GELENEKSEL
MEYVECİLİK
ÜZÜM
YETİŞTİRİCİLİĞİ
1. Giriş
Asma, dünya üzerinde kültürü yapılan en
eski meyve türlerinden birisidir.
Yeryüzünde bağcılığın tarihçesi M.Ö.
5000 yılına kadar dayanır. Asmanın
anavatanı Anadolu’yu da içine alan ve
Küçük Asya denilen bölgedir. Bu bölge
Kafkasya’yı da kapsamaktadır.
Asma, diğer meyvelerle kıyaslandığında
en fazla çeşide sahip olan türlerden
biridir. Dünyada 10.000’nin üzerinde
üzüm çeşidi olduğu tahmin edilmektedir.
Yurdumuz ise asmanın anavatanı olması
nedeniyle 1200’ün üzerinde üzüm çeşidine
sahiptir. Fakat bunlardan ancak 50-60
kadarının ekonomik önemi olup, geniş
çapta yetiştirilmektedir.
Dünyada bağcılığın yapıldığı alanlar
kuzey yarımkürede 20-52. , güney
yarımkürede 20-40. enlem dereceleri
arasında kalmaktadır. Ekvatora
yaklaştıkça bağcılık ancak yüksek
yaylalarda yapılabilmektedir. Bağcılığın
kuzey sınırını oluşturan yörelerde ise
özellikle güney yamaçlarda ve nehir
kenarlarında yapılabilmektedir (1).
Anadolu, asmanın anavatanı olarak
bilinen bölgeler içerisinde yer alan,
hem çeşit zenginliğine, hem de geniş bağ
alanlarına ve üzüm üretimine sahip dünya
üzerindeki önemli bağcılık
merkezlerinden birisidir. Asma ise; üzüm
verimi bakımından ekonomik, çeşit
zenginliği ile de genetik materyal
açısından yurdumuzun önemli bir
bitkisidir (2, 3). Bu tarım dalı bu
nedenlerle Anadolu’da yaşayan insan
topluluklarının binlerce yıldır baş
uğraşlarından biri olmuş ve olmaya devam
etmektedir. 1998 yılı verilerine göre;
bağ alanımız 541.000 ha., yılık
üretimimiz ise 3.600.000 tondur (4).
Bağcılığımız bu değerleriyle Rusya hariç
dünyada alan bakımından 4., üretim
bakımından ise 5. sıradadır. Ülkemizde
en geniş bağ alanlarına Ege bölgesi
sahiptir (157.000 ha ). Bu bölgeyi
109.000 ha ile ikinci sırada Akdeniz
bölgesi izlemektedir. Bölgeler arasında
birim alandan elde edilen verim oldukça
farklıdır. Yurdumuzda en verimli bağlar
Ege, Marmara ve Akdeniz bölgelerinde yer
almaktadır. Ülke geneli esas alındığında
dekara verim 650 kg kadardır. Fakat iyi
bakımlı bölgelerde 4.000 kg/da üzüm alan
bağlar da mevcuttur (1).
Üzüm, yüksek şeker içeriğinden dolayı,
kalori değeri yüksek bir besin
maddesidir. Ayrıca mineral maddelerden
kalsiyum, potasyum, sodyum ve demir
yönünden zengin olduğu gibi bazı
vitaminler (A, B1, B2, Niacin ve C
vitaminleri) yönünden de önemli bir
kaynak olarak kabul edilmektedir. Ancak
üzümün beslenme değerini oluşturan
maddelerin niteliği ve miktarı, taze
veya işleme sonucunda dönüştüğü mamul
ürüne bağlı olarak değişmektedir. Yaş
üzüm ile karşılaştırıldıklarında, kuru
üzüm ve pekmez, daha az su
içerdiklerinden daha yüksek kalorili,
demir ve kalsiyum mineralleri bakımından
daha zengindirler. Kurutma ve üzüm
suyuna işleme sırasında, özellikle A ve
C vitaminlerinde önemli kayıplar meydana
gelmektedir (5, 6). Verilen besin
değerleri ile ilişkili olarak üzüm, bazı
karaciğer hastalıkları ile kansızlığın
tedavisinde etkilidir. Yüksek tansiyonu
kontrol altında tutar. Ayrıca içerdiği
meyve asitleri ve lifli yapısı ile
mideye zarar vermeden böbrek ve barsak
sisteminin çalışmasını düzenler, kanın
temizlenmesine yardımcı olur. Yüksek
kalori içeriğine karşın, çok düşük
miktarlarda yağ ve protein içerdiğinden
ideal bir diyet besinidir (7, 8).
Asma çok yıllık bir bitki olup, ekonomik
ömrü bakım şartlarına göre değişmekle
birlikte 40-50 yıl civarındadır. Bu
derece uzun bir verim yaşına sahip olan
bir bağın tesisinde, yer seçiminden
fidan dikinceye kadar pek çok konuda
oldukça dikkatli davranmak ve tesisi
tekniğine uygun olarak oluşturmak
şarttır. Bu şekilde yapılan planlamalar
sonucu kurulan bağların verimliliği
yüksek ve ekonomik ömrü de uzun
olacaktır. Aksi halde çok defa
başlangıçta tesis aşamasında yapılan
hataların sonradan düzeltilmesi mümkün
olmamakta, kısa ömürlü ve verimsiz bağ
alanları ortaya çıkmaktadır. Bağ
tesisinde temel şart bölgenin iklim ve
toprak faktörleri ile asmanın çok iyi
uyum içinde olmasını sağlamaktır (9).
Türkiye tarımında önemli bir yere sahip
olan bağcılık, günümüzde üretimden
yetiştirmeye, yetiştirmeden pazarlamaya
kadar geçen süreç içerisinde birçok
sorunlarla karşı karşıyadır. Bu sorunlar
içerisinde birim alandan alınan ürün
miktarı ve kalite düşüklüğü ile ilgili
problemler önemli bir yer tutmaktadır.
