YUNAN
SONBAHARI
Arap ülkeleri çağdışı şartlardan daha
insanî, daha modern bir istikbale doğru
yelken açtıkları için, o coğrafyadaki
hareketliliğe “Arap baharı” adı
verildi.
Adeta ağır kış şartlarından
çıkıyorlardı...
Elbette yönetimleri de çağdışı
diktatörlüklerdi, demokrasi umuduna
doğru yol aldılar.
Yunanistan’daki rüzgâr ise ters yöne
doğru esiyor.
Batı komşumuz, siyasî bakımdan
demokratik; ekonomik bakımdan ise bir
refah ülkesiydi...
İnsan hak ve hürriyetlerinin zirvedeydi.
Üç sene önce ekonomisi dibe vurdu...
O günden beri siyasî istikrar da bir
türlü sağlanamıyor...
İnsanların morali bozuk... Her gün yüz
binlerce kişi sokaklara dökülüyor...
Rejimle ilgili bir talepleri
bulunulmadığı için bir “devrim”den
söz edilemiyor...
Lâkin halkın, Tunus’taki, Mısır’daki
kadar yönetimden şikayetçi olduğu da
ortada.
Demokrasi işlediği ve vatandaşlar
idareyi reyleriyle değiştirebildikleri
için olaylar fazla alevlenmiyor...
Nitekim, 2009’dan beri defalarca seçime
gidildi. Elbette her seçim yeni bir
umut! Bununla beraber, siyasî ve
iktisadî istikrar temin edilemedi.
Komşuda, çok esaslı bir sosyo-ekonomik
“kaynaşma” var.
Bu kaynaşma, daha elverişsiz şartlardan
daha iyiye doğru değil; son derece
yüksek bir refah toplumundan, daha
mütevazı bir hayata doğru...
Sanki huzur ve mutluluk dolu , mutedil
bir “bahar iklimi”nin,
Eğlence dolu, şahane şenliklerle geçen
bir “yaz mevsimi”nin sonuna
gelinmiş gibi...
Artık önlerinde kaçınılmaz bir
“sonbahar” var!
Bu hareketlenmenin, bir “iktisadî
rejim” değişikliğine yol açacağını
tahmin ettiğimiz için, buna “Yunan
Sonbaharı” dedik.
“Arap Baharı”, Batı’dan Doğu’ya
doğru ilerlemişti.
Yunanistan ise Avrupa’nın en doğusunda
bulunuyor. Dolayısıyla, onun
“sonbahar”ı, mecburen, Doğu’dan
Batı’ya doğru ilerleyecek...
Peki, bu “Yunan Baharı” neyi
götürüp, neyi getirecek?
“Kapitalist Ekonomik Sistemi”
bitirecek... Ki Yunanistan’da
bitmiştir... Çökmüştür.
Bu çöküş “Yunan sonbaharı”na yol
açmıştır. Bu rüzgârın bütün Avrupa’yı
saracağını, etkileyeceğini tahmin
ediyoruz. Zaten şu anda bile, bir-iki
büyük ülke hariç, bütün Avrupa’nın
ekonomik krizle boğuştuğu hepinizin
malûmu...
“Kapitalizm”in sebep olduğu bu
krize yine “kapitalizm”in çare
olması beklenemez.
Bu, “anaparanın zulmü” olan
ekonomik sistem sona erecektir.
Peki, “kapitalizm” gidecek de
yerine ne gelecek?
“Yeteri kadar” ekonomisi...
“Kaynakları tahrip etmeden, israfa
yol açmadan, ihtiyaca yetecek kadar
üretim ve tüketim” sistemi.
x x x
ŞEMS-İ TEBRİZİ’NİN 40 KURALI
25.
Hayat elimize tutuşturulmuş rengarenk ve
emanet bir oyuncaktır.
Kimisi oyuncağı o kadar ciddiye alır ki,
ağlar, perişan olur onun için.
Kimisi eline alır almaz şöyle bir
kurcalar, kırar ve atar.
Ya
aşırı kıymet verir veya kıymetini
bilmeyiz.
Aşırılıktan uzak dur. Sûfi ne
ifrattadır, ne tefritte. Daima orta
yerde!
Aktaran: Nevzat
Dağlı...