ANAMUR'UN SESİ
"Anamur'un ve Anamurluların Buluşma Adresi ve Gerçek Sesi..."
arama   site haritası
 

 

     

 Hayat  Üçüncü Bölüm'ün devamı (3. Bölüm altta yer alıyor TIKLA.)

                    MEKKE’DE TÜRKLÜK (3)

         Osmanlı Kışlası

    27.Şubat.2000 günü bir Türk’ün rehberliğiyle Osmanlı’nın Mekke’de yaptırdığı kışla ve hastaneyi gördüm. Kışla yıkılışa terk edilmiş. İhata duvarının yıkık bir yerinden içeri girdim. Türk usulü gömme dolaplarda Osmanlıca yazılmış defterler, listeler var. Birisini okudum; bir erin günlük yiyeceği ekmek, zeytin, çorba miktarları yazılı. Birkaçını almak istedim ama korktum. Binaya girişim izinsizdi, yakalarlarsa hücreye atılırdım. Keşke alsaydım. Önümüzdeki uzun bina Osmanlı kışlası, solda köşesi görünen bina da Osmanlı Hastanesi’dir.

             13/02/2013 tarihinde anamurunsesi.com yazdı.

___________________________________________________________________________   

                MEKKE’DE TÜRKLÜK (4)

    Mekke’deki Müslüman Türkler S. Arabistanlı Müslümanlara çok şeyler verdi onlardan hiç bir şey almadı, onlara çok şey öğretti onlardan hiç bir şey öğrenmedi. Buna rağmen Türkler takdir edilmediler; incitildiler, horlandılar. Önceki yazılarımda bu iddialarımın ispatı var ama yine de birkaç örnek vereyim.

         Nur Dağındaki Türk Sarnıcı

    08.Ocak.2004 günü Nur Dağı’na gittim. Hira Mağarası’na yaklaşınca baktım 15 kişilik bir grup oturmuş dinleniyor. Biraz da ben dinleneyim dedim, yanlarına oturdum. Önümde 60 cm kadar kalınlığında taştan yapılmış duvarı kalıntıları vardı. Yanımdaki arkadaşa, “bu yıkıntı neyin nesi” diye sorunca oturanlardan birisi:

    “Sen Osmanlı Türkü müsün” dedi. Evet dedim. Adam:

    “Sen bunu niye bilmen? Bu sarnıç. Dedeleriniz bunu yapmışlar ki, gelenler susuz kalmasın…” açıklamasını yaptı. Demek Osmanlılar çölde, o dağın tepesine insanlar, canlılar susuz kalmasın diye sarnıç yapmışlar dedim. Bu bilgiyi veren adama, siz nerelisiniz deyince: “Uygur Türküyüm, kandaşız (şakaklarını göstererek), bak sana seninki benimkine benziyor, niye dikkat etmiyorsun” dedi.

    Burada şu üç ayrıntıya ilginizi çekmek istiyorum:

   1) Ta uzaklardan gelen ırkdaşlarımız, Nur Dağı’ndaki Osmanlı sarnıcını bilecek kadar bilgililer,

    2) Araplar bu insani hizmeti yok edecek kadar bedeviler,

    3) Nerede doğup büyümüş olurlarsa olsunlar, Türkler birbirlerine benzerler.

            Bu fotoğraf karesi dedelerimizin yaptığı o sarnıcın kalıntılarını gösteriyor.

         Türkistanlı Türk’ün ağzından Arap sömürgeciliği

    Mekke’de manifaturacılık yapan kibar bir Türkistanlı vardı. Fırsat buldukça yanına varırdım, sohbet ederdik. Bir gün şunu anlattı:

    “Burada çalışan yabancılar ancak bir Arap kefilin kefaletiyle işyeri çalıştırabilirler. Yanımızda bir Arap’ı çalıştırmak zorundayız. Yoksa bizi çalıştırmazlar.”

    Hadise şu: Arabistan’da çalışıyorsanız kazancınızın bir kısmıyla bir Arap’ı besleyeceksiniz, bir kısmını bir Arap’a yedireceksiniz. Arabistan’daki soygun bunlarla da kalmaz. Kefiliniz sizi istediği kadar içeri alır, borçlandırır, sonra o “yalan borçlanmadan” dolayı sizi hapse attırır.,

         Bir polisin yaptıkları

    29-30 Ocak 2004 gecesi Mina’da birkaç vatandaşımızla dolaşırken dinlenmek için uygun bir yere oturduk. Bir polis geldi “burada oturamazsınız” dedi. Orası yol değildi, işyeri değildi, karakol veya bir devlet dairesi değildi.