Bağcılıkta verimlilik, birim alanda
bulunan omca sayısı yanında, omca
üzerinde meydana gelen salkım ve
tanelerin sayısı ve büyüklüğü ile de
yakından ilişkilidir. Ancak bu
özellikler çeşit, anaç, kültürel
uygulamalar ve çevre koşulları gibi
birçok iç ve dış faktör tarafından
etkilenmektedir (10). Verimlilikte
etkili faktörlerden birisi de çeşitlerin
döllenme biyolojileri ile ilgili
özelliklerdir. Verim ve kalite üzerine;
ekolojik faktörler, anaç ve çeşit,
terbiye, budama, sulama, gübreleme,
toprak işleme, hastalık ve zararlılar,
büyümeyi düzenleyici maddeler kullanımı
vb. gibi faktörler etkili olmaktadır.
2. Kaliteyi Etkileyen Faktörler
2.1. Ekolojik Faktörler
Bağ tesis edilecek arazinin seçiminde
öncelikle iklim, toprak, mevki, yön ile
kültür durumu üzerinde önemle durmak
gerekir. Bu konuda bölgenin çok yıllık
meteorolojik kayıtlarını inceleyerek,
bunların asmanın isteklerine uygun olup
olmadığını araştırmak, sınırlayıcı uç
değerleri dikkate almak başlangıç kabul
edilebilir. Bu kayıtlar sıcaklık,
güneşlenme, yağış ve hava nemi, don ve
rüzgar değerleri ile bunların yıl
içindeki değişimleridir.
Asma gelişme devresi oldukça uzun olan
bir bitkidir. Günlük sıcaklık ortalaması
+10 derecenin üstüne ulaştığında
gelişmeye başlar, sonbaharda sıcaklık
ortalaması bu değerin altına düşünceye
kadar gelişmesini sürdürür. Her üzüm
çeşidinin meyvelerini tam olarak
olgunlaştırabilmesi için belli bir
sıcaklık toplamına ihtiyaç vardır.
Örneğin Sultani Çekirdeksiz için tam
olgunlaşma diyebileceğimiz 23 Balling
derecesine ulaşıncaya kadar 10 derecenin
üzerinde 1650 derecelik sıcaklık
toplamına gereksinme bulunmaktadır. Bu
çeşitlere göre değişir. Genelde erkenci
çeşitlerde 1600-2000 derece, geççi
çeşitlerde ise 3000 derece ve daha fazla
sıcaklık toplamı olgunlaşma için yeterli
olmaktadır. Tesis yerinde çeşitlerin
mahsullerini istenen zamanda
olgunlaştırabilecek sıcaklık
toplamlarını bulmaları bu bakımdan
gereklidir. Yurdumuzdaki bağ
bölgelerinde yetiştirilen çeşitler
açısından bu konuda herhangi bir sorun
yoktur, sıcaklık toplamı yeterlidir.
Sadece aynı çeşit, sıcak bölgelerde
serin yerlere göre doğal olarak daha
erken olgunlaşacaktır (9).
İkinci iklim faktörü güneşlenmedir. Bol
ışık; asma gelişmesi, fotosentez ve
tanedeki renk oluşumu için gerekli
olduğundan güneş ışınlarının daha dik
geldiği güney veya güneybatı yönlerine
meyilli yerlerde kurulan bağlar güneşten
daha fazla yararlanırlar. Çabuk ısınan
ve sıcak olan böyle mevkilerde üzüm
kalitesi daha iyi olur. Genel olarak
asmanın bir vegetasyon periyodunda 1300
saatlik güneşlenmeye ihtiyacı vardır.
Yer seçiminde en önemli meteorolojik
faktörlerden birisi de yağış ve yıl
içindeki dağılımıdır. Genelde asma, bazı
yüzlek köklü anaçlar dışında, kökleri
derine giden bir bitkidir ve bu nedenle
yağışı az olan yerlerde de
yetiştirilebilir. Yılık yağış ortalaması
500 mm. olan bölgelerde sulama
olmaksızın bağcılık yapılabilir. Yalnız
toplam yağış miktarı kadar bunun yıl
içindeki dağılımı da bağcılık açısından
önemlidir. Kışın ve ilkbahar başlarında
gelişme devresindeki yağışlar asma için
çok yararlıdır. İlkbahar sonu ile yaz
başındaki yağışların olumlu etkilerinin
yanında mücadele gerektirici sorunlar
yaratacağı da unutulmamalıdır. Ayrıca
hasada yakın tarihlerdeki yağışın veya
sulamanın olgunluğu geciktirici etkisi
olmakta, hatta taneleri
çatlatabilmektedir. Bunun dışında yağış
çiçeklenme devresinde, meyve tutumuna
engel olur, olgunluk zamanında ise meyve
çürüklüğüne neden olabilir. Yine
kurutmalık üzüm yetiştiriciliği yapılan
yörelerde üzüm kurutma periyodunda
günlerin yağışsız geçmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak ben düşmeden, hasat ve
kurutma sonuna kadar geçen devresi
yağışsız olan bölgelerde bağcılık
(özellikle Çekirdeksiz üzüm
yetiştiriciliği) daha sağlıklı olarak
yapılabilir (9, 11).
Bağcılığı sınırlayan ekolojik
faktörlerden en önemlisi geç ilkbahar
ile erken sonbahar donlarıdır. Özellikle
vegetasyon süresi uzun anaç veya
çeşitler ile çalışırken o yörenin don
faktörü iyi incelenmelidir. Yeşil aksam,
-1 derecenin altındaki sıcaklıklardan
zarar gördüğünden, uyanma ve sürme
devresine gelen ve sık sık tekrarlayan
geç ilkbahar donları belirli yerlerde
bağcılığı kısıtlayabilmekte, ancak bazı
önlemlerle bağcılık yapılabilmektedir.
Yine sonbaharda erken gelen donlar da
iyi odunlaşmaya mani olarak genç
omcalarda kurumalara neden
olabilmektedir. Bunun dışında kışı çok
sert geçen, sıcaklığın –20 derece gibi
değerlere düştüğü yerlerde omcalar
soğuktan şiddetli zarar görürler.
