DOKUMA ve
EL SANATLARI
ŞAYAK
Çeşitli sözlüklere baktığınızda şayak
kelimesinin anlamının: “Kabaca dokunan
bir kumaş, dayanıklı yünden dokunmuş
kaba kumaş, Çeşitli yün kumaş ve yün
kumaştan yapılmış elbise, kaba dokunmuş
bir çeşit yün kumaş, kalpak yapılabilen
kumaş,” gibi anlamlarda verildiğini
görürüsünüz.
Nazım Hikmet “kuvayı milliye destanı”
adlı eserinde;
“Şayak Kalpaklı Adam
Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle
ferahtılar ki şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki
mavzerinin yanında,
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu
Paşalar: “Üç”, dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkla akan bir yıldız gibi
kayarak
Afyon ovasına atlayacaktı.” Diyerek
Atatürk’ü tanımlarken “şayak kalpaktan”
bahseder. Atatürk’ün de başına giydiği
kalpağın da kumaşı olan kalpak acaba
nasıl bir kumaştır?
Nedir Bu Şayak?
Tekstil (kumaş dokuma) sanayinde 2/2
örgüde dokunan, atkıları ştrayhgarn
iplikten, çözgüleri ise genellikle
pamuktan olan dokuma kumaş tipi şayak
olarak isimlendirilir. Dokunan kumaşlar
tekstil fabrikalarında top kumaş
boyaması yöntemiyle kahverengi, siyah ve
lacivert gibi renklere boyanarak
piyasaya arz edilir. Tekstil sanayinde
1. kalite şayak kumaş için hem çözgünün,
hem de atkıların ştrayhgarn yün ipliği
olması gerekir. Dokumada 12/2 yün ipliği
1 cm’de 12 sıklıkta çözgü, 3,5
ştrayhgarn yün ipliği 1 cm.’de 10
sıklıkta ve dokunan kumaşın eni 145
santimetre genişlikte olur ve bir
metrekaresi tartıldığı zaman 470 gr.
ağırlık da olursa işte bu kaliteli ve
mükemmel bir şayak kumaşıdır.
Yörüklerde Şayak(Abalık) Kumaş Dokuma
Koyun, kuzu yünü kullanılarak atkısı ve
çözgüsü eğrilmiş yünden olan ve
“Çulfalık” adı verilen dokuma
tezgâhlarında el emeği göz nuru olarak
dokunan kaba ve kalın kumaşın adı
“Şayak” tır. Ya da abalık(Bir çeşit
ceket) kumaştır. Bundan Yörükler
üzerlerine ceket ve pantolon gibi
giyecekler diktirler. Bu kumaştan
yapılan elbiseler uzun süre eskimez. Çok
soğuk olduğu zaman bile üzerinde şayak
kumaştan elbise bulunan çoban hiçbir
zaman üşümez.
Kırsal kesimlerde elbise olarak giyilen
bu kumaş, şehirli insanlar tarafından da
bilindiğinden artık daha modern tarzda
dikilmek ve biçimlendirilmek suretiyle
genelde pantolon olarak giyilmektedir.
Şayak nasıl dokunur ve elde edilir?
Anamur’da şehir içinde dolaşmaya
çıktığımızda ayaklarında siyah veya gri
renkte pantolonlar olan insanlar
görürüsünüz. Bu pantolonlara iyice
dikkat edince, kumaş olmadıklarını,
görürsünüz. Bunlar ayak bileklerinin
üstleri düğmeli vücudu sımsıkı saran ve
arka cepleri tabanca biçiminde olan
siyah ve gri pantolonlardır.
Bu pantolonlardan giyen gencin birini
bir çay evine davet ettik. Çaylarımızı
söyleyip içerken, bir yandan da
sorularımızı sormaya başladık.
—Bu giydiğiniz pantolon nasıldır?
Neyden(Hangi malzemeden) yapıyorlar
bunun kumaşını?
Genç bizim bu sorumuza güldü. Her halde
bizim için «Ne cahil adamlar» diye
geçirmişti içinden. Sonra anlattı.
