|
EĞER
YAPACAKSANIZ AÇILIM NASIL OLMALI?
Bir açılım
sarmalına Türkiye Cumhuriyeti devletini
dolayanlar hakikaten böyle bir sorun
varsa ve bu sorunun çözülmesini
istiyorlarsa taşın altına ellerini
koymalılar ve Bartholomeos’un da
“Çarmıh”
muhabbetinde akepe başkanına kefenle
gönderme yapıp hatırlattığı üzere seçim
ve siyasi rant –dolayısıyla ekonomik
rant-beklentisine girmeden yapılması
gerekenleri yapmalıdırlar. İşte o zaman
–beğenmesem de- bu adamların heykelini
gönlüme dikerim tıpkı bütün
vatandaşların yapacağı gibi..
25.12.2009'da anamurunsesi.com yazdı.
_________________________________________________________________________
EĞER
YAPACAKSANIZ AÇILIM NASIL OLMALI?
Bir açılım sarmalına Türkiye Cumhuriyeti
devletini dolayanlar hakikaten böyle bir
sorun varsa ve bu sorunun çözülmesini
istiyorlarsa taşın altına ellerini
koymalılar ve Bartholomeos’un da
“Çarmıh” muhabbetinde akepe
başkanına kefenle gönderme yapıp
hatırlattığı üzere seçim ve siyasi rant
–dolayısıyla ekonomik rant-beklentisine
girmeden yapılması gerekenleri
yapmalıdırlar. İşte o zaman –beğenmesem
de- bu adamların heykelini gönlüme
dikerim tıpkı bütün vatandaşların
yapacağı gibi;
I-
Öncelikle şu “Türk-Kürt kardeştir.”
söyleminden vazgeçin. Ülkenin farklı
köşelerinde yaşayan tertemiz insanları,
etnik kimliklerini ortaya sürmeden bu
topraklarda yaşayan güzel vatandaşları
bir kenara koyacak olursak yol kesen,
yaşlı genç demeden memleketin
insanlarını katleden eşkıyayı kardeş
olarak gören “Türk” vatandaşı yok
bu memlekette. Ülkenin dört bir
tarafında ve özellikle de İstanbul,
Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde
arazi mafyası, otopark mafyası, bütün
batakhaneler, uyuşturucu trafiği,
çeteler, gaspçılar, kapkaççılar,
hırsızlar, dolandırıcılar, pazar
mafyası, çek-senet mafyası, ihalelere
fesat karıştıranlar, devlet malını yakıp
yıkanlar, aklınıza gelen gelmeyen her
türlü fesadın göbeğinde olan, şehirleri
yaşanmaz hale getirenler, ülkeyi gece
sokağa çıkılamaz hale sokanlar, bugün
gelinen noktada etnik kimliklerini her
şeye baş kaldıran, her şeye itiraz eden,
devletle kavgalı, ülkenin insanına
cepheli bir anlayışın sembolü olarak
kullanan, son olarak “Tece
devletinden nefret edenleri” sevecek
aklı başında birisi var mıdır acaba bu
ülkede?
II-
Devleti temsil eden siyasi irade bu
sorunu bir terör örgütüne af çıkarmak
için mi yoksa bölgenin sorunlarına çare
bulmak için mi gerçekleştirmek
istediğini açıkça belirtmeli ve bunu
açık olarak bölgede soruna müdahil
olduğunu ileri süren örneğin Diyarbakır
Ticaret Odası, Sanayi Odası, Diyarbakır
Belediyesi, Diyarbakır Barosu, Bitlis,
Tunceli Muş, Bingöl, Siirt gibi
vilayetlerde bölge üniversiteleri başta
olmak üzere bölgedeki bütün sivil toplum
örgütlerine bir tercih yapmaları
gerektiği belirtilmeli ve tercihleri
sorulmalıdır. Sorunun adının
konulmasıyla ağaçlar yerine ormanlarla
uğraşan, ufkun ötesini görebilen bir
sağduyu hâkim olursa isimlerin X, W, Q
ile olup olmaması tali sorundur ve
aşılması da son derece kolaydır.
Uyuşturucu trafiğinin içinde en büyük
kötülüğü bölge halkına yapmış olan
eşkıyayı temize çıkarmaya uğraşan
soysuzlara karşılık bölge insanlarına
arzuladıkları hayat standartlarının
sağlanması çok daha akılcı ve gerçekçi
bir çözümdür.