Bağcılığı etkileyen diğer iklim
faktörleri de esiş, şiddet ve yönleri ile
rüzgârlar, yer ve yön, denize yakınlık
ve yüksekliktir. Rüzgârlardan korunmuş
yerlerde bağcılık her zaman daha
uygundur. Bağcılık açısından en olumsuz
rüzgârlar ilkbaharda kuzeyden gelen,
sıcaklığı düşüren ve genç sürgünlerde
kırılmalara yol açan bahar
rüzgârlarıdır. Yine ilkbaharda esen
nemli lodos rüzgârı hastalık (mildiyö ve
külleme) yapıcı etkilere sahiptir.
Hasada yakın kuvvetli rüzgârlar
özellikle sofralık üzüm yetiştiriciliği
yapılan bölgelerde tanelerin
yaralanmasına, ürün ve kalite kaybına
neden olur. Yine seçilen ve
yetiştirilmesi düşünülen üzüm çeşidi ile
de ilişkili olarak, yer ve yön konusuna
da dikkat edilmesi gerekmektedir. Denize
yakın güney yamaçlar erkenci sofralık
üzüm yetiştiriciliği için çok
uygundurlar.
Arazi seçiminde toprak, iklimden sonra
ikinci ana faktördür. Çünkü flokseranın
hızla yayılmasıyla aşılı fidanlarla
çalışılan modern bağcılığa geçilmesi
sonucu kullanılacak olan Amerikan Asma
Anaçları toprak yönünden oldukça
seçicidir. Bağ kurulacak araziye uygun
anaç seçimi ve uzun süre en yüksek
verimin alınması için arazinin çeşitli
yer ve derinliklerinden toprak örnekleri
alınıp analiz edilmesi, sonuçta buna
göre karar verilmesi şarttır. Bu, bağ
tesisinde ilk ve temel kuraldır. Genel
olarak bağcılık belirli su tutma
kapasitesine sahip, derin, tuzluluk ve
tabansuyu yüksekliği (50-60 cm.den az)
gibi ağır problemleri olmayan her tür
toprakta yapılabilir. Anaç seçimi
yönüyle yapılacak olan toprak
tahlillerinde özellikle aktif ve toplam
kireç miktarı, bünyesi, PH’sı, tuzluluk
problemi olup olmadığı, tabansuyu
seviyesi ve yıl içindeki hareketi,
toprak kalınlığı, taşlılık durumu
incelenir. Yine arazinin nematod ile
bulaşık olması dayanıklı anaçların
kullanımını gerektirmektedir. Toprak
tahlili kadar, eğer sulama yapılacaksa
sulama yapacağımız suyun da tahlili
önemlidir (12, 13).
Bir arazinin bağcılığa uygun olup
olmadığını anlamak için onun yalnız
fiziksel ve kimyasal özelliklerini
belirlemekle kalmayıp, arazinin o zamana
kadar geçirdiği kültür durumunu da
incelemek gerekir. Bağcılığa en uygun
toprak, üzerinde hiç bağcılık yapılmamış
yeni açmalarla, eskiden bağ olup da uzun
süre boş bırakılmış yerlerdir. Uzun
yıllar bağ bulunan bir araziye hiç ara
vermeden söküp hemen tekrar yeni tesis
kurmamak gerekir. Çünkü toprakta asmaya
karşı yavaş yavaş bir yorgunluk
oluşmaktadır. Toprak yorgunluğu denilen
bu olayda asmanın sürme gücü azalır,
kökleri iyi gelişemez, sonuçta asmada
bir durgunluk belirir ve kurur.
Bağcılıkta toprak yorgunluğunu gidermek
için, söküm sonrası arazi 4-5 yıl nadasa
bırakılarak dinlendirilmeli veya tek
yıllık özellikle azot ve organik madde
arttırıcı baklagil tarımı ile münavebe
uygulanmalıdır. Ancak bundan sonra bu
araziye yeniden bağ kurulabilir. Asma
için en uygun topraklar tınlı
topraklardır. Tınlı toprak içinde %35-45
kum, %35-40 silt (mil), %5 organik madde
ve %10-25 oranında kil bulunduran
topraktır (2).
2.2. Anaç ve Çeşit Seçimi
Bağ tesisinde en önemli aşamalardan
birisini de anaç ve çeşit seçimi
oluşturmaktadır. Çünkü tesisin uzun
ömürlü ve ekonomik bir yatırım olması
buna bağlıdır. Başlangıçta anaç ve
çeşit, ne kadar isabetli ve uygun
seçilirse başarı oranı da o kadar fazla
olur. Bu seçimin, yörenin iklim ve
toprak şartlarını gözönünde tutarak
büyük bir dikkatle yapılması gerekir.
Günümüzde değişik toprak tiplerine adapte
olabilen, kurağa, kirece, tuzluluğa,
flokseraya ve nematodlara dayanıklıkları
ile yerli asmalarla uyuşmaları farklı
olan bir çok anaç çeşidi bulunmaktadır.
Örneğin Vitis berlandieri Amerikan Asma
türünün özellikleri; floksera, mildiyö
ve siyah çürüklüğe çok dayanıklı,
kuraklığa ise dayanıklı bir türdür. En
olumsuz özelliği köklenmesinin zor
olması (%5) ve soğuğa orta derecede
dayanmasıdır. Ayrıca kireç içeriği
yüksek topraklarda ve kumlu topraklarda
kuvvetli gelişir. Yeni anaçların elde
edilmesi yönündeki çalışmalar devam
etmektedir. Kurulacak bağın uzun ömürlü
oluşu, asmanın verimliliği ve mahsulünü
olgunlaştırması anacın uygun seçilmesine
bağlıdır. En uygun anaç seçimi toprak
analizleri sonucu ile arazinin yapısı ve
kültürel durumu incelenerek
yapılmaktadır (14).