—Bu pantolona şayak pantolon denir.
Kültürümüzü o kadar bozmuşlar veya
dışarıyı o kadar örnek aldırmışlar ki,
halk arasında bu kamaşa İngiliz de
deniyor. Düğmeli eski İngiliz
pantolonlarına benzediği için. Yani şu
üzerinde gördüğünüz şekli ile bu ad
verilmiştir. Şu paçasındaki yırtmaçları
ve bunun üzerine dikilmiş düğmeler,
vücudu sıkışı ve arka ceplerinin tabanca
gibi oluşundan dolayı bu adı ile
anılmaktadır. Şekil önemli değil;
emekte, işte, yapılışı da bize aittir.
Bu pantolonları şimdi bütün terziler
dikiyor. Bunun kumaşına «şayak» denir.
Tamamen yündendir.
Bu genç arkadaşımıza, bu kumaşının nasıl
yapıldığını sorduk ama o bu konuda bir
şey bilmiyordu. Dağ köylerine
çıktığımızda bu konuyla ilgili soruları
Yörüklere yöneltecektik.
Bu pantolonlar Yörük kültür izlerinin
şehri bile etkilediğini, fakat şehirde
öz kültürümüzün bir çeşni halini
aldığını söylemeden geçemeyiz. İngiliz
ismini bu pantolona vermek, İngiliz
kültürünün izleri miydi acaba?
Şehir içinde dolaşmaya çıktığımızda
ayaklarında siyah pantolonlar olan
insanlar gördük. Bu pantolonlara iyice
dikkat edince, kumaş olmadıklarını,
gördük. Bunlar ayak bileklerinin üstleri
düğmeli vücudu sımsıkı saran ve arka
cepleri tabanca biçiminde olan siyah
pantolonlardı. Bu pantolonlardan giyen
gencin birini bir çay evine davet ettik.
Çaylarımızı söyleyip içerken, bir yandan
da sorularımızı sormaya başladık.
—Bu giydiğiniz pantolon nasıldır?
Neyden(Hangi malzemeden) yapıyorlar
bunun kumaşını?
Genç bizim bu sorumuza güldü. Her halde
bizim için «Ne cahil adamlar» diye
geçirmişti içinden. Sonra anlattı.
—Bu pantolona şayak pantolon denir.
Kültürümüzü o kadar bozmuşlar veya
dışarıyı o kadar örnek aldırmışlar ki,
halk arasında bu kamaşa İngiliz de
deniyor. Düğmeli eski İngiliz
pantolonlarına benzediği için. Yani şu
üzerinde gördüğünüz şekli ile bu ad
verilmiştir. Şu paçasındaki yırtmaçları
ve bunun üzerine dikilmiş düğmeler,
vücudu sıkışı ve arka ceplerinin tabanca
gibi oluşundan dolayı bu adı ile
anılmaktadır. Şekil önemli değil ama
emekte işte, yapılışı da bize aittir. Bu
pantolonları şimdi bütün terziler
dikiyor. Bunun kumaşına «şayak» denir.
Tamamen yündendir.
Bu genç arkadaşımıza, bu kumaşının nasıl
yapıldığını sorduk ama o bu konuda bir
şey bilmiyordu. Dağ köylerine
çıktığımızda bu konuyla ilgili soruları
Yörüklere yöneltecektik.
Bu pantolonlar Yörük kültür izlerinin
şehri bile etkilediğini, fakat şehirde
öz kültürümüzün bir çeşni halini
aldığını söylemeden geçemeyiz. İngiliz
ismini bu pantolona vermek, İngiliz
kültürünün izleri miydi acaba?
Yörük köylerine Bahşiş taraflarına doğru
yolculuk yaptık. Evine misafir olduğumuz
Hamdı Efendi bize çay ikram etti.
Çayımızı içerken ocakta, yanan odunların
üzerinde kızının kavurduğu
yerfıstıklarını tabaklarda ikram etti.
