MUZ
YETİŞTİRİCİLİĞİ
1.
ANAVATANI, YAYILIŞI,
DÜNYA VE
TÜRKİYE’DE ÜRETİMİ
Muz, Güneydoğu Asya’dan çıkmıştır.
Anavatanı Güney Çin, Hindistan ve
Hindistan ile Avustralya arasında kalan
adalardır. [1] Muzu ilk kültüre
alanların balıkçılar olduğu
sanılmaktadır. Balıkçılar ağ yapmak için
muzun yapraklarından yararlanmışlar ve
bu şekilde tarımı başlamıştır. [2] Muzla
ilgili ilk eser M.Ö. 600-500 yıllarına
aittir ve Hindistan’da bulunmuştur. Muz
bitkisi ülkemize ilk defa 1750
yıllarında Mısır’la ilgisi olan zengin
bir aile tarafından süs bitkisi olarak,
Mısır’dan Alanya’ya getirilmiştir. O
yıllarda daha çok süs bitkisi olarak
yetiştirilen Muzun meyve verdiğinin
görülmesi üzerine, 1930'lu yıllardan
sonra meyvesi için ticari amaçla
yetiştirilmeye başlanmıştır. Bugün
ülkemizde sadece Anamur, Bozyazı,
Gazipaşa ve Alanya ilçeleri ile
çevresinde Musa Cavendish dediğimiz
bodur muz üretimi yapılmaktadır.
Dünya Üretimi :
Dünyadaki muz üretimi en fazla Asya
kıtası ülkelerinde yapılmakta, bu kıtayı
sırasıyla Güney Amerika, Orta Kuzey
Amerika, Afrika, Okyanusya ve Avrupa
Ülkeleri izlemektedir. Dünya muz üretimi
1975 yılı istatistiklerine göre 37
milyon tondur. Ekiliş alanı ise
29.150.000 dekardır.
Türkiye Üretimi ve Tüketimi: Muz
ülkemizde Anamur, Bozyazı, Alanya,
Gazipaşa ve çevresinde, Toros dağlarının
koruduğu mikroklimalarda, çok sınırlı
alanlarda yetiştirilmektedir. Bu nedenle
üretim miktarı azdır. 1994 de 12.000
dekar alanda 30.000 ton iken 2000
yılında 20.000 dekar alan ve 80.000 ton
üretime ulaşmıştır. Ülkemizin yıllık muz
tüketimi ise 400.000 ton civarındadır.
MUZUN BAZI ÖZELLİKLERİ
2.1. Tüketim Alanları
Muz yukarda anılan özellikleri yanında
çiğ olarak yenebilen en güzel
meyvelerden biridir. Meyve salataları
arasında da yer alır. Muz yeşil iken
pişirerek de yenilir.
2.2. Diğer Özellikleri
Muz, şifalı bitki, beyin gıdası veya
afrodiziyak olarak ünlenmiştir. Gövdeler
bir ay suda ıslatılıp, özel tarakla
tarandığında ortaya çıkan elyafdan ilkel
usullerle saç örgüsü gibi halat örüldüğü
biliniyor. Muz liflerini Afrika’daki
yerli halk, şapka, hasır ve hediyelik
eşya yapımında kullanıyor. Avrupa’da
gemi halatı, oto döşemeleri yapımında
kullanılıyor. [1] Muz gövdesinin, yaprak
sapının veya salkımın suyu çok güçlü bir
kan kesicidir.
MUZUN SİSTEMATİĞİ VE ÖNEMLİ ÇEŞİTLERİ
3.1. Muzun Sistematiği
Kültürü yapılan muz, Scitamineae takımı,
Musaceae ailesi, Musa cinsine girer. Bu
cinste çok sayıda partenokarp meyve
veren klonlar vardır. Tek Çeneklidir.
3.2. Muzun Önemli Çeşitleri
3.2.3. Ticari Olarak Yetiştirilen Önemli
Klonlar
3.2.3.1. Gross Michel (AAA)
Ticari önemi en fazla olan muz çeşidi
Gross Michel ‘dır. 5,4 - 6 metreye kadar
boylanabilen bu muzun meyveleri çok
lezzetlidir. Dona ve ulaşıma diğer muz
çeşitlerine göre daha dayanıklıdır.
Ülkemizde azman muz veya çikita olarak
adlandırdığımız muzlar bu gruptaki
muzlardır.
3.2.3.2. Cavendish Grubu (AAA)
Ticari muzların en bodur olanıdır. 2,5 -
3 metre boyunda olan bu muzun meyveleri
ince kabuklu ve lezzetlidir. Çin kökenli
olan bu muz ülkemizdeki en yaygın muz
çeşididir.
BOTANİK ÖZELLİKLERİ
4.1. Kök
Muz kökleri toprak altında bulunan ve
esas gövdeyi oluşturan yumrudan ve
yumrunun daha çok üst taraflarından
çıkar. Bu çıkış dörder adetlik gruplar
halindedir. Muz kökleri 5-8 mm. çapında
ve uzunlukları boyunca aynı
kalınlıktadırlar. Bu kökler yumrudan
biraz uzaklaşınca kendilerinden daha
ince yan kökler meydana getirirler.
Bunlar da 4-5 mm. çapa ulaşır ve aynı
kalınlıkta kalırlar. Kılcal kökler bu
yan kökler üzerinde bulunur. Muz
köklerinin dış kısmı koyu kahverengi,
siyaha yakın, iç kısmı ise beyazımtrak
krem rengindedir. Kılcal köklerin ise
görünüşü beyazdır.
Muzda meydana gelen kök sayısı bitkinin
sağlık durumuna bağlıdır. Bir yumru
200-300 ve daha fazla kök meydana
getirebilir. Ülkemizde kökler en fazla
ilkbahar mevsiminde meydana gelir. Uygun
şartlarda kökler, 5 m. yanlara ve 75 cm.
derinliğe kadar gidebilir. Köklerin
çoğunluğu 15-40 cm. derinliktedir.
Bununla birlikte 140 cm. derinliğe kadar
inen köklere de rastlanmıştır. Muzun
kökleri kısa ömürlüdür.
4.2. Gövde
4.2.1. Gerçek Gövde
Toprak altı gövdesi veya yumru da denir.
Çok yıllıktır. Gerçek gövde aslında bir
rizomdur. Yani toprak altındaki
gövdedir. Yedek besin deposu görevini de
görür. Kuru madde miktarı fazladır.
4.2.2. Yalancı Gövde
Buna toprak üstü gövdesi de denir.
Yalancı gövde toprak üzerinde sanki
yaprak saplarının birleşmesinden meydana
gelmiş bir kütük gibidir. Bodur muzlarda
gövdenin boyu 1,5-2,25 m.ye kadar çıkar.
Üst kısmında dört bir tarafa açılmış
yapraklar bulunur. Yeni yapraklar
gövdenin orta kısmından meydana
gelirler. Yalancı gövde yeşilimtrak
görünüşlü ve yaşlandıkça unumsu bir örtü
ile kaplanır. Elle dokunulduğu zaman bu
beyazlık ele bulaşır.
Yalancı gövde, yapraklarını
tamamladıktan sonra meyve salkımını
andıran bir tomurcuk (hevenk, dal)
oluşturur. Bu olaya muz üreticileri "muz
doğurdu" demektedirler. Tomurcuk olayı
bir defa gerçekleşmekte ve daha sonra
görevini bitirmektedir. Meyvesini vermiş
olan yalancı gövde, muzun hasadından
sonra, yanında bırakılacak olan fidenin
beslenmesi için kesilmemeli, yerinde
bırakılmalıdır. Sadece tepesinden
(yaprakların ayrıldığı bölgeden)
vurulmalı, kesilen kısım da toprakta
organik gübre olarak bırakılmalıdır.
Yerinde bırakılan yalancı gövde,
yanındaki fideyi besleyecek, zaman
içinde pörsüyerek, çökecektir. Bir
sonraki onarma döneminde bu kısım toprak
altına gömülerek, ayrışması
hızlandırılarak, toprağın organik madde
içeriğinin zenginleşmesi sağlanmalıdır.
4.2.3.
Yapraklar
Muzun yaprakları ilk çıkışta boru
şeklindedir. Sonra uç kısmı yavaş yavaş
açılarak karakteristik muz yaprağını
oluştururlar. Muzun yaprakları büyüktür.
Yaprak uzunluğu 2 m. ve genişlik de
genellikle 60-90 cm. olabilir. Yaprak
sapı daralmış kanal görüntüsünde ve alt
tarafı yuvarlaktır. Yaprak ayasında
ortada toprağa bakan kısmı bükey, yukarı
bakan kısmı ise yalancı gövdeye doğru
oluklu bir ana damar vardır. Ana damara
dike yakın bir açı ile ve birbirine
paralel olan yan damarlarla bağlıdır. Bu
yan damarların arası yaprak yüzeyini
meydana getirir. Rüzgarlı havalarda bu
yan damarlar ana damara kadar yırtılır
ve yaprak dilim dilim olur. Yapraklar
yeşil görünüşlü ve yaşlandıkça unumsu
bir madde ile örtülürler. Yaprağın uç
kısmında, yaprak ucu denen bir kısım
vardır. Bu yaprak uzama olanakları
ararken yaprak ayasının gideceği yolu
açmak için kullanılan bir organdır.
Yaprak oluşumu tamamlanınca düşer.
Yaprak üzerinde, damar aralarında,
sapında ve kınında stoma dediğimiz
gözenekler bulunur. Sap ve kında
milimetrekarede 6-7 tane, ayada 160-170
tane stoma (gözenek) vardır. Ayanın alt
kısmında üste göre 4-5 misli fazla stoma
vardır.
4.2.4. Tomurcuk ve Çiçekler
Muzda tomurcuk, çiçekler ve meyve salkım
şeklindedir. Meyve salkımının gelişmesi
bir çok haftayı bulur. Ticari çeşitlerde
bir yandan çiçekler topluluğu meydana
gelirken, bunları örten mor renkli
brahtelerin oluşturduğu konik kitle yere
doğru eğilir. Çiçekler topluluğundan
oluşan konik kitlenin aşağı doğru
eğilmesi ve altındaki çiçek
tomurcuklarının farklılaşma düzenine
göre, eğilme olayından bir iki gün sonra
brahteler kalkmaya, geriye doğru
kıvrılarak kuruyup düşmeye başlarlar. Bu
farklılaşma düzeni içinde meyve elleri
(taraklar) ortaya çıkar. [1]
Bir fide büyüyüp bütün yaprakları
açıldıktan sonra (ortalama 14-20 ay)
topu andıran. Mor renkli yaprakçıkların
(Brahte) örttüğü tomurcuk (muz çiçeği)
meydana gelir. Tomurcuk hızlı büyür ve
brahteler sırayla açılarak altlarında
ikişerli sırayla (tarak) çiçekler
görülür. Muz salkımlarında 3 çeşit çiçek
bulunur. İlk açılan brahtelerin
altlarında çıkan çiçekler dişi çiçek
olup daha sonra muza dönüşürler. Dişi
çiçeklerin muza dönüşmesi için döllenme
olması gerekmez. Bu nedenle muzlara bu
özelliklerinden dolayı partenokarpi
denir. Kuruyan stigmalar hasada kadar
dökülmeden meyve ucunda kalabilirler.
Salkımdaki çiçek sayısı ne kadar fazla
olursa, salkım ağırlığı da o kadar fazla
olacaktır. Salkımdaki dişi çiçek sayısı
sıcaklığa bağlı olup, sıcak aylarda
artar, soğuk ve ılık aylarda azalır. [2]
Dişi çiçeklerin hemen altında çift
organlı çiçekler bulunur. Bu çiçeklerden
oluşan meyveler küçük ve kalitesizdir.
Çift organlı çiçeklerin hemen altında
ise erkek çiçekler bulunur. Bodur
muzlarda erkek çiçekleri örten brahteler
meyve sapına bağlı kalır ve genellikle
açılmazlar. [3]
Salkımdaki tarak sayısı kaynağı yalancı
gövdede olan dişi çiçek sayısına
bağlıdır. Dişi çiçek sayısı da
sıcaklıkla ilgilidir. Dişi çiçeğin
oluştuğu anda iklim ne kadar soğuk
olursa tarak sayısı da o kadar az olur.
[4] Parmak büyüklüğüne ise toprak
verimliliği, kullanışlı su ve fotosentez
derecesi gibi etmenler etkili
olmaktadır.
4.2.4.1. Salkımların yetişme süresi:
Haziran ayında çiçeklenen muzların
hasadı en kısa 76 gün, en uzun ise 110
gün sonra olmuştur. Temmuz ayının ilk
haftasında çiçeklenen muzlar ortalama
124 gün, son haftasında çiçeklenen
muzlar ise ortalama 138 gün sonra hasat
olgunluğuna gelmiştir. Ağustos ayının
ilk haftasında oluşan çiçekler 27 aralık
ile 18 ocak tarihleri arasında hasat
olgunluğuna (ortalama 153 gün)
erişmiştir. Bu süre ağustosun 2., 3. ve
4. Haftalarında oluşan çiçeklerde sıra
ile 162, 164 ve 173 gün olmuştur. [5]
Ortalama 13 tarak yöre için optimal bir
rakamdır. Diğer ülkelerde Musa cavendishii muzunun optimal tarak sayısı
hakkında bir literatür bulunmamıştır.
Salkım başına ortalama 262-266 adet
parmak sayısı tesbit edilmiştir.
4.2.5. Meyve
4.2.5.1. Meyve Gelişmesi
Taraklar üzerinde bulunan meyveler
karşıdan bakıldığında sağdan sola doğru
gelişirler ve çift sıralı, satranç
şeklinde dizilmişlerdir. Bu nedenle
gelişme devresi sonunda parmaklar 5
köşeli ve sağdaki meyveler daha iri olur.
Her tarakta 10-26 parmak bulunur. İlk
taraklarda parmak sayısı fazla ve
meyveler iridir. Uca doğru gidildikçe
meyveler sayıca azalır ve küçülürler.
4.2.5.3. Meyve Bileşimi ve Değişimi
Muz meyvesi % 70 oranında su, önemli
miktarda karbonhidratlar ve az miktarda
protein ve yağ içerir. [6] Olgun muz
meyvesi şekerce zengindir ve kolay
sindirilir. Çocukların beslenmesinde
fazla kullanılır. Bağırsak
bozukluklarında ve özellikle çocuklara
verildiğinde içerdiği şekerler
kolaylıkla ve hastalığı kötüleştirmeden
sindirilir. Oysa diğer kaynaklardan
gelen şekerler hastalığı
şiddetlendirirler. Muz ayrıca karaciğer
gelişmesi için de çok yararlıdır.
Yapısında bulunan fenol aminler muzun
sindiriminde olumlu durumu sağlayan
bileşiklerdir. Bunlar mide salgısını
azaltır ve düz kasları uyarırlar (Seratonin),
damarları büzücü etki yaparlar. [7]
MUZUN İKLİM VE TOPRAK İSTEKLERİ
5.1. İklim İstekleri
Muz, nemli, tropik iklimlerin bitkisidir.
30° Kuzey ve 30° Güney enlemleri
arasında kalan bölgenin uygun
alanlarında, tarımı rahatlıkla yapıldığı
halde, bunun dışında kalan yerlerde
istediği sıcaklığı bulamaz. Denize
yakınlık-uzaklık ve denizden yüksekliğe
göre bu enlemler dışında kalan bazı
yerlerde de yetiştirilmektedir. Akdeniz
bölgesinde muz yetişen yerlerimiz 36-37
enlem derecelerinde Toros dağları
tarafından korunmuş, dağların
eteklerindeki mikroklima yerlerdir. Buna
rağmen muz bahçeleri zaman zaman
soğuktan zarar görmektedir. Muz
yetiştiriciliği bakımından önemli iklim
faktörleri sıcaklık, yağış, rüzgar ve
doludur.
5.1.1. Işık
Muzun doğal ortamı tropikal bölgelerde
yüksek boylu ağaçların altıdır. Yarı
gölgede bulunurlar.
5.1.2. Sıcaklık
Yıl boyunca aylık ortalama 26-27
sıcaklık ister. 15-16 °C'nin altında
gelişme gerilemekte, 2-3 °C.de zararlı
olmaktadır. O°C ve hemen altındaki
sıcaklıklarda üst kısım ölmekte, -4 °C'nin
altında tatlı gövde zarar görmektedir.
Sıcaklık 10-15 dakika süre ile -1,5 ile
-2 °C dereceye düşerse şiddetli
zararlanmaya neden olur.
5.1.3. Nem
Muz yüksek sıcaklık yanında, yüksek neme
de ihtiyaç duyar. Oransal nem % 60’dan
aşağı düşmemelidir. Ancak bazı
hastalıkların yayılmaması ve muzda
gelişmenin devam etmesi açısından % 90
‘ın üzerindeki doygun nemin de ortamda
olmaması gereklidir.
5.1.4. Yağış
Aylık yağışın 120-150 mm. olduğu
yerlerde muz sulanmaya ihtiyaç
duymayabilir. Muz yetiştiriciliğinde
hava nemi de önemli olup % 60’ ın altına
düşmemelidir. Yıllık ortalama 2.500
mm’lik bir yağış bütün aylara dağılmış
olmalıdır. Aksi halde sulama yapılması
gerekmektedir.
5.1.5. Rüzgar
Çok büyük yapraklara sahip muz bitkileri
şiddetli rüzgardan zarar görmektedir.
Daha şiddetli rüzgarlar yalancı gövdenin
kırılmasına yani ağaçların yıkılmasına
neden olur.
5.2. Toprak
İstekleri
Muz yetiştiriciliği için en iyi
topraklar; derin, besin maddelerince ve
humusça zengin, geçirgen, iyi havalanan,
hafif bünyeli (Kumlu-Tınlı) ve hafif
alkali, killi Tınlı, Kumlu karakterdeki,
derin topraklardır. Toprak taşsız, iyi
işlenmiş olmalıdır.
Muz bitkileri toprak ve su tuzluluğuna
çok hassastır. Bu nedenle bahçe tesisi
yapılacak yerin toprağı ve kullanılacak
suyun tuzluluğu mutlaka analiz
ettirilmelidir. Ancak yine de organik
maddece zengin, orta bünyeli, drenaj
sorunu olmayan ve hafif asidik (pH=6)
olan topraklarda daha iyi gelişir.
MUZ BAHÇESİ KURULMASI, SULAMA, GÜBRELEME,
BAKIM, BUDAMA
6.2. Fide Sağlanması
Muz doku kültürü ile, tohumla, yumru
parçasıyla ve dip sürgünleri ile
üretilmektedir.
Ülkemizde yaygın şekilde yapılan fide
sağlanması, muzların toprakaltı
yumrusundan çıkan dip sürgünleriyle
yapılmaktadır.
6.3. Bahçe Yerinin Dikime Hazırlanması
Muz bahçesi yeri olarak genellikle
kuzeyi kapalı, soğuktan korunmuş yerler
seçilir. Muz bitkileri, genel olarak
güneye bakan, hafif eğimli yerlerde iyi
gelişmektedir.
6.4. Dikim Zamanı, Fidan Seçimi ve Dikim
Aralıkları
6.4.1. Dikim
Zamanı: Ülkemizde muz dikimi
iklim durumuna göre Mart-Mayıs ayları
arasında yapılır. Örtü altında Eylül
dikimi güzel sonuçlar vermektedir.
6.4.2. Dikim
Aralıkları: Tek sıra dikim
için genel olarak 3 * 1,7 m. aralıkları
önerilebilir.
Bütün dikimlerde sıraların kuzey-güney
doğrultusunda yapılması en iyi
güneşlenmeyi sağlayacaktır. Kuzey-güney
doğrultusundaki dikim, doğu-batı
doğrultusundaki dikime göre en az % 10
verim artışı sağlamaktadır.
