MALAMAT
MAÇÇARİS OLMAK BAŞKA NASIL OLUR Kİ?
Güzel ülkemin
zengin kültürü o kadar geniş bir
yelpazede insanların gönüllerine hitap
ediyor ki neyi nerede nasıl
kullanacağımız konusunda hiç de sıkıntı
çekmiyoruz. Bu biraz da her ne kadar son
yıllarda okumayan, düşünmeyen,
konuşmayan, sormayan ve sorgulamayan bir
toplum olarak pek farkına varmasak da
Türk dilinin zenginliğinden
kaynaklanıyor herhalde. Bir TV dizisi
sonrasında yerelden genele ulaşan ve
Türk dili uzmanı Feyza Hepçilingirler
tarafından da “Bu malamat maççarıs
ifadesi ne ola ki?” diye merak edilen
kültürel zenginliğimizi Feyza Hanım’a
açıklayıp bunun “rezil rüsva” anlamına
geldiğini, fiil olarak da rezil olmak,
utanmak, yüzü yere geçmek gibi farklı
anlamları bulunduğunu belirtttikten
sonra ifade hakikaten son derece popüler
oldu. Ancak burada biz bu Yörük
ifadesini Toroslardan alıp ülke
siyasetinin ve uluslar arası ilişkilerin
tam orta yerine bırakıvereceğiz.
03.11.2009'da anamurunsesi.com yazdı.
_________________________________________________________________________
MALAMAT
MAÇÇARİS OLMAK BAŞKA NASIL OLUR Kİ?
Güzel ülkemin zengin kültürü o kadar
geniş bir yelpazede insanların
gönüllerine hitap ediyor ki neyi nerede
nasıl kullanacağımız konusunda hiç de
sıkıntı çekmiyoruz. Bu biraz da her ne
kadar son yıllarda okumayan, düşünmeyen,
konuşmayan, sormayan ve sorgulamayan bir
toplum olarak pek farkına varmasak da
Türk dilinin zenginliğinden
kaynaklanıyor herhalde. Bir TV dizisi
sonrasında yerelden genele ulaşan ve
Türk dili uzmanı Feyza Hepçilingirler
tarafından da “Bu malamat maççarıs
ifadesi ne ola ki?” diye merak
edilen kültürel zenginliğimizi Feyza
Hanım’a açıklayıp bunun “rezil rüsva”
anlamına geldiğini, fiil olarak da
rezil olmak, utanmak, yüzü yere geçmek
gibi farklı anlamları bulunduğunu
belirtttikten sonra ifade hakikaten son
derece popüler oldu. Ancak burada biz bu
Yörük ifadesini Toroslardan alıp ülke
siyasetinin ve uluslar arası ilişkilerin
tam orta yerine bırakıvereceğiz.
Ülkeye kan kusturan eli kanlı
teröristleri açılım açılım diyerek
dağdan getirip Habur sınır kapısında
davul zurna eşliğinde karşılayıp onları
başımızın üstüne çıkaran, yıllar boyunca
ülkenin doğusundan batısına korku salan,
genç ihtiyar demeden yüzlerce masum
insanımızın hayatına kasteden baldırı
çıplakları sirk maymunları gibi seyir
arabalarının üzerine çıkartan ve köy köy
dolaştıran, histeri çığlıkları arasında
zafer işaretleri yaptıran devlet
görevlileri acaba malamat maççarıs olmak
ne demektir bilirler mi? Devletin
itibarı, devletin saygınlığı, ülkenin
onuru ve bu topraklarda yaşayan
vatandaşların ruhlarında yarattıkları
ezikliği hissedebilirler ve bundan hicap
duyarak yüzleri kızarır mı? Malamat
maççarıs olmak acaba başka nasıl
olabilir ki? Sosyal adaleti sosyal
devletin olmazsa olmazları arasında
görmeyen ve açılım da açılım diye ayak
direten, altyapısı oluşturulmamış, neler
getirip neler götüreceği planlanmamış ve
öngörüsüz bir şekilde kapalı kapılar
ardında yangından mal kaçırır gibi
hazırlanmış stratejilerle binlerce
yıllık devlet geleneği olan Türkiye
Cumhuriyeti devletini üç buçuk çapulcuya
muhatap eden, ülkenin dört bir yanında
kanunlara uygun yaşayan vatandaşların
gözünde devletin itibarını yerle yeksan
edip kafalarda devletin güçsüzlüğü
bağlamında soru işaretleri ve şüpheler
yaratan zihniyet devleti malamat
maççarıs ettiklerinin farkında değiller
midir acaba? Boğaz’da buzlu viskilerini
içerek ülkenin geleceği üzerine ahkam