    Bunları polise söyledim, “la=hayır” diyor başka bir şey demiyordu. Kalkmayacağız dedim. Gitti, yanına bir iki daha polis almış, kâğıt, çöplük gibi bir şeyleri kucaklamışlar, önümüze koydular.

   Yaptıklarının ayıp olduğunu, Arabistan’da misafir olduğumuzu, anlattım. Oralı bile olmadı, söylenmeye başladı:

    “Türkler müşkülât, Türkler izdiham…”

          Ben de Türküm de…

    Bir gün annesi Türk, babası Mısırlı birisiyle Hilton Oteli’nin giriş merdivenlerinde gelip geçenleri seyrediyorduk. Mısırlı Türk’e benziyordu. Önümüzde birisi durdu, biz kendisinden 3-4 basamak yukarıda olduğumuz için başını bize doğru kaldırdı ve sordu:
“Türk müsünüz?”

    Türk’üz, niye sordunuz dedim.

    Verdiği cevaba bakın:

    “Ben de Türküm de ondan sordum.”

   Bir başka devletin vatandaşı olan bu Türk, anladığım kadarıyla sıkıldı, kendi soyundan birileriyle konuşmak istedi, hal diliyle “gelin kaynaş olalım” dedi.

          Devleti olmayan bir millet

    Başbakanı olmayan bir Ahmet

    Tarih: 17.12.2005.

   Yer :Mekke ve Harem civarı.

    Saat 20 civarındaydı. Otururken baktım sağ tarafımda birisi var. Türkiyeli sandığım bu kişiye nerelisin dedim. “Çeyna” (Çin), Uygur Türküyüm diye cevap verdi. Adamla biraz konuşmak istedim; ne yiyip içersiniz, yönetiminiz nasıl gibi sorular sordum. Konuşmak istemiyordu. Onu konuşturmak için ben anlatmaya başladım:

    Türkiye’nin kimi yeri dağlık, kimi yeri düzlük, kimi yeri yeşillik, kimi yeri sulak, kimi yeri ağaçlıktır. Her türlü yiyecek-içecek yetişir. İstediğimiz yeri alır satarız, istediğimiz yerde otururuz. Milletvekillerini biz seçeriz, Hükümet bizim oylarımıza göre kurulur. Düşündüğümüzü söyler, istediğimizi tenkit ederiz…,

    Ben bunları konuşurken adam daldı, gözleri doldu, bir tuhaf oldu.

    Sonra titremeye başladı. Ardından hıçkırarak ağlamaya başladı.

    Ne oldu diyorum yüzüme bakıyordu.

    Sonra avuçlarını açtı, ellerine kaldırdı, başladı inlemeye:

    “Allah’ım bizim padişahımız yok”

    “Allah’ım bizim devletimiz yok!”

    “Allah’ım bir padişahta bizim olsun.

    “Allah’ım bize de bir devlet ver!”

    “Padişah” dediği Başbakandı.

    “Devlet” dediği bağımsızlık ve egemenlikleriydi.

   Bilmeden, düşünemeden, adamı can evinden yakalamışım. Çok üzüldüm, çünkü adam hep ağlıyordu. Bu kadar üzüleceğini bilsem Türkiye’yi anlatmazdım. Adını sordum, “Ahmet” dedi.

    Ahmet’in derdi benim de derdimdi. Ağlayışına dayanamadım, kucakladım, ben de ağlamaya başladım. Kısa bir süre sonra:

    Ahmet ağlama, inşallah bir gün sizin de padişahınız ve devletiniz olur dedim. Çevremizdekiler bize bakıyordu.

     Oradan uzaklaştım.

    Uygur Türkü Ahmet hiç gözümün önünden gitmez.

           Mekke’de Cumhuriyet ve Atatürk Düşmanlığı

    Türkiye’de yükselen “Cumhuriyeti ve Türk düşmanlığını” gördükçe aklıma Uygur Türkü Ahmet ve Doğu Türkistanlılar gelir. TC kurulmasaydı, olmasaydı, biz de Uygurlu Ahmet gibi düşünür, O’nun gibi ağlardık.

  Olayın ilginç yönü, bizimki ileri gelenlerin aynı zamanda Cumhuriyet yöneticisi olmalarıdır. Burada bir çelişki var; hem Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı ol, hem Cumhuriyet’i yönet. Bu çelişki “din maskesi” ile çarşaflanıyor. Bizim Türkiye’de münafık taifesinin şerrinden kurtulabilmemiz için, suratlardaki maskeyi kaldırmamız gerekiyor. Maskeyi kaldırmak, samimi müminlere farz-ı ayındır.