III-
Açılım olacaksa bunun temeli açık
olmaktan, şeffaf olmaktan geçer. Polis
Akademisi’nde kapalı kapılar ardında
Sayın Devlet Bahçeli’nin “13 kötü
adam” olarak nitelendirdiği kerameti
kendinden menkul zihniyetle al gülüm ver
gülüm anlayışıyla hangi sorun
çözülebilir ki? Örneğin Diyarbakır
Barosu’yla nasıl masaya oturup
konuşulması gerekiyorsa aynı şekilde
Türk demokrasisinin Kâbe’si Türkiye
Büyük Millet Meclisi’nde muhalefet
görevi üstlenmiş siyasi partilerle de
ürkmeden, gocunmadan, dostlar
alışverişte görsün tavrıyla değil
gönülden görüşme ve konuşma ortamı
yaratılmalıdır. Bu iş öyle “Geleyim
mi gelmeyeyim mi, kameralı mı geleyim
kamerasız mı?” gibi basit, sığ,
çapsız tartışmalarla hiç olmaz, yakışık
da almaz. Olsa olsa gülünç olur. Bu da
kulaklara küpe olsun.
IV-
Eğer hakikaten açılacaksanız çok fazla
geriye gitmeden özellikle 1980 sonrası
süreçte- bu tarihi 2002 olarak da
başlatabilirsiniz.-devletten Güneydoğu
Anadolu bölgesine yatırım yapacağını
söyleyerek 0 (Sıfır) faizle 5-10 yıl
geri ödemesiz trilyonlarca para alıp
paraları-yani bizim
paralarımızı-batakhanelerde yiyen, bu
paraların küçük bir kısmıyla ve sadece
göz boyamak amacıyla Bodrum, Marmaris,
Alanya gibi tatil merkezlerine
altyapısız, donanımsız, kalifiye
elemansız 5 yıldızlı oteller yapıp bütün
sezonu müşterisiz geçiren, devleti ve
halkı aldatan soysuzları kamuoyuna
açıklayın. Açıklayın ki bugün mangalda
kül bırakmayan bu vatan evlatlarının (!)
kim olduğunu cümle alem görüp tanısın.
Bugün devletten trilyonlarca kredi alıp
bölgede iki kiremit dikip göz boyayan ve
sözde fabrika açacak olan bu kansızların
kimler olduğunu da –bilenler biliyor
da-bilmeyenler de öğrensin. Eminim
sevgili vatandaşlarımız farklı siyasi
partilerde ortak amaca hizmet eden bu
siyasetçileri, Diyarbakırlı, Vanlı,
Bitlisli, Tuncelil, Mardinli, Muşlu
işadamlarını (!) görünce biraz
şaşıracaktır. Ayrıca devlet çok uzak
tarihlere gitmeden yine 1980 tarihini
veya bu bölgeyi kan gölüne çeviren
eşkıyanın tedhiş hareketlerinin
başladığı 1983 yılından itibaren bölgeye
ne kadar yatırım yaptığını, yolundan
elektriğine, suyundan okuluna,
hastanesinden ekonomik desteğe varıncaya
kadar en ayrıntılı ve her vatandaşın
anlayacağı bir dille aktarmalıdır.
Bölgeye atanan doktor, mühendis, mimar,
ebe, hemşire, öğretmen, kısacası
devletin görev yapması için gönderdiği
vasıflı personel de açıklanmalıdır. Bu
insanların kaç tanesinin bölgede
hayatını kaybettiği, kaçının şiddete ve
baskıya maruz kaldığı da ortaya
konmalıdır.
V-
Bu işin yolu Toprak
Reformu’ndan geçer herkesin çok iyi
bildiği üzere. Devlet imkânları
mahrumiyet bölgesine (!) gitmiyor diye
Batı’da yaşayan vatandaşlar gönüllü olup
seferberlik ilan eder, kardelenleri
okutmaya çalışırken fidan gibi gencecik
öğretmenleri katleden zihniyetin
bulunduğu bölgede benim insanım kendine
“Bu ağanın elinde yüzlerce köy,
binlerce dönüm arazi var. Neden ben
açım, perişanım?” diye sormaz. Yedi
gün yedi gece eğlence yapan, kırk gün
kırk gece düğün yapan, İstanbul’un en
lüks gece kulüplerinde, lüks otellerde
dillere destan geceler düzenleyen, yeşil
Dolarları, Euroları havalarda savuran,
üç kuruşluk kenar mahalle dilberlerinin
ayakkabılarından şampanya içen, geline,
damada takılan yüzlerce kilo mücevheratı
dosta düşmana göstermekten ayrı bir haz
alan asalak sülüklerin sahip oldukları
binlerce dönüm arazi, onlarca köy
düşünülecek olursa Cumhuriyet tarihinin
her döneminde olduğu gibi buna da engel
olmak isteyen ağalar, şeyhler, şıhlar
ortaya çıkacaktır. Ağanın kapısında
açlıktan nefesi kokan benim güzel
ülkemin saf vatandaşı devlete isyan
ederken sülük gibi kendi kanını emen,
bölgede vampirliğe soyunmuş, cehalet
üzerinde kendi imparatorluklarını kurmuş
soysuzlara karşı ne zaman direnmesi ve
hakkını araması gerektiğini anlayacaktır
acaba? Bu da cevap bekleyen sorulardan
bir başkasıdır. Korkmadan, ürkmeden,
siyasi gelecek kaygısı gütmeden yapın
Toprak Reformu’nu, ardından Cumhuriyet
tarihinin en büyük projelerinden birisi
olan Güneydoğu Anadolu Projesi’ni derhal
işlerlik kazandırarak yürürlüğe sokun,
verin topraksız vatandaşa toprağı, verin
suyunu, öğretin nasıl ekeceğini, nasıl
verim alacağını. Bakın bakalım memleket
nasıl vites değiştirecektir. Böylece 30
yıldır devlete elektrik, su bedelini
ödemeyen, vergisini vermeyen, ahırından
kuyusuna “bu ülkenin vatandaşlarının”
vergileriyle parasız elektrik hattı
çekenler de devletle tanışırlar artık.