6.5. Dikim
6.5.1. Normal
Dikimler: Fidanlar yeni
kurulacak muz bahçesine sokulmadan önce
bahçe girişinde yapılacak olan ilaçlı su
havuzunda en az bir saat kadar
bekletilerek, kök bölgesindeki
nematodların ölmesi sağlanmalı, ayrıca
anadan ayrıldığı yara yerlerinin
hastalık yapmaması, çürümemesi için
uygun bir sistemik fungusitle
ilaçlanması, yeni tesise nematod
bulaştırmama ve sağlıklı fidan dikme
yönlerinden yararlı olacaktır. Tesisin
girişinde bir yere geçici olarak
yapılacak yarım metre derinlikte, 2
metreye 1 metre boyutlarında, dikdörtgen
şeklinde bir çukurun yüzeyine döşenecek
bir plastik örtü ile bu havuz
yapılabilir. İçerisine sistemik kök
çürüklüğü ilaçlarından ve nematod
ilaçlarından eklenerek ilaçlı su
sağlanmış olacaktır. Hazırlanan ilaçlı
su, daha sonra can suyu olarak, yeni
dikilen fidelerin diplerine dökülebilir.
Dikim çukurlarına toprak analizi sonucu
önerilen miktarlarda gübre konmalıdır.
Toprakta organik madde, N,P,K gibi
elementler yeterli bulunmuşsa
uygulanacak ortalama miktarlar aşağıda
verilmiştir.
Dekara ortalama 10.000 kg. meyve verimi
alınacağı göz önüne alınarak, dekara
8.000 kg iyi yanmış kaliteli çiftlik
gübresi, 58 kg. Azot, 30 kg. Fosfor ve
130 kg. Potasyum sağlayacak şekilde
kimyasal gübre, sezona dağıtılarak
verilmelidir.
6.6. Sulama
Muz yapraklarının geniş olması
dolayısıyla terleme yoluyla çok miktarda
su tüketir, sürekli nemli toprak ister.
Bitki besin maddelerini bol miktarda
almak için toprağın nemli olması gerekir.
Bir çok meyve ağacı ile
karşılaştırıldığında daha yüzeysel bir
kök sistemine sahiptir. Topraktaki su
miktarı tarla kapasitesine düştüğü
zamanlarda, topraktan su alma yeteneği
azalır. Topraktaki su eksikliğine çok
çabuk fizyolojik tepki gösterir. Aşırı
sulama muz köklerine zarar verir.
Toprağı çoraklaştırır ve bazı yerlerde
toprağın taşınmasına neden olur. Bütün
bu nedenlerden dolayı muz bahçeleri azar
azar, fakat sık sık sulanarak, su
sıkıntısı çekmeleri önlenmelidir. Mümkün
olduğunca haftada 3-4 sulama
yapılmalıdır.
6.6.2. Damlama
Sulama
Özellikle sulama suyunun yetersiz olduğu
yerlerde meyve kalitesi üzerindeki
olumlu etkileri nedeniyle damla sulama
yöntemi kullanılmalıdır. [1] Suyun,
ağacın etrafındaki belirli noktalara
damlatılmak suretiyle verilmesine
damlama sulama denir. Sulama ile
gübrelemenin birlikte yapılabildiği (fertigasyon)
bu sulama sistemi, tarımda verimi ve
kaliteyi artıran en önemli sistemlerden
biridir. Bu arada bu sistemde, sulama
suyu içerisine istenen gübre miktarını
ayarlayan aletler de geliştirilmiştir.
Bu sulama sisteminde sulama, tarlanın
her tarafına eşit bir şekilde uygulanır.
Sulama ve gübreleme tek noktadan kontrol
edilebilir. Böylece işçilik masrafları
düşer. Etkili kök bölgesi daima ıslak
tutulabilir ve gerekli su miktarı
ayarlanabilir.
6.6.3. Sprink Sulama
Son dönemlerde örtü altı muz
üreticiliğinde önerilen bir sulama
sistemidir. Muz bitkileri arasına tek
sıra halinde serilen damlama hortumu
kalınlığında bir hortum ve bu hortum
üzerine belirli aralıklarla
yerleştirilmiş 30-40 cm. yükseklikte
toprağa gömülü çubuklar ve çubukların
üzerinde mini fıskiyeler şeklinde
yapılan sulama şeklidir. Toprağa gömülen
çubukların üzerindeki mini fıskiyeler
1,5 - 2 metre yarıçapında bir alanı (3
metre genişlik) eşit bir şekilde
sulamaktadır. Bu da muzların kök
bölgesinin geniş bir şekilde sulanması
demektir. Damlama sulama sisteminde
damlama hortumu çevresinde yayılan
kökler, sprink sistemde çok daha geniş
bir yüzeye yayıldıkları için, ağacın
gelişmesi çok daha güçlü olabilmektedir.
Yine damlamada olduğu gibi, sprink
sistemde de sıvı veya eritilmiş mineral
gübreler rahatlıkla uygulanabilir. Kök
gelişmesini çok daha geniş bir yüzeye
teşvik ettiği için, damlama sulamadan
daha cazip olan sprink sulama sistemi,
kuru havalarda ortam nemini de
yükselterek olumlu katkıda bulunacaktır.
Ayrıca toprak yüzeyine serilen bitki
artıklarının ayrışma sürecini de
hızlandıracaktır.
6.6.4. Sisleme
Örtü altı muz üretiminde, sera çatısına,
içten, belli aralıklarla yerleştirilen
sulama boruları ve bu borulara
yerleştirilen sisleme veya fog (dumanlama)
memeleri ile yapılan bir sulama
biçimidir. Bu sistemin asıl amacı sulama
değildir. Ama sulama ihtiyacının
karşılanmasına destek vermektedir. Bu
sistem, uygulandığı bahçelerde kışın don
zararına karşı korunma amacıyla
kullanılabilir. Ortalama 15-16 oC
sıcaklıkta olan yer altı suyu,
memelerden sis şeklinde bahçe içerisine
verilince, ortam sıcaklığını da kendi
sıcaklığına yaklaştırarak don zararının
meydana gelmesini önleyecektir. Bu
uygulama aynı şekilde yazın meydana
gelen yüksek sıcaklıkların zararını da
önlemektedir. Zaman zaman 40-45 oC'ye
kadar çıkan yaz sıcaklarının yakıcı
etkisi, yine 15-16 oC olan yer altı
suyunun memelerden sis şeklinde
verilmesiyle ortadan
kaldırılabilmektedir. Öğle saatlerinde
ortalama 2 saat süreyle uygulanabilecek
sislemeyle, aynı zamanda ortam nemi
yükselmekte ve bitkilerin istediği uygun
ortam sağlanmaktadır.
Ayrıca sislemeyi belli bir sıcaklık
ayarına bağlı termostat takılarak
çalışacak otomatik bir sistem
geliştirilmiştir.
6.7. Gübreleme
6.7.1. Organik Gübreleme
Muz bitkisi topraktaki organik maddeyi
oldukça yüksek oranlarda ister. Bunun
nedeni doğal ortamdaki muzun, yüksek
boylu ağaçların altında, dağınık güneş
altında, çürümüş yaprakların üzerinde
yetişmesidir.
Organik gübre toprak sıcaklığını yüksek
tutarak, salkım oluşumundan hasada kadar
geçen süreyi kısaltmakta ve fidelerin
kışın soğuktan zarar görmesini
engellemektedir.
Çiftlik gübresi kullanımında gübrenin
iyi yanmış olmasına dikkat edilmelidir.
Çiftlik gübresinin taze olması, iyi
yanmaması sonucu, içinde bulunan yabancı
ot tohumları, nematodlar ve tuz, bahçe
içine taşınacaktır. İyi yanmış çiftlik
gübresinde yabancı ot tohumu, nematod
bulunmaz. Bu arada üzerinden 1-2 yağmur
veya su geçirilirse toprak için zararlı
olan tuzu da yıkanmış olacaktır. Bu
nedenle, çiftlik gübresinin zararlı
etkilerinden kurtulmak için, üretici,
kullanacağı çiftlik gübresini en az 3 ay
öncesinden alarak, bahçesinin bir
kenarında yanmasını ve yıkanmasını
sağlaması yararlı olacaktır. Ayrıca,
organik gübre seraya sokulmadan önce
yığın haline getirilip methil bromid
veya benzeri bir fümigant ile
ilaçlanırsa (tüp patlatma) çok iyi bir
dezenfeksiyon yapılmış olacaktır.
Organik gübre muzlarda bakım zamanı (Şubat-Mart
aylarında) ve kışa girmeden (Kasım
ayında) verilmelidir. Onarma zamanı
verilen organik gübre mutlaka toprakla
iyi bir şekilde karıştırılmalı, kışa
girmeden verilen organik gübre ise
toprak yüzeyine yorgan gibi serilmelidir.
6.7.2. Mineral
Gübreleme
Muz bitkisi hem yeşil aksamın gelişme
döneminde, hem de meyve gelişme
döneminde yoğun şekilde besin isteyen
bir bitkidir. Bu besinler genellikle en
iyi topraktan muzlara verilebilir. Muz
yetiştiriciliğinde sadece organik gübre
uygulaması yeterli değildir. Ek olarak
mineral gübre uygulaması da yapılmalıdır.
Mineral gübre olarak özellikle Azot,
Fosfor, Potasyum, Kalsiyum ve Mağnezyum
gübrelemesinin yapılması gereklidir.
6.7.2.1. Azot (N)
Muzun azot ihtiyacı da fazladır.
Özellikle yeşil aksam gelişmesi için
azot gereklidir. [2] Yavru bitkilerin
gözüktüğü ve büyümenin başladığı ilk üç
ay içerisinde azot çok önemlidir.
Gelişmenin başladığı ve atak haline
geçtiği ilkbaharın ilk aylarında çok
fazla azot kullanır. Bu dönemde hayat
dönemi boyunca kullanacağı azotun büyük
bir kısmını kullanır. Azot kullanımı ile
kuru madde miktarı arasında doğrusal bir
ilişki vardır. Azot kullanımı arttıkça
kuru madde miktarı azalır.
6.7.2.2. Fosfor
(P)
Muzun fosfor ihtiyacı, azot ve potasyuma
göre daha az olmakla birlikte, kök
gelişimi ve bitki besin maddesi alım
kapasitesini artırarak salkım oluşumunu
güçlendirmesi, tarak sayısını artırması
yönünden çok önemlidir. Subtropik iklim
koşullarında fosforun alımı, oldukça
geniş zaman aralığında gerçekleşir.
Fosforun topraktan iyi bir şekilde
alınabilmesi için ortamda yeteri kadar
suyun bulunması gerekir. Ayrıca doğumdan
tahminen bir ay kadar önce uyguladığımız
fosfor takviyesinin (2 sefer MAP) tarak
sayısını artırdığı tesbit edilmiştir.
Fosfor muz bitkisi için çok önemli
değildir. Uygulamada bu elementin
eksikliğine kolaylıkla rastlanmaz.
Eksiklik belirtisinde yaprak kenarları
ölerek testere dişi görünümü alır.
Fosfor yeteri kadar ortamda varsa tarak
sayısı ve dolayısıyla her taraktaki
parmak sayısı artmaktadır. Ama fazla
miktardaki fosfor uygulamaları da
parmakların oluşmasına ters etki
yapmaktadır. Ortamdaki fosfor fazlalığı,
hem tarak sayısını azaltmakta, hem de
taraktaki parmak sayısını azaltmaktadır.
Sağlıklı bitki kökleri de beslenme
ortamındaki fosfatı önemli ölçüde
tüketebilme yeteneğindedirler. [3] Yine
Fosfor meyve verimini artırmakta, ancak
aşırı fosfor gübrelemesinde ise verim
azalmaktadır. [4] Fosfor uygulanan
topraklarda çinkonun demir ve alüminyum
oksitlerince bağlanması ile bitkinin
gelişmesini artırması sonucu, bitkinin
çinko konsantrasyonu kritik düzeyin
altına düşerken, bitkide fosfor toksisitesi görülebilmektedir, öte
yandan bitkilerin çinko noksanlığı
gösterdiği durumlarda, ortama fosfor
katılması, bitkide fosfor toksisitesi
gösterdiği gibi çinko noksanlığının da
şiddetini de artırmaktadır. [5]
Bitkilerin fosfor alımını, mağnezyum
düzeyi de önemli ölçüde etkilemektedir.
Düşük düzeyde mağnezyum, fosforun kökten
alımını önemli ölçüde azaltarak,
fosforun yukarı taşınmasını engeller.
[6]
Bitkinin fosfor ihtiyacının en fazla
olduğu doğumdan bir, bir buçuk ay önceki
döneminde, bitkinin fosfor ihtiyacının
yeterince karşılanması, tarak ve parmak
sayısının artmasını sağlayacaktır.
Bölgemizde genellikle 11-12 olan tarak
sayısını 15-16’ya çıkartmak, fosfor
ihtiyacını zamanında ve yeterince
karşılayarak mümkün olabilir.
6.7.2.3.
Potasyum (K)
Potasyum, muz bitkileri için çok
önemlidir. Özellikle salkım oluşumu ve
gelişimi için gerekli bir besin
maddesidir. Potasyum bitki büyümesini
çabuklaştırır ve verimini artırır.
Yeterli potasyum ile beslenen bitkilerde
salkım ağırlığı artar, parmaklar daha
büyük olur ve meyvenin pazarda daha uzun
süre dayanması, hastalık ve zararlılara
dayanıklılık artar. Potasyum, bitki
metabolizmasında fotosentez sonucu elde
edilen ürünlerin, faydalı olacağı
bölgelere taşınmasını sağlar. Su
dengesini ayarlar. Potasyum, azot ile
birlikte ürünü artırır ve düzenli meyve
tutumu ve olgunlaşmasında önemlidir. [7]
Potasyum eksikliğinde uçlardan başlamak
üzere yapraklar sararır. Bu sararma o
kadar hızla gelişir ki, çoğu zaman uçtan
başlayarak yaprağın 2/3 'ü ölür. Çok az
potasyum alan bir bitkinin meyveleri
şekilsiz olur. Böyle bir salkımda çok az
sayıda parmak oluşur. Çiçeklenme
zamanında iklim koşulları uygun olmaz
ise yine bu gibi salkımlar oluşur.
Meyvede yüksek düzeyde potasyum alımı
sadece düzgün meyve şekli ve olgunlaşma
ile meyveye tad ve lezzet sağlamasından
başka, meyve lezzet ve çeşnisinde ana
öğe olan toplam asitlik üzerinde de
olumlu rol oynayıp, çeşniyi önemli
derecede etkilemektedir. Düşük potasyum
seviyesi ise, lezzetsiz ve yavan meyve
tadına neden olmaktadır. [8]
6.7.2.4. Çinko
(Zn)
Muz bahçelerinde en çok görülen bitki
besin elementi eksikliklerinden biri de
Çinko’dur. Bu element eksikliğinin
nedeni genellikle Fosfor fazlalığından
kaynaklanır. (Ek Resim 26. Muzda Yaşlı
Yapraklarda Çinko Eksikliği), (Ek Resim
27. Muzda Genç Yapraklarda Çinko
Eksikliği)
Muz bitkisinde en çok eksikliği görülen
mikroelement çinkodur. Çinko
eksikliğinde bitki bodurlaşır. Yapraklar
küçük ve dar olup, ikinci damarlar arası
sarı-beyaz şeritler halindedir. Bu
görünüm daha sonra sarı-yeşil şeritlere
dönüşür. İkincil damarlara paralel olan
sarı şeritlerde uzun, kahverengi ölü
benekler belirir. Bu gibi bitkilerde
oluşan salkımların parmakları küçük ve
normal kıvrık şeklinden daha kıvrık olup,
en belirli özellik de parmak uçlarının
açık yeşil olmasıdır. Fazla miktarda
kireçleme veya toprakta fosfor fazlalığı
çinko eksikliğine neden olabilir. Fazla
derecede nematod salgınına uğramış
bahçelerde çinko eksikliği benzeri
belirtiler görülebilir. Çinko
eksikliğinde bitki bodur kalır,
yapraklar küçük ve dar kalırlar.
6.7.2.5. Bakır (Cu)
Bakır bitkilerde özellikle dokularda
ligninleşme prosesine katılmakta ve
bitkilerin generatif büyümesinde önemli
rol üstlenmekte, polen oluşumu ve
döllenme prosesleri ve dolayısıyla tohum
ve meyve oluşumunu sağlamakta ve
bitkiler bakır beslenmesinden doğrudan
etkilenmektedir.
6.7.2.6. Mangan (Mn)
Mangan, bitkide fotoliz olayını,
dolayısıyla fotosentezi etkileyerek
protein ve lipid sentezlerine katılır ve
böylece birçok enzim faaliyetlerini
etkiler. Özellikle hücreleri toksik
oksijen radikallere karşı koruyan
superoksit dismutez enzim yapısında rol
oynar ve sonuçta bitkilerin büyüme ve
gelişmelerini etkiler. (Ek Resim 29.
Muzda Mangan Fazlalığı-Yaprakta)
6.7.2.7. Demir
(Fe)
Demir, bitki dokularında genellikle
50-200 ppm. arasında bulunur. Sayısız
redoks reaksiyonları, enzim faaliyetleri,
klorofil sentezi ve klorofil oluşumunu
dolayısıyla protein ile fotosentezi
etkileyen önemli bir mikroelementtir.
[9] (Ek Resim 33. Muzda Demir Fazlalığı)
Genellikle topraklardaki kalsiyum
fazlalığı demir alımını engeller. Demir
eksikliği olan yapraklarda damarlar
yeşil kalır, ancak damar araları sarıdır.
Eksikliğin ilerlemesi halinde tam
sararma ve sonra da kuruma görülür. (Ek
Resim 28. Muzda Demir Eksikliği)
6.7.2.8.
Kalsiyum (Ca)
Ca eksikliği gösteren bitkilerin Ca
içeriği azdır. Çoğunlukla kuru maddede %
0.5'in altında bulunur. [10] Kalsiyum,
mağnezyum ve potasyum içerikleri,
topraktaki kil ve organik madde ile
ilişkilidir. Bu nitrat, sülfat ve klor
ile ilişkisinden kaynaklanmaktadır.
Kalsiyum eksikliğinde önce genç
yapraklar aşağıya veya yukarıya doğru
kırılır ve yaprak oluşması azalır.
6.7.2.9.
Mağnezyum (Mg)
Mağnezyum eksikliğinde yapraklar
uçlarından ve kenarlarından başlamak
üzere yavaş yavaş sararmakla beraber
orta kısımları yeşil kalır. Etki altında
kalan dört ve beşinci yapraklardır.
Yaprak sapları ana gövdeden koparak
yaprağın ömrünün kısalmasına neden olur.
Fosforun aksine genç piçler yaşlı
rizomlardan kalsiyum ve mağnezyum
absorbe ettikleri için yaşlı rizomlar bu
elementlerce fakirdirler. Bu nedenle
eğer yaşlı piçler dikimde kullanılacak
ise kalsiyum ve mağnezyum için önlem
alınmalıdır. (Ek Resim 31. Muzda Yaprak
Kenarlarında Mağnezyum Eksikliği)
6.7.2.10.
Kükürt
Kükürt eksikliği başta Natal olmak üzere
diğer ülkelerde de görülmektedir. Çok
eksik olursa kalite bozulur. Bu eksiklik
süper fosfat, potasyum klorür yerine
potasyum sülfat veya azot kaynağı olarak
da amonyum sülfat uygulamak ile
giderilebilir.
6.7.2.11. Bor
Muzda ender görülen eksikliklerden biri
de Bor eksikliğidir. Özellikle yaşlı
bahçelerde görülür. (Ek Resim 30. Muzda
Yaprakta Bor Eksikliği), (Ek Resim 34.
Muzda Yaprakta Bor Fazlalığı)
Diğer mikro element eksiklikleri muz
yetiştiriciliğinde pek önemli değildir.
Diğer mikro elementlerden bakır,
manganez, demir, bor ve molibden
eksikliği muz bahçelerinde pek
görülmemektedir. Analizler göstermiştir
ki muz bitkisi manganezi de topraktan
fazla miktarda almaktadır. Bu da bitkiye
ve kök oluşumuna zararlı olabilir. Uygun
miktarda kireçleme manganezin daha fazla
alınmasını önler.
6.7.2.12. Bitki Besin Elementleri
Arasındaki İlişkiler
Bitki besin maddeleri arasında toprak
içinde bitkilerin besin alımı yönünden
çok ciddi rekabetler veya teşvikler
vardır. Bu nedenle gübreleme proğramlarının hazırlanması ve
uygulanmasına çok dikkat edilmelidir.
Bitki Besin Maddesi yığılmalarının en
çok söz konusu olduğu sera alanlarında,
toprak analizi yaptırmaksızın, sağlıklı
bir gübreleme proğramı uygulamak mümkün
değildir.