    Maskeli münafıkların bazı hacı adayları ve umrecilerimizin kafalarını kirleterek nifaklarını Mekke’deki Türklüğe taşıdıklarını çok gördüm/duydum. Bazıları orada Cumhuriyetimizi kötülüyor, Atatürk’ü karalıyor.

    Bu durum İslam ahlakına aykırıdır.

          Mekke’de bir düğün videosu

    24.Aralık.2003 günü ev sahibimin evinde bir Türk düğününün videosunu izledim. Düğün, 1998’de Afganistan’daki Türk köylerinin birinde yapılmış.

    O akşam ev sahibimize oturmaya gitmiştim. Ben içeri girince adam, “Yusuf bey, kusura bakmayasın, biz çalgılı düğün videosu izliyoruz. Sevmezsen kapatalım” dedi. Yok, yok. Birlikte izleyelim dedim. İzledik. Bizim Orta Anadolu’muzun dağ kesimlerinde çalınan çalgı aletlerinin benzerleri çalınıyordu. Sözler, yiğitlik, sevda ve yurt temaları ile yüklüydü.

    İşte Türk budur. Dünyanın neresinde, hangi şartlarda yaşarsa yaşasın, töresini terk etmiyor. Türk bilir ki, töreye bağlı kalındıkça Türklük yaşar.

                                                                                                

          YAZININ BİRİNCİ-İKİNCİ-ÜÇÜNCÜ BÖLÜMÜ İÇİN TIKLA...

                           -MEKKE’DE TÜRKLÜK (1) 

                           -MEKKE’DE TÜRKLÜK (2) 

                           -MEKKE’DE TÜRKLÜK (3) 
 

 

 

Yusuf DÜLGER
İlahiyatçı-Gazeteci-Yazar

  YUSUF DÜLGER'İN 2011'de YAYIMLANMIŞ YAZILARI İÇİN    TIKLAYINIZ...   

2012 Yılı Yazıları:

 - KOMUTANLAR! NEREYE!

 “ANADOLU KAYIPTA”

 -TÜRKLÜĞÜ YOK EDEMEZSİNİZ!

 -KÜRTAJ-SEZERYAN-ULUDERE

 -KONYA MERAM TIP FAKÜLTESİ ÜZÜYOR

 -MÜCADELECİLER VE YAVUZ ARSLAN ARGUN

 -ILIMLI TEKBİR, YAĞCI MÜSLÜMAN 

-BİLGİYE KAPISINI KAPATMIŞ İKİ BAKANLIK (MEB, KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI)

  -KENDİ KALESİNE GOL ATANLAR

  -BİR KARNEDE DÖRT HATA

 -MİLLİ EĞİTİM ÇÜRÜYOR 

 -TÜRKLERİN ARAPLAŞTIRILMASI

  -MEKKE’DE TÜRKLÜK (1) 

   -MEKKE’DE TÜRKLÜK (2) 

  -MEKKE’DE TÜRKLÜK (3) 

  -ALLAH TÜRK’Ü SEVMEZ Mİ?

  -FETRET DÖNEMİNDEYİZ

  -TÜRKİYELİ DİNCİLERİN SURİYE-İRAN SINAVI

  -KONYA’DA 19 MAYIS

  -BUDDHA VE ATATÜRK

  -CUMHURİYET İÇİN GÜÇ BİRLİĞİ

  -ÖĞRETMEN GÖZÜYLE MİLLİ EĞİTİM-1

  -ÖĞRETMEN GÖZÜYLE MİLLİ EĞİTİM-2

  -AMERİKA KİRLİ, TÜRKLER KUŞATMADA

  -RECEP ERDOĞAN'IN YUMUŞAK KARNI

  -STRATEJİK DARBE

  -MİLLİ GÜVENLİK DERSLERİ

İkbal VURUCU, Mete KILIÇ, Şükrü ALNIAÇIK, Özcan PEHLİVANOĞLU Müjdat ÖZTÜRK. Birol ERTAN,Ali ERDOĞAN'ın yazıları için TIKLAYINIZ..

 

KÖŞE YAZILARI

Web Counter
Web Counter

DEFA OKUNDU...

__________________________________________________________

"Anamur'un ve Anamurluların Buluşma Adresi ve Gerçek Sesi..."
ANAMUR'UN SESİ  

     
   

  Başa Dön 

Yazdır

 
 
 
Copyright © Tüm Hakları Saklıdır [Çınar Arıkan]