VI-Ayrıca
devlet açmaya çalıştığı ancak çorbaya
dönen Ermeni açılımda imzalanan
mutabakat metninde de belirtildiği üzere
bu sorunla ilgili olarak sadece tarih
anlamında değil, hukuk, siyaset,
ekonomi, tarih, demografik özellikler
bağlamında da bilim kurulları
oluşturmalı ve bu kurulların ortaya
koyacağı tezler göz önüne alınarak
soruna yönelik tedbirler uygulamaya
geçirilmelidir. Bütün bu faaliyetlerde
ana ve unutulmaması gereken asıl husus
ise üniversitelere rektör atamalarında
yapıldığı üzere “bizim adam”
anlayışından uzak durulması gereğidir.
Bu arada son bir söz, Son günlerde
ülkenin dört bir yanında yaşanan gerilim
ve terör ortamı her ne kadar ülke
içerisinde bazı kuklalar tarafından
kışkırtılsa da ülkenin iç dinamiklerine
bağlı bir kontrollü gerilim siyasetinin
sonucu değildir. Bu gerilim siyasetinin
önümüzdeki günlerde bilinçli olarak
artan bir şiddetle devam ettirileceği de
unutulmamalıdır. Bu noktada herkesin
sağduyulu davranması ülkenin âli
menfaatleri açısından son derece
önemlidir. Hadi bakalım kolay gelsin.
Dostlukla
kalın...
Doç.
Dr. Ulvi KESER
Atılım
Üniversitesi
ulvi.keser@gmail.com
Doç. Dr. Ulvi KESER'in
Sitemizde Yayımlanan Diğer Yazıları |
-MEMLEKETİMİN
HALLERİ
-EĞER…!
-Sayın Mehmet Ali TALAT'a Açık Mektup
-MALAMAT
MAÇÇARİS OLMAK BAŞKA NASIL OLUR Kİ?
-KÖYLÜ
KIZI ADALET Mİ ADALET TANRIÇASI THEMİS
Mİ?
-PORSELEN
DÜKKÂNINDA OYNAYAN FİLLER
-MAGAZİN
KÜLTÜRÜ İLE DIŞ POLİTİKA
-KOSOVA
PENCERESİNDEN KIBRIS VE TÜRKİYE’YE BAKIŞ-(1.YAZI)
-KOSOVA
PENCERESİNDEN KIBRIS VE TÜRKİYE’YE BAKIŞ
-(2.YAZI)
-KOSOVA
PENCERESİNDEN KIBRIS VE TÜRKİYE’YE BAKIŞ
-(3.YAZI)
-KIBRIS'TA
KAHRAMAN BİR TÜRK KADINI
-AYŞE TATİLE ÇIKSIN; KIBRIS, ANAMUR VE
DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
-ANAMUR'UN
SESİ RADYOSU, GERİDE KALANLAR VE
DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
-RUMLAR
VE YUNANLILARA NE YAPTIK, ONLAR NE
YAPTILAR?
-BABUTSA İLE
BAŞLARKEN
-1955-1974
DÖNEMİ KIBRIS SORUNUNDA MERSİN VE
ANAMUR’UN STRATEJİK POZİSYONU
-20 TEMMUZ VE
FIRTINADAN ÖNCEKİ SESSİZLİK
___________________________________________________________
"Anamur'un ve
Anamurluların Buluşma Adresi ve Gerçek
Sesi..."
ANAMUR'UN SESİ
|