ANAMUR'UN
FETİH HİKAYESİ (ŞIH
ÖMER)
ANAMUR'UN
FETİH HİKAYESİ (ŞIH
ÖMER)
Bin yetmiş bir Malazgirt Zaferi ile
Anadolu kapıları ardına kadar Türklere
açılıyordu. Gruplar hâlinde gelen
insanlar bu yeni diyarı ebedi yurt
yapmak için yerleşiyorlardı.
Aradan yüz altmış yedi yıl geçmişti.
Anadolu günden güne Türkleşmiş, ayak
basılmadık toprak kalmamıştı.
Şimdilerde
sıra;
eskilerde Kilikya’nın bir liman
şehri olan, daha sonra da Roma
İmparatorluğunun hâkimiyetinde kalan
Anamur’un zaptedilmesine gelmişti.
Selçuklu hükümdarına kıyı şeridi ile
ilgili korsanların yöre halkını haraca
bağladığı, zulümler yaptığı konusunda
birçok şikâyet gelmişti. Hem denizlere
inmek, hem de toprakları genişleterek,
yöre halkını da kurtarma amaçlı bir
fetih yapılması artık kaçınılmazdı.
Selçuklu Devletinin hükümet merkezi
Konya idi. Selçuklu Hükümdarı Alaaddin
Keykubat, kıyı şeridinin alınması için
güvendiği kumandanlarından Mübarezeddin
Ertokuş Bey’i görevlendirecekti. Ertokuş
Bey’i huzuruna çağırttı. Ona şöyle
seslendi:
“Tez elden hazırlıklarını tamamla. Kıyı
şeridinin alınması için seni bu işe
memur ettim. Haydi, git, gazan mübarek
ola.”
Emri duyan Ertokuş Bey:
“Emrin başım üstüne hünkârım.” deyip,
hünkârı selamla-dıktan sonra,
hazırlıklara girişmişti.
Bin iki yüz yılından beri göçebe
Türkmenler zaten iç bölgelerden kıyı
şeridinin otlaklarına, yaylalarına doğru
inmişler buraları yurt tutmaya
başlamışlardı.
Bütün hazırlıklarını tamamlayan Ertokuş
Bey orduyla birlikte, Konya’dan yola
çıkıp, yol üzerinde konaklaya konaklaya
önce Karaman’a, sonra Mut’a, daha sonra
da Gülnar’ın(1)
Şıhömer (2)
köyüne gelir.
Ordunun
bu köyde konaklamasının uygun olduğunu
düşünür ve emrindeki diğer komutanlara
kararını bildirir. Ordu burada
konaklayacaktır. Köyün ileri
gelenlerinden olan ve köye adını veren
Şıh Ömer(3)
Selçuklu kumandanını misafir eder.
Onu ve askerlerini kendi pişirdiği
yemekler ve yiyeceklerle doyurur. Bu
öyle bir doyurmadır ki kazanlardaki
yemekler askerlere verilir; fakat
kazanlarda yemekler hiç azalmaz. Koca
ordu pişirilen yemekle doyar. Bunda bir
hikmeti ilâhi olduğunu sezen Kumandan
Ertokuş Bey, Şıh Ömer’e, Selçuklu
Hükümdarı Alaaddin Keykubat’ın kendisini
kıyı şeridinin alınması, özellikle
Anamur’un zaptedilmesi için
görevlendirdiğini, söyler. Akdeniz kıyı
şeridinin alınması ve Anamur Kalesi’nin
korsanlardan temizlenmesi için kendisi
ile beraber gelerek fethe katılmasını
ister. Şıh Ömer bu daveti kabul eder.
Ertokuş Bey’e der ki:
—Siz önden gideceksiniz. Ben peşinizden
gelip yetişerek, orduya katılacağım. Siz
şimdilik yolunuza devam edin.
Ertokuş Bey askerleri ile birlikte
sahillere inmek için ertesi gün sabah
yola koyulur. Ordu kalabalık olduğundan
ağır ağır gitmektedir. Anamur’a ulaşmak
en az üç dört gün sürecektir. Torosların
zirvelerinden ve sarp yamaçlarından
aşmaktadırlar. Bu ağır ağır gidişe
rağmen Şıh Ömer bir türlü orduya gelip
yetişmez. Ertokuş Bey buna biraz
içerler. Hikmeti ilâhisi olan insanın
yalan söylemeyeceğini bilir; ancak:
“Demek bana yalan söyledi.” diye
düşünmekten de kendisini alamaz. Fakat
işin aslı Ertokuş Bey’in düşündüğü gibi
değildir. Şıh Ömer farklı ve kestirme
bir yoldan yanındaki müritleri ile
birlikte yola çıkmış, orduyla da
karşılaşmadan, Anamur’a çoktan
ulaşmıştır. Yöre halkı ile görüşür.
Fethin nasıl yapılması gerektiği
konusunda fikir yürütür. Gündüz boyunca
hazırlıklarını tamamlar. Akşam olunca
kaleyi kuşatacaktır.