6.9. Yaprak
Analizleri
Muz yetiştiriciliğinde, yaprak örneği
alım zamanı ve yöntemi, üzerinde en
fazla çalışılan ve tartışılan konulardan
birisidir. Muz yetiştiriciliğinin yoğun
olarak yapıldığı ülkelerde, yaprak
örnekleri, salkım oluşumundan hemen
sonra minyatür parmakların görülmesi ile
beraber, 3. Yaprağın orta kısmından,
yaprak ayasından, karşılıklı iki şerit
veya aynı yaprağın orta damarı ile 7.
Yaprağın petüolinden
alınabilmektedir.(Resim 11.)
Yapraklarda bulunması gerekli olan
kritik bitki besin maddesi yoğunlukları
ise yaprağın değişik kısımlarından
alınan örneklere göre farklılık
göstermektedir. Çizelge 30. da, yaprağın
farklı kısımlarından alınan yaprak
örneklerinde, yapraklarda bulunması
gerekli olan kritik bitki besin maddesi
yoğunlukları verilmiştir. Görüldüğü gibi,
yaprak ayasından alınan örneklerde,
özellikle azot ve potasyumun yapraklarda
bulunma oranı, öteki bitki besin maddesi
oranlarından daha yüksek olarak
saptanmıştır.
Hewitt'e göre (1955), toprakta fosfor
için üst sınır 20 ppm, Potas için 300
ppm, dir. Bunların altındaki değerlerin
durumuna göre P ve K 'lı gübreler
toprağa verilmelidir. Yine Hewitt'e göre
yaprak analizi sonuçlarına göre besin
maddeleri yüzdeleri ve istenen
miktarları Çizelge 31. de verilmiştir.
Muzun gübre ihtiyacı dikim sıklığı ve
verimine göre değişir. Verim arttıkça
verilecek gübre miktarı da artar.
6.10. Muzun
Toprak pH’sı İsteği
Muzun ideal PH isteği 6’dır. Ama 4,5 -
8,5 arasındaki pH'larda yetişebilir.
Akdeniz bölgesinde toprak kireçli bir
yapıya sahip olduğu için genel olarak PH
7 ' nin üstündedir. Bu yüzden muz
bahçelerinde N, Üre, P, Potasyum sülfat,
Fosforun ise 18.46 (DAP) olarak
verilmesi daha uygundur.
6.10.1. pH ile Besin Maddeleri Alımı
Arasındaki İlişkiler
pH, bir ortamdaki hidrojen iyonları
yoğunluğunu ifade eder. Halk arasında
asit, sert, çorak, yumuşak gibi adlarla
anılır. Toprak pH sı ile bitki besin
maddelerinin bitki tarafından alınması
arasında çok ciddi ilişkiler vardır.
Örneğin pH 6’nın altında Potasyum
alınması zorlaşır.
pH sı 7’den büyük olan alkali (bazik)
toprakları ıslah etmek için toprağı
yıkamak, bol yanmış çiftlik gübresi
vermek, fizyolojik asit reaksiyonlu
gübreleri kullanmak, her yıl dekara
30-50 kg toz kükürt vermek gerekir.
pH sı 7 nin altındaki asit reaksiyonlu
toprakları ıslah etmek için ise, dekara
200-500 kg arası kireç vermek ve
fizyolojik alkali reaksiyonlu gübreleri
kullanmak gerekir. Verilecek kireç
miktarı kumlu topraklarda 500 kg ise
tınlı topraklarda 750 kg ve killi
topraklarda 1 tonu bulabilir.
Çizelge 34. Besin
Maddelerinin En Fazla Alındığı pH
Dereceleri
Besin Maddesi Optimum pH Değerleri Besin
Maddesi Optimum pH Değerleri
Azot 6,0 - 8,0 Fosfor 6,5 - 7,5
Potasyum 6,0-10,0 Kükürt 6,0-10,0
Kalsiyum 6,5-8,5 Mağnezyum 7,0-8,5
Demir 4,0-6,5 Mangan 5,5-6,5
Bor 5,0-7,0 Bakır 5,0-7,0
Çinko 5,0-7,0 Molibden 7,0-10,0
Çizelge 35. Besin Maddelerinin
Alınabildiği Toprak pH sı Sınırları
6.11. Toprak
Tuzluluğu - EC
Muzlarda toprak tuzluluğu - EC de çok
önemlidir. Topraktaki tuzluluk, taban
suyu yüksekliğinden, yeraltı suyu
özelliklerinden, kullanılan organik
gübre ve mineral gübre özelliklerinden
kaynaklanmaktadır. Elektriki Geçirgenlik
toprak tuzluluğunu ölçen birimlerden
biridir. Buna göre 100 ppm'lik
konsantrasyonda, 1000 micromhos dan
büyük olan toprak tuzlulukları muzlar
için zararlıdır. Tuzluluk sorunu olan
bahçelerde mutlaka iyi bir drenaj
çalışması yapılmalı, kullanılan mineral
ve organik gübrelere çok dikkat
edilmelidir. (Ek Resim 32. Muzda
Topraktaki Tuzun (Na) Zararlı
Etkisi-Yaprakta)
6.12. Muzlarda Bakım - Budama (Onarma)
Muzlarda budama, kurumuş yaprakların,
meyvesi alınan bitkilerin ve fazla
fidelerin kesilmesinden ibarettir. Muz
bahçesinde sararmış yapraklar her zaman
kesilmelidir. Meyvesi alınan bitkiler
ise fazla yer kaplamaması için
yaprakların ayrım yerinden düz bir
şekilde kesilmelidir. Daldız denilen
keskin uçlu bir demir ile, fideler ana
bitkiden ayrıldığı gibi, fidelerin
toprak düzeyinden kesilerek oyulması ve
içine üre koyarak iptal edilmesi
uygulanabilir.
Muz bitkisinin budaması, her yıl,
ilkbahar aylarında, toprak altı gövdenin
ocak içinde açılarak meyve verimi ve
yılını doldurmuş yaşlı gövdenin
çıkarılması, o yıl içinde meyve verecek
2 veya 3 bitkinin seçilerek yerinde
bırakılması, bunlar dışında diğer genç
gövde ve sürgünlerin de yine çıkarılıp
atılması işlemlerini kapsamaktadır.
Ülkemizde bu işleme muz yetiştiricileri
"Onarma veya imar" demektedir. Budama
genel olarak Mart Nisan aylarında
yapılmakta, bazen uygun olmayan iklim
olayları dolayısıyla Mayıs ayına
kalmaktadır.
Muzlarda budama işlemi yaz aylarında da
devam eder. İlkbaharda toprak altı
gövdenin budanmasından sonra, gübreleme
yapılmış ve sulama hazırlıkları
başlamıştır. Bundan sonra muz bitkisinde
dip sürgünleri yeniden çıkmaya başlar.
Ülkemizde muz yetiştirilen yörelerde,
çok sıcak olan bahçelerde bu ilk
sürgünler de dipten kesilerek atılır ve
2. sürgünler içinden, gelecek yılın
meyve alınacak bitkileri seçilir. Bunlar
kılıç şeklinde dar ve dik yapraklı,
kuvvetli büyüyen genç sürgünler
arasından seçilir. Her ocakta meyve
alımı için iki bitki bırakılmasına
rağmen, bu sürgünlerden farklı
zamanlarda çıkan 3-4 tanesi ayrılır. O
yılın iklim durumuna göre bunların
hangisinin istenilen zamanda
çiçekleneceğini, ertesi yıl yine budama
zamanı karar verilir. Biraz daha serin
yerlerdeki muz bahçelerinde, ilkbaharda
toprak altı budamadan sonra ilk çıkan
dip sürgünleri ayrılır. Bunlar gelecek
yıla kadar ancak yeterli büyüyüp gelişme
gösterir.
Muz bahçesinde her yıl hasatla, bakım
döneminde, budama ile meyve, sap ve
yaprak olarak dekara ortalama 20 ton
civarında organik materyal bahçe dışına
atılmaktadır. Bu nedenle şu anda
uygulanan bitki artıklarının bahçe
dışına çıkarılması uygulanmasına
kesinlikle son verilmelidir. İçeriğinde
organik gübre ile birlikte bir çok bitki
besin elementini taşıyan bitki artıkları
parçalanarak toprağa gömülmeli, toprağın
organik madde içeriği sürekli
yükseltilmelidir. Bu şekilde uygulanacak
bitki artıklarının bahçe içinde
bırakılması, toprak yüzeyini malç
şeklinde örterek yabancı ot kontrolünü
de sağlayacaktır. (Ek Resim 11. Muz
Bahçesinde Bitkisel Atıklar Bahçe İçinde
Kalıyor)
Muz bahçelerinde yapılan diğer bakım
işleri, özellikle subtropik iklimde
soğuğa karşı bahçelerin korunması ve
meyve salkımlarının keten bezi veya
plastik ile örtülmesidir. Bahçelerin
soğuktan korunması, doğrudan ısıtma veya
yağmurlama, sisleme gibi dolaylı
yollarla sağlanmaktadır. Petrol
artıkları veya benzeri maddelerle yapay
sis meydana getirme, hava neminin % 70
'den yüksek olduğu durumlarda etkili
olmaktadır. Yağmurlama ve sisleme ile
korumanın etkinliği, su sıcaklığının
ortam sıcaklığından olan yüksekliğine
bağlıdır. Toprak altı suyu sıcaklığı 20 oC kadardır. Bu su ısıtmak için
yeterlidir. Kritik noktada muz
yapraklarındaki sıcaklığı yükseltir.
Bununla beraber kullanılacak suyun
kalitesi çok önemlidir. Özellikle tuzsuz
olmalıdır. (Ek Resim 35. Salkıma
Geçirilen Torbalar)
6.13. Toprak
İşleme
Toprak işleme, yabancı otları öldürmek,
yağışlar veya üzerinde yürüme sonucu
toprakta meydana gelen kaymak tabakasını
kırmak ve toprağı kabartarak yağmur
sularının veya sulama sularının toprağa
daha kolay girmesini sağlamaktır. Ayrıca
en önemlisi, verilen organik gübrenin ve
mineral gübrelerin bitkinin etkili kök
derinliği olan 60 cm. derinliğe kadar
dağıtılması ve toprakla iyice karışması
amacıyla yapılır. Muzun kök sistemi
yüzeyseldir. Bu nedenle toprak işleme
sırasında köklerin fazla zarar
görmemesine dikkat edilmelidir. Muz
bahçelerinde toprak işleme değişik
şekillerde yapılabilir. Elle toprak
işleme en yaygın olanıdır. Toprak muz
çapası denilen uzun tırnaklı çapa veya
bel küreği ile işlenir.
Ülkemizde örtü altı muz üretiminde şubat-mart
aylarında toprak işlemesi yapılır. Açık
bahçelerde ise Nisan-Mayıs aylarında
toprak işleme yapılır. Toprak işleme ile
birlikte ana bitkinin tepesi kesilir.
Ana gövde yine yerinde bırakılmalı ve
fidelerin beslenmesi sağlanmalıdır.
Ayrıca toprak işleme sırasında ana gövde
üzerindeki fidelerin bağlantılarının
temizliği (kütük alma) yapılmalıdır. Ana
gövdedeki bağlantılar ve fazla fidelerin
alınması ile gövde üzerinde köklenme
artacaktır. Ancak ana gövde üzerinde
meydana getirilen yaralanmalara karşı
ilk suda mantar ilaçları uygulanmalıdır.
Toprak işleme sırasında her ananın
bulunduğu ocakta bir tane fide
bırakılmalı, diğer fideler tamamen
anadan ayrılmalıdır. Toprak işleme
sonrası çıkarılan muz artıkları
parçalanarak toprak üzerine serilmelidir.
Açık bahçelerde toprak işlemesi ile
birlikte yaşlanmış kök ve piçler bağ
bıçağı ile alınır. Bahar toprak
işlemesinden sonra su çanakları açılır.
Yazın bahçe otlandıkça otlar biçilir ve
olduğu yerde bırakılır. Sonbaharda
toprak işlendikten sonra yumru üzerine
toprak ile birlikte organik gübre (hayvan
gübresi) çekilir. Bu şekilde yumru
dondan kısmen korunmuş olur.
6.14. Yabancı Ot Mücadelesi
Gerek muz bitkisi köklerinin çok yüzeyde
olması, gerekse ülkemizdeki muz
bahçelerinin ve yetiştirme tekniğinin
özel durumları nedeniyle bahçelerin ot
kontrolünü makine ile yapmak
olanaksızdır. Bu nedenle el aletleriyle
yapılması gerekmektedir. Makineyle
toprak işleme olanağı çok azdır. Ancak
bahçede dar yapraklı otlar hakimse, muz
bitkisine zarar vermeyen, yalnız bu
otları öldüren seçici yabancı ot ilacı
kullanılabilir. El aletleriyle
çapalamada, muz köklerine zarar
vermemeye çok dikkat edilmelidir.
Özellikle ağaç altlarındaki otların
alınmasında, kök bölgesine girilmemeli,
gerekirse otlar elle alınmalıdır.
Muz bahçelerinde genel olarak yabancı ot
kontrolü sürekli yapılmakla beraber,
bazı özel durumlarda geçici örtü bitkisi
olarak bırakılmaları yarar sağlamaktadır.
Muz bahçesinin toprağı ağır bünyeli,
geçirimsiz, çok su tutan özelliklerdeyse,
topraktaki fazla suyun tüketimine
yabancı otlar yardımcı olmaktadır.
Ayrıca muzun yüksek hava nemi isteği
nedeniyle, yabancı otların bahçede hava
nemini artırdığı dikkate alınmalıdır.
Bazı muz tesislerinde bitkilere zarar
vermeyecek şekilde bitkilerin aralarında
yabancı otların geçici olarak
bulundurulması bu yönden de yararlı
olmaktadır. Ancak hafif bünyeli kumlu
topraklarda ve yeterli hava neminin
bulunduğu yörelerde sürekli yabancı ot
kontrolü mutlak gereklidir. Bazı
hastalık ve zararlıların bahçede
artmaması için de bu işlem önem
kazanmaktadır.
Hem toprak sıcaklığını ve nemini korumak,
hem de yabancı otları kontrol altına
alabilmenin daha pratik bir yolu vardır.
Bu da muz bitki artıkları olan yapraklar
ve dalarının parçalanarak toprak
yüzeyine malç şeklinde yayılmasıdır. Bu
şekilde yüzeye yayılan muz bitki
artıkları yabancı ot kontrolünü de
yapacaklardır. Toprak yüzeyine yayılan
bu artıklar onarma zamanı toprak altına
gömülerek toprağın organik madde
içeriğini yükseltecek ve aynı zamanda
organik gübre görevine yardımcı
olacaktır.
Yabancı otları yok etmek veya kontrol
altına almak için yapılabilecek bazı
uygulamalar şunlardır.
1. Sık dikim yapmak: Sık dikim gölgeleme
yapar. Gölgelemede yabancı otların
oluşumunu engeller. Önerilen tek dikim
bu yönden de yararlıdır.
2. Yabancı otları biçip olduğu yerde
bırakmak: Ot mücadelesinde kullanılan ve
önerilen en yaygın yöntemlerden biridir.
Biçilerek toprak yüzeyine örtülen
yabancı otlar, malçlama dediğimiz örtü
görevini görecek, altlarında yabancı ot
gelişmesine izin vermeyecek, toprak
neminin kaybolmasını engelleyecek,
güneşin yakıcı etkisini soğuracaktır.
Otlar bahçeden çıkarılmadığı için
bahçeden besin kaybı da söz konusu
değildir.
3. Malçlama : Malçlamada toprak yüzeyi
sürekli örtülüdür. Bu durum otların
oluşumunu engeller. Yaşlanmış muz
yaprakları ve diğer organik materyaller
malçlama için kullanılabilir. Malç
materyali toprak nemini korur ve zamanla
çürüyerek toprağı besin ve organik madde
yönünden zenginleştirir. Kurak
iklimlerde yağmur suları malç örtüsünde
kalır ve muz köklerine ulaşamadan
buharlaşır. Ayrıca malçlama yüzeysel
köklenmeye neden olabilir. Bu da
köklerin kuraklıktan veya susuzluktan
zarar görmelerine veya mekanik
zararlanmalara neden olur. Ayrıca malç
materyali kurak bölgelerde yangın
çıkışını kolaylaştırır ve hayvansal
zararlılara yataklık edebilir.
4. Kimyasal maddelerle yabancı otları
yok etmek: Ot öldürücü ilaçlarla (Herbisitlerle)
yapılır. Muz yapraklarına değdirilmeden
yapılacak bir ot mücadelesi otların yok
edilmesini sağlayabilir. Ancak ot
öldürücü ilaçların zamanla toprakta
birikmeleri sonucu bazı olumsuz zararlar
meydana gelebilir.
HASTALIK VE ZARARLILAR
Dünyanın muz yetiştirilen bölgelerinde
çok sayıda hastalık etmeni ve zararlı
bulunmuştur. Akdeniz bölgesinde muz
yetiştirilen alanlarda görülen en önemli
ve yaygın olan zararlılar nematodlardır.
Nematod bitki kök öz suyunu emerek onun
zayıflamasına sebep olurlar.
Nematodların en önemlileri spiral ve kök
ur nematodlarıdır. Nematodlar genellikle
yapraklarda sararmaya, gövdede
yumuşamaya, bodurlaşmaya ve gelişmede
gerilemeye neden olur.
7.1. Muz
Zararlıları
Muzda tropik ve subtropik şartlarda
zarar yapan 200'den fazla böcek, 7 akar
ve 17 nematod bulunduğu bildirilmektedir.
Zararlı böceklerden 5'i önemlidir.
Bunlar; [1]
Muz Hortumlu Böceği (Cosmopolites
Sordidus), Güve (Nacoleia octasema),
Trips (Chaetanaphothrips orchidii), Muz
Afidi (Pentalonia nigronervosa) virüs
vektörü olarak önemli, Colaspis
hypochlora (Koloopter)'dir. Ülkemizde
sayılan bu zararlılar henüz yaygın
değildir. Ancak bazı böcekler, mısır
koçan kurdu, prodonya, yeşil kurt,
yaprak bitleri, tavuk, fare, domuz gibi
hayvanlar muz bahçelerinde zarar
yapmaktadır.
Muz bahçelerinde hastalık ve zararlılar
görüldüğünde mutlaka ilgili İl ve İlçe
Tarım Müdürlüklerine başvurarak mücadele
konusunda gerekli ayrıntılı bilgileri
alınız.
7.1.1.
Nematodlar
Bir çay bardağı kadar toprakta yaklaşık
50 bin kadar nematod bulunabilir.
Dünyada muz bitkisine zararlı olan çok
sayıda nematod bulunmaktadır. Ancak en
önemli gruplar şunlardır. [2]
1. Kök Oyucu nematod (Burrowing) -
Radopholus similis
2. Kök-Ur nematodları - Meloidogyne spp.
3. Spiral nematodlar - Helicotylenchus
ve Scutellonema
7.1.1.1. Kök
Oyucu Nematod (Radopholus similis)
Kök dokularına delik açarak çok şiddetli
çürümelere neden olurlar. Muz köklerinin
en tehlikeli parazitleridir. Bulaşmış
köklerde kırmızı ve siyah geniş sahalar
bulunur ve zamanla bunlar bütün kökün
çürümesine ve açılan bu delikler ikinci
bir mantari hastalıklara neden olurlar.
Çoğu hallerde bulaşma o kadar şiddetli
olur ki bitkinin devrilmesi ile üretimin
tamamı kaybolabilir. Erken belirtileri
arasında yaprak sararması, küçük
parmaklı küçük salkımlar, boğaz
tıkanıklığında artışlar (memeden düşme)
ve yaprakların pörsüyüp parçalanması
sayılabilir. Ergin Radopholus nematodu
0.4 - 0.9 mm. uzunluktadır. Jamaika'da
bir dişi Radopholus'un 2 hafta süreyle
günde 4-5 yumurta yaptığı saptanmıştır.
[3] Larvaların yumurtadan çıkmaları 7-8
gün olup yaklaşık 13 gün içinde
erginleşirler. Böylece yumurtadan
yumurtaya olan hayat devreleri iklim
koşullarına bağlı olarak 20-25 gündür.
Toprağın, bitkinin ve organik gübrenin
nematod yönünden temiz olmasına çok
dikkat edilmelidir. Gerekirse sık sık
nematod ilaçları ile mücadele
yapılmalıdır.
