ANAMUR'UN SESİ
"Anamur'un ve Anamurluların Buluşma Adresi ve Gerçek Sesi..."
arama   site haritası
 

 

 

 Hayat        MİLLİ EĞİTİM ÇÜRÜYOR

    Çürümek, “bozulup dağılmak, kokuşmak” demektir. Başlığa, “milli eğitim mikroplu” da diyebiliriz. Eğitimimizin “milli” olabilmesi için milli varlığımızı beslemesi gerekir. Bugünkü eğitimimiz milli varlığımızı beslemiyor; bizimle uyumsuz, yabancılara bağımlı, tembel kuşaklar yetiştiriyor.

                 16/01/2012 tarihinde anamurunsesi.com yazdı.

___________________________________________________________________________   

                   MİLLİ EĞİTİM ÇÜRÜYOR

    Çürümek, “bozulup dağılmak, kokuşmak” demektir. Başlığa, “milli eğitim mikroplu” da diyebiliriz. Eğitimimizin “milli” olabilmesi için milli varlığımızı beslemesi gerekir. Bugünkü eğitimimiz milli varlığımızı beslemiyor; bizimle uyumsuz, yabancılara bağımlı, tembel kuşaklar yetiştiriyor.

    Geçmişte biraz milli olan eğitim ANAP ve AKP hükümetleriyle çok milliyetsizleşti; kendi ulusuna düşman, medreseci, “eyyamcı” ve Cumhuriyet yıkıcısı kuşaklar yetiştiriyor. Artık milli bütünlüğümüz çözülüyor, milli devletimiz aşağılanıyor, milli egemenliğimiz küresel güçlere devrediliyor.

    Şimdi kapitalizm Türkiye’ye egemen, yoksulları eziyor. Tüm sosyal dengeler alt-üst oldu, birbirine mesafeli katmanlar oluşuyor. Birilerinin eşleri elli-altmış milyarlık yüzük takarken başkalarının eşleri yalınayak ise, birileri yirmi milyarlık yabancı marka takım elbiselerle gezerken birileri on liralık cekete muhtaç ise orada milli eğitim olmadığı gibi insani eğitimde olmaz. Demek eğitimimiz mikropludur.

         Milli eğitimin çürüklüğünü iki küçük örnekle anlatayım:

    Örnek 1: Geçmişte “bahçe işleri kolu, ağaçlandırma kolu, tarım kolu” gibi eğitici kollar vardı; bu kollarla öğrencilerimiz çalışkan ve üretici yetiştirilirlerdi. Geçmişte “yerli malı haftası” gibi haftalar faaldi, öğrencilerimizde milli ekonomi bilinci oluştururlardı. Şimdi bunlar yok, “öğrenci kulüpleri” var. Milli eğitimin en önemli malzemesinden birisi milli/dildir. Eğitim “ana dil” ile yapılmalıdır. Bir eğitim diline ne kadar yabancı sözcük girerse, o eğitim o kadar milliyetsizleşir, dağılır.

    “Kulüp”! Fransızca bir sözcüktür; “eğlenmek amacıyla açılan, siyasi faaliyetlerin yapıldığı, gece geç saatlere kadar açık bulunan, müzikli-içkili eğlence yeri” demektir. Çocuklarımızın eğitildiği bir kola böyle bir ad koymak, okullarda içki ve gece hayatını çağrıştırmak bile başlı başına bir rezilliktir.

    Örnek 2: Altıncı sınıfta okuyan bir kızla sohbet ettim, öğrendiklerini sordum. Atatürk adını duyunca kükredi, Atatürk’ü eleştirmeye başladı. Sana bunları kim, nerede söyledi deyince: “Okulda söylediler, ama kim olduğunu söylemem” dedi. Bakınız, Milli Eğitim Bakanlığı’na mikroplar yuva yapmış, milli bilincimizi yıkıyor.

    MEB şimdi ufacık çocukları umreye götürüyor. O çocuklar umre ibadetiyle yükümlü değiller. Onların ufkunu açacaksanız önce yakın çevrelerini (Kocatepe, Sakarya, Dumlupınar, Çanakkale vb yerleri) gezdiriniz. Seydişehir’de bir dernek camide namaz kılan çocuklara puan usulüyle hediye veriyor (kulluk anlayışı ve Allah sevgiyi menfaate dönüştürülüyor-papazların cennet satışları gibi bir şey-), durum Ömer Dinçer’e sorulunca bizimle ilgisi yok diyor. Öğrencilerimizin alışkanlıkları devleti/milli eğitim bakanını ilgilendirmezse kimi ilgilendirir?

    Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ve kafadarları “Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı”nı yok edici adımlar atıyor. Ömer Dinçer 19 Mayıs’a “otoriter bir yönetim anlayışı” diye saldırıyor. Yani milli varlığımızı, milli eğitimimizi başta bu bakanlığın başındaki bakan yıkıyor. Milli eğitimimizin kokuştuğunun bundan daha açık örneği mi olur?

    Tüm okul ve fakültelerimizde gençliğimiz Ortaçağ kafalıların elinde sürüleşiyor. Erasmus projeleriyle gençlerimize haçlı ruhu üfleniyor. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitapları İsevi ve Musevilerin gönüllerini almak için kelim-i tevhidi bölüyor. Tarih kitapları üzülmesinler diye Anadolu’dan kovduğumuz düşmanların adını bile yazmıyor. Herhangi bir ders kitabını açınız; bir konunun baştan sona kadar anlatıldığını göremezsiniz; beyniniz dağıtır, ilginizi yok eder.

            ***

    Mustafa Kemal Atatürk ve yanındaki silah arkadaşları 19.Mayıs.1919’da Samsun’dan Anadolu topraklarına Türkiye’yi işgalcilerden kurtarmak için yürürlerken, Havza’nın dağ ve vadilerinde, inanç ve coşkuyla:

    “Dağ başını duman almış,
    Gümüş dere durmaz akar.
    Güneş ufuktan şimdi doğar,
    Yürüyelim arkadaşlar.”

    Şarkısını söylemişler, dumanları dağıtmışlardı.

    Şimdi Türkiye’nin bütün dağ, ova ve okullarını duman aldı; yurdumuz, devletimiz ve milli eğitimimiz boğuluyor. Kalkalım, yürüyelim, kirli dumanları dağıtalım arkadaşlar! Milli varlığımızın devamı adına hepimize görev düşüyor.

    Başsağlığı:

    Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurucu Rauf Denktaş’ı kaybettik. Başımız sağ olsun.

 

 

 

Yusuf DÜLGER
İlahiyatçı-Gazeteci-Yazar

  YUSUF DÜLGER'İN 2011'de YAYIMLANMIŞ YAZILARI İÇİN    TIKLAYINIZ...   

2012 Yılı Yazıları:

 -TÜRKLERİN ARAPLAŞTIRILMASI  -STRATEJİK DARBE

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

İkbal VURUCU, Mete KILIÇ, Şükrü ALNIAÇIK, Özcan PEHLİVANOĞLU Müjdat ÖZTÜRK. Birol ERTAN,Ali ERDOĞAN'ın yazıları için TIKLAYINIZ..

  KÖŞE YAZILARIMIZ DEFA OKUNDU...  ___________________________________________________________

"Anamur'un ve Anamurluların Buluşma Adresi ve Gerçek Sesi..."
ANAMUR'UN SESİ  

 
   

  Başa Dön 

Yazdır

 
 
 
Copyright © Tüm Hakları Saklıdır [Çınar Arıkan]