kesenler, bedelli askerlik yaparak ülke
insanı için en onurlu vatandaşlık
vazifelerinden birisi olan bu görevden
kaçanlar, yurtdışında ne idüğü belli
olmayan okullarda sözde okuyarak
askerlik vazifesini yapmaktan imtina
edenler, bilgi sahibi olmadan fikir
sahibi olanlar ve Anadolu gerçeğini
anlamamış ve anlamayacak olanların
özellikle son günlerde işportacılar veya
bohçacı kadınlar gibi TV kanalları
arasında dolaşarak ahkam kesmeleri ve
yaşanılan bu rezillikleri demokrasi ve
özgürlük gibi son derece iddialı
terimlerle açıklamaları ise kargaları
bile güldürmüyor artık.
Dünya siyaset tarihinde eşi görülmemiş
şekilde terörist başını kendisine
muhatap kabul eden, Türk demokrasisinin
aziz mabedi Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nde muhalefet partileri yanında
Türk insanına da bu konuyla ilgili en
ufak bilgi aktarmayı düşünmeyen bir
zihniyet kamu vicdanında açtıkları
onulmaz yaraları gördükten sonra
utanması gerekmez mi? Özellikle söz
konusu bu dağlıların Habur’dan kırmızı
halılar ve yollarına dökülen güller
üzerinde ülkemize girmelerinin ardından
toz duman içerisinde sapla saman da
birbirine girmiş durumdadır.
Türkiye’nin teröre en çok şehit veren
Ankara’nın Çubuk ilçesi başta olmak
üzere Kırıkkale’den Manisa’ya,
Antalya’dan Kayseri’ye kadar yurdun dört
bir yanında şehit yakınlarının,
gazilerin ve duyarlı vatandaşların
tepkileri hiç mi yürekleri sızlatmaz. Bu
olup bitenler karşısında üç maymunu mu
oynamak gerekiyor? Devletin saygınlığı,
devletin büyüklüğü ve itibarını temsil
eden Devlet Övünç Madalyası’nı yerlere
çarpan ve tepkisini ağlayarak göstermeye
çalışan bir terör gazisinin elinde Türk
bayrağıyla haykırışı hangi vicdanlarda
yara açmaz ki?
Bu ülke toprakları maalesef 45 yıl sonra
yine bir madalya tepkisine sahne
olmuştur. Bilmeyenler ve hatırlamayanlar
için hatırlatmakta fayda var bir önceki
madalya hadisesini. 21 Aralık 1963
tarihinde Kıbrıs yakın tarihine Kanlı
Noel olarak geçen ve emekli Yunan subayı
Georges Grivas komutasında adada yaşayan
Kıbrıs Türklerini tamamen ortadan
kaldırmaya yönelik olarak hazırlanan
Akritas Planı çerçevesinde başlatılan
Rum saldırıları sonrasında adanın dört
bir yanında masum Türkler katledilmeye
başlanır. Türkiye’nin büyük tepki
gösterdiği ve Yunanistan tarafından bu
duruma derhal engel olunmasını talep
ettiği süreçte adada göreve başlayan
Birleşmiş Milletler Kıbrıs Barış Gücü
(United Nations Forces In Cyprus) ise
Kıbrıs Türklerine karşı girişilen
mezalime seyirci kalmakla ve görmezden
gelmekle yetinir. Gözlerinin önünde
Türklere karşı girişilen bu insanlık
dışı durum karşısında parmağını bile
kıpırdatmayan Birleşmiş Milletler askeri
gücünün bu tepkisizliğine en büyük tepki
ise Türkiye’deki Kore gazilerinden
gelir. BM bünyesinde Kore’de mücadele
eden ve Kore Gazisi olarak Türkiye,
Kore, ABD ve BM tarafından madalya ile
onurlandırılan Türk gaziler ise bu
madalyalarını çeşitli protesto
gösterileri sonrasında ya sokağa
atarlar, ya da Birleşmiş Millerler Genel
Sekreteri adresine göndererek iade
ederler. 45 yıl önce yaşanılan bu durum
Türk insanının onur mücadelesini ve
haklı tepkisini göstermesi bağlamında ne
kadar takdire şayan ve alkışlanacak bir
davranış olarak görünürse bugün terör
gazilerimizin maruz kaldığı davranış,
onların yok sayılması, yıllar boyunca
anlatılamaz fedakârlıklarla verilen
terör mücadelesinin yok sayılarak
baldırı çıplakların baş tacı edilmesi de
o kadar affedilemez ve anlaşılamaz bir
durumdur.