Bizim ülkemizde Radopholus similis’in
bulunduğuna ilişkin bir kayda
rastlanmamıştır. Muzlarda önemli
derecede zarar veren bu nematodun
ülkemize girmeyişi sevindiricidir.
Akdeniz bölgesinde yetiştirilen muzlarda
1967 yılında görülen muz zararının ileri
derecelere ulaşması nedeniyle bu konu
ile ilgili değişik çalışmalar
yapılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda
bölgemiz muzlarında zararlı olan Spiral
Nematodlarından Helicotylenchus
multicinctus, Helicotylenchus
pseudorobustus, Kök Ur Nematodlarından
Meloidogyne javanica, M. İncognita, M.
Aranorio ve yaprak ve tomurcuk
nematodlarından da Aphelenchoides
bicoudatus bulunmuştur. [4]
Bölgemiz için en fazla öneme haiz olan
spiral ve kök-ur nematodları olup,
yaprak ve tomurcuk nematodlarının
fazlaca bir etkinliği olmayıp zarar
verecek düzeyde olmadığı, yayılış
oranının % 21,7 olduğu saptanmıştır. [5]
7.1.1.2. Spiral Nematodu (Helicotylenchus
multicinctus) [6]
Tanınması :
Vücudu genellikle eğri veya helezon
şeklinde olup, ergin nematodun vücut
uzunluğu ortalama 523 mikrondur. Çıplak
gözle görülmezler. Nematod öldüğü veya
gömlek değiştirdiği zaman spiral şeklini
aldığından bu ad verilmiştir. Bunlar
köklerdeki bitki besin maddelerini
emdikleri için bitkiyi besleyen kılcal
köklerin ölümüne neden olurlar. Köklerin
dış yüzeyinde yaşarlar. İnfekte olmuş
köklerde epidermisin hemen altı granüler
şekilde pembeleşir.
Yayılışı:
Yurdumuzda da yayılış oranının %
100 olduğu belirlenmiştir. [7]
Yaşayışı : Toprakta çok az bulunan bu
nematod, dişi, erkek, larva ve yumurta
olarak, çoğunlukla muz köklerinde
bulunmaktadır. Yaşamını muz kökleri
içinde tamamlamaktadır. Bölgemizde
Temmuz ve Ağustos aylarında kökteki
nematod yoğunluğu en yüksek, toprakta
ise Nisan ve Eylül aylarında en yüksek
yoğunlukta olmaktadır.
Konukçuları :
Yurdumuzda gerek bodur muz (Musa
cavendishii L.) gerek uzun muz (Musa
sapientum L.) da zararlı olup dünyada
şeker kamışı, çay, hint armudu, havuç,
soğan, fasulye, kakao, pancar, bezelye,
çeltik, tatlı patates gibi bir çok
bitkide de zararlı olduğu bilinmektedir.
Zarar Şekli :
Spiral nematod tüm konukçularında dış
parazit olarak zarar yapmaktadır. Ancak
sadece muzlarda iç parazittir. İç
parazit olması nedeniyle muz köklerinin
değişik yerlerinden girerek zararını
yapmaktadır. Bu nematodun meydana
getirdiği zarar muz köklerindeki
yaralarla kolayca anlaşılmaktadır.
Nematodlar epidermis dokularını istila
ederler. Ancak bitki dokusuna
derinliğine nüfuz etmezler. Zarar gören
dokular birleşerek yara bölgelerini
oluştururlar. Zararlanma sonucunda,
muzlarda gelişme önlenmekte, boylar
küçülmekte, gövdede yumuşama,
yapraklarda sararma olmaktadır. Muz
salkımları yeterince gelişemediğinden
yeterli ürün alınamamaktadır.
Korunma Yolları
Kültürel
Önlemler: Muz bahçeleri
nematodsuz alanlar üzerinde kurulmalı,
nematodsuz fideler kullanılmalı,
dayanıklı muz bitkileri varsa ekim
nöbetine sokulmalıdır.
7.1.1.3. Kök Ur Nematodları (Meloidogyne
spp.)
Tanınması :
Konukçusu olduğu bitkiler
söküldükleri zaman köklerde irili ufaklı
urlar görülebilir. Bu urlar enine olarak
kesildiği zaman, genellikle küçük,
küresel, beyaz renkli, inci tanesine
benzeyen dişi nematodları görmek
mümkündür. Bu urların ortasında
siyahlaşmış yumurta keseleri de
bulunabilir. Urların dış yüzeyi
kahverengi bir görünüm almaktadır. Bu
urlar genellikle köklerin uç
kısımlarında bulunmaktadır. Köklerin
üzerinde urların oluşmasına neden
olurlar. Sonuçta damarsal dokular bloke
edilmiş olur. Bu nematodun saldırısına
uğramış köklerde hem küçüklü büyüklü
urlar ve hem de köklerin bisiklet
lastiğinin balon yapması gibi gelişmeler
görülür ve bitki büyümesi durur. Urlar
kesildiği zaman orta kısımlarına
yerleşmiş küçük, beyaz küre şeklinde
dişi nematodları veya kararmış yumurta
torbalarını (toplu iğne başı
büyüklüğünde) bulmak mümkündür. Bitkinin
üst bölümüne su ve besin taşıması
olamayacağından tipik kuraklık ve besin
eksikliği görülür.
Kök-ur nematodlarının dişileri armut
veya torba şeklinde sabit, erkekleri
solucan şeklinde aktiftir. Genellikle
bitki köklerine zarar vererek çok
karakteristik urlara neden olurlar.
Bitki köklerinde meydana getirdikleri
irili ufaklı tipik urlarla tanınırlar.
Dişileri armut veya limon şeklinde olup,
urlar içinde bulunurlar. Erkekleri iplik
şeklinde olup, kök etrafındaki toprakta
serbest olarak yaşarlar. Endoparazit
olan kök ur nematodlarının beslenmesi
sırasında iğne biçimindeki ağzından (stiletinden)
hücre içerisine bıraktığı salgılar
sonucunda bitkide etkilenmeler
başlamaktadır. Kök uçlarında kütleşme ve
büyümenin durması gözlenir. Köklerdeki
urlanmalar en çok görülen belirtiler
olup, enfeksiyon bölgesinde çok sayıda
dallanmalar, sık sık görülür. Nematod
enfeksiyonu sonucu oluşan galler,
odunumsu bir yapıya sahiptir. Bitkiler,
zayıf bir gelişme gösterirler. Duyarlı
bitkilerde larvalar köke girişten 4-5
gün sonra, ur gelişmesi gözlenebilir.
Toprak sıcaklığı 10 oC nin altında
gelişme olmaz. 15 oC nin üstünde
hareketlilik başlar ve köklere giriş
olur.
Yayılışı :
Bölgemiz muz bahçelerinde
Meloidogyne javanica % 100, [8] M.
İncognita % 53, [9] ve M. Aranorio %
28,5 oranında [10] yayılış alanı
mevcuttur.
Yaşayışı :
Sonbaharda bitkilerin çürüyen
köklerinden toprağa geçen urlar içindeki
dişilerin bırakmış oldukları
yumurtalarla çoğalırlar. Kışı urlu
kökler içinde yumurta veya larva olarak
geçirirler. Hafif bünyeli, geçirgen
karakterdeki toprakları severler. 10
oC’nin altında gelişme olmaz. 20-27 oC
arasındaki sıcaklık, gelişmenin ve
urlanmanın en fazla olduğu sıcaklıktır.
Populasyon toprakta Eylül ayında
artmakta, Temmuz-Ağustos ayında düşmekte,
kökte ise Nisan ayında artmakta, Haziran
ve Temmuz ayında azalmaktadır.
Konukçuları :
İki bine yakın konukçusu olduğu
bilinmekte olup, yurdumuzda muz (Musa
cavendishii L. Ve Musa sapientum L.)
türlerinin toprak ve köklerinde
bulunmuştur.
Zarar Şekli :
Muz köklerinin içine girip, muz
gövdesine su ve besin taşıyan kökleri
harap ederek, kendi yaşamını sürdüren,
toprak altında yaşayan bu mikroskobik
zararlılar, muz köküne hücum ederek,
bitki öz suyunu emerek gelişmesini
engellerler. Kökler üzerinde ur
oluşmasına neden olurlar. Bitkinin
büyümesini engellerler. Ayrıca kök
üzerinde açtıkları yara yerlerinde
mantari hastalıkların gelişmesine neden
olarak kök mantarlarının yayılmasına ve
hastalık yapmasına neden olurlar.
Nematodların zarar vermiş olduğu bitki
kökleri renksiz, gözle görülebilen
kahverengi lekeler halinde görülmektedir.
Bazı türlerin zararları ise kökler
üzerinde urlar oluştururlar. Bu
şişkinlikler bıçakla kesildiğinde
görülen kahverengi çizgiler nematodun
zarar vermiş olduğu dokulardır.
Kök-ur nematodlarının sebep olduğu
zararlanmalar çok şiddetlidir. Köklerde
meydana gelen zararlar sebebiyle,
gelişme durmakta, bitki boyları
küçülmekte, gövdede yumuşama ve
yapraklarda sararmalar görülmekte,
salkımlardaki parmaklar yeterince
gelişmediklerinden beklenen ürün elde
edilememektedir.
Kök-ur nematodları muzların
bodurlaşmasına, yaprakların sararmasına
ve düşük verime neden olmaktadır.
Korunma Yolları
: Kök-ur nematodlarına karşı
alınması gereken tüm kültürel ve
kimyasal mücadeleler bütün nematodlar
için geçerlidir. Farklı bir uygulaması
yoktur.
7.1.1.4. Muz
Kök Gal Nematodu
Kök damarlarında delik açarak şiddetli
çürümelere neden olurlar. Erken
belirtileri yaprak sararması, ufak
salkımlar, yaprakların pörsüyüp
parçalanmasıdır.
Korunma Yolları : Kök-ur nematodlarına
karşı alınması gereken tüm kültürel ve
kimyasal mücadeleler diğer nematodlarda
olduğu gibidir. Farklı bir uygulaması
yoktur.
Nematodların neden oldukları zarar
toprak tipi, bitki yaşı, içerdiği su,
gübre, yağış ve bulunan nematod grupları
gibi bir çok etkene bağlıdır. Üretimde
en az % 25 ve en fazla % 90 zarar
verirler.
Resim 12. Nematodların Kök Yüzeyinde ve
İçinde Yaptıkları Zararların Görünümü
7.1.1.5.
Nematodlarla Kimyasal Mücadele
Muz bahçeleri nematodsuz alanlar
üzerinde kurulmalı, nematodsuz dikim
materyali kullanılmalı, dayanıklı muz
bitkileri münavebeye sokulmalıdır. Yeni
dikilecek muz fideleri mutlaka nematod
ilaçları ile hazırlanmış ilaçlı su
havuzlarında en az yarım saat
bekletilerek dikilmelidir.
Sistemik granül ve emülsiyon ilaçlarla
mücadelesi yapılmaktadır. Fenamiphos
etkili maddeli sistemik ilacın (Nemacur
EC 400) emülsiyon formülasyonu 7,5 lt/da,
granül formülasyonu (Nemacur GR 10) 30
kg/da dozda kullanılabilir. İlaçlamalar,
ilaç-hasat arası en az bir ay olmak
üzere yoğunluğa bağlı olarak, 3 ayda bir
sefer yapılabilir.
Cadusafos etkili maddeli, kontak etkili
sıvı emülsiyon ilaç (Rugby 100 ME) 5 lt/da
dozda yaz aylarında ve granül ilaç
(Rugby 10 G) 5 kg/da dozda bakım
döneminde uygulanabilir. Bu ilaç yalak
başına 50 gr dozunda toprak yüzüne
serpilip karıştırılır ve sonra sulanır.
Bu ilaç Nisan ve Eylül aylarında 2 kez
uygulanır.
İlaçlamaların ilki Mart-Nisan aylarında
yapılan onarım sırasında başlamak üzere
3 ay ara ile 3 kez yapılmalıdır.
Bölgemizdeki seralarda nematod için
Granül ilaçların Şubat-Mart aylarında
bakım-onarma sırasında toprak içine
karıştırılması, Haziran-Temmuz aylarında
ise sıvılarının damlama ile kök
bölgesine verilmesi şeklinde uygulanması
etkilidir.
7.1.2. Kırmızı Örümcek (Tetranychus spp.
(Acarina : Tetranychidae)
Tanınması ve Yaşayışı : Vücut bölümleri
kaynaşmış, şekilleri oval görünümlü,
boyları 1 mm. Den küçük canlılardır.
Genellikle kırmızı renkli olmakla
beraber, gelişme dönemlerinde renk
yeşilimsi-sarı, turuncu veya kahverengi
olabilir. Yeni çıkmış larva 3 çift
bacaklı olup, gelişmesini tamamladığında
4 çift bacaklı hale gelir. Dişiler
erkeklere göre daha büyük ve dolgunca,
erkekler daha küçük ve karın kısmı
geriye doğru daralmıştır.
Kırmızı örümcekler muz yaprağının alt
yüzeyinde ve meyve salkımlarında bitki
öz suyu emmek suretiyle zararlı olurlar.
Beslenmeleri sonucunda klorofilin de yok
olmasıyla yaprakların sararma ve
bronzlaşmasına yol açarlar. Bu beslenme
ve renk değişimi önce lekeler halinde
görülür, sonra bütün toprak yüzeyini
kaplar. Sonuçta bitkilerin beslenmesi
gittikçe yavaşlar ve bu da meyveleri
kalite ve kantite bakımından olumsuz
etkiler. Meyvelerde zarar genellikle
meyvenin sap ucu dolayında fazla, çiçek
ucu kısmında ise daha azdır. Kırmızı
örümcek yoğunluğunun yüksek olduğu
durumlarda meyve kabuğunun yer yer
kırmızı bir renk almasına sebep olurlar.
Kışı genellikle ergin dişi döneminde,
ağaçların gövde kabukları altında, kök
boğazında, toprak yarıklarında ve tezek
aralarında, ağaçların altında ve
yakınlarında bulunan çeşitli artık ve
barınaklarda geçirirler. İlkbaharda
havalar ısındığında yaprak ve daha sonra
meyve salkımlarına taşınarak beslenme ve
çoğalmaya başlarlar. Yaz ortalarına
doğru hızlı bir çoğalma gösterirler.
Yaprakların alt yüzeyinde damarlar
boyunca koloniler halinde bulunurlar.
Kırmızı örümcekler, özellikle serada
yetiştirilen muzlarda zararlı olurlar.
Dış ortama göre sera içinin daha sıcak
ve buna ek olarak doğal düşmanlarından
tecrit edilmiş oluşu, kırmızı
örümceklere populasyon gelişmeleri için
çok uygun bir ortam sağlar. Yıl boyunca
çok sayıda (7-10) döl verirler. Sonbahar
sonlarına doğru sıcaklığın düşmesiyle
birlikte kışlamak üzere barınaklara
göçerler.
Yüksek bir üreme gücüne sahip olan
akarlar, sıcak ve kurak geçen dönemlerde
büyük yoğunluklar gösterir ve tek yönlü
azotlu gübreler de çoğalmasına yardımcı
olur. Yağmurlu ve serin geçen dönemlerde
ise çoğalmaları yavaşlar. Sera içinde
yapay olarak gerçekleştirilen sisleme ve
yağmurlanma uygulamaları da aynı etkiyi
göstermektedir.
Kültür bitkilerinde zararlı olan kırmızı
örümceklerin çoğalmalarını engelleyen
etkenler arasında avcı akar ve böcekler
büyük önem taşır. Bunlar zararlı
akarların yumurta ve diğer gelişme
dönemlerinde saldırarak onları baskı
altında tutarlar. Ancak çoğu zaman
bilgisizce, gereksiz olarak yapılan
insektisit uygulamaları sonucunda bir
yandan doğal düşmanların yok olması,
diğer yandan kullanılan ilaçlara
bağışıklık kazanmaları nedeniyle kırmızı
örümcekler büyük bir hızla yeniden
çoğalırlar. Bu yüzden kırmızı
örümceklerle mücadelede, onların doğal
düşmanlarına zehirli olmayan özel
akarisitler kullanılmalı ve gereksiz
yere geniş etkili, kapsamlı ilaçların
kullanılmasından kaçınılmalıdır. Bunun
yanında mutlaka her uygulamada farklı
etkili maddeye sahip ilaçlar
seçilmelidir.
7.1.2.1.
Mücadelesi
İlkbahar sonlarına doğru birer hafta ara
ile bahçelerin ve ağaçların değişik
yönlerinden rastgele seçilecek 100
yaprak ve meyvede kontroller
yapılır. Yapraklarda ilk koloniler veya
bir meyvede hareketli dönemde ortalama 5
kırmızı örümcek görüldüğünde ilaçlamaya
karar verilir.
Kontrollere mevsim boyunca devam edilir
ve yoğunluk görüldükçe ilaçlama
tekrarlanır. Ayrıca bu konuda kullanılan
ve etkili başka özel akarisitlerde
önerilebilir. Ancak ilaçlama
uygulamalarında bitkinin bütün yüzeyinin
küçük
zerreler halinde ilaçlanmasına ve her
ilaçlamada zararlının bağışıklık
kazanmaması için farklı etkili maddeye
sahip ilaçların seçilmesine
özen gösterilmelidir.
Uygulama sırasında motorlu
pülverizatörler veya küçük boylu ağaçlar
için basınçlı sırt pülverizatörleri
kullanılmalıdır. Uygulamada iyi bir
kaplama sağlanmasına, özellikle
yaprakların alt yüzeyleri ile meyvelerin
ıslatılmasına özen gösterilmelidir.
7.1.3. PAS BÖCÜSÜ (UYUZ) MÜCADELESİ
Son yıllarda, havalandırması iyi olmayan
bazı muz bahçelerinde, dallarda uyuz
yani Pas Böcüsü yaygınlaşmaya
başlamıştır. Uyuzun verdiği zarar meyve
parmakları üzerindeoluşan pas rengi ile
kolaylıkla anlaşılabilmektedir. Bu
nedenle bu zararlıya Pas Böcüsü denir.
Pas Böcüsü meyve parmakları üzerinde
meyvenin öz suyunu emer, meyve
kabuklarını sertleştirir. Zarar gören
meyve ve sürgünlerde büyüme yavaşlar ve
durur. Meyvenin piyasa değeri düşer.
Meyve parmağı esmer bir renk alır. Bu
renk bozukluğu ilaçlama ile düzeltilemez.
Meyve kabuğu zamanla çatlar, pul pul
dökülür. Pas böcüsü 10 büyütmeli
büyüteçlerle dahi ancak alışkın gözlerin
görebildiği, baş tarafı geniş, karın
tarafı dar, havuç biçiminde,
yeşilimsi-sarı renkli bir akardır. Akar,
kışı ağaçların sürgünlerinde, yaprak
altlarında ergin veya yumurta halinde
geçirir. Dişiler yumurtalarını meyve ve
yapraklar üzerine teker teker veya
gruplar halinde bırakırlar. Yumurtalar
kışın 24-30 günde, yazın 2-4 günde
açılırlar. Uygun koşullarda pas böcüsü
yılda 30 döl verir.
Rüzgar, böcek ve kuşlar aracılığı ile
temiz bahçelere kolayca taşınabilirler.
Turunçgillerde, zeytinde ve bir çok
sebzelerde zarar yaparlar. Bölgemizin
her tarafında yaygındırlar.
Pas böcüsünü yok eden 8 tür faydalı
böceğin ülkemizde doğal olarak varlığı
yapılan araştırmalarla bulunmuştur. Pas
böcüsünü tam kontrol edebilmek için
ilaçlı mücadelenin yanında bahçelerin
temizliğine de önem verilmeli, mümkünse
sebze ekilmemeli, bakımla ilgili her
türlü önlem alınmalıdır. Önerilenlerin
dışında, faydalı böcekleri öldürücü, yan
etkili ilaçları kullanmaktan
kaçınmalıdır.
İlaçlı mücadelenin başarısı, zamanın çok
iyi ayarlanmasına, geciktirilmemesine
bağlıdır. Pas böcüsü mücadelesine kış
döneminde başlanılmalıdır. Bahçe bir
önceki yıl uyuz ile bulaşıksa, kışın pas
böcüsü ilaçlarından biri ile ilaçlama
yapılmalıdır. Kışın ilaçlama
yapılmamışsa, Mayıs başından itibaren
bahçenin değişik yerlerinden, bahçedeki
toplam ağaç sayısının 1/5 i kadar ağacın
her birinin değişik yönlerinden,
meyveler 7-8 günde bir kontrol
edilmelidir.
El lupu ile yapılan kontrollerde
ortalama olarak her görüş alanında 1-2
adet pas böcüsü görülürse ilaçlamaya
başlanılmalıdır. Veya pratik olarak bir
bahçenin bir sene önceki meyvelerinde en
az % 5 oranında pas böcüsü zararlanması
görülmüşse, o bahçede ertesi yıl
kontrole gerek duyulmadan ilaçlamaya
başlanılmalıdır.
Pas böcüsüne karşı ilaçlı mücadelede
aşağıdaki ilaçlar ve dozları
kullanılmalıdır.
İlaçlamalar, yüksek basınçlı motorlu
pülverizatörlerle ağacın iyice
ıslanmasına dikkat edilerek yapılmalıdır.
Binapacryl içerikli ilaçlar madeni beyaz
yağlı ilaçlarla karıştırılmamalıdır.
İlaçlamadan 8-10 gün sonra yapılan
kontrollerde pas böcüsünün zararı devam
ediyorsa ilaçlama tekrarlanmalıdır.
7.1.4. Muz Tripsleri
Muz Thripsleri: Muz salkımı ve
parmaklarında zararlı olmaktadırlar.
Güney Afrika'da Hercinothrips bicinotus
ve Scirthrips signipensis türleri
Mercaptothionlu ilaçlarla kontrol altına
alınmaktadır. Yaprak bitleri ile
mücadelenin aynısıdır.
7.1.5. Yaprak Bitleri
Salkım ve yapraklara zarar verirler.
Kimyasal ilaçlarla kontrol altına
alınırlar.
7.1.6. Pamuklu
Bit
Özellikle muz fideleri üzerinde,
çoğaldıkça meyvelerde ve parmaklarda
zarar veren yaprak biti türünde küçük
zararlılardır. Özellikle yaprakların
özsuyunu emerek beslendiklerinden
bitkinin zayıflamasına neden olurlar.
Emgileri ile salgılanan akıntılar
üzerinde beslenen karıncalar aracılığı
ile yayılması kolay olur. Mücadelesi
için karınca mücadelesinin de birlikte
yapılması yararlı olacaktır. Yaprak
bitleri ile mücadelenin aynısıdır.
7.1.7. Sümüklü
Böcekler
Bu zararlılar geceleyin zarar verir,
gündüzleri ise toprak altlarında ve
parmak aralarında gizlenirler. Kimyasal
mücadele yapılarak zararları önlenir.
Bazı yıllar çok zararlı olan bu böcekler,
geceleri ve çok bulutlu karanlık
günlerde beslenirler. Gündüzleri yaprak
altlarında ve parmak aralarında
gizlenirler. Kimyasal yolla kontrol
altına alınabilirler. [11]
7.1.8.
Cosmopolites sordidus Germar:
Muzun rizom ve yalancı gövdesi
içinde bir çok tüneller açarak zarar
yapar. Kültürel önlemler, biyolojik
kontrol ve hasat edilmiş bir muzun
yalancı gövdesinin uzunluğuna kesilerek
30 cm. boyundaki parçalarından elde
edilen kapanlar kullanılarak kontrol
altına alınmaktadır. Buna karşın kontrol
altına alınamıyor ise toprağın etkisi
uzun olan bir insektisitle ilaçlanması
önerilmektedir.
[12]
7.1.9. Kabuklu
bitler: Aenidiella aurantii,
chrysomphalus fieus, aspidiotus elaeidis
Marshali kabuklu bitlerinin renkleri
sıra ile kırmızı, erguvani ve beyazdır.
İlk ikisi parmaklarda ve yaprakların her
iki yüzünde görülürse de, üçüncüsü
yapraklarda ve yaprakların alt yüzünde
bulunurlar. Bu bitler özellikle muzlarda
görülen karıncaların toprak ilaçlaması
ile yok edilmesi ve böylece kabuklu
bitlerin doğal düşmanlarının populasyonu
artırılarak kontrol altına alınabilir.
[13]
7.2. Muz
Hastalıkları
Muz yetiştiriciliğinde dünya çapında
önemli bazı hastalıklar vardır. Ancak
bunların büyük çoğunluğu subtropik
iklimde, yani ülkemizde görülmemektedir.
7.2.1. Meyve
Çürüklüğü
Fusarium moniliforme, Botrytis cinerea
ve Sclerotinia sclerotiorum gibi
etmenlerin meyve uçlarından geriye doğru
oluşturdukları çürüklüklerdir. Hasadı
yapılan salkımın taraklara bölünmesinden
sonra parmakların olgunlaşmasına doğru
görülür. Hastalanan meyveler puro
şeklini andırır. Çürüklüğe Mantarlar ve
bakteriler neden olur. Benomyl ve
Thiobendazole gibi belli
süspansiyonlarına taraklar daldırılıp,
1-2 dakika bırakılarak meyve çürüklüğü
önlenebilir.
Hasadı yapılan salkımın taraklara
bölünmesinden sonra, parmakların
olgunlaşmalarına doğru görülen bir
hastalıktır. Hastalığa mantarlar ve
bakteriler neden olur. En tahrip edici
olan etmenlerden biri Gloesporium
musarum’dur. Benomyl ve thiabendazole
gibi ilaçların belirli
konsantrasyonlarındaki süspansiyonlarına
önceleri salkımdan ayrılmış ve temiz
suda yıkanmış taraklar daldırılıp, 1-2
dakika bırakılmakla
meyve çürüklüğü önlenebilmektedir. [14]
Meyvelerde ayrıca Ceratocystis paradoxa,
Sclerotinia, Dothiorella, Fusarium,
Nigrospora musae, Deightonella,
Gloeosporium musarum gibi mantar
hastalıkları da gözlenmektedir.
Kök Boğazında Anamur’da rastladığımız
ağaçların yıkılmasına neden olan Fil
Hastalığı denen bir mantar hastalığı da
gözlenmiştir. (Ek Resim 20. Muzda
Mantarın Neden Olduğu Fil Hastalığı)
Resim 14. Parmaklarda Mantar Hastalığı
Resim 15. Parmakta Dothiorella Mantar
Hastalığı
Resim 16. Parmaklarda Sclerotinia
Hastalığı
Resim 17. Parmakta Fusarium Çürüklüğü
Resim 18. Parmakta Nigrospora musae
Mantar Çürüklüğü
Resim 19. Parmakta Siyah Çürüklük
Hastalığı (deightonella)
Resim 20. Tarakta Tepe Çürüklüğü (Gloeosporium
musarum)
7.2.2. Yaprak Leke (Sigatoka) (Cercospora
musae) Hastalığı
Muz bitkisinde görülen tehlikeli bir
hastalıktır. Cercospora musae mantarının
neden olduğu yaprak leke hastalığıdır.
İlk belirtisi yaprağın orta damarı
boyunca ve ona paralel olarak görülen
hafif kahverengi yeşil, 0.3-1 mm
uzunluğundaki, yapraklar üzerinde açık
sarı lekelerdir. Lekeler, 1 cm uzunluk
ve 1.5 cm kadar genişliğe ulaşarak
kahverengiden siyaha dönen bir hat
üzerinde eliptik, hafifçe kuru lekeler
halini alır. Lekeler küçük kaldığı zaman
zarar önemli değildir. Fakat lekelerin
çevresindeki dokular hızla ölmeye başlar,
ölü kısımların birleşmesiyle yaprağın az
veya çok kısmı tamamen bozulur. Bunların
küçük bir miktarı büyür ve oval bir hal
alır. Koyu kahverengine dönüşür, sonra
lekelerin orta kısmı ölür. Fotosentez
için gerekli yaprak alanının azalmasına
bağlı olarak salkım ve meyveler küçülür.
Yapraklardan sonraki belirtisi
meyvelerde görülür. Parmaklar
olgunlaşmadan sararır. Meyveler köşeli
ve erken olgunlaşır. Ülkemizde henüz
tesbit edilmemiştir. Dithane M-45, Manep,
Kocide DF gibi ilaçlarla kontrol altına
alınabilir. Bu hastalığa karşı Kocide DF
15 lt suya 2 lt yağ ve 300 gr ilaç
eklenerekyapraktan uygulanıyor.
Cercospora musae mantarının neden olduğu
bu hastalık önce yapraklarda, sonraları
salkımlarda ve onların küçükken ve
olgunlaşmadan sararması şeklinde görülür.
Denizaşırı ülkelerde mancozeb veya maneb,
bakır oksiklorür gibi ilaçlarla denetim
altına alınır. [15]
7.2.3. Yaprak Leke Hastalığı (Kuş Gözü)
(Leaf Spot - Mycosphaerella musae)
Etmeni mantardır. Spesifik yaprak
patojenidir. Yaprağın fotosentez alımını
azaltır. Bu durum bitki ve meyve
gelişmesini olumsuz yönde etkiler.
Hastalık Güney Doğu Asya kaynaklıdır.
Fakat buradan tropik bölgelere
yayılmıştır. Genç yapraklarda zarar
yapar. Cavendish grubuna giren klonlar
yaprak leke hastalığına duyarlıdır.
Subtropik şartlarda görülmemektedir.
Sıcak ve nemli dönemlerde sorun yaratan
bir mantar hastalığıdır. Hastalık önce
yapraklar üzerinde gözle görülebilen
küçük lekeler şeklinde ve buların yaprak
orta damarına yakın yerde birleşerek
büyük lekeler haline gelmesi ile
görülür. Sigatoga’da olduğu gibi kontrol
altına alınır.
Resim 21. Uçakla Muz İlaçlaması
7.2.4. Sigara
Ucu Çürüklüğü (Verticillium theobromae)
(Cigar ve Rot)
Verticillium theobromae mantarının
oluşturduğu bu hastalık özellikle
meyvelerde büyük zararlar meydana
getirmektedir. Puro ucu çürüklüğü, cigar
and rot, parmak ucu çürüklüğü gibi
isimler verilen bu hastalık etmeni bir
çok ülkede görülmekte, fakat tehlikeli
sonuçlar doğurmamaktadır. Hastalık
etmeni V. theobromae meyveye, her hangi
bir şekilde meydana gelen parmak
ucundaki yaralardan girmekte ve sapına
doğru ilerlemektedir. Gri bir mantar
örtüsüyle kaplanan meyve ucu yanan bir
sigara veya puro ucunun görüntüsünü
almaktadır. Hastalık ülkemizde tesbit
edilmiştir ve zarar derecesi önemli
değildir. [16]
Batı ve güney Afrika, Kanarya Adaları,
Trinidad ve Queensland gibi ülkelerle
birlikte çeşitli ülkelerin muz
alanlarında yaygın şeklde görülmektedir.
Nedeni Verticillium the obroma
mantarıdır. Bu mantar yeni doğum yapmış
salkım çiçeklerinin çanak yapraklarında
zarar yapar. Sonraları parmaklar boyunca
yayılarak meyve kabuklarını karartır ve
tüm dokuyu kaplar. Parmaklar üzerindeki
hastalıklı bölge en sonunda tozumsu spor
kümesi ile kaplanır. Bu görünüş puro
ucundaki küle benzer. Salkımların
doğumunu izleyen 8-11. günlerde parmak
uçlarındaki solgun çiçek artıkları
temizlenerek hastalık denetim altına
alınmalıdır. Gelişmenin bu devresinde
anılan çiçek artıkları elle kolaylıkla
temizlenir. Geç kalınırsa temizlenen
yerden bol miktarda öz su akar, bu da
meyveyi lekeleyebilir ve görünüşünü
bozar. [17]
Resim 22. Sigara Ucu Çürüklüğü
7.2.5. Kordona
Yaprak Lekesi
Etmeni mantar olan bir hastalıktır.
Ülkemizde görülmediğinden ayrıntılı
bilgi verilmemiştir. Tipik belirtisi
yapraklarda oval, soluk kahverenginde
lekeler ve yaprak kenarlarından orta
damara doğru uzayan açık kahverenkli
uzun şeritler halinde çürümüş dokular
görülmesidir. Yaprakların büyük bir
bölümünü çürütebilir. Bulaşık alanlar
genellikle parlak sarı veya turuncu bir
bölge ile çevrilidir. Bu bakımdan hasta
yapraklar belirgin bir şekilde ayırt
edilir. Bu hastalık genellikle zayıf
bitkilerde veya ocaklarda fazla bitki
bulunduğu durumlarda görülür. Kültürel
önlemlerin düzeltilmesi hastalığı
azaltır. Sigatoga da olduğu gibi ilaçlı
mücadele yapılmalıdır. [18]
Resim 23. Kordona Yaprak Leke Hastalığı
Yapraklarda ayrıca Deightoniella
torulosa, Alternaria spp. ve Nigrospora
spp. mantar etmenlerinin yaprak ayası ve
orta damarlarında hastalık yaptıkları
tesbit edilmiştir. Bu etmenler, yarasız
dokularda hastalık oluşturmakla beraber
, yaralı olan yapraklarda daha
etkindirler. Özellikle dolu yaraları
veya rüzgar yırtılmaları bunların
yapraklara girişini artıran unsurlardır.
7.2.6. Panama Hastalığı (Banana
wilt-Fusarium oxysporum f.cubense)
Muz solgunluğu, Fusarium solgunluğu da
denilen bu hastalığa mantar sebep olur.
Fusarium oxysporum f.cubense hastalık
etmenidir. Bir toprak mantarı
hastalığıdır ve bitkiye köklerden girer.
Duyarlı muzların yumrusunda zarar yapar.
Bir visküler solgunluğa neden olur.
Mantar toprakta uzun süre dayanır.
Tropikal Asya, Afrika ve Amerika'nın bir
çok bölgelerinde yaygındır. Genel olarak
etkili kontrol, sadece dayanıklı
klonlarla yetiştiricilik yapmaktır.
Gross Michel klonu Panama hastalığına
duyarlıdır. Bu klonla kurulmuş olan
bahçeler bu hastalıktan bahçenin tamamen
ölmesine varacak kadar zarar
görmektedir. Bu nedenle yerini Cavendish
grubuna giren hastalığa dayanıklı
klonlara terketmiştir. Sıcak toprak
ısısı ve kötü drenaj, yüksek toprak
rutubeti yayılmayı arttırır. Bu
hastalıkta subtropik şartlarda
görülmemektedir. [19]
Bodur muzlar bu hastalığa dayanıklıdır.
Hastalık, alt yapraklarda kenardan orta
damara doğru parlak sarı bir bant
görülmesi ile farkedilir. Bu yapraklar
bir kaç gün içinde solar. Yaprak sapları
bükülür, kuruyarak aşağı sarkar.
Sonraları üst yapraklarda kurur ve bitki
çürür. Bitkiler herhangi bir zamanda bu
hastalığa yakalanabilir. Eğer meyveler
tamamen gelişmeden bitki bu hastalığa
yakalanmışsa bitki ölmeden önce, çok az
bir olasılıkla hasat yapılır. Yalancı
gövde içindeki öz su borularında sarı
turuncu, mor kırmızı renkli benekler
görülür. Dayanıklı çeşit ve fazla
suların drene edilmesi ile hastalık
denetim altına alınabilir. [20]
Ülkemiz muzlarının köklerinde belirlenen
hastalık Fusarium oxysporum’un bir
çeşididir. Panama hastalığının henüz
tesbit edilmemiş olması, yok olduğu
anlamına gelmez. Çünkü ülkemizde yetişen
muzlar bu hastalığa dayanıklı Cavendish
grubu (Musa cavendishi) muzlarındandır.
[21]
Resim 24. Panama Hastalığı
Fusarium oxysporum f.cubense bitkiye
köklerden girer; herhangi bir sebeple
köklerde oluşan yaralanmalar, hastalık
etmeninin köklere girişini artırır.
Köklerdeki iletim dokularını tıkayan
etmen ana
gövdeye (yumruya) ve oradan da yalancı
gövdeye geçerek iletim dokularını
tıkamakta, bitkinin besin alışverişini
durdurarak onun solmasına neden
olmaktadır. Gerek kök, gerek ana gövde
ve yalancı gövdeden kesit alındığında
kırmızı-menekşe rengiyle bu hastalık
kolayca tanınabilir.
7.2.7. Muz Meyvesi Parmak İçi Çürüklüğü
(Fusarium moniliforme)
Muz meyve parmaklarının çiçek burnundan
başlayarak, içine doğru girmiş siyah
renkte bir çürüklük veya meyve
sırtlarında çatlamalar, çatlak
kısımlardan gelişen siyah çürüklükler
şeklinde belirtiler gösterir. Muz
dalının tarakları tamamen açıldıktan
sonra, parmaklar henüz dolmadan,
tazeyken, muz parmaklarının ucundaki
çiçek artıkları, çiçeklenme
tamamlandıktan sonra elle temizlenirse
bu hastalık fazla yaşanmaz. Bu temizleme
muz meyvesinin parmak ucunda sarartma
sonrası görülen kararmanın olmamasını
sağlayacak, ayrıca Türk Standartları
Enstitüsünün Muz Standardlarında istenen
bir durumu da ortaya çıkacaktır. (Ek
Resim 21. Muzda Meyve İçi Fusarium
Çürüklüğü)
100 lt. suya 200 gr. Aliette, 200 gr.
Hektiram forte, 60-75 gr. Benlate, 200
gr. Penncozeb 80 WP., Takistin 50 WP,
100 ml. Saprol ilaçları ile yapılacak
düzenli uygulamalar hastalığın kontrol
altına alınmasında yardımcı olacaktır.
[22]
Bu hastalık etmeni ve çeşidi Fusarium
moniliforme V. Subglutians bitkiye
toprak üstü kısımlarından girerek,
yalancı gövde içinde ana gövdeye kadar
inen öz çürüklüğünü oluşturur. Bu
mantarın çok sayıda küçük sporları (tohumları)
yaprak kınlarının çürüyen yüzeylerinde
hastalık başlatır. Çürüyen bu yüzeylerde
pembesi kırmızı renk değişimleri
görülür. [23] Bu hastalık ülkemiz
muzlarında tesbit edilmiştir.
7.2.8. Kök Çürüklüğü
Akdeniz bölgesinde muzlardaki hastalık
etmenleriyle ilgili yapılan araştırmada
köklerde 6, gövdede 1 ve yapraklarda 3
grup belirlenmiştir. [24]
Resim 25. Kök Çürüklükleri
Fusarium oxysporum, F. moniliforme, F.
solani, F. semitectum, F. acuminatum ve
Rhizoctonia spp. gibi mantar
etmenlerinin köklere yaralar yoluyla
girerek kararma yada çürümeler yaptığı
hastalıklardır. Bu hastalık etmenleri
iletim demetlerinde ilerleyemedikleri
için bulundukları yerde kalırlar.
Bunların zarar dereceleri köklerdeki
yaralarla doğru orantılıdır. Yani
yaraların çokluğu ölçüsünde zarar
dereceleri artar. Bu yaralar ülkemiz muz
bahçelerinde nematodlardan, yüksek dozda
verilen kimyasal maddelerin
yakmalarından oluşmaktadır.
Özellikle nematod saldırısı sonrası
yaralanan köklerde gelişen fusarium
çürüklükleridir. İyi bir nematod
mücadelesi sonrasında yeni gelişen
köklerde görülmez. Bunun dışında kötü
drenajlı topraklarda, fazla suyun
zararından meydana gelen kök
çürüklükleri de fazlasıyla görülür. Bu
nedenle kimyasal mücadele öncesi mutlaka
iyi bir drenaj sağlanmalıdır.
7.2.9.
Armillaria mellea: Bu mantar
genel olarak Avustralya ve Güney
Afrika’da görülür. Hastalığa yakalanan
bitkilerde büyüme durmakta ve
yaprakların bazıları sararmakta veya
ölmüş olup yalancı gövdenin etrafında
sarkmaktadır. Gövdeden kesit alındığında
mantarın misel şeklinde beyaz bir alan
oluşturduğu görülür. Ayrıca
kahverengimsi-koyu kahverengi alanlar da
görülebilir. İlginç olan bir tarafı
kokunun mantar serası kokusunu
andırmasıdır. Önlenmesi tedavisinden
daha iyidir atasözü geçerlidir.
Hastalığa yakalanmış bitkilerin toprak
altı bölümleri de dahil olmak üzere
temizlenip yakarak yok ettikten sonra,
hastalıklı kökün 50-100 cm kadar kısmı
örtü altına alınarak 24 saat süreyle 0,5
kg / 10 m2 dozda metil bromid ile
ilaçlanmalıdır. Ayrıca bu çukurlara bol
kireç uygulaması önerilmelidir. [25]
7.2.10.
Bakteriyel Çürüklük(Pseudomonas
(xanthomanas) solanacearum)
Toprak altında, köklerden başlayarak
gövdeye ve yalancı gövdeye geçen ve
bitkiyi göçüren bir bakteri
hastalığıdır. Gövde içinde yumuşak siyah
rengi ve yaydığı kötü kokular ile
tanınır.
7.2.11.
Bakteriyel Noktalı Leke (pin spot)
Bu hastalığa ilk defa Güney Afrika’da
Transvaal’ın kuzey ve doğusundaki muz
bahçelerinde, soğuk ve nemli geçen 1968
yılının son aylarında rastlanmıştır.
Hastalığa neden şimdiye kadar kesin
teşhisi yapılmamış olan bir bakteridir.
Olgunlaşmamış parmaklar üzerinde
kırmızıdan esmer veya siyaha kadar
renkli küçük benekler görülür. Bu
benekler 2 mm. çapında, ıslak bir hale
ile çevrilidir. Şiddetli enfeksiyonlarda
meyvenin kalitesi oldukça düşer.
Meyveler salkımın doğumundan hasada
kadar bulaşmaya karşı çok hassastır.
Hastalık meyvelerin içerisine de
girdiğinden alışılmış yöntemlerle
mücadelesi zordur. [26]
7.2.12. Moko -
Bakteriyel solgunluk:
Pseudomanas solanacearum bakterileri
neden olur. Orta Amerika’da Gros Michel
ve cavendish muz türlerinde önemli
zararları oluyorsa da Güney Afrika’da
henüz görülmemiştir. Hastalık önce alt
yaprakların sararması ile göze çarpar ve
diğer yapraklara geçerek bitkiyi kurutur.
Kuruyan bitki çürür ve yıkılır. Bitki
gövdesi kesilirse özsu borularında
panama hastalığında olduğu gibi sarı
kahve ve mor renkli lekeler görülür.
Hastalıklı rizomlardan alınan kesit
yüzeyinden sızan kurşuni-kahve veya
kurşunimsi bakteriyel sızıntı ile panama
hastalığından ayırt edilir. Budama,
kesme aletlerinin sterilize edilmesi,
dikimde temiz hastalıksız fideler
kullanmak ve genel temizlik kurallarının
uygulanması ile hastalık kontrol edilir.
[27]
Resim 26. Moko - Bakteriyel Solgunluk
7.3. Virüs Hastalıkları
7.3.1. Buncy Top Virüs (Banana buncy-top
virus)
Muzlarda görülmeye başlayan bir virüs
hastalığıdır. Ek Resim 19. de görüldüğü
gibi, bu hastalık daha çok Avustralya ve
doğuda daha yaygın olmakla birlikte
Güney Afrika’da görülmemiştir. Buna
karşın çok korkunç bir hastalık olduğu
için tarifini yapmakla dikkat çekmekte
fayda vardır. Virüs mekanik olarak değil
de pentalonia nigronervasa afidi ile
taşınmaktadır. Muz bitkisi büyümesinin
her hangi bir döneminde görülebilir.
İsminin de tarif ettiği gibi bu
hastalıkta, hastalığa şiddetli olarak
yakalanmış bitkilerin yaprakları tepede
rozet şeklinde toplanırlar. Hastalıklı
bitkilerin boyları kısa olup büyümeleri
oldukça yavaştır. Hastalığın ilk
belirtisi yaprak çevresinin alt
bölümünde sekonder damarların yanı sıra
veya orta damarda 1 mm den daha küçük
koyu yeşil düzenli olmayan şeritlerdir.
Bu şeritler seri halde koyu yeşil
noktalardan tutunuz da kenarlar tırtıklı
devamlı koyu yeşil çizgiler durumunda
görülür. Daha kıvrılmamış olan
yapraklarda sekonder damarlar boyunca
soluk beyaz şeritler görülebilir. Yaprak
anormal bir şekilde yani tepeden
başlayarak honiyi anımsatan bir
görünüşte açılım yapar. Hastalıklı
bitkilerin kök sistemlerinde görülen
çürüme derecesi sağlıklı bitkilere
oranla daha fazladır. Belli başlı iki
kontrol metodu vardır. Hastalıklı bütün
fideleri yok etmek ve hastalıklı
fideleri üretimde kullanmamaktır. [28]
Resim 27. Bunchy Top Virüsü Yayılma
Alanları
7.3.2. Boğaz Tıkanması (Choke Throat)
En önemli virüs hastalıklarındandır.
Salkımın anormal doğması veya boğaz
tıkanması şeklinde görülür. Bu hastalığa
yakalanmış muzlarda, özellikle kışın ve
ilkbaharda, salkım boğazdan tamamen
çıkmaz. Gövdeden çıkmadan açılır.
Kendini dışarıya zor atmış gibidir. Bu
hastalığa karşı dayanıklı çeşitler
seçilmeli, hastalıklı bitkilerin
fideleri kullanılmamalıdır. Bodur muz
Güney Afrika’da yıllarca başarı ile
yetiştirilirken istenmeyen bazı
özellikleri, örneğin kışın ve ilkbahar
başlangıcında bitkinin salkımı
boğazından tamamen doğurmadığı
görülmüştür. Bu boğaz tıkanması olarak
adlandırılmıştır. Bu durumda olan
salkımlar, güneşe karşı yapraklar
tarafından iyi korunmadıklarından güneş
yanıklığından etkilenirler. Güneşe bakan
bu salkımlar genellikle küçük, kalitesiz
olur ve bir sandığı doldurabilmek için
bir kaç salkıma gereksinim duyulur.
Ayrıca bu salkımlar mantari hastalıklara,
örneğin cigar-end hastalığına duyarlı
olurlar. Yetiştiriciler için ekonomik
açıdan oldukça fazla kayıplara neden
olduğundan kış soğukları istenmez.
Boğazı tıkanmadan normal doğum yapan
bitki yetiştirebilmek için iki yol
vardır. Dwarf cavendishi
plantasyonlarından üstün olanlarını
seçmek ve diğer ülkelerden yeni muz
çeşitleri getirmek.
7.3.3. Mozayik
Virüsü
Genç yapraklar üzerinde, küçük yeşilimsi
sarı lekeler halinde görülür. Bu lekeler
damar aralarındadır. Bunun arkasından
bitkide çalışmama, şiddetli bir mozayik,
yaprakta şekil bozukluğu (deformasyon)
ve bodurluk görülür. Meyvelerde de
benzeri bir durum gözlenir. Meyvelerde
şekil bozuklukları oluşur.
Resim 28. Yaprakta Mozaik Virüsü
Aşamaları
Muz'da ilk defa Alanya'da 1973 yılında
Hıyar Mozaik virüsünün zararı tesbit
edilmiştir. [29]
7.3.4.
Mücadelesi
Virüs hastalıklarına karşı ilaçlı
mücadele kesinlikle yoktur. Tamamiyle
kültürel önlemler uygulanabilir. Bunlar,
Hastalık belirtisi gösteren bitkiler
sökülmeli, artıkları toplanıp bahçeden
çıkarılmalı ve yok edilmelidir. Hastalık
belirtisi gösteren bitkilerin fideleri
kesinlikle üretim amacıyla
kullanılmamalıdır.
Hastalığın bulunduğu bilinen bitkiler ve
bu hastalığa yakalanabilen ve hastalığın
taşınmasına neden olan hıyar, kavun,
kabak ve diğer kabakgiller, domates,
mısır, biber gibi bitkiler muz bahçeleri
içerisinde veya çevresinde
yetiştirilmemelidir.
Bahçe içerisinde ve çevresinde yabancı
ot mücadelesi sürekli yapılmalıdır.
Meyve kesim bıçakları ile onarım-budama
bıçak ve aletleri hasta bitkiler
kesildikten sonra dezenfekte edilmelidir.
Bu amaçla Hypo çamaşır suyu veya benzeri
bir dezenfektan kullanılabilir.
7.4. Fizyolojik dengesizlikler
7.4.1.
Meyve Kabuğu Dengesizliği (Goos flesh) -
diken diken olmuş deri)
Goos flesh muz meyve kabuğuna etki eden
fizyolojik bir dengesizliktir. Bu
dengesizliğin belirtileri sadece olgun
meyvelerde görülmekte ve bu zararın
derecesi az veya çok şiddetli olmaktadır.
Etkisi altında kalmış bulunan meyve
solgun ve buruşuk görünüşte olup meyve
dış kabuğu soyulduğunda meyve kahverengi
renk alır. Meyvenin pazar değerini
düşürür. Goos flesh meyve kabuğu
dengesizliği daha çok bağıl nemin
düştüğü ve kurak geçen kış mevsimlerinde
görülür. Meyvelerin olgunlaşmaya
başladığı andaki nemin de meyve kabuğu
üzerinde belirli bir etkisi olduğu
görülmüştür. Bu nedenle meyve kabuğunun
nem içeriğinin bu hastalıkta yaşamsal
önemi vardır. Belirtileri hücre
yapısının alt epidermalindeki
dağılmalardan başlar. Hücrelerin
bileşimindeki bozukluk, olgunlaşma
anında meyve kabuğunun kısmi su kaybı
sonucudur. Muzun olgunlaşması fazla
miktarda nişastanın eriyebilir
karbonhidratlara çevrilmesi ile
karakterize edilir. Bu reaksiyon
meyvenin ozmotik basıncını oldukça
artırdığı için kabuktan meyveye su
hareketi olur. Güney Afrika’da yetişen
bodur muzlar Madagaskar meyvesi ile
karşılaştırıldığında oldukça kurak
karakterlidir. Meyve olgunlaşması sonucu
meye kabuğunda görülen dehidrasyon Güney
Afrika muzlarının hücresel yapılarında
plasmolysis ve dağılma olayını
başlatmakta, fakat bu durum meyve kabuğu
nem içeriği yüksek olduğu koşullarda
görülmemektedir. Şimdiye dek bu
dengesizliğe çözüm olarak bir öneri
yoktur. [30]
DERİM, OLGUNLAŞTIRMA, DEPOLAMA, TAŞIMA
8.1. Derim
Muz meyvesinin gelişme devresi, uygun
ekolojilerde 110-130 gün sonra
tamamlanır. Bazı yıllarda bu süre 75-150
gün olabilir. Türkiye şartlarında muzlar
120-150 gün sonra derim olgunluğuna
ulaşır. Meyve, bitki üzerinde yeme
olgunluğuna gelmesi beklenmeden yeşil
olum devresinde derim yapılmalıdır. Koyu
yeşil renkten, açık yeşil renge
dönüşürken ve parmak içleri dolgun ve
parmak köşeleri yuvarlaklaşan muz
meyveleri hasat yapılabilir. Bazı
ülkelerde muz dalları, hasar görmemeleri
için, bahçe içinden paketleme
istasyonlarına teleferik benzeri
araçlarla taşınır. Muz meyvesi diğer
meyvelerden farklı olarak çok erken
gelişme devresinde (meyve 5-7 cm.
boyunda) hasat edilse bile normale yakın
aroma oluşturur veya geç de olsa
olgunlaşmasını tamamlayabilir. Ancak
yetiştirici meyvenin henüz yeşil olarak
kaldığı en geç tarihte hasat yapmakta,
böylece meyve olgunluğa başlamadan
önceki en ileri ve iyi gelişme durumuna
ulaşmış olur.
Derimden sonra veya
depolandıktan sonra
olgunlaştırılmaktadır. Meyveler bitki
üzerinde olgunlaşmaya bırakılırsa, meyve
kabuğu çatlar, hasat edilip
olgunlaştırılanlara göre daha fazla
nişasta ve daha az şeker oluştururlar.
Ayrıca çeşitli hastalık ve zararlılar
meyvelerin değerini düşürmektedir. Derim
zamanının saptanması, özel bir gözlem
yeteneği gösterir. Amaç hevenk ekseninin
sarkıklığı ve muz parmaklarının köşeli
olma durumu esas alınmaktadır. Meyvenin
enine kesitinde görülen köşeler, meyve
gelişme devresinin sonlarına doğru,
meyve etinin gelişmesinin devam etmesi
sonucu, gelişmesi yavaşlayan kabuğa
doğru basınç yapması nedeniyle, giderek
kaybolur ve kesit yuvarlaklaşmaya başlar.
Bu değişim belirli kademeler şeklinde
saptanabilir. Anglo-amerikan
literatürüne göre hasat oluşumu için üç
gelişme devresi önemlidir (Resim 29) [1]
Resim 29. Farklı Gelişme Devrelerindeki
Muz Meyvelerinin Enine Kesiti
Üç çeyrek Gelişmiş Tam gelişmiş Tam
gelişme durumu üç çeyrek üç çeyrek
durumu durumu
1. Üç çeyrek:
Meyve yarı irilikte ve
belirgin köşeli,
2. Tam gelişmiş
üç çeyrek: Meyve daha az
belirgin köşeli
3. Tam:
Meyvenin köşeli durumu tam olarak
kaybolmuştur.
Bunlar arasında ara kademeler de seçilip
uygulanabilir. Yerel pazarlar için hasat
zamanının saptanmasında kabuk rengi
dikkate alınmakla beraber, uzak pazarlar
için "tam üç çeyrek" devreden biraz önce
veya sonraki durumlar arasında bir seçme
yapılır. Uzak pazara gönderilecek muzlar
daha erken devrede hasat edilir.
Tropikal bölgelerde yerel tüketime
verilecek muzlar "tam gelişmiş" durumda
hasat edilir ve gölge bir yere asılarak
olgunlaştırılır. [2]
Güney Afrika'da dış ülkelere satılacak
muzlar aşağıda olduğu gibi
sınıflandırılmaktadır.
a- En az 95 gr. ağırlıkta, 177 mm.
uzunlukta ve çevresi 107 mm olan büyük
parmaklar
b- En az 65 gr. ağırlıkta, 152 mm.
uzunlukta ve çevresi 95 mm olan orta boy
parmaklar
c- En az 58 gr. ağırlıkta, 139 mm.
uzunlukta ve çevresi 95 mm olan küçük
boy parmaklar. [3]
Muz hasadı parmaklar olgun, fakat
yeşilken yapılır. Parmaklardaki koyu
yeşil renk açılıp parmak köşeleri
yuvarlaklaşınca kesime başlanmalıdır.
Hasat yapılırken salkımların yara-bere
almamasına dikkat edilmelidir. Aksi
durumda koruma güçleştiği gibi kalite de
bozulur. Hasat iki kişi ile yapılır.
Önce salkım bir torbaya alınır. Sonra
kesilir ve taşınır. Taşıyıcıların
omuzunda salkımları zedelenmekten
koruyacak yumuşak sünger bulunmalıdır. (Ek
Resim 6. Hasat Edilmiş Salkım)
Hasat günün serin saatlerinde yapılmalı,
hasat edilen ürünler güneşte
bekletilmemeli ve sıcak dönemlerde
olgunlaşmış bulunan meyveler dalında
fazla bekletilmeden hemen kesilerek
piyasaya sunulmalıdır. (Ek Resim 18.
Sera İçi Taşımacılıkta Kullanılan Vagon)
Tüm bahçenin hasadı ya bir defada veya
2-3 defada dallar dipten kesilip alınmak
suretiyle yapılmaktadır. Dwarf
Cavendish'de hasat tek kişiyle yapılır.
İşçi sol eliyle dalın sapını tutar ve
diğer elindeki uygun bir bıçakla ekseni
30-40 cm. ilerisinden keser. Ülkemizde
örtü altı muz bahçelerindeki hasatta ise
dalların ağırlığı yüzünden bu işlemi tek
kişi yapamaz. Bir kişi dalı omuzuna
alacak şekilde tutarken, diğer kişi
birinci tarağın üzerinden dalı testereli
bıçak ile keser ve dal seradan çıkarılır.
Daha sonra dal ya bütün olarak veya son
zamanlarda yaygınlaştığı şekliyle
taraklara ayrılarak pazarlanır. Taraklar
daldan kesilmeli, kalitelerine
ayrılmalıdır. Kesim nedeniyle açılan
yaralardan akan lateks, hava ile okside
olduğundan kahverengi lekeler yapar.
Bunun için meyveler zayıf bir hypoklorid
banyosunda 10 dakika yıkanır ve
genellikle bir mantar ilacı ile (maneb'li)
ilaçlanır. Bu suya kararmaları önleyen
anti-oksidantlar (sitrik asit, askorbik
asit) de eklenir. Benomyl’in 200-300
ppm’lik konsantrasyonlarında
kullanılabilir. Kesilmiş kısımlar ilaca
batırıldıktan sonra kurutulur ve ince
polietilen örtülerle sarılarak, delikli
karton kutularda ambalajlanmaktadır.
Muzlar hava sirkülasyonu olan kutulara
yeşil olarak konmalıdır. Daha sonra 2,7
oC sabit sıcaklıkta tutulacak depolara
konulmalıdır. Bu sıcaklıkta olgunlaşma
çok yavaştır. [4] (Ek Resim
36. Tarakların Yıkanması)
Resim 30. Salkımların Yıkanması ve
İlaçlanması
Ülkemizde polietilen örtü yerine çeşitli
kağıtlarla sarma ve tahta sandıklarla
ambalajlama yöntemleri yaygın olarak
kullanılmaktadır. Ancak son yıllarda
özellikle Anamur ilçesinde önerilen
teknolojilerle hasat, ambalaj ve
pazarlama teknikleri uygulanmaya
başlamış ve gelecekte çok daha yeni
tekniklerin uygulanacağı konusunda ümit
vermektedir.
Resim 31. Muzda Ambalajlama
8.2. Olgunlaştırma
Hasat edilen muz koyu yeşil renkli
kabuğa sahiptir. Olgunlaştırma bu rengin
açılması, meyvenin öz kısmının
yumuşaması ve donuk beyaz renk almasıyla
başlar. Kabuk rengi önce açık yeşil,
yeşilimsi, sarı ve en son parlak sarı
renge döner. Bu son devrede meyve ucu ve
sapı henüz yeşildir. Kabuk doygun sarı
olunca meyve yeme olgunluğuna gelmiş
olur. Daha ileri devrede meyve eti
sulanır ve generatif değişimler başlar.
Çeşitli mantar enfeksiyonları, kabuk
kararmaları görülür. Sonunda meyve tüm
olarak yenemeyecek hale gelir.
Olgunlaştırma sırasında klorofil bozulur,
renk sararır, meyve eti yumuşar. Nişasta
şekere dönüşür. Bu dönüşüm 3-7 gün
arasında değişir. Olgunlaşma sırasında
1. aşama yeşil dönemdir. 2. aşama açık
yeşil dönem (nişasta şekere dönüşmeye
başlar), 3. aşama yarı yeşil dönem (taşımaya
uygun), 4. aşama ¾ ‘ü sarı dönem (3-5 oC
saklama ortamında saklanabilir), 5.
aşama sarı ama uçları yeşil dönem (manava
gönderme zamanı), 6. aşama tam sarı
dönem (müşteriye sunma için en uygun
renk), 7. aşama kahverengi noktalı sarı
renk, en fazla tat olan dönem 7.
dönemdir. (Ek Resim 43, 44, 45, 46, 47,
48, 49)
Resim 32. Bir Muz İşleme Tesisi
Genel olarak uygun hasat zamanında
kesilen muzlar, 18-24 oC sıcaklıkta bir
veya iki hafta içinde kendiliğinden
olgunlaşırlar. Bunun altındaki
sıcaklıklarda olgunlaşma yavaşlar ve
hatta uygun depo sıcaklığı 13 oC 'ye
düşünce pratik olarak tamamen durur.
Daha yukarıdaki sıcaklıklarda ise
olgunlaşma metabolizması bozulduğu için
olgunlaşmada anormallikler başlar. Bu
nedenle tropik şartlarda (24-32 oC)
olgunlaşan muzlar, yeşil kalır veya
çekici bir renk kazanamazlar. Hatta
olgunlaşma durur (boiling). Ağaç
üzerinde bırakılan meyvelerde olgunlaşma
süresi 40-50 gün kadar uzayabilir. Çünkü
ağaç üzerinde kalan meyve ana bitkiden
gelen olgunluğu frenleyici veya etilene
duyarlılığı geriletici etkiler altında
kalır. Bu nedenle ağaç üzerinde kalan
meyve için gerekli olgunluğu başlatıcı
endogen etilen dozu, hasat edilen meyve
için gerekli dozdan daha yüksektir.
Hasat edilen meyvede bu sınır doza daha
erken eriştiğinden, olgunlaşması da
erken başlar, olgunluğu erken tamamlanır.
Aynı şekilde hasat zamanında fizyolojik
gelişmesi ileri meyveler de, gelişmesi
geri meyvelerden daha erken olgunlaşır.
Bu nedenle tam gelişkin devrelerde hasat
edilen muzlar, daha önceki devrelerde
hasat edilen muzlara göre daha erken
olgunlaşır. Belirli bir hasat
olgunluğuna erişmeden hasat edilen
muzlar ise dıştan bir etilen uygulaması
yapılmaksızın kendiliğinden
olgunlaşamazlar. Meyveler ne kadar erken
hasat edilirse, olgunluktaki meyve
kalitesi de o kadar düşük olur.
Özellikle tatlanma geri kalır ve uçucu
madde salgılanması azalır. Meyvelerin
hasattan sonra yeşil kabuklu olarak
kalabildikleri sürenin uzunluğu ve
kısalığı, meyvenin hasat sırasındaki
fizyolojik gelişme durumu veya olgunluk
derecesi ile ilişkilidir. Çiçeklenmeden
sonraki 90. günde hasat edilen meyvenin
(Gross Michel tropik şartlarda) hasattan
sonra yeşil kalma süresi 17 gün iken,
çiçeklenmeden 120 gün sonra hasat edilen
meyvenin olgunlaşma süresi 9 gündür. Bu
değerler Cavendish çeşidi için sırasıyla
21 ve 14 gündür. Meyvenin çiçekten
sonraki gün sayısı olarak bildirilen
hasat zamanı ile, hasattan sonraki yeşil
kalma süresi 90-120 günler arasında
linear ilişkilidir. [5] (Ek Resim 37.
Etiketli Muz Tarakları)
Çizelge 37. Sarartma İçin Gerekli
Sıcaklık ve Zaman Aralıkları
G Ü N L E R
Sarartma 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Periyodu oC o C Co Co Co Co Co Co Co
4 gün 20 20 19 19
5 gün 19 19 19 19 13
6 gün 18 18 18 18 15 13
7 gün 18 18 17 17 15 14 13
8 gün 17 17 15 15 15 15 14 13
10 gün 14 14 14 14
14 14 14 14 13
Sararan muzun sarartıldığı durumda
korunabilmesi için gereken sıcaklık
13-15 oC dir. Bu derecede dahi muz o
şeklini 2-4 günden fazla koruyamaz.
Sararma sırasında ve öncesinde yüksek
sıcaklıkta kalmış muzlar için pişmiş
deyimi kullanılır. Pişmiş muzların veya
aşırı sıcaklıkta sarartılan muzların
meyve eti yumuşak, kabukları ise çok
nazik olur. Bu nedenle taraklardan
parmaklar kolaylıkla kırılır. Üstelik
yeşil rengin sarıya dönüşü gecikir.
yukarıdaki tabloya göre sarartılan
muzlar çok beğenilir.
Sarartma odalarında oransal nem
olabildiğince yüksek tutulmalıdır.
Önerilen oransal nem % 85-90 dır. Bunu
sağlamak için suyu atomize şekilde
püskürten memeler kullanılabilir.
Sararmadan sonra su fıskiyeleri
kullanılmamalıdır.
Muzlar özel odalarda sararmaya
bırakıldığında, çıkarttıkları gazların
sararmaları için faydalı olması
nedeniyle, bu odaların hiç hava kaçırmaz
şekilde yapılması gereklidir. Aynı
nedenle muz halen yeşil iken kapıların
açılıp kapanması da istenmez. Ancak
sararmalarına yakın hafif derecede
havalandırma faydalıdır.
Geç sararma karakteri gösteren muzlar
için etilen gazı kullanmak sararmayı
hızlandırır. Bu gazın kullanımı ile
lezzette hiç bir değişiklik olmamaktadır.
[6]
Hasat zamanında muz meyvesi 0,2 ppm
etilen taşır. Olgunluğun başlamasından
önce bu 0,5 ppm'e yükselir. Ancak
meyvenin olgunlaştırılması için çok
düşük dozda etilenin uygulanması
yeterlidir. Çizelge 38 sürekli olarak
verilen değişik etilen dozu ile meyve
renginin post-klimakteriel devrenin
ikinci gününde aldığı tipik sarı renge
ulaşması için gerekli süreler
gösterilmiştir.
Çizelge 38. Etilen Uygulanan Meyvelerin
Hasat Zamanı
Çiçeklenmeden sonra Etilen Dozu (ppm)
80.gün 111. gün
0 18 gün 16 gün
0,1 15 gün 10 gün
0,3 7 gün 4 gün
0,5 6 gün 3,5 gün
1,0 5 gün 3 gün
5,0 3 gün 2 gün
Çizelge 38. de de görüldüğü hasat zamanı
geciktirildikçe meyvelerin olgunlaşma
süresi kısalmaktadır. Artan etilen
dozları da süreyi kısaltmışlardır.
Muz endüstrisinde meyvelerin
olgunlaştırılması, gerekli koşulları
sağlanmış özel odalarda yapılır. Bunun
için 20-21 oC sıcaklıktaki odada meyve
eti sıcaklığı 19 oC ye yükselmiş
meyvelere, 12 saat aralıklarla 1000 ppm
etilen verilir. Etilen miktarının
hesaplanmasında meyvelerle dolu odanın
serbest kalan hacmi esas alınır. Bu süre
sırasında, depo havasının tümünü saatte
50 defa yer değiştirebilecek
kapasitedeki bir vantilasyon sürekli
çalıştırılır. Bu 12 saatlik sürenin
sonuna doğru ve yeni etilen verilmeden
önce, depo tüm olarak taze hava ile
havalandırılmalıdır. Olgunlaştırma
odasının oransal nemi iyi bir aroma
oluşumunun sağlanması için % 93-95
olmalı ve kabuk sararması başladığında
kabuk çatlamasının önlenmesi için nem %
85'e düşürülmelidir. Olgunlaştırma
sırasında bağıl nemin % 85'in altına
düşmesi özellikle Cavendish muzlarında
olgunlaşmada anormallik yapar ve su
kaybını artırır. Bu muzlar aynen üşüme
zararlarında olduğu gibi klimakterium
göstermezler. Eğer muz tarakları veya
hevenkleri ince polietilen örtülerle
sarılmışlarsa odanın oransal nemi önem
taşımaz. Etilen uygulamasının sayısı,
meyvenin hasat olumu ve pazara verilme
zamanına göre azaltılır veya artırılır.
Genel olarak 1-3 gün arasında
tekrarlanır. Bu süre sırasında sıcaklık
her gün için 1 oC'ye derecede düşürülür.
Ancak sıcaklık düşürülmesi renk açılması
başlayınca başlatılır. Olgunlaştırma
işlemi sürekli etilen verilerek de
uygulanır. Bu durumda 10-15 ppm etilen
nemlendirilmiş ve 19-20 oC'de ısıtılmış
hava ile karışık olarak odaya verilir ve
iyi bir dolaşım yaptıktan sonra diğer
taraftan atılır. Olgunlaştırma işlemleri
genellikle Cavendish gibi zor olgunlaşan
çeşitlerde uygulanmaktadır. Son
zamanlarda Gross Michel için
olgunlaştırma işlemleri yapılmasından
vaz geçilmiştir. Bu çeşit normal
şartlarda kendiliğinden olgunlaşmaktadır.
[7]
Ülkemizde muzlar için modern
olgunlaştırma uygulamaları yeni yeni
başlamaktadır. Olgunlaştırmada turunçgil
meyvelerinin sarartılmasında kullanılan
odalar rahatlıkla kullanılabilir.
Olgunlaştırmada, etilen yerine ilkel
olarak asetilen veya karpitten elde
edilen asetilen kullanılması çeşitli
bozulmalara yol açmaktadır. Olgunlaşma
iyi olmamaktadır.
Olgunlaştırılan muz meyveleri tüketiciye
yeşil renk tam kaybolmamış ve uç ile sap
kısmı henüz yeşil durumda iken
verilirler. Tropik bölge muzları
hasattan sonraki 1-4 hafta içinde
Avrupalı tüketiciye ulaşmış olmaktadır.
Muzlar özel odalarda kendi kendine
sararmaya bırakıldıklarında çıkardıkları
gazların sararmalarına faydalı olmaları
nedeniyle bu odaların hava kaçırmaz
şekilde sağlam yapılması gerekir.
Sararmalarına yaklaşırken hafif derecede
havalandırma isterler.
Geç sararma özelliği gösteren muzlar
için karpit, etilen, ethrel kullanılarak
sarartılır. Sarartma odalarında bağıl
nem yüksek tutulmalıdır. Önceleri %93-95
olup kabukta sararma başladığında %85’e
düşürülmelidir. Çok hızlı sarartma
isteniyorsa 24 saat 20-21 oC’de 1000 ppm
lik Etilen uygulamasıyla başarı
sağlanabilir.
Muzların depolanmasında 13.5 oC’de ve 10
ppm. Etilen gazı uygulanmasında en iyi
sarartma yapılmaktadır. [8]
8.3. Depolama ve Taşıma
8.3.1. Depolama
Muzların hasat sonrası yaşam sürelerinin
uzun olmasını sağlamak için kısa sürede
uygun depolama koşullarına getirilmesi
gerekir. Bu şartlar genellikle çeşitli
nakliye araçları ve soğuk hava
depolarında sağlanır. Klimakteriyel bir
meyve olan muzların solunum hızı bir çok
meyve türlerine göre çok yüksektir.
Depolama sıcaklığı da yüksek olduğundan
bu solunum hızını azaltma olanağı da
sınırlıdır. Bu nedenle depolamada
soğutma kapasitesi hesabında bu durumlar
göz önüne alınmalıdır. Muz meyvesi genel
olarak 13 oC de 1-2 hafta süreyle
depolanabilir. Bitki olarak soğuğa daha
dayanıklı olduğu halde, meyvesi soğuğa
daha duyarlı olan Cavendish çeşidi 14 oC
de depolanmaktadır. Ancak Dwarf
Cavendish için bu sıcaklık daha düşüktür.
Daha düşük sıcaklıkta çeşide ve kalma
süresine bağlı olarak üşüme olur. Depoda
bağıl nem % 90-95 olmalıdır. Kontrollü
atmosferli depolama olanakları varsa
muzlar % 4-5 oC oksijen ve %5 CO2
ortamında 3-4 hafta dayanabilirler.
Ancak bu meyveler olgunlaştırmadan sonra
iyi renklendikleri halde, aroma
durumları geriler. Bu sınırlar aşılınca
da meyvede çeşitli koyu gri lekeler
oluşur. İnce polietilen torbalarda
dayanıklılığı 4-10 gün artar. Bu nedenle
uzun süreli taşımalarda az delikli, kısa
süreli taşımalarda ise fazla delikli
polietilen torbalar kullanılır. Bunların
kalınlığı 0,038 mm olmalıdır. Ülkemizde
muzların depolanması üzerinde yapılmış
çalışmalar yoktur. Bununla beraber muz
yetiştirme bölgelerinin kuzeyinde kalan
ülkemiz için uygun depolama sıcaklığı
daha düşük olabilir. Ancak ülkemizde
yetiştirilen muzların Cavendish
grubundan oldukları da unutulmamalıdır.
[9]
Muzlar depo şartlarında da önemli
miktarda Etilen salgılarlar. Bu gaz depo
içinde kalarak olgunluğu hızlandırır.
Çünkü düşük sıcaklıklarda önemli etkisi
olmayan etilen, muzun depolandığı
sıcaklık şartlarında etkili olur. Bu
gazın depodan alınması, depo süresini
önemli ölçüde arttırır. Bu amaçla
vermikülite emdirilmiş potasyum
permanganat blokları depo içine konur.
Muz ambalajları içine konan tarakların
hastalanmaması, zarar görmemesi için
difenilli kağıtlara sarılabilir veya Muz
taraklarını polietilen örtülerle sarılıp
içine etilen ve CO2 yi absorbe edici
özel maddelerin konulması da başarılı
olmaktadır. Muz depolarında etilene
karşı etkili yollardan biride dış hava
ile havalandırmaktır. Depo günde bir
defa havalandırılacak şekilde sürekli
veya birden havalandırılır. Depo içi
hareketi de başlangıçta hızlı (saatte
depo hacminin 50 katı), soğutma
tamamlandığında yavaş olarak
ayarlanmalıdır.
8.3.2. Taşıma
Meyve naklinde gemiler ve kara taşıt
araçları kullanılır. Taşınma esnasında
meyvelerin depolama şartlarına uygun
şartlarda kalmaları gerekir. Isı
izolasyonu olmayan araçlar yüksek
yerlerden, soğuk bölgelerden geçerken,
meyveler için kritik depo sıcaklığı
altına düşen sıcaklıklardan zararlanır.
Uzun mesafeler için ve sıcak aylardaki
veya bölgelerdeki taşıma için soğutmalı
araçlar kullanılmalıdır. Kısa mesafeler
için iyi bir havalandırma yeterli
olabilir. Bu havalandırma en uygun hava
sıcaklığında yapılmalıdır. Soğuk
bölgelerdeki taşımalarda ısıtma bile
gerekli olabilir. (Ek
Resim 38. Muzların Toplu Taşınması)
Taşıma araçlarına yüklenecek muzlar
iyice gözden geçirilir ve özellikle
ileri gelişme devresinde bulunan
meyveler ayrılmalıdır. Çünkü bu meyveler,
uygun depo şartlarında olsa bile tüm
partinin olgunluğunu hızlandırırlar.
Meyveler taşıma sırasında olgun olarak
çıkarlar ve tüketiciye hemen verilse
bile, ancak aşırı olgun veya düşük
kaliteli olarak ulaşırlar. Hele taşıma
şartları biraz kötü ise tüm parti
bozulur, zarar büyük boyutlara ulaşır.
Bu nedenle yükleme kısa sürede
bitirilmeli ve ambalajlama çeşitli
sarsıntılardan zarar görmeyecek şekilde
sıkıca yapılmalı ve depolanmalıdır.
Ancak depolama iyi bir hava hareketine
olanak verecek şekilde olmalıdır. Araçta
veya depoda soğutma kısa sürede
tamamlanmalıdır. Hasat yapılırken ve
meyveleri sarartma deposuna
yerleştirirken salkımların yara-bere
almamalarına dikkat edilmelidir.
Yaralanan ve berelenen meyvelerin
kalitesi bozulur.
8.4. Depolama ve Olgunlaştırma İle
İlgili Sorunlar
8.4.1. Uygun Hasat Zamanının Geçirilmesi
Bu durumda kesilen meyveler öngörülen
pazarlama süresini tamamlayamazlar ve
bozulurlar. Meyveler klimakteriyel
devreye girdikleri için uygun depo
şartlarında bile (gemide) kendiliğinden
olgunlaşmaya başlarlar. Kendileri ile
beraber tüm partinin olgunluğu ilerler
ve artık kontrol altında tutulamaz. Bu
nedenle taşıma ve boşaltmadan sonra
önemli miktarda meyve pazarlanamaz
duruma girer. Çünkü toptancılar henüz
yeşil ve sert meyveleri alırlar ve
istendiği zaman olgunlaştırarak satar.
Bu nedenle klonun özellikleri ve
pazarlama süresi göz önüne alınarak
uygun hasat zamanı seçilmelidir. Muz
meyvelerinde hasat sonrası bozulmalar ve
nedenleri Resim 34. 'de incelenmiştir.
8.4.2.
Depolamanın Geciktirilmesi
Hasattan sonra meyveler en geç 36 saat
içinde depolanmalıdır. Bu sürenin uzun
olması meyvelerin klimakteriel devreye
girmelerine yani olgunlaşmaya
başlamalarına neden olur. Yüksek
sıcaklıklarda 2-3 gün bekletme, bu
başlangıç için yeterlidir. Klimakteriel
devrenin başlaması meyvede gözle
saptanamaz. Et sertliği ile saptama bile
yeterince başarılı olmamıştır. Bu
nedenle çözümü güç bir sorun olarak
kalmaktadır. (Ek Resim 39. Muzlar
Tezgahta), (Ek Resim 40. Tüketiciye
Sunulan Muz), (Ek Resim 41. Yemeye Hazır
Muz), (Ek Resim 42. Ortalama 1 kg lık
Taraklar Tezgahta)
8.4.3. Depolama Şartlarının Bozuk Olması
Uygun depo sıcaklığı ve havalandırma,
olgunluk kontrolü için en önemli
faktörlerdir. Sıcaklığın yüksek,
havalandırmanın az olması olgunluğu
hızlandırır. 15,6 oC üzerinde depo
sıcaklığı olgunluğu uyartır.
8.4.4.
Meyvelerde Hastalık Zararları
Muz meyvelerinde gerek yeşil olum,
gerekse sarı olum devrelerinde çeşitli
hastalıklar zarar yapar. Bunların
zararları olgunluğun ilerlemesiyle artar.
Bu hastalıklar genellikle zayıf
yarı-saprofit patojenlerdir ve ana eksen,
tarak bağlantıları ve meyvelerde açılan
çeşitli yaralardan girerler. Bunlar
yüksek bağıl nemde ve hava hareketi ile
kolayca yayılır ve gelişirler. En
önemlileri Thielariopsis paradoxa,
Botryodiploidia theobromae ve
Gloeosporium musarumdur. Bunlardan ilk
ikisi parmakların kopmasına yol açar.
Meyvelere uçtan giren Fusarium
theobromae ise sigara (puro) külü
şeklinde bir çürüklük yapar ve meyve eti
kuru ve lifli olur. Bunların
zararlarından korunmak meyvelerin
çeşitli yaralanmalardan korunmaları,
sıkı ambalajlanmaları ve istiflenmeleri,
meyvelerin hemen soğutulmaları
olgunlaştırmanın kısa sürede
tamamlanması ve nemin en kısa sürede %
80-85 'e düşürülmesi gerekir. Hevenk
halinde pazarlanan muzlarda hevenk
düzgün ve temiz olarak ikinci bir defa
kesilmeli ve yara yeri koruyucu
eriyiklere batırılmalıdır. Çeşitli
ülkelerde parafin, lanolin ile fenol
karışımı; alçı ve çimento karışımı
eriyiği veya polietilen polisülfüt ve
mercapto-benzothiazol karışımları
kullanılmaktadır. Kesilmiş taraklar %
5'lik salisylanilid'e daldırılarak
korunurlar. [10] Bu koruyuculuk görevini
kısa süreli kontakt etkili fungusitlerle
de yapmak mümkündür.
8.4.5. Üşüme
Zararları
Tropik bölge meyvesi olan muz, donma
noktasının çok üstündeki sıcaklık
derecelerinde metabolizmasının değişimi
sonucu üşüme zararları denen bozulmalar
gösterir. Optimum depolama sıcaklığı
altına inildikçe ve kalma süresi
uzadıkça zararın derecesi de artar.
Hasadı gecikmiş meyveler üşüme
zararlarına daha duyarlı olurlar. Ayrıca
sıcak ekolojilerde yetişenler, daha
soğuk şartlarda gelişenlere göre düşük
sıcaklığa daha duyarlıdırlar. Meyve
gelişmesini yavaşlatarak geç hasada
sebep olan hastalıklar (leaf spot,
element eksiklikleri) üşüme zararlarına
duyarlılığı artırır. Üşüme zararları
aşağıdaki şekillerde belirirler.
1. Meyve olgunlaşması anormal ve
düzensiz olur. Meyveler klimakterium
göstermezler.
2. Meyve kabuğu donuk sarı, bazı
çeşitlerde donuk kırmızımsı renk alır.
Sonra bu lekeler kararır ve yumuşar.
Yeşil muzlarda gümüşi renk görülür.
3. Meyvelerde plasenta bölgesi sertleşir.
4. Meyvede aroma oluşumu geriler,
gecikir ve anormal aroma oluşur.
5. Olgunlaşmaya bağlı olan nişasta
hidrolizi durur, tatlanma geriler. Şeker
azlığı ve asit yüksekliği sonucu tad
ekşi olur.
6. Olgunlaşma devresindeki normal tanen
metabolizması bozulur, meyveler buruk
olur. Aktif tanen miktarı normal
meyvelerin iki katı kadardır.
7. Meyvelerin askorbik asit miktarı
normal meyvelere göre düşüktür.
Kabuk rengindeki donukluk, epidermis
hücrelerinin cansızlaşan
protoplazmalarında koyu renkli
granüllerin oluşumu ve bunların
epidermisin ışık geçirgenliğini
değiştirmesi sonucu oluşur. Hipodermis
hücreleri de aynı şekilde değişirler ve
böylece yeşil veya sarı pigmentler
kısmen maskelenir. Çok şiddetli
zararlarda doku tekrar saydamlaşabilir.
Bu arada zararlanan doku, havanın
serbest oksijeni ile temasa geçer ve
tanenler okside olarak kahverengi-siyah
renklenme olur. Düzensiz su kaybı sonucu
kütikula ve epidermiste kırışmalar
görülür. Yeşil muzlarda lateksin içinde
bulunan partiküller çöker ve süt
berraklaşır. Süt boruları ve iletim
demetleri kahverengileşir. [11]
Bahçede üşümeye karşı hevenklerin çuval
veya polietilen torbalarla soğuktan
korunması gerekir. Depolama
başlangıcında sıcaklık düşürülmesi yavaş
(1-2 gün içinde) yapılmalıdır. Meyvenin
hasat sonrası devresinde kritik sıcaklık
derecesinin altında kalmamasına önem
verilmelidir.
8.4.6. Yüksek Sıcaklık Zararları
Yüksek sıcaklıkta uzun süre kalan
meyveler de zararlanırlar. Özellikle
aromaları bozulur. Kabuk rengi yeşilimsi
olarak kalır. Meyveler adeta haşlanmış
bir durum alırlar ve kaliteleri bozulur.
SONUÇ ve ÖNERİLER
Muz yetiştiriciliği konusunda yaptığım
bu çalışma, araştırma, denemeler ve
literatür taramaları sonrası elde edilen
sonuçlar, sorunlar ve çözüm önerileri
aşağıda sıralanmıştır. İlk aşamada
sıralayacağım önerilerin büyük bir kısmı,
Eraktan, Selahattin 'in 1994 yılında
yayınladığı eserindeki önerileri
desteklemektedir.
Bölgemiz muz üretici ailelerinde
ortalama nüfus 4,7 dir ve bu ailelerin %
90,7 si okuma-yazma bilmekte olup,
bunların yaklaşık olarak % 94'ü ilk ve
orta öğrenimi, % 6 sı da yüksek öğrenimi
bitirmiştir. Ailelerdeki işgücünün
işletmede çalıştığı ortalama gün sayısı
açık muzlarda 231 gün, seralarda 209 gün
olarak belirlenmiştir. Açık arazideki
muz işletmelerinde aile işgücüne ek
olarak, dekara 49, seralarda ise dekara
76 erkek işgücü kullanılmaktadır.
İşletmelerde ortakçılık ve kiracılık pek
yoktur. Muz işletmelerinde nakit paraya
olan ihtiyaç çok fazladır. İşletmelerin
hiç birinde küçük baş hayvan varlığına
rastlanmamıştır. Muz işletmelerinde
kullanılması gereken çiftlik gübresi
ihtiyacının, hemen hemen yarısına yakını
kullanılmaktadır. Açık arazideki muz
işletmelerinin % 65'i, seralardakinin
ise % 76'sı çeşitli kişi ve kurumlara
borçludurlar. 1994 yılı rakamlarına göre
açık muz işletmelerinde dekara 2,1 ton,
örtü altında ise 4,6 ton verim alındığı
hesaplanmıştır. Bu rakam 1998 yılına
geldiğimizde açıkta 4 ton, örtü altında
9 ton dolaylarına yükselmiştir. Tarım
işletmelerinin başarısını en iyi bir
şekilde gösteren saf hasıla hesabına
göre, örtü altında muz yetiştiren
işletmelerin, açık arazidekilere göre 2
kat daha karlı olduğu ortaya çıkmıştır.
Gerek açık arazide ve gerekse seralarda
muz yetiştiren işletmelerin yıllık
tarımsal gelirleri, 22.11.1984 tarihli
3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi
Düzenlemesine dair Tarım Reformu
Kanununda belirtilen bir çiftçi
ailesinin geçimine yeterli gelirin
oldukça üzerinde olduğu tesbit
edilmiştir. Muz işletmeleri için
hesaplanan ortalama tüketim eğilimi (%
79), Türkiye'nin kırsal kesim ortalama
tüketim eğilimi olarak hesaplanan % 67 'nin
üzerindedir. [1] Anamur Ziraat Bankası
1998 yılı itibariyle toplam 1.400
çiftçiye 375.000.000.000 tl. kredi
kullandırmaktadır. Bunun yaklaşık %
50’si, 725 kişi örtü altı tarım amacıyla
213.000.000.000 tl. kredi kullanmaktadır.
1979 yılında kurulan Anamur Tarım Kredi
Kooperatifinde ise üye sayısı 1.172’tür
ve ayni - nakdi olmak üzere toplam
300.000.000 tl . kredi kullandırmaktadır.
Kooperatif Anamur ilçesinin tarımsal
girdi ihtiyacının % 25’ine yakınını
karşılamaktadır. Kalan % 75 ise diğer
kurum, kuruluş ve serbest işletmeler
tarafından karşılanmaktadır.
Anamur Ziraat Odası 4.000 üye sayısı ile
bölgenin en büyük çiftçi kuruluşudur.
Bunun 2.000’e yakını turfanda sebze ve
meyvecilik ile ilgilenmektedir.
Türkiye'de tarım işletmelerinde görülen
dengesiz gelir dağılımı, Anamur'daki muz
işletmelerinde de vardır. 1994 yılı
rakamlarına göre örtü altı muz
işletmeleri kg. başına 4600 tl kar
etmişler, açık arazideki muz işletmeleri
ise 1187 tl. zarar etmişlerdir. Ancak,
muz üreticileri maliyet hesaplarını
bilimsel ve ayrıntılı olarak
yapmadıkları için, sadece üretim
sırasındaki fiili harcamalarını dikkate
almakta ve bunların toplamını ürünün
satış tutarından çıkararak karlı olup
olmadıklarına karar vermektedirler. Bu
nedenle karlı olduklarını zannederek
aslında zararda bulunduklarının farkına
varamamaktadırlar. Bu durum tarım
işletmelerimizde muhasebenin, özellikle
maliyet muhasebesinin çok gerekli
olduğunu göstermektedir.
Muz üreticilerinin büyük bir çoğunluğu
(% 77), ithal muzun çok miktarda girmesi
ile yerli muz fiyatlarının çok düştüğünü
ve böylece gelirlerinin azaldığını
düşünmektedir. Muz ithalatının, Anamur
muzunun henüz piyasaya çıkmadığı Mart-Ekim
aylarında yapılması ve böylece bir
dengenin sağlanabilmesi daha yararlı
olacaktır. Dünyadaki muz tröstlerinin
bazı ülkelere çok düşük fiyatlar ile muz
satarak o ülkelerdeki muz üretimini
durdurmayı amaçladıkları düşünülebilir.
Bu bakımdan devletimizin ithalat
politikaları, tüketicimizi olduğu kadar
üreticimizi de koruyacak şekilde
yapılmalıdır. Nitekim, muz ithalatı ile
ilgili mevzuatta 1994 yılında yapılan
son değişiklik ile gümrük vergisi %
42'ye çıkarılmış, ton başına alınan fon
miktarı 300 dolar olarak tesbit
edilmiştir. Bir yandan gümrük vergisinin
artırılması, diğer yandan dolardaki
değer artışının etkisi ile ithal muz
fiyatlarının yükselmesi sonucunda muz
üretiminde yavaş da olsa bir artış
başlamıştır. Bütün tarımsal ürünlerin
ithalatında tüketicinin korunması
yanında, üreticinin ve ülkemizin
menfaatlerinin korunmasına dikkat ederek,
sınırlandırmalar getirilmeli, kısa
vadeli politikalardan üreticimizin zarar
görmemesi sağlanmalıdır. Yapılan
destekleme uygulamaları, Ziraat
Mühendislerinin teşhis ve önerileri
doğrultusunda tarım ilacı ve kimyasal
gübre alan üreticilere uygulanmalıdır.
1994 yılında 1379 dekar olan Anamur muz
alanları 2000 yılında ise 7.000 da’a
yükselmiştir. Özellikle denize yakın
olan muz bahçelerinin giderek yazlık
türü işlevsiz yapılarca amaç dışı
kullanılması ülkemize büyük zararlar
vermektedir. Tarım arazilerinin tarım
dışı amaçlarla kullanılmasını engelleyen
yasalar bir an önce çıkarılmalıdır.
Bölgemizde toplam 7.000 da alanda,
yıllık ortalama 40.000 ton civarında
gerçekleşen üretimle, ülkemiz muz
tüketiminin büyük bir kısmını
karşılamaktayız. Özellikle tarım
amacıyla kullanılması çok zor olan V.,
VI. ve VII. sınıf arazilerde bile
bölgemiz mikroklima avantajını
değerlendirerek kaliteli üretim
yapmaktayız. Bölgemiz ayrıca doğal
dengenin korunduğu ender yerlerden
başında gelmektedir. Narenciye üretim
alanlarında hiç bir insektisit
kullanılmamaktadır. Sera sebzeciliğinde
hormon kullanımı terk edilmeye ve yerine
Bombus arısı kullanılmaya başlanmıştır.
Üreticimizin konuya duyarlılığı ve
eğitimi gurur vericidir. Organik Tarıma
yöneliş devam etmektedir.
Üreticilerin büyük bir kısmı, gübre
kullanımını bilinçsiz yaptıklarını
belirtmişlerdir. Muz bahçelerinin büyük
bir kısmında yüksek dozda gübreleme
nedeniyle (mineral gübrelerin 5-10
dakikada birden verilmesi) köklerinde
yanma ve sonrasında çürümelere
rastlanmaktadır. Toprağın değerinin
arttığı ve tarımsal girdilerin
fiatlarının sürekli yükseldiği, sağlıklı
beslemenin bitki ve insan sağlığı
açısından öneminin giderek arttığı
günümüzde bilinçli gübreleme çok
önemlidir. Bilinçli gübreleme için de
mutlaka toprak ve yaprak analizine
ihtiyaç vardır. İlçemize en yakın toprak
ve yaprak analiz laboratuvarı Antalya ve
Mersin’dedir. Buradaki öneriler de bazı
bitkiler için bölgemizi temsil
etmemektedir. Bu nedenle bölgemiz için
önereceği gübre kullanımı ile ilgili
denemeleri de yapabilecek teknik eleman
ve bilgi ihtiyacını karşılayabilen bir
toprak ve yaprak laboratuvarına ihtiyaç
bulunmaktadır.
Açık muz bahçelerinde denizden gelen
rüzgarların etkisiyle, yaprakların
damarlar boyunca yırtılma, zaman zaman
meydana gelen fırtınalar nedeniyle
ağaçlarda yıkılmalar olmaktadır.
Bahçelerin dış kısımlarında aşırı güneş
zararı nedeniyle yanmalar olmaktadır.
Açıkta yetişen muz bahçelerinde kış
soğukları bazı yıllar büyük zararlar
vermektedir. Bu nedenle örtü altı
yetiştiriciliğe geçmek ve bu
yetiştiriciliğin teşvik edilmesi
gereklidir. Toprak işleme, fide ayarı
gibi uygulamalarla kökler sürekli
yaralanmakta ve mantar hastalıklarının
yayılmasına neden olunmaktadır. Bu tür
uygulamalardan olabildiğince kaçınmak
zorunludur. Meyve salkımlarını, soğuk
zararını azaltmak, hastalık ve
zararlılardan korumak için alt tarafı
açık naylon torbalar ile korumak gerekir.
Meyve salkımlarının ağırlık nedeniyle
devrilmelerini, kırılmalarını önlemek
amacıyla dayak veya demir v.b.
kancalarla korumak gerekir. Kancaların
veya dayağın salkımın kütüğüne zarar
vermesini önlemek için kuru otlarla
desteklemek yararlı olacaktır. Hasat
olgunluğuna gelmeden salkımlar
kesilmemelidir.
Yetiştiricilikle ilgili bu sorunlara
dikkat edilmesi yanında, aşağıda
belirtilen ekonomik ve sosyal anlamda
bazı sorunlara da dikkat edilmesi
yararlı olacaktır.
Yörede pazarlama hizmetleri son derece
zayıftır. Yeni yeni muz olgunlaştırma ve
ambalajlama tesisleri devreye
girmektedir. Tarımsal ürünlerin üretimde
ve satışda karşılaştığı sıkıntılarını
daha kolay çözmek amacıyla, üreticimiz
üretim ve satış şirketleri kurmaya
eğilimlidir. Doğasıyla, iklimiyle
mikroklima özellik gösteren ve turfanda
sebzeciliğin önemli merkezlerinden biri
olan ülkemizin bazı bölgeleri Tarımda
Kalkınmada öncelikli bölge ilan
edilmelidir.
Bölgemizin ihtiyacını karşılamak üzere
bütün bitkilerde (narenciye, muz, sebze
v.b.) virüssüz, sağlıklı fide ve fidan
üretimi için Doku Kültürü ile fidan
üretimi yapabilecek gelişmiş bir
laboratuarın bölgede kurulması yararlı
olacaktır.
Doğanın her türlü meyve ve sebzeyi
yetiştirmek için bir çok güzellikleri
bol miktarda bahşettiği Anamur ve
civarında yetiştirilen ürünler pazarlama
ve ambalajlama konularında maalesef aynı
ölçüde imkanlara sahip değildir. Yazın
sıcaktan, kışın dondan, diğer zamanlar
rüzgar v.b. dış etkenlerden korumak için
soğutma depolarına ve
soğutuculu-ısıtıcılı taşıyıcılarına
ihtiyaç bulunmaktadır. Anamur-Antalya
asfaltının bir an önce çift şerit olarak
yaptırılması gerekmektedir. Ayrıca
bölgemiz için pazar şartlarını ayarlamak
amacıyla şoklama, sınıflandırma ve
paketleme bölümlerinin de olduğu soğuk
hava depolarına da ihtiyaç duyulmaktadır.
Turfanda sebzecilik için önemli bir yeri
olan Anamur İlçesinde örtü altı tarımın
hızla gelişmesi, önemli bir gelecek vaat
etmesi nedeniyle, yeterli teknik
bilgiyle donatılmış üreticilere ve
teknik elemanlara ihtiyaç duyulmaktadır.
Ayrıca yapacağı denemeler ve örnek
uygulamalar için araştırma ağırlıklı bir
bölüm olarak, M.Ü. Anamur meslek Yüksek
Okulu bünyesinde, Muzculuk ağırlıklı
Subtropik Bitkiler Yüksek Okulu
açılmalıdır.
Ülkemizde kamu kesiminde ve Tarım
Bakanlığında Muz Yetiştiriciliği
konusunda gerekli araştırma ve
çalışmalar için yeterli teşvikler
yapılmamaktadır. Yetişmiş teknik
personelin daha da gelişmesi için
gerekli ortam hazırlanmamakta, yapılan
çalışmalar engellenmektedir.
Üniversitelerde ise bu konuda
yapılabilecek çalışmalar sadece Akdeniz
Üniversitesi Antalya Ziraat Fakültesi
Bahçe Bitkileri Bölümündeki çalışmalar
ile sınırlıdır. Muz üzerinde kariyer
yapma olanağını zayıf gören akademik
personel, bu konuda çalışma yapmak
istememektedir.
Tarımda teşvik ve krediler Zir.Müh.
öncülüğünde yapılmalı, öz sermayeye
dayalı krediler teşvik edilmelidir.
Tarımsal ürünlerin üretimde ve satış da
karşılaştığı sıkıntılarını çözmek
amacıyla üreticinin kuracağı üretim ve
satış birlikleri veya şirketlerinin
kuruluşu teşvik edilmelidir. Üretim ve
satış planlamaları, Pazar politikaları
vb.. tüm amaçlara yönelik olarak
Tarımsal Bilgi İşlem ağı geliştirilerek
ülke düzeyine yaygınlaştırılmalıdır.
Tarım ürünlerinin pazarlanmasında TSE
zorunlu olmalıdır.
Ülkemiz nüfusunun en az % 50’sini
oluşturan tarımla ilgili
vatandaşlarımızın bilgilenmesini
sağlamak amacıyla, Tarım ve Çevre
sorunları, erozyon vb.. konularda yerel
ve genel TV kanallarında izlenebilir
olan 19oo-22.oo saatlerinde arası 30
dakikalık bir proğram konulmalıdır.
Ülkemizde tüketicinin sağlığını
ilgilendiren, Pestisit kullanımı en aza
ve en sıkı kontrolle indirilmeli, bu
konuda her türlü eğitim ve düzenleme
yapılmalıdır, Kimyasal savaşı en son
çare olarak düşünmeli biyolojik savaşa
öncelik tanınmalı planlı proğramlı
Tarıma yönelinmelidir,
Hale sunulan ürünlerde Üretici
adı-soyadı, Üretilen yer/mevkii, Ürünün
çeşidi, Hasat tarihi ve ilişkide olunan
teknik eleman vb.. bilgilerinin olduğu
etiketleme sisteminin yerleştirilmesinin
sağlanması yararlı olacaktır. Semt
pazarlarında üretici satış yerleri için
daha geniş alanlar bırakılarak, piyasada
belli bir dengenin oluşturulmasına
destek olunmasının, bu konudaki öncülüğü
Ziraat Odaları yaparsa üretici
birlikleri de güçlenmiş olacaktır.
Ziraat Mühendisleri Odasının etkin bir
şekilde yer aldığı, Tarım Bakanlığı ile
birlikte düzenlenecek Tarım Şuralarının,
Tarım Kesimini en geniş şekilde
kucaklayacak şekilde her yıl
düzenlenmesi ve alınan kararların
Devletin Tarım Politikası haline
getirilmesi yararlı olacaktır. Devletin
tarım sektörüne bakışı yeterince net
olmalıdır.
Devlet ve kuruluş temsilcileri, ulusun
çıkarlarını korumak amacıyla hareket
etmelidir. Kamu kurum ve kuruluşları
verimli çalışmalıdır. Meslektaşlarımızın
mesleklerini ve teknik bilgilerini
ortaya döktükleri, üreticinin,
meslektaşlarımızın peşinde bilgi almak
için koştuğu, çalışkan, pırıl pırıl,
saygın bir Ziraat Mühendisi olarak
dolaştığı ortamlar gereklidir. Kamu
kurum ve kuruluşlarındaki atama, tayin
ve terfilerin, siyasilerin iki dudağı
arasında değil, kıdem, başarı ve
verimlilik esasına oturduğu, çalışmanın
teşvik edildiği, çalışanın maddi, manevi
ödüllerle onurlandığı, Silahlı
Kuvvetlerdeki gibi bir atama, tayin ve
terfi sistemi kurulmalıdır.
Biz Ziraat Mühendisleri Odası olarak
artık meslektaşlarımızın tamamının
tüketici değil üretici olmak
istediklerini dile getiriyoruz. Türk
toplumunu beslenmesi görevi bugün de
tarımındır, yarın da tarımın olacaktır.
Bu lokomotifin makinistleri de Ziraat
Mühendisleridir.
Bünyamin KOZAK
Ziraat Yüksek Mühendisi
Tarım İlçe Müdürlüğünden Emekli
33640 - Anamur/İÇEL
Cep : 0532 486 28 53
İş Tel : 0324 814 10 67
Muz Yetiştiriciliği kitabı ve bu konu
ile ilgili olarak bütün gelişmeleri
zaman zaman
www.anamur.gen.tr,
www.tarim.gen.tr ve www.muz.gen.tr
internet adreslerinden öğrenebilirsiniz.
Not: Muz yetiştiriciliği yazısının
alındığı kaynakta resim yerleri
belirtilmiş ancak resimler konulmadığı
için alınamamaştır. Yerine konuyla
ilgili çekilmiş kendi resimlerimiz
konulmuştur.
|