Anaç seçimi kadar çeşit seçimi de tesiste
önemli aşamalardan birisidir. Uygun
olmayan çeşit seçimi durumunda, sonraki
dönemlerde çeşidin değiştirilmesi
gerekebilir. Bu da para ve zaman kaybı
demektir. Kültür asmasının anavatanı
içinde yer alan ülkemizde pek çok çeşit
bulunmakla birlikte bunlardan çoğunun
ekonomik değeri yoktur. Seçimde
özellikle bölgeye iyi adapte olmuş veya
adapte olabilecek ekonomik çeşitler
üzerinde durulmalıdır. Öncelikle
çeşidin, yöre iklimine uygun olması
gerekir. Sıcaklık toplamının düşük
olduğu yörelerde geççi çeşitlerle
çalışıldığında üzümler olgunlaşmaz,
sonbaharın ilk donlarından zarara
uğrayabilirler. Genel olarak sıcak
bölgelerde erkenci, serin ve kuzey
bölgelerde geççi çeşitler tercih
edilmelidir. Bu konuda toprak yapısıda
belirleyicidir. Sıcak bölgelerdeki
verimli taban topraklarında kurutmalık
çeşitler tercih edilirken, serin
bölgelerdeki kıraç ve fakir topraklarda
kalitenin önem taşıdığı sofralık veya
şaraplık çeşitlere öncelik verilmelidir.
Bağ kurmak için seçilecek üzüm
çeşitlerinde şu özellikler aranmalıdır:
1-Seçilen çeşit iklim istekleri yönünden
yörenin iklimine uygun olmalı,
2-Yörede ekonomik olarak tercih edilen
çeşitler olmalı,
3-Seçilen çeşit, üretim amacına uygun
olmalı (sofralık, şaraplık, şıralık ve
kurutmalık)
4-Döllenme biyolojisi yönünden seçilen
çeşitler birbirine uygun olmalıdır,
5-Bir bağ, kendine verimli üzüm
çeşitleriyle kurulduğu zaman her çeşit
ayrı ayrı parseller halinde
dikilmelidir. Çünkü her çeşidin
budanması, gübre ihtiyacı, hastalıklara
dayanımı ve hasadı birbirinden
farklıdır.
Bağ kurarken salkımda yeknesak bir tane
tutumunu sağlamak için seçilen
çeşitlerin döllenme biyolojisi açısından
çiçek yapılarının iyi bilinmesi gerekir.
Çavuş, Tahannebi, Hönüsü ve Karagevrek
gibi morfolojik erdişi fizyolojik dişi
çiçek yapısına sahip olan çeşitler
seçildiği zaman (bunlar kendine kısır
olduğundan) mutlaka en uygun dölleyici
(babalık) çeşitlerinde seçilerek
birlikte belli oranda dikilmesi gerekir.
1.Dölleyici çeşit (babalık) seçiminde
dikkat edilecek noktalar şunlardır:
2.Dölleyicinin bol çiçek tozu oluşturması
ve çiçek tozlarının çimlenme oranının
yüksek olması gerekir.
3.Dölleyici çeşitle, ana çeşidin
çiçeklenme dönemlerinin birbirine uyması
gerekir.
4.Dölleyici çeşidin çiçeklenme döneminin
uzun olması gerekir.
5.İki çeşit arasında döllenmede kısırlık
olmamalıdır.
6.Dölleyici çeşidinde o bölge için
ekonomik öneme sahip bir çeşit olması
gerekir.
Çeşit seçiminde en önemli
belirleyicilerden birisi de ürünün nasıl
değerlendirilip, pazarlanacağı yani
çeşidin kurutmalık mı, sofralık mı yoksa
şaraplık mı olacağıdır. Örneğin,
genellikle kurutmalık olarak
değerlendirilen Çekirdeksiz üzüm
(Yuvarlak ve Sultani) gerektiğinde
sofralık ve şaraplık olarak da
satılabilme avantajına sahiptir.
Şunu da unutmamak gerekir ki; anaç ve
çeşidin, bölgenin iklim ve toprak
yapısına uygun olması kadar çeşit ile
anacın iyi bir affinite oluşturması çok
önemlidir. Uygun affinite sağlayamayan
kombinasyonlarda yavaş ve zayıf gelişme,
silkme, kalitesiz ve küçük tane, verim
düşüklüğü ve hatta daha ileriki
safhalarda aşı atma ve kurumalar
görülebilir (2, 3).
2.3. Asmalarda Dikim
Asma fidanları ilkbaharda veya
sonbaharda dikilir. İklimi çok sert
geçen yerlerde ilkbahar dikimi, iklimi
mutedil yerlerde ise sonbahar dikimi
yapmak daha uygundur. İlkbahar dikimi
yapılacak yörelerde dikim ne kadar erken
yapılırsa asma yağışlardan ve büyüme
devresinin uzunluğundan yararlanarak
daha iyi gelişir. Dikim işlemine toprak
tava gelip ısınınca hemen başlanmalıdır.
Asma fidanlarının dikiminden önce
sıralara verilecek yön ile aralık ve
mesafenin belirlenmesi gerekmektedir.
Yön, genelde arazinin şekli ile ilgili
bir sorun yoksa, en iyi güneşlenmenin
sağlandığı kuzey-güney doğrultusunda
olmalıdır. Şiddetli ve devamlı esen
rüzgarların bulunduğu yerlerde ise telli
terbiye sistemleri hakim rüzgar yönüne
paralel olmalıdır. Böylece bağın iyi
havalanması sağlanır ve rüzgarlardan
fazla zarar görmez.
Yeni bir tesiste asmalara verilecek
aralık ve mesafeler seçilen çeşide ve
gelişme durumuna, anaca, iklim ve toprak
faktörlerine, toprağın işlenme durumuna,
uygulanacak terbiye sistemine bağlı
olarak tesbit edilir. Taban topraklarda
yetiştirilen kuvvetli çeşitler için omca
başına 9-10 m2 gibi (3x3 m) geniş
alanlar gerekli iken, zayıf topraklar ve
zayıf çeşitler için 4-5 m2’lik (2x2 m,
2,5x2,5 m) sahalar yeterli olmaktadır.