Ülke insanını öğrenilmiş şartlanmışlık
içerisine sokarak çılgınca projeler
üretmek, vatandaşlar arasında biz ve
onlar politikası gütmek, hiç olmadığı
kadar geniş bir yelpazede öteki
kavramını hortlatmak bu ülkeye de, bu
ülkenin geleceğine de kapanmaz yaralar
açıp zarar verir.
Bu ülke insanı farklı zenginlikleriyle
hiçbir zaman mozaik olmamıştır, tam
aksine o Anadolu hamurunda yoğrulmuş bir
güzelliktir. Farklılıklarımız söz konusu
değildir; ancak zenginliklerimiz dostu
düşmanı kıskandıracak kadar çoktur.
Yeter ki bizleri birbirimize düşürecek
uygulamalardan, sokaklarda sıradan
vatandaşlar arasında infial yaratacak
kışkırtıcı projelerden, tahrik edici
gösterilerden ve yarını belli olmayan
açılımlardan uzak tutsunlar ve bütün
ülkeyi kucaklasınlar. O takdirde ne
ülkenin onuru ayaklar altına alınır ne
de açılım projelerini yüzüne gözüne
bulaştıranlar rezil olup birilerine
devletle alay etme fırsatı verilmiş
olur.
Dostlukla
kalın...
Doç.
Dr. Ulvi KESER
Atılım
Üniversitesi
ulvi.keser@gmail.com
Doç. Dr. Ulvi KESER'in
Sitemizde Yayımlanan Diğer Yazıları |
-KÖYLÜ
KIZI ADALET Mİ ADALET TANRIÇASI THEMİS
Mİ?
-PORSELEN
DÜKKÂNINDA OYNAYAN FİLLER
-MAGAZİN
KÜLTÜRÜ İLE DIŞ POLİTİKA
-KOSOVA
PENCERESİNDEN KIBRIS VE TÜRKİYE’YE BAKIŞ-(1.YAZI)
-KOSOVA
PENCERESİNDEN KIBRIS VE TÜRKİYE’YE BAKIŞ
-(2.YAZI)
-KOSOVA
PENCERESİNDEN KIBRIS VE TÜRKİYE’YE BAKIŞ
-(3.YAZI)
-KIBRIS'TA
KAHRAMAN BİR TÜRK KADINI
-AYŞE TATİLE ÇIKSIN; KIBRIS, ANAMUR VE
DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
-ANAMUR'UN
SESİ RADYOSU, GERİDE KALANLAR VE
DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
-RUMLAR
VE YUNANLILARA NE YAPTIK, ONLAR NE
YAPTILAR?
-BABUTSA İLE
BAŞLARKEN
-1955-1974
DÖNEMİ KIBRIS SORUNUNDA MERSİN VE
ANAMUR’UN STRATEJİK POZİSYONU
-20 TEMMUZ VE
FIRTINADAN ÖNCEKİ SESSİZLİK
___________________________________________________________
"Anamur'un ve
Anamurluların Buluşma Adresi ve Gerçek
Sesi..."
ANAMUR'UN SESİ
|