Bir yandan kavurga (Kavurmaktan gelen
bir kelime) yerken bir yandan da konuya
girip, teybimizin düğmesine bastık.
Kendisi pek bu İşlerden anlamıyordu.
Hanımı ise çulfallık ve ıstar
tezgâhlarının, tamamen ustası olmuştu.
Biz bu tezgâhların ne işe yaradığın: ve
nasıl dokuma yaptığını sorduk. O bize
anlatmaya başladı:
— Şu gördüğünüz tezgâha çulfallık denir.
Bu çulfallık, battaniye ve şayak
dediğimiz, Yörüklerin ceket ve pantolon
yaptırdıkları kumaşları dokumaya yarar.
Şehirde sorup ta Öğrenemediğimiz «şayak»
kumaşım dokuyan bir kadın bulmuştuk.
Adını sorduk. “Ayşe.” diye cevap verdi.
Ayşe Hanım bu köye dışarıdan gelin
olarak gelmişti. Ermenek yöresi Yörüğü
idi. Ona “Köylü Aşşa” diyordu mahalle
halkı.
— Ayşe yenge bize başından başlayıp
şayak nasıl yapılır, şöyle bir anlat,
hem öğrenmiş olalım, hem de bu Yörük el
sanatını başkalarına tanıtalım.
— Olur. dedi, kadın ve anlatmaya
başladı:
— Bahar geldi mi Yörükler yaylalara
çıkarlar. Gerek Bahşiş köyleri, gerek
bizim burası olsun, gerekse Güren,
Boğuntu, Çaltıbükü, Akine köyleri olsun
yaylaya göçerler. Bir yandan boynu canlı
develere yatak yorganlar, ala çuvallar,
ala heybeler yüklenir ve yüklerin
üzerine ala kilimler atılır geceden
yollara düşülür. Bir yandan köpekler
havlar, bir yandan eşekler anırır, atlar
kişner, kuzular, oğlaklar meleşir. Göç
kervanları yola çıkmıştır artık.
Dillerde san yayla türküleri, yaylalara
varılır. Baharda hava soğuktur; Temmuz,
Ağustos aylan geldiğinde havalar
ısınınca kuzular “Gırklık” denen bir
büyük makasla kırkılır. Kırkılmadan önce
koyunların suda yıkanmasında fayda
vardır. Çünkü yıkanırsa yünler temiz
olur. Kırkılan yünler güzelce yayla
atılır. Yay eğri bir ağaç ve ağacın
uçlarına bağlanmış kirişten meydana
gelir ve bir tarağı olur. Bu yünler
atılırken Yörük çocukları oyunlar oynar.
Yünleri atanlar ise bu çocuklara sinir
olur. Yani çocuklar yünü atanın yayı
elindeki tarağı ile gerdirip, yünleri
savurtup attırırken çıkardığı sesleri
“pıllım pıllım-pıttık, pıllım
pıllım-pıttık” diyerek ağızları ile
taklit ederler. Yayın kirişi koyun ve
keçilerin ince bağırsağından yapılmış
olup ince bir ip şeklindedir. Buna kiriş
denir.
Kiriş çocukların bu ağız kesmesi
sırasında mutlaka kırılır. Böylece
yünleri atan kadın çocuklara sinir olur.
Yayının kirişini yenileyerek işine devam
eder. Bu atmanın sonunda yünler bir
birinden ayrılmış ve pamuk gibi
yumuşamıştır. Bu yünler bölüm bölüm
alınarak kolçak haline getirilir. Kola
takılan yüne kolçak denir. Kolçağın
ucundan eğirtmece (kirmen) yün verilir
ve bütün yün eğrilir, ince ip haline
getirilir. Siyah yünler ayrı eğrilir,
beyaz yünler ayrı. Karışık renkli ala
yünler bir ayrı. Sonra iş bana düşer.
Eğrilmiş yünler yumaklanır. Yedi metre
ara ile iki çivi dikilir. Bu
yumaklardaki ipler çözülür. Bu çiviler
arasına ipler çulfallığa göre
yerleştirilir. Sonra öylece çulfallığa
taşınır ve yerleştirilir. Sonra
çulfallıkta bir takım işlere tabi
tutularak dokunur. Yedi metre ip üzerine
dokuma işi tamamlandıktan sonra kumaş
çıkarılır. Dokuma esnasında yedi metre
alınan ipler kısalmış ve altı metreye
düşmüştür. Dokunan kumaşın şimdi ise
tepilmesi gerekir. Depme işi İse şöyle
yapılır: İki tane ekmek açmak için
kullanılan senidin arasına top halinde
dürülerek konur. Senidlerin arasında
kalan kumaşa sıcak su dökülür. Bir kişi
sıcak su dökerken, iki kişi ayak
tabanları ile senitlerin arkasına
karşılıklı oturup, ayak tabanları
karşılıklı gelecek şekilde vurarak
kumaşı sıkıştırırlar. Bu vuruşlar
kumaşın ipleri birbirleri ile
bitişinceye (Kaynaşıncaya-ipleri
görünmeyinceye) kadar devam eder. Bu
işlem birkaç saat devam edebilir. Artık
şayak dikilmeye hazır kumaş haline
gelmiştir. Kumaş ölçüldüğü zaman beş
metre kalmıştır. Sıcak su kumaşa etki
etmiş ve onu çektirmiştir. Yapılan bu
kumaş tam bir yünlüdür. Buna keçe kumaş
deseniz de olur. Kumaş kurutularak
şayaklık pantolon, ceket kumaşı olarak
kullanılır.
Ayşe gelinin anlattıkları bizim çok
ilgimizi çekmişti. Bir kumaşın dokunması
birçok güç işi gerektirmekteydi. Bu
kumaş eşsiz Türk zevk ve kültürünün bir
örneğinden başka bir şey değildi. Yoksa
hiç bir kimse bu kadar zahmetli bir İşe
katlanmazdı.
Çulfallıkta kumaşın dokunuşunu görmek
istiyordum. Ayşe Hanım bize çulfallık
başına geçip dokunuşu da gösterdi.
Eğer çulallıkta dokunan şayaklık kumaş
yün değil de kıl dokuma ise bundan
dokunan kumaştan yapılan şalvar ya da
pantolona da kılcar denilmektedir. İster
kılcar olsun, ister şayak olsun kumaşın
astarı yok ise alışkın olmayanları kumaş
sürter.
Şayaktan Yapılan Giyecekler
Şalvar:
Şalvarlıklar kıl haba ile aynı
kumaştan dokunur. Istarda dokunmuş olan
kumaşlar sıcak su ile dövüle dövüle
kumaş haline gelinceye kadar inceltilir.
Şalvar; kurutulmuş olan kumaştan
dikilen, günümüzdeki şalvar kadar arası
sarkmayan bir tür pantolon ile şalvar
arası giysidir. Dizden aşağıya doğru,
paçalar daralır. Şalvarın üst kısmında
uçkurluk bulunur. Yine çulfalıkta
dokunan göklü bükmeler veya alacadan
kesilmiş uçkurluklarla şalvarın belde
tutması sağlanır.
Şayak Pantolon:
Şayak kumaşından kesilerek yapılan
vücuda tam oturan yan ve arka cepleri
bulunan, ayak kısmı dar ve düğmelerle
birleştirilen bir pantolondur.
Çulfalıkta dokunur.
Kıl Haba:
Kıl habalar kuzuların güz yünü elde
edilir ve bu yünden dokunur. Yukarıda
şayağın nasıl yapıldığı anlatılmıştır.
Tepilerek elde edilen şayaklık
kumaşlardan habalar dikilir. Bu habaya
“beynamaz habası” da denir. Göynekler
gibi bunlar da yakasızdır. Kol altı
aşağıya doğru kol yerine kadar
yırtıktır. Namaz için abdest almanın
kolay olması ve çıkarabilmek için böyle
yapılmıştır. Şalvarlık kumaşlar ve
beynamaz habalarının kumaşları
ıstarlarda dokunur.
|