Hayat
ÖĞRETMEN
GÖZÜYLE MİLLİ EĞİTİM-1
Yeni çıkacak milli eğitim yasasını
tartışıyoruz. AKP eğitime ideolojik ve
siyasi bakıyor, meclisteki çoğunluğuna
dayanarak istediği gibi yasa çıkarıyor.
Muhalefet ilkesiz ve hazırlıksız
olduğundan etkisiz kalıyor. Öğretmenlere,
“sizin ne düşünüyorsunuz?” diyen
yok. Buna rağmen, emekli bir öğretmen
özelliğimle, konu ile ilgili görüşlerimi
özetleyeceğim.
10/03/2012 tarihinde anamurunsesi.com
yazdı.
___________________________________________________________________________
ÖĞRETMEN
GÖZÜYLE MİLLİ EĞİTİM-1
Yeni çıkacak milli eğitim yasasını
tartışıyoruz. AKP eğitime ideolojik ve
siyasi bakıyor, meclisteki çoğunluğuna
dayanarak istediği gibi yasa çıkarıyor.
Muhalefet ilkesiz ve hazırlıksız
olduğundan etkisiz kalıyor. Öğretmenlere,
“sizin ne düşünüyorsunuz?” diyen
yok. Buna rağmen, emekli bir öğretmen
özelliğimle, konu ile ilgili görüşlerimi
özetleyeceğim.
Okuyup yazmayı öğrenmeye başladığımızda
bize sınıf ve okul bahçesini temizleme,
ağaç çukuru açma, dikilen meyve
fidanlarına bakma alışkanlıkları da
verildi. Öğretmenimiz bağ-bahçe-tarla
işlerinde ailemize yardımcı olmamızı
önerirdi, topraklarımızı boş bırakmamak,
tutumlu olmak, yurdumuzu sevmek gibi
konularda bize örnek olurdu. O yıllarda
herkes üretkendi. İdeolojik saplantılar
yoktu, sevgi-saygı ortamı vardı. İmam,
muhtar, çevredeki kamu görevlileri
birlikte çalışırlardı.
Bir gün babam beni elimden tutup ilkokula
yazdırmaya götürdü. Öğretmen boyuma baktı,
beni bir güzel süzdü, başımı okşadı ve
babama dedi ki: “Mehmet ağa, daha ufak
(altı yaşındaydım), ezilmesin, seneye
alalım.”
Şimdi ocuklarımıza, “ kendi yükünü
biraz da kendin taşı, ailene destek ver,
üret, becer, sorumluluk taşı, toprağını
boş bırakma” düşüncesi verilmiyor.
Bunların yararına inanan, öğrencilerini
buna göre yetiştiren öğretmen sayısı da
az. Yurt ve ulus sevgisini, bağımsızlık
aşkını, Cumhuriyet coşkusunu öğrencilerine
aşılayacak öğretmenlerin yerini
vakıfçı/cemaatçi öğretmenler aldı.
Öğretmenlerimizin bir kısmı “eyyamcı,
tüccar, politikacı, bölücü, inanç sülüğü”
gibi yaşıyor. Anne-babalar tembel,
topraklarımız kuru, ahır ve ağıllarımız
boş. okulların bahçelerindeki ağaçlar
kurudu. Çocuklarımız tembelleşti, birer
tüketici oldular.
Bu tarz ile siz eğitim ve öğretimi
iyileştiremezsiniz, erirsiniz.
Getireceğiniz eğitim sistemi düşünce ve iş
üretme esasına dayanmıyorsa, eğitimi
siyasallaştırır ve
milliyetsizleştirirseniz, geleceğimizi
kendi değerlerimiz üzerine inşa
etmezseniz, kendinizin yanında milletimizi
de çökertirsiniz.
Eğitim-öğretim sacayağı gibidir;
öğretmen-öğrenci-veli temeline oturan üçlü
bir yapıdan oluşur. Öğretmeni öğretmen
olarak yetiştirmezseniz, birçok okul ve
yerleşim birimini öğretmensiz
bırakmışsınız, eğitim reformu iddianız
havada kalır. Öğrencilerimizi düşünüp
araştıran beyin olma yerine, bilgisayar
makinesi yaparsanız da öyle olur.
Tembelleştirmek, sadaka kültürüyle
susturmak, sıkıntılarının altında ezilir
hale getirmek suretiyle de velilerin “veli
olma” özelliğini yok ediyorsunuz.
Çocuklarımız beş yaşında eğitim-öğretime
başlayacaklarmış. İnsanın gülesi geliyor.
Beş yaşındaki bir çocuk daha ailesini bile
tanımamıştır, ana kucağına ve ana diline
muhtaçtır. Bu körpeleri ödev-ders yükünün
altında ezmek yanlıştır. Siz hiç mi çocuk
olmadınız? Elbette çocuklarımızı hayata
hazırlayacağız. Ama onları hangi yaşta,
nelerle, nasıl hayata hazırlayacağımıza
işin uzmanlarıyla karar vermeliyiz.
Çocuklarımıza erken yaşlarda çevre ve
ülkesini tanıtacaksak, kapsamlı projeler
geliştirilebiliriz. Belirlenen ölçülerde,
çok amaçlı, nitelikli tesisler yapılır;
aileler giderler, oralarda çocuklarıyla
birlikte eğlenirler, kaynaşılır,
tanışırlar, çocuklarımız geleceğe
hazırlanır.
Uygulamaya konacak yeni eğitim sistemi
hakkında akademisyenlerimizden,
üniversitelerimizden hiç ses çıkmıyor.
Eğitim konusu bu beyleri hiç
ilgilendirmiyor mu, bildiklerini söylemek
hocalarımızın görev ve sorumlulukları
arasına girmez mi?
Eğitim sistemimizin üç temel taşı
(veli-öğrenci-öğretmen) çatlamış,
birbirinden kopmuş. Taşlar tamir edilip
birleştirilmeden milli eğitimi inşa
edemeyiz, yaptığımız harcama, çektiğimiz
emek boşa gider. Konuya devam edeceğim.

Yusuf
DÜLGER
İlahiyatçı-Gazeteci-Yazar
* * *
* * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
* * * * * *
İkbal VURUCU,
Mete KILIÇ, Şükrü ALNIAÇIK,
Özcan PEHLİVANOĞLU
Müjdat ÖZTÜRK.
Birol ERTAN,Ali ERDOĞAN'ın
yazıları için
TIKLAYINIZ..
KÖŞE YAZILARIMIZ
DEFA OKUNDU...
___________________________________________________________
"Anamur'un ve Anamurluların Buluşma
Adresi ve Gerçek Sesi..."
ANAMUR'UN SESİ
|