Kale korsanların elindedir. Bu korsanlar
gemileri ile Akdeniz’de vurgunculuk
yapmakta ve bölge halkından da haraç
alarak yaşamaktadırlar. Yerli halk da
bunlardan bıkmış usanmıştır; ama
ellerinden gelen hiçbir şey yoktur. Yöre
halkı Şıh Ömer’le birlikte hareket
etmeye karar vermiştir. Zaten Selçuklu
hükümdarına korsanlar hakkındaki
şikâyetleri iletenlerde bu yerli
halktır.
Akşam olunca korsanlar kalenin
kapılarını kapatır. Nöbetçiler surların
mazgallarında yerlerini alır. Gecenin
sessizliği ortalığa çöker. Kale içinden
müzik sesleri, alkışlar ve şarabın
etkisi ile kendinden geçmiş korsanların
naraları duyulur. Kale dışında ise köpek
havlamalarından, çakal pavkırmalarından(4)
başka ses duyulmaz olur.
Korsanlar için bu kale tam emniyetlidir.
Deniz tarafından gelecek saldırı
tehlikesi yoktur. Kara tarafında ise
geniş bir su hendeği(5)
vardır. Su hendeğinin kenarından kalenin
yirmi, yirmi beş metreyi bulan surları
dimdik yükselmektedir. Kale kapısı ile
kaleye girişi sağlayan hendek üzerindeki
mancınıklarla(6)
gündüz indirilip gece kaldırılan köprü
de kalenin surlarının dibine
çekilmiştir.
Kale içerisinde bütün emniyet
tedbirlerini almanın rahatlığı içinde
korsanlar eğlencelerine devam
etmektedirler. Eğlencenin keyfini
surların üzerinde mazgallarda nöbet
tutan korsanların haykırışları bozar:
“Geliyorlar! Geliyorlar! Binlerce düşman
geliyor.”
Bir anda müzikler susar, rakkaseler(7)
odalarına kaçışırlar. Buz gibi bir hava
eser. Borazan çalınır. Silahını kapan
korsanlar surlara koşar. Gördükleri
manzara korkunçtur. Deniz ve karadan
binlerce ışık kaleye doğru
yaklaşmaktadır. Kale dört bir tarafından
kuşatılmıştır. Donar kalırlar. Ne
yapacaklarını bilemezler.
Kalenin dibinden burçlara doğru
yankılanan:
“Hey kaledekiler teslim olun! Teslim
olmazsanız taş üstünde taş, baş üstünde
baş bırakmayız. Çarpışmadan teslim
olursanız canlarınız bağışlanacaktır.”
şeklindeki tok bir sesle iyice
irkilirler. Kaleyi Türkler kuşatmıştır.
Haykırma sesinden bunu anlamışlardır.
Kaledekiler için artık bir kurtuluş
ümidi kalmamıştır. Korsanların başı ve
ileri gelenleri, bir karar almak
zorundadırlar. Toplanırlar, aralarında
konuşurlar. “Çıra(8)
tutup etrafı aydınlatanlar binlerce
olduğuna göre, acaba çıra tutanların
yanında gelen askerlerin sayısı ne
kadar?” diye birbirlerine sorarlar. “Bu
binlerce asker nerden çıkmıştır?” Bir
cevap bulamazlar. Sonlarının geldiğini
anlarlar. Bu askerlerle baş etmeleri,
kaleyi savunmaları imkânsızdır.
Canlarının bağışlanması karşılığında
kaleyi karşı koymadan teslim etmeye
karar verirler. Çünkü kale önünden
kendilerine de böyle seslenilmiştir.
Korsanların başı Türklerle ilgili çok
hikâyeler duymuş; onların mertliğini
işitmişti. Aman dileyene(9)
kılıç çekmediklerini biliyordu. Elçi
gönderip kaleyi kuşatanların komutanları
ile görüşmek istediklerini
bildireceklerdi. Zaten Şıh Ömer ve
müritleri(10)
ile yerli halktan kalabalık bir heyet de
kale kapısının karşısında yerlerini
almışlar ve beklemekteydiler.Kale
ile bağlantıyı sağlayan köprünün
mancınıkları bırakılır. Gıcırtılar
çıkararak köprü iner. Kale kapısı
açılır. Korsanların başı ve yanındaki
heyet köprüye gelip Şıh Ömer’le konuşur.
Kalenin anahtarlarını da yanlarında
getirmişlerdir. Aldıkları kararı
bildirirler. Kalenin savaşsız teslimi
karşısında canlarının bağışlanmasını
isterler. Şıh Ömer teslim şartlarını
kabul eder. Kalenin anahtarlarını alır.
Korsanların soygun yaptıkları
gemilerinden birine binerek kaleden
hemen o an ayrılmalarını, bir daha da bu
kıyılara gelmemelerini, buralarda
görülmeleri ve denizlerde soygun
yapmaları hâlinde canlarının
bağışlanmayacağını onlara bildirir. Aman
diledikleri için korsanların canları
bağışlanmıştır. Korsanlar gemilerden
birine doluşarak kaleyi terk ederler.