Ülkemizdeki bağ bölgelerinde 1,40-3,5
m’ye kadar değişen aralık ve mesafeler
mevcuttur. Çekirdeksiz üzüm çeşidi için
bu değerler Goble’de 3x3, 2.75x2.75,
2.50x2.50, 2.25x2.25 m, telli sistemli
bağlarda ise 3.5x3, 3.5x2.5, 3x2 m
olabilir. Telli terbiye şekillerinin
uygulanacağı bağlarda toprak işleme,
ilaçlama, gübreleme gibi işlemlerde
traktörden yararlanılacağı düşünülerek,
sıra arası traktörün çalışabileceği
genişlikte olmalıdır.
Dikim kare, dikdörtgen, üçgen ve kontur
yapılabilir. Kare dikim sıra aralık ve
mesafelerinin aynı olduğu (daha çok
Goble’de), dikdörtgen dikim sıra aralık
ve mesafelerin eşit olmadığı telli
terbiye şekillerinde kullanılır. Üçgen
dikimde ise mesafeler eşit olmasına
rağmen ikinci sıraya dikilecek fidanlar,
birincilerin arasına girecek şekilde bir
üçgen oluşturularak dikilirler. Kontur
dikim ise meyilli arazilerde uygulanır.
Sıralar meyile dik olacak şekilde
yerleştirilip, sıra üzeri mesafeler
eşittir. Sıra arası meyil çizgisine göre
düzenlenir.
Dikim öncesi arazide işaretleme
yapılmasının amacı; omcaların geleceği
yerleri düzgün olarak tesbit etmek ve
sıraları muntazam olarak oluşturmak
amacıyla yapılmaktadır. İşaretlenen
yerlere 40-50 cm derinliğinde 30-35 cm
genişliğinde çukurlar açılır. Daha sonra
dikilecek fidanlara kök tuvaleti
yapılarak açılan çukurlara düzgün bir
şekilde dikimi gerçekleştirilir. Sonra
can suyu vermek gerekmektedir (11, 12,
13).
2.4. Asmalarda Terbiye
Asmalara verilen şekiller, fidan dikim
veya aşı yılından başlayarak asmanın
gelişme devresi olan 3-5 yıl içinde
tamamlanan şekillerdir. Terbiye şekli;
gövde, çok ve tek yıllık dallarla
sürgünlerin yer, şekil, yön ve
sayılarını ifade eder. Terbiye şekli,
baştan belirlenmeli ve ilk yıldan
başlanarak doğru bir şekilde
oluşturulmalıdır. Aksi halde terbiye
şeklinde oluşacak yanlışlıkları
düzeltmek, emek ve ürün kaybına yol açar
(2, 15).
Asmalara çeşitli şekilleri vermenin amacı;
asmaları çevrenin olumlu etkilerinden en
fazla, olumsuz etkilerinden en az
şekilde etkilenmelerini sağlamaktır. Bu
amaçla çeşitli ülke ve ekolojilerde
farklı terbiye şekilleri
geliştirilmiştir. Kültür asmalarına
verilecek şekillerde aranılacak
özellikler şunlardır (15).
1-Verilecek şekiller, bağda kültürel
işlemlerin kolayca yapılmasına
(mekanizasyona) olanak sağlamalıdır.
2-Verilecek şekiller, çeşitlerin ürünle
yüklenmesine (şarjına) ve gelişme
kuvvetine uygun olmalıdır.
3-Verilecek şekiller, iklim olaylarının
zararlı etkilerini azaltabilmelidir.
4-Verilecek şekillerin, üzümde kaliteyi
arttırıcı etkisi olmalıdır.
5-Seçilen şekillerin, asmaya verilmesi ve
devam ettirilmesi kolay olmalıdır.
6-Verilecek şekillerin yatay ve dikey
desteklenmesinde kullanılacak materyalin
temini kolay ve ucuz olmalıdır.
Seçilecek terbiye sisteminin prensipleri
şöyle olmalıdır:
1-Her türlü mekanizasyona ve bunun
geliştirilmesine;
2-Dalların ve sürgünlerin omca üzerinde
düzgün bir şekilde dağıtılmasına;
3-Büyüme ve gelişme ile verimlilik
arasındaki fizyolojik dengenin
korunmasına;
4-Omcaların kapasitelerine uygun olarak
yüklenmesine;
5-Gelişen teknoloji ve yeni tekniklerin
uygulanmasına;
6-Kış budama, toprak işleme, hastalık ve
zararlılarla mücadele, sulama ve
gübreleme, hasat gibi kültürel
uygulamaların kolaylaştırılması ve daha
az masrafla gerçekleştirilmesine;
7-Asma organlarının güneşten en etkili
şekilde yararlanmasına;
8-Verim ve kaliteyi doğrudan etkileyen
yaprak alanının optimal düzeyde
arttırılmasına;
9-Olumsuz iklim koşullarından (don, dolu,
rüzgar, yüksek ve düşük nem, şiddetli
güneş ışığı vb.) asmaların en az düzeyde
etkilenmesine;
10- Yaz budamalarına duyulan gereksinimin
en aza indirilmesine; olanak
sağlamalıdır (3).
2.5. Asmalarda Budama
Asma, şiddetli veya sert budamaya
gelebilen ve buna uygun tepki
gösterebilen çok yıllık bir kültür
bitkisidir. Budama; asmalarda büyüme ve
gelişme ile verimlilik ve kalitenin
dengeli bir şekilde düzenlenerek,
bağlardan sağlanan yararın en üst düzeye
çıkarılması amacıyla, canlı toprak üstü
organları, özellikle bir yaşlı dallar ve
sürgünler üzerinde gerçekleştirilen
kısaltma, çıkarma ve seyreltme gibi
işlemlerdir. Bağcılıkta özellikle kış
budaması önem taşır. Bu budamada bir yıl
önce, sürgün halinde oluşan ve budama
mevsiminde yıllık dal (çubuk) adını alan
organların %70-80’i kesilip çıkarılır
(16). Yaz budamasında ise uç alma veya
benzeri uygulamalarla asmada kesilip
çıkarılan kısımlar toplam yeşil aksamın
%30-40’ı kadardır. Asmada budama her yıl
mutlaka yapılması gereken önemli
kültürel bir işlemdir.
