAN
ÖZCAN
PEHLİVANOĞLU'NUN SİTEMİZDE YAYIMLANAN YAZILARI
:
-TÜRKİYE'DEN
İNSAN MANZARALARI
-SIKIŞINCA BANA
FAŞİST DE !
-Adaletin
bu mu Türkiye
-TEK
ÇÖZÜM : SİYASET ...
-HERKESE BENDEN BİR AYNA !
-MUHALEFET
ALTERNATİF OLAMADI !!! MI ?
YÜKSEL
ŞANLIER' YAYIMLANMIŞ ŞİİRİ:
-ANAMUR
KÖŞE YAZILARI BÖLÜMÜ DEFA OKUNMUŞTUR
__________________________________________________________
"Anamur'un ve
Anamurluların Buluşma Adresi ve Gerçek
Sesi..."
ANAMUR'UN SESİ
|