Akdeniz’in sessiz ve karanlık içlerine
doğru yol alarak gözden kaybolurlar. Bu
karanlık gecede keçi sürülerinin
boynuzlarına çıra bağlayıp bunları
ateşleyerek karadan salan, manda
sürülerinin boynuzlarına da çıra
bağlayıp bunları ateşleyerek denizden
salan Şıh Ömer kale kuşatılıyormuş
intibahını korsanlara çok iyi vermişti.
Binlerce hayvanın boynuzlarında yanan
çıralar ile karadan ve denizden kaleye
doğru yürümeleri korsanların çarpışmadan
teslim olarak, kale anahtarlarını teslim
etmelerine yetmişti. Hava karanlık
olduğundan bunların, hayvanların başına
bağlanmış çıralar olduğunu
anlayamamışlardı. Anamur Kalesi böylece
fethedilmiş, yöre Selçuklu Türk
hâkimiyeti altına girmişti.
Kale anahtarını teslim alan Şıh Ömer
1228 yılında fethi gerçekleştirmişti.
Artık geri dönme zamanıydı. Anamur’dan
sabahleyin yola çıkar. Geri dönmektedir.
Bozyazı
ilçesini geçtikten sonra ilçenin
doğusunda Selçuklu Kumandanı Ertokuş Bey
ve ordusu ile karşılaşır. Anamur
Kalesi’nin anahtarlarını Mübarezeddin
Ertokuş Beye teslim eder. Kalenin
fethinin gerçekleştirildiğini bildirir.
Bu duruma Ertokuş Bey iyice şaşırır.
“Şıh Ömer’e biraz daha saygılı
davranması gerektiğini” düşünür. Kalenin
anahtarını alan Ertokuş Bey ordunun
burada konaklamasını ister. Burası
etrafı düz bir alanla çevrilmiş, orta
yerinde ise yüksek tepe bulunan bir
yerdir. Bu tepe, denizi yukardan
kuşbakışı görmekte ve kontrol
etmektedir. Asker dinlenir. Ertokuş Bey
buraya bir kale yapılmasını ister. Şıh
Ömer’in ermişliğine ve yanında bulunan
softalarına izafeten kalenin adını Softa(11)
olarak koyar.
Kalenin yapımından sonra bütün kıyı
şeridi alınır. Başlılara baş eğdirilir,
dizlilere diz çöktürülür. Bütün
topraklar fethedilir. Selçukluya
katılır. Baş vergileri salınır. Yöre
halkı Selçukluya bağlı topraklarda
oturma ve güvenlik karşılığında vergi
vermeye başlar.
Mübarezeddin Ertokuş Bey kıyıda alınması
gerekli yerleri ülkeye kattıktan sonra
Konya’ya geri döner.
Bu fetihlerden sonra Torosların bütün
sahil kesimlerine Yörükler günden güne
gelip yerleşirler, buralarda çoğalırlar.
Toroslar ve Akdeniz, Türk Yörük yurdu
olarak o günden bu günlere devam eder
gelir.
(1)
Gülnar(Anay Pazarı): Mersin iline bağlı
ilçe. Anay Pazarı eski ismi.
(2) Şıhömer: Gülnar ilçesinin bir köyü.
Köy ismini orada yaşayan aynı adı
taşıyan hikmetli kişiden almıştır. Şıh
Ömer’e izafeten konmuştur.
(3) Şıh Ömer: Gülnar’ın aynı adı taşıyan
köyüne ismini veren kişi. Orada yaşamış
hikmetli bir kişi olan Şıh Ömer’in kabri
bu köydedir ve bölgede “Anamur Fatihi”
olarak bilinmektedir.
(4) Pavkırma: Çakalların uluması.
(5) Hendek:Üç dört metre derinlik ve
genişlikte kazılmış su arığı (Kanalı).
(6) Mancınık: Kale köprüsünü indirip
kaldırmaya yarayan makara sistemi.
(7) Rakkase: Dans yapan, dansöz.
(8) Çıra: Odunları tutuşturmakta
kullanılan yağlı ince kıyılmış çam
parçası.
(9) Aman Dileme: Af edilmesini, canının
bağışlanılmasını isteme.
(10) Mürit: Ermiş kişiye yada tarikata
ölümüne, candan bağlanmış kişiler.
(11)Softa: Âlimin yanındaki öğrenciler.
Medrese öğrencisi. Softa kalesi; Bozyazı
ilçesinin doğusunda ve denize hâkim
yüksekçe bir tepe üzerindedir.
ANAMUR FATİHİ ŞEYH ÖMER
TÜRBESİNDEN GÖRÜNTÜLER
|
|
|
|
Şeyh Ömer'in
Hayatı |
Gülnar-Bardat
Pazarı Yolu Şeyh
Ömer Tabelası |
Türbenin Genel Görünümü |
Türbenin Sol
Kitabesi |
|
|
|
|
Türbenin Orta Kitabesi |
Türbenin Sağ Kitabesi |
Türbe Girişi |
Şeyh Ömer Sandukası |
|