Budamanın genel amaçları şöyledir (16,
17):
1-Asmalara (omcalara), ilk 2-3 yıl
içinde ardarda gerçekleştirilen kış ve
yaz budamaları ile çeşit ve anacın
büyüme kuvvetine, çeşidin budama
isteğine, ekolojik koşullara, kültürel
uygulamalara ve mekanizasyona uygun bir
terbiye şeklinin verilmesi ve bu şeklin
korunması;
2-Fizyolojik dengeyi bozmadan, ürün
verim ve kalitesinin mümkün olan en
yüksek düzeye çıkarılması ve bu düzeyin
mümkün olan en uzun süre korunması;
3-Yaz budamaları (yeşil budama) ile
özellikle ürün kalitesinin arttırılması;
4-Yaşlanma veya değişik nedenlerle
zayıflamış, ya da şekli bozulmuş,
dolayısıyla verim yönünden gerilemiş
omcalarda, kolların geriye budama
(kısaltma) ile gençleştirilmesi;
Asmalarda budamanın etkileri ise;
1-Sürgün sayısı ve sürgün büyümesine,
2-Yaprak sayısına ve fotosentez
kapasitesine,
3-Ürünün miktarı ve kalitesine,
4-Ürünün olgunlaşmasına,
5-Gözlerin uyanmasına,
6-Göz verimliliğine ve bir yıl sonraki
ürün verimine,
7-Kök gelişmesine etkisi vardır.
Bağcılıkta budama yöntemleri yapıldığı
zamana göre 2’ye ayrılır:
1- Kış (ürün) budaması
2- Yaz (yeşil) budama
2.5.1. Kış (ürün) Budaması
Uygun terbiye sistemlerinin
oluşturulmasından sonra, omcalar
üzerinde her yıl dinlenme döneminde
yapılan budamadır. Omcalar üzerinde
verimli bir yaşlı dal sayısının ve
bunların uzunluğunun, dolayısıyla
verimli kış gözü sayısının düzenlendiği
bu budama ile, fizyolojik denge
gözetilerek omcaların kapasitelerinden
en yüksek düzeyde yararlanılması
amaçlanmalıdır. Kış budaması, sonbaharda
yaprak dökümü ile ilkbaharda gözlerin
sürmek üzere olduğu dönem arasında
yapılır (18).
Kış budamasındaki amaç;
1- Her ürün yılı başında, omcanın ve
üzerindeki bir yaşlı dalların
kapasitelerini dikkate alarak, büyüme ve
gelişme ile verimlilik arasındaki
dengenin kurulması;
2- Omcalara verilen terbiye şeklinin
geliştirilerek korunması;
3- Sofralık ve bazen de kurutmalık üzüm
yetiştiriciliğinde, kalitenin
arttırılması için sıkça başvurulan
salkım seyreltmeye duyulan ihtiyacın
ortadan kaldırılmasıdır.
Budama şiddetine (budama ile verimin
düzenlenmesi) etki eden faktörler:
- Çeşit
- Değerlendirme şekli
- Anaç
- Terbiye şekli
- Omcanın yaşı
- Omcanın gelişme durumu
- İklim ve toprak koşulları
2.5.2. Yaz (yeşil) Budaması
Verim devresindeki asmaların vegetasyon
dönemi içinde yeni gelişen vegetatif ve
generatif organlarında yapılan
budamaların ve budama benzeri
ayıklamaların tümüne yaz budaması veya
yeşil budama denir.
Yaz budamaları, uygulama zamanına göre kış
budaması paralelinde veya karşı etki
yapar. Örneğin erken ilkbahar döneminde
yapılacak sürgün kısaltma ve
çıkarmaların etkisi kış budaması gibi
olur.
Sürgünlerin bir kısmının çıkarılması
asmanın verim kapasitesini düşürür,
ancak kalan sürgünlerin daha kuvvetli
gelişmelerini sağlar. Yaz ortalarında
aşırı yaprak veya sürgün çıkarılması ise
kış budamasının tersine etki yapar. Bu
durumda üretici organlar olan
yaprakların çıkarılması sürgün gelişmesi
ve ürün olgunlaşmasını yavaşlatır. Yaz
ortalarında depo karbonhidratlar da
düşük seviyededir. Oysa ilkbaharda
yüksek seviyede olduğundan gelişme
bunlarla sürdürülebilir.
Yaz budamasının amaçları (15, 18):
1- Renklenme sorunu olan yöre ve
çeşitlerde salkım bölgesindeki yapraklar
çıkarılarak, daha iyi güneşlenme
sağlanır. Bu yolla tanenin çeşide has
rengi alması mümkün olur.
2- Güneş yanıklığına hassas çeşitlerde
salkımın gölgelenerek güneşten
korunması, uç alma ile sağlanabilir. Uç
alınan sürgünde koltuklar fazla sayıda
ve kuvvetli olacağından salkımı
gölgelerler.
3- Asmanın çok yıllık organları olan kök,
gövde ve kolların kuvvetlendirilmesi,
yeşil budamalarla sağlanabilir. Örneğin
toprak altından çıkan anaç (veya kalem)
sürgünlerinin dipten çıkarılması ve
sürgün uçlarının koparılması bu işlemi
görür. Sürgün ucu gibi (karbonhidrat
üretmeyen ancak hızla tüketen)
organların çıkarılması, yaprakların
ürettiği karbonhidratların depo
organlarına gönderilmesini sağlar. Çünkü
sürgün uçları karbonhidratların tüketim;
gelişmesini tamamlamış yapraklar ise
bunların yapım merkezleridir.
