|
EFSANE-MASAL-ATASÖZLERİ-
DEYİMLER-MANİLER
YÖRE AĞZI
(ANAMURLUCA KELİMELER)
A
Abanuz: Anamur’a 60 km. mesafede Toros
Dağları üzerinde bir yayla.
Abılası: Ablası.
Adamdaş: Kervan Alanı’nın kuzeybatısında
bir yayla.
Adı batasıca: Yörede bir
ilençtir(beddua). Karşıdakinin ölmesini,
yok olmasını isteme.
Adıbelli: İşe başlamışken, yapılan işi
bitmeyecekse de bitirme, ya da ek işler
ilave ederek onların yapılmasını da
sağlamak için kullanılır.
Afkalamak: Çamaşırı sıkıca ovalama,
bastırma. Karşıdakini fazla olamamak
şartı ile biraz sarsıp, dövmek.
Ağdırmak: Herhangi bir yere tırmanma.
Yukarıya doğru tırmanmak.
Ağıl: Koyun ve keçilerin geceleyin
barındıkları etrafı ağaç dalları ile
çitlenmiş yer.
Ağmak: Yukarıya doğru tırmanma,
yokuş(rampa) yukarı çıkmak.
Ağrığına: Barınma yerine, konaklama
yerine.
Ağrık: Yörüklerin göçten önce bazı
eşyalarını yaylaya veya konak yerlerine
götürmeleri.
Akbacık: Beyaz görünümde olan. Bembeyaz,
süt gibi, tertemiz.
Aklı kesmek: Karşıdakinin düşüncesine
hak verme, inanma, karşıdakinin
düşüncesinin ne olduğunu kavrama.
önceden bilme, tahmin, öngörü.
Ala Bağlı: Devenin havudunu (palanın)
bağla makta kullanılan ala kilim
deseninde dokunmuş ip (kolan).
Ala bula: Karışık renkli, renklerin
karışımından oluşmuş. Bazı yerleri
beyaz, bazı yerleri değişik renklerde
olan.
Ala bulaşık: Bir işin tam olarak
tamamlanmamsı, yarım yapılması, sonuca
erdirilmemsi. Yarım bırakma. Eksik veya
tam olmayan.
Ala Çuval: Istarda yünden dokunmuş,
desenli çuval.
Alabacak: Aralarda laf taşıyan, kovculuk
eden, dedikodu yapan.
Alacalar Hanları: Barcın yayla yolu
üzerinde bir konak yeri ismi.
Alagel: Herhangi bir eşyayı gelirken
alıp getirilmesini istemek.
Alağabak: Akdeniz’de, saksağana
benzeyen, kuyruğu daha kısa, bahçelerde
ve çam ağaçları arasında yaşayan iri
kuş.
Alakoymak: Yolundan çevirmek, misafir
etmek.
Alan(g): Boş arazi, ova, geniş düzlük.
Alan: Ova, düzlük, yer, tarla.
Aldırış Etmeme: Duymazdan gelme,
vurdumduymaz davranma.
Aman Dileme: Af edilmesini, canının
bağışlanılmasını isteme.
An(g)lamak: Toza belenme, hayvanların
toprakta ayaklarını havaya getirip
arkalarının üzerinde sağa-sola
dönmeleri, yuvarlanmaları.
An: İki tarla arsını belirleme, ayırma,
tarlaların birleşme, sınır noktası.
Anay Pazarı: Mersi ili, Gülnar ilçesinin
eski ismi.
Andız: İğne yapraklı, çeşitli türleri
bulunan yuvarlak tohumlu bir yayla
ağacı.
Anıtlamak: Karşıdakini hedef alarak
vuracakmış gibi yapma, yumruğunu sıkıp,
gösterme.
Ara ile darın ağında: Bir işi yaparken
acele başka bir işin çıkması, yapanın
şaşkınlığa uğrayıp, hangi işi yapacağına
karar verememesi, işin çok yoğun olduğu
an.
Arayer: Bina arsındaki boşluk, giriş,
hol, antre.
Arılıp Durulma: Temizlenme, çayın kışın
bulanık akması, yazın da beyaz veya mavi
olarak akması.
Aşşa: Ayşe.
Avıktırmak: Atmaca, şahin, doğan ve ya
köpeğin av için alıştırılması,
eğitilmesi, davranışların öğretilmesi.
Avlağa: Saman dökme yeri, beton veya
tahta kanal, sandık.
Avuncak: Oyalanma, avunma aracı,
teselli.
Ayaz: Hava sakin ve açık iken çıkan,
kuru, dondurucu soğuk.
Aydaş: Zayıf, çelimsiz, kuru, sıska,
kemikleri sayılan.
Ayıtlamak: Herhangi bir tahılın yabancı
maddelerden ayrılması, diğer
tohumlardan, yabancı maddelerden,
taşlarından ayrılması.
Aylak: Boş gezen, boş boş dolaşma.
Azar: Büyüklerin bağırıp çağırması, kötü
söz söylemesi.
Azık Çıkısı: İçerisine yiyecek konulan
bez, bohça.
Azık Torbası: İçerisine yiyecek konan
yünden dokunmuş torba.
Azıtepe: Anamur ile Bozyazı ilçesi
arasındaki yüksek tepenin adı.
B
Babak: Kavgada hile ile karşıdakini alt
etme, Aniden, habersiz ve hileli
davranışta bulunma.
Bağırtlak: Köylerde yaşayan bir kuş
cinsi(Alağabak). Beşiğin kenarına
bağlanıp, çocuğun düşmesini önleyen bez.
Bahşiş: Karalar, Gerce, Güney Köyü
Yörüklerinin ortak adı.
Baltabaş: Baş kısmının üzerinde balta
ağzını andıran, üzerinde düzgün
renklerde desenli tüyleri olan, eti
yenebilen kuş.
Barçın: Karaman ilinde Sarıveliler
İlçesi ile Taşkent ilçesi arasında Yörük
yaylası.
Barikat: Siper, engelliyici, koruyucu
yığıntılar.
Bartırık: Düğürcük denilen ince bulgur
ile hazırlanan yöresel yiyeceklerden
birisi. (Site içinde bakınız: Yöre
yemekleri.)
Bayır: Küçük yokuş.
Bazlama: Yufka ekmeğinin kalın olanı,
bir iki günlük yemek için saçta
pişirilip hazırlananı, günlük yapılıp
tüketileni.
Belen: Küçük tepe.
Belermek: Gözlerini iri iri açmak. İrade
dışında gözün iri bir şekilde açılması
ve yüzün asılması. Öfke ve kin hali.
Ölmüş bir hayvanın gözlerinin açık bir
şekilde olması.
Belik: Uzun kız saçların
gruplandırılarak örülmesi.
Bereket: Anında haberdar olma, hemen
uyanma.
Beriyüz: Konuşmayı yapan kişiye göre
evin kendinden tarafta olan odası. Bu
tarafda olan.
Berkitmek: Hızla koşan veya kaçan
hayvanın yön değiştirmesi için önüne
çıkılması. Yön değiştirtme.
Bertilmek: Ayağın veya elin herhangi bir
kaza sonucunda ters dönmesi, incinmesi,
berelenmesi.
Bertmek: Birinsin elinin veya ayağının
kendisi veya bir başkasınca incitilmesi,
yara ve bere meydana getirme.
Beserek, Gayalık, Daylak ve Maya: Deve
cinsleri.
Beserek: Buhur ve boz develerin
birleşmesinden meydana gelen tülü
devenin erkeğine verilen isim.
Beserek: Deve cinsi, besili ola, güçlü
kuvvetli olma, insanın anılan deve gibi
güçlü ve sağlıklı olması, iyi beslenmiş.
Bırakma: Küçükbaş veya büyük baş
hayvanın yavruyu zamanından önce dünyaya
getirmesi.
Bicik: Meme.
Bicikli: Memeli.(Site içinde bakınız:
Anamur’un diğer mağaraları.)
Bilemek: Toplamak, biriktirmek, göl
haline getirmek.
Bingeşme: erkeğin veya kadının
sevdiğinin üzerine aşırı bir şekilde
düşmesi, kıskançlık göstererek, huzursuz
davranması yada kimseye aldırış etmeden
bir birine aşırı yakın, aşk davranışları
gösterilmesi.
Birinde: Bir zaman önce. Geçmiş zamanı
anlatır. Bir gün. Yapılan veya yaşanmış
bir olayı anlatırken karşıdakine
geçmişten örnek vermek için söylenen
söz. Hikâye etme öncesi başlangