DOKUMA ve
EL SANATLARI
ÇULFALLIK-ISTAR
Çulfallık
Evine misafir olduğumuz Ayşe yenge
çulfallık ve ıstar tezgâhlarının,
tamamen ustası olmuştu. Biz bu
tezgâhların ne işe yaradığın: ve nasıl
dokuma yaptığını sorduk. O bize
anlatmaya başladı:
— Şu gördüğünüz tezgâha çulfallık denir.
Bu çulfallık, battaniye ve şayak
dediğimiz, Yörüklerin ceket ve pantolon
yaptırdıkları kumaşları dokumaya yarar.
Eğrilmiş yünler yumaklanır. Yedi metre
ara ile iki çivi dikilir. Bu
yumaklardaki ipler çözülür. Bu çiviler
arasına ipler çulfallığa göre
yerleştirilir. Sonra öylece çulfallığa
taşınır ve yerleştirilir. Sonra
çulfallıkta bir takım işlere tabi
tutularak dokunur. Yedi metre ip üzerine
dokuma işi tamamlandıktan sonra kumaş
çıkarılır. Dokuma esnasında yedi metre
alınan ipler kısalmış ve altı metreye
düşmüştür. Dokunan kumaşın şimdi ise
tepilmesi gerekir. Depme işi İse şöyle
yapılır: İki tane ekmek açmak için
kullanılan senidin arasına top halinde
dürülerek konur. Senitlerin arasında
kalan kumaşa sıcak su dökülür. Bir kişi
sıcak su dökerken, iki kişi ayak
tabanları ile senitlerin arkasına
karşılıklı oturup, ayak tabanları
karşılıklı gelecek şekilde vurarak
kumaşı sıkıştırırlar. Bu vuruşlar
kumaşın ipleri birbirleri ile
bitişinceye (Kaynaşıncaya-ipleri
görünmeyinceye) kadar devam eder. Bu
işlem birkaç saat devam edebilir. Artık
şayak dikilmeye hazır kumaş haline
gelmiştir. Kumaş ölçüldüğü zaman beş
metre kalmıştır. Sıcak su kumaşa etki
etmiş ve onu çektirmiştir. Yapılan bu
kumaş tam bir yünlüdür. Buna keçe kumaş
deseniz de olur. Kumaş kurutularak
şayaklık pantolon, ceket kumaşı olarak
kullanılır.
Çulfallıkta kumaşın dokunuşunu görmek
istiyordum. Ayşe Hanım bize çulfallık
başına geçip dokunuşu da gösterdi. Ona
teşekkür ettik.
Çulfallığı meydana getiren parçaları
bize tanıtmasını istedik. O da parçaları
tek tek tutup göstererek bize tanıttı.
Çulfallık on dört ana parçadan meydana
gelmekteydi. Bunar sırası ile Cırmakan -
(2 adet), Kücüler - (2 adet), Ayakçak -
(2 adet), Selmin, Mekik, Trevce,
Anadirek - (4 adet), Bunların ne işe
yaradıklarını anlatırken parçaları tek
tek gösterdi. “Cırmakanların ayakçak
uçlarına bağlı, iki kat olan ip
sıralarını bir birinden ayırmak için
asıltıma yerleri olduğunu” söyledi.
Çırmakanlarda kücü ağaçlarına
bağlanmıştı. Bu kücü ağaçları iki
taneydi ve aralarından ipler
geçmekteydi. Sağ ayakçağa veya sol
ayakcağa basıldığı zaman kücünün biri
yukarı doğru, diğeri aşağı doğru hareket
ediyor ve iki ip sırası tam ortadan
ikiye ayrılıyordu. Bu boşluktan ise Ayşe
Hanım ip dolalı mekiği bir yandan diğer
yana atıyor, ip çözülerek sıralar
arasına giriyor. Sonra ortasında
tutamağı olan tefe ağacım yeni çözülmüş
olan ip üzerine hızla indiriyor ve
böylece ip sıkışıyordu. Bu iş bir kumaş
bitirilinceye kadar belki on bin, belki
yirmi bin defa tekrar edilmekteydi.
Kücüler ve diğer yerlerin hareketlerini
ayakçaklar sağlamaktaydı önemli olan
ayakların ritmine, elin hareketlerini
uydurabilmekti, işte o zaman çulfallık
sanki bir müzikmiş gibi sesler çıkarıyor
ve bu ritim içinde ortaya şayak denilen
bu kaliteli, güzel kumaş çıkıyordu.
Dokunan kumaşlar selinin ağacına
dolanıyor. Bir karış kadar dokununca
selmin ağacı yandaki vites kolunu
andıran kolu ile dolandırılıyor,
dolamadan sonra ipler eski sertliğini
yine kazanıyorlardı.
Ayşe Hanım bize mekikle ilgili ilginç
bir hatırasını da anlattı. “Efendim, ben
bu mekiği bir battaniye dokuyup,
karşılığı, olarak aldım. Bir
battaniyenin sade dokuma parası bu gün
elli-altmış liradır. Bu mekik şimdi
elli-altmış lira değerindedir. Ama siz
bir marangoza gidip bu mekiğin belki
daha ucuz bir fiyata yaptırabilirsiniz.
Bunun değeri ise yüz elli yıllık bir
tarihi bulunmasındandır. Bu mekik benim
battaniye dokuyuverdiğim kadının
ebesinden kendisine kalmış.”
Ayşe hanımın bu sözleri üzerine mekiği
alıp inceledik, ipliğin geçtiği çok
küçük delik, yanlardan aşına aşma Öyle
bir hale gelmişti ki küçük serçe parmak
sığar olmuştu. Bu mekik dokuma tarihin
birçok hadiselerinin şahidi olmuştu.
Üzerinde ne izler ve hatırlar
taşımaktaydı kim bilir?..
Çulfallıkta Neler Dokunur?
Çulfallıkta çeşitli dokumalar
yapılmaktadır. Şayaklık kumaş,
şalvarlık-pantolonluk kumaş, göyneklik-kıl
habalık kumaş, darabulus kuşak,
üçeteklik kumaş ile battaniye, yolluk,
göklü bükmeler geçmişte ve günümüzde
hâla çulfalıklarda dokunmaktadır.
Çulfalık tezgâhının ne zaman icat
edildiğine gelince: yapılan araştırmalar
bizi Orta Asya Türklerine kadar
götürmektedir.
Çulfalık tezgâhlarında çıpıt adı verilen
yolluklar Anamur’da evlerin
girişlerinde, ara koridorlarında, hatta
birkaç tanesi yan yana eklenip, dikilmek
suretiyle odalarda yer alır.
Savan denilen daha ince dokunanları ise
3 metre kadar uzunlukta çulfalıkta
yapılan dokumanın üç eninin bir araya
getirilip birleştirilmesiyle meydana
gelir. Savanlar genelde yüklük veya
yataklıkların üzerine örtü olarak
kapatılır.
Dokunan kilimler ihtiyaca yönelik
dokunur. Veya eskimiş kumaşlarından
çıpıtlıklarını hazırlayanlara belirli
bir ücret karşılığında dokuması yapılır.
Kilim, seccade, heybe, çuval yastık
dışları, minder, paspas, duvar süsü
kilim, yaygı için kullanılan yer
döşemelik kilimleri yünden dokunur. Atkı
ve çözgüleri yündür. Çullar ise yünden
dokunabildiği gibi, keçi kılından
hazırlanan çözgü ve atkılıklarla da
dokunmaktadır. Kıldan dokunan çulun adı
“Karaçul” dur.
Bütün dokumalarda nakış ve renk uyumu
ahenk içindedir. Gözü tırmalayan veya
dengesiz görünüm söz konusu değildir.
Üstelik geleneksel olarak dokuyanların
herhangi bir örneğe bakmaları ya da
kalıba göre dokumaları da söz konusu
olmayıp, desen kalıbı dokuyanların
yüreğinde ve beyninde kazınmış olarak
bulunur. Bu da geleneksel dokumacılığın
Yörükler arsında ne kadar da önemli bir
yeri olduğunun da göstergesidir.
Ahmet Kundak'ın "denizli.net" adresinde
yayımlanan çulfallıkla ilgili bir
şiirini sizlere sunuyoruz.
"Dokuma Destanı
Perimin yüzünde cımbar
Dokudukça saçar amber
Pirimizdir Şit Peygamber
Ne helal mal bu çulfalık
Perimin yüzü aktır
Dokuyanın kalbi paktır
Pirimize dua haktır
Ne helal mal bu çulfalık
Tezgâhımın ipi uzanır
Bunu bilmeyen özenir
Çulfalar para kazanır
Ne helal mal bu çulfalık
Mağırlağım göğe yakın
Hakkın hikmetine bakın
Olalım Allah'a yakın
Ne helal mal bu çulfalık
Ayaklığım içi çukur
Makaralar Kur'an okur
Pirimize düd bulur
Ne helal mal bu çulfalık
Çıkrığımın ön direği
Önüne yağar kırağı
Zivittir onun marağı
Ne helal mal bu çulfalık."
Şair: Ahmet Kundak
Yazan: netmaster
Şiir Alıntı Kaynakçası:
http://www.denizli.net/modules.php?name=Siir&op=showcontent&id=3
Dokumada Kullanılan Tezgah: Istar
Kilim, halı, seccade, heybe, çuval ve
çul gibi kirkitli el dokumalarının
yapıldığı tezgâhların adıdır. Istar
tezgâhı evlerin balkon, boş odası veya
avlularında, arkaya doğru hafifçe eğik
olarak, yer işgal etmeyecek ve günlük
işleri engellemeyecek şekilde, dik
olarak duvar diplerine yerleştirilir.
|
|
Tezgâhlar genelde ağaçtan yapılmaktadır.
Günümüzde demirden yapılma tezgâhlar da
yapılmış ise de yayla ve sahil arasında
göçenler arsında taşınması yönünden ağaç
olanlar daha çok tercih edilmektedir.
Ağaçtan yapılan tezgâhların eni 2 metre,
boyu 2,5–3 metre arasında değişir. Halk
arasında da tezgâha "ıstar" adı
verilmektedir. Kilim Anamur'un hemen her
köyünde dokunmuş ve dokunmaktadır.
Anamur'da yaşayan aşiret bakımından veya
Oğuzların(Türkmenlerin) değişik
kollarını temsil eden yerleşim
yerlerinde hem Anamur hem de Türkiye
genelinde kilimlerin desenlerinin
birbirlerinden anlamlı farklılıklarla
dokunmakta olduğuna sıkça rastlanır.
Kilimler, köylerde ve yaylarda kadınlar
tarafından "ıstar" denilen ilkel ve
kolay taşınabilir tezgâhlarda dokunarak
şekillenir. Bu tezgâhların dik veya eğik
iki türü olmakla birlikte Anamur’da
dikey tezgâhlar kullanılmaktadır. Argaç
alt veya üst dönecek(Kücülere sarılır)
denilen dikey iplik atkıların meydana
getirdiği ana kasnak üzerinde, motiften
motife geçilerek kilimler taraklarla
sıkıştırılarak dokunur. Gerek atkı,
gerek çözgü ipleri yündendir. Kök
boyalarla boyanan iplikler ve yünlerle
dokuma işlemi gerçekleştirilir ise
zamanla bu dokumalar solmadığı gibi daha
parlak ve canlı bir renklilik de
kazanırlar. Bu tür dokumalar orijinal ve
daha değerlidir.
Bir ıstar tezgâhında; İki adet özel
oymaları bulunan kenar ağacı(tanık),
kücü, varangelen, cumbar(cımbar-demir
çivi), eğri ağaç bulunur. (bunların
hepsi de ağaçtan hazırlanmaktadır).
Yünleri sıkıştırmak için ıstar tarağına
da ihtiyaç vardır. Gereç olarak da yün
ipler kullanılır. İpleri kesmek için
makas(sındı) ya da bıçak kullanılır.
|
|
Istarda, karşılıklı iki yan ağacın
dışında, bu yan ağaçların alt ve üst
kısımlarındaki açılmış olan yerlere
(yataklara) geçirilmiş, serbestçe dönüş
yapabilen, yuvarlak ve birbirine koşut
dönecek ağaçlarından meydana gelir.
Dönecek ağaçların (bazıların) her iki
başlarında birbirine karşıt ve ters
durumda delikler açılmıştır. Alt ve üst
dönecekler üzerinde, dönecekler boyunca
uzanan genişlikte ve derinlikte kanallar
bulunmaktadır. Evin dışında veya geniş
bir odada çözgü ipleriyle hazırlanan,
ahşap ya da demirden yapılan çözgü
çubukları üzerine yapılacak
dokumanın(Kilim, halı, seccade, heybe,
çuval ve çul-hepsinde farklı çözgüler
gerekir) enine göre açılarak, çubukla
birlikte, ıstar yan ağaçları üzerinde
bulunan kanallara yerleştirilir.
Bazen de kanallar yerine ıstar kenar
ağaçlarının üzerine dirayetli ve sert
ağaçlardan yapılmış çubukların çakıldığı
görülür. Bu durumda hazırlanan alt ve
üst dönecek ağaçları bu kazıkların
üstüne yerleştirilir.
Üst bazı ve alt bazının üzerine çakılmış
çiviler yardımı ile hazırlanmış olan alt
ve üst bazı üzerindeki çözgü iplerinin
tamamen sert bir şekilde üst döneceğe
aktarılması sağlanarak alt ve üsten bazı
ağaçları bağlanır.
Bunun nedeni dokuma anında düşmeyi
önlemek ve ıstar tarağı ile dokuma
esnasında, atkı iplerinin sıkıştırılması
sırasında iplerin sert bir şekilde
durmasını sağlamaktır.
Dokuma yapıldıkça alt ve üst dönecekler
çözülür. Dokunan kısım alt döneceğe
düzgün bir şekilde sarılarak tekrar
dokuma yapabilmek için yeniden
bağlanması sağlanır.
ISTARDA DOKUNAN
ÜRÜNLER
|
|
Istar Dokuma (Heybe) |
Istar Dokuma (Giyecek Çuvalı) |
|
|
Istar Dokuma (Tülüce) |
Istar Dokuma (Azık Tuz Torbası) |
|
|
Istar Dokuma (Un Çuvalı) |
Istar Dokuma (Paspas) |
|