4- Rüzgar etkisiyle sürgünlerin kırılması
bunların boylarının kısaltılması ile
önlenebilir. Tepe alma denilen bu
işlemle rüzgara açık yaprak ve sürgün
alanı azalacağından kırılmalar olmaz.
Aynı zamanda sürgünün kalan kısmı daha
kuvvetli ve dayanıklı olur.
5- Hastalıkların kontrolu için, çok
sıkışık yaprak ve sürgün olması
durumunda bunların seyreltilmesi
yararlıdır. Bu yolla iç kısımlar daha
iyi havalanacağı gibi ilaçların içeriye
işlemesi özellikle külleme ve ölü kol
hastalıklarında bu işlemler daha çok
önem kazanır.
6- Tane tutumunun az olduğu bağlarda veya
çeşitlerde çiçeklenmeden hemen önce veya
çiçeklenme sırasında sürgün uçlarının
çıkarılması, tutumu arttırır. Sürgün
uçlarının (büyüme noktası) besin çekim
gücü, salkımlardan fazladır. Üretilen
karbonhidratlar önce sürgün uçlarına
sonrada salkımlara gönderilir.
Salkımların en çok beslenmeye ihtiyaç
duyduğu çiçeklenme sırasında sürgün
uçlarının çıkarılması, salkımların daha
iyi beslenmesini, dolayısı ile daha iyi
tane tutmalarını sağlar.
Öte yandan Çavuş, Tahannebi, Hönüsü ve
Karagevrek gibi fizyolojik dişi çiçekli
üzüm çeşitlerinde tane tutumunu
arttırmak için çiçeklenme döneminde
salkım bölgesindeki yaprakların
çıkarılması yararlı olur. Bu yolla
tozlayıcı asmanın çiçek tozları,
kolaylıkla tozlanacak asmanın çiçek
tozlarına ulaşabilir. Özellikle Çavuş
gibi büyük yapraklı çeşitlerde bu işlem
daha önemlidir.
Bağlarda uygulanan başlıca yaz
budamaları şunlardır (2, 3, 18)
2.5.2.1. Filiz Alma (Obur alma)
Salkımsız sürgünlerin (filiz) yaşlı
kısımlardan çıkan sürgünlerin (obur)
çıkarılmasıdır. İlkbaharda son
salkımların görülmesinden hemen sonra
yapılır. Daha geç zamanlarda
yapılmasının asmayı zayıflatıcı etkisi
vardır.
Filiz almanın yararları:
1-Gövde üzerinde arzu edilmeyen
gelişmelerin önüne geçilir;
2-Omcanın daha iyi güneşlenmesi ve
havalanması sağlanarak ürün kalitesi
arttırılır.
3-Gelişmenin, omca üzerinde bırakılan
sürgünler ve diğer organlar üzerinde
yoğunlaşması sağlanır.
2.5.2.2. Uç Alma
Uç alma, kuvvetli büyüyen verimli yazlık
sürgünlerin uç kısımlarının değişik
uzunluklarda çıkarılması işlemidir. Bu
suretle sürgünlerin uzunlamasına
büyümesi sınırlandırılarak salkımların
daha iyi gelişmesi, tane tutumunun
artması ve aynı zamanda diğer zayıf
sürgünlerinde kuvvetlenmesi sağlanır. Bu
işlem, sürgünlerin 40-50 cm
boylandıkları bir dönemde yapılırsa,
şiddetli rüzgarların hakim olduğu
yörelerde, sürgünlerin daha iyi
odunlaşmasını sağlayacağından
rüzgarların sebep olabileceği dal
kırılmaları da önlenebilmektedir.
2.5.2.3. Tepe Alma
Tepe alma, verimli yazlık sürgünlerin
Haziran ve Temmuz aylarında uçtan
itibaren 30-60 cm’lik kısımlarının
kesilerek veya koparılarak çıkarılması
işlemidir. Tepe alma işleminin asıl
amacı, hem sürgünlerin daha iyi
odunlaşmalarının sağlanması, hem de
yazlık sürgünler üzerinde koltuk sürgünü
gelişmesinin teşvik edilmesidir. Böylece
hem bu sürgünlerin bir rüzgarlara karşı
direnci arttırılmış, hem de sıcak
ekolojilerde koltuk sürgünlerinin
gölgeleme etkisinden faydalanılmış olur.
2.5.2.4. Koltuk Alma
Asmalarda, özellikle uç ve tepe alma
yapıldıktan sonra yaprak koltuklarındaki
aktif gözlerden yeni sürgünler
oluşturmaktadır. Koltuk ismi verilen bu
sürgünler, kuvvetli gelişen omcalarda
daha fazla oluşur ve hızla büyüyerek
asmanın besinlerine ortak olurlar. Bunun
sonucu olarak üzümlerde renk oluşumu ve
olgunluk gecikir. Diğer yandan koltuk
sürgünleri nemli ve serin yörelerde,
güneşlenmeye ve havalanmaya engel
olurlar. Bu nedenle sözkonusu yörelerde
özellikle kuvvetli gelişen çeşitlerde
koltuk sürgünleri, mümkün olduğu kadar
erken dönemde alınmalıdır.
2.5.2.5. Yaprak Alma
Nemli ve serin bölgelerle, sık dikilmiş
ve özellikle goble şeklinde terbiye
edilmiş bağlarda yapraklar, üzüm
salkımlarını gölgeleyerek, onların
yeterince güneş almalarını engellemekte
dolayısıyla renklenme ve olgunlaşma
gecikmektedir. Ayrıca bu durumda
havalanma da yetersiz olacağından,
mantari hastalıkların (Külleme, Mildiyö,
Gri küf vb.) yayılması da
kolaylaşmaktadır. İşte bu gibi olumsuz
durumların ortaya çıkmaması için
salkımları örten yaprakların koparılması
suretiyle, yaprak seyreltmesine
gidilmesi yararlıdır. Ancak, gerekli
organik besin maddelerini fotosentez
yolu ile oluşturan yapraklarda aşırı bir
seyreltme yapılması, asmanın gelişmesine
ve ürünün iyi bir şekilde olgunlaşmasına
engel olur. Bu nedenle aşırı yaprak
almadan sakınılmalıdır.
2.5.2.6. Bilezik Alma
Bilezik alma, asmalarda çiçek silkmesini
önlemek, tane tutumunu, tane ile salkım
iriliğini arttırmak ve erken
olgunlaşmayı sağlamak amacıyla asmanın
gövde, kol, iki veya bir yıllık dalları
üzerinde 5 mm genişliğindeki kabuk ve
floem tabakasının özel yapılmış çift
ağızlı kesici makasla veya bıçaklarla
çepeçevre çıkarılması işlemidir. Bilezik
alma uygulaması ile yapraklarda
sentezlenen organik besin maddelerinin,
bilezik alınan yerin alt tarafına
geçmesi engellenmiş olur. Böylece bu
besin maddeleri, bilezik alınan yerin
üst tarafındaki organlarda birikir ve
özellikle tanelerin daha iri, gösterişli
ve kaliteli olması sağlanır.
Bilezik alma, seyrek ve ufak taneli
salkım oluşturan üzüm çeşitlerinde,
özellikle çekirdeksiz çeşitlerde,
çiçeklenme zamanında yapıldığında tane
tutumunu ve iriliğini arttırır ve
olgunlaştırmayı erkenleştirir. Örnek
olarak Sultani Çekirdeksiz çeşidinde,
çiçeklenmeden itibaren 2-3 hafta
içerisinde, döllenmemiş veya gelişmemiş
tanelerin dökümü tamamlandıktan sonra
(tane tutumu devresinde, yani tane çapı
3-4 mm olduğu zaman) yapılacak bilezik
alma ile tane iriliği %30-100 arasında
arttırılabilir.
2.5.2.7. Salkım Seyreltme
Çiçek Salkımı Seyreltmesi
Asmalarda çiçek salkımları, yeni
sürgünlerde yapraklarla beraber doğar ve
6-8 hafta içerisinde çiçeklenme meydana
gelir. Çiçek salkımı seyreltmesi, çiçek
salkımlarından bir kısmının
doğuşlarından kısa bir süre sonra dipten
koparılması şeklinde uygulanan bir
seyreltme işlemidir. Asmada çok fazla
sayıda çiçek salkımı meydana gelmişse,
bunlardan zayıf olanlarını dipten
çıkarılarak çiçek salkımı sayısının,
asmanın kuvvetine göre (örneğin her
sürgüne 1-4 salkım düşecek şekilde)
azaltılması gerekir. Çiçek salkımı
seyreltmesi yapılan omcalarda bırakılan
salkımlar daha iyi gelişir ve taneler
salkımı daha iyi doldurabilir.
Asmada Salkım Seyreltmesi
Omca üzerinde fazla görülen salkımların
tane tutumundan hemen sonra aynen çiçek
salkımı seyreltme işleminde olduğu gibi
yapılan bu seyreltme en kolay uygulanan
bir seyreltme işlemidir. Bu suretle
ürünle fazla yüklü olan omcalar üzerinde
normal sayıda salkım bırakılarak
tanelerin daha iyi ve gösterişli
olmaları, aynı zamanda erken
olgunlaşmaları sağlanmış olur. Bu
uygulama ile hasat sırasında salkımların
zedelenmesinin de önüne geçilmiş olur.
2.5.2.8. Tane Seyreltme
Salkımların uç taraflarının veya
kanatlarının, ya da fazla sık olan
bölümlerinin kesilmesi suretiyle yapılan
seyreltme işlemidir. Bu uygulama tane
tutumunun hemen ardından uygulanmalıdır.
Böylece salkımların hangi taraflarının
seyreltileceği daha iyi görülebilir.
Tane seyreltmesi, büyük ve sık salkım
geliştiren çeşitlere, bilezik alma
yapılan omcalardaki kuvvetli gelişen
salkımlara uygulanır. Tanelerin
irileşmesi için, özellikle çekirdeksiz
çeşitlerin asmalarında yapılan
Gibberellik asit (GA3) uygulamasından
sonra çok iri ve sık salkımlar
oluştuğundan bunlarda da tane
seyreltmesi uygulanmalıdır.
Tane seyreltmesi, salkımların fazla iri ve
sık olmalarını önler, tanelerin daha iri
gelişmelerine ve iyi renklenmelerine
yardım eder. Tane seyreltmesi, uygun
budama makaslarıyla yapılmalıdır. Elle
seyreltme, salkım üzerinde kalacak
tanelerin zedelenmesine yol açacağından
bu tür seyreltmeden kaçınılmalıdır.
2.5.2.9. Dip Sürgünleri Temizleme
Aşılı asmalarda, toprak içindeki kök
gövdesinden oluşan sürgünlerin
diplerinden koparılarak alınması
işlemidir. Bu işlem, özellikle kuvvetli
gelişen anaçlar (Rupestris du Lot, 99R,
Dogridge vb.) üzerine aşılı omcaların
ilk gelişme yıllarında son derece
önemlidir. Çünkü bu sürgünlerin
gelişmesine izin verildiğinde, omcanın
topraktan aldığı su ve mineral besin
maddeleri öncelikli olarak bu sürgünler
tarafından kullanılacağından verimli
toprak üstü kısmı hızla zayıflar. Anaçta
oluşan sürgünlerin diplerinden
koparılması oldukça zor bir işlemdir. Bu
yüzden bunların mümkün olduğu kadar
körpe iken alınması gerekir. Aksi
takdirde odunlaşacak olan bu sürgünlerin
alınması çok güçleşecektir.
08.11.2004 tarihinde Anamur Tarım İlçe
Müdürlüğünce yazılmıştır...
Alıntı:
http://www.anamurtarim.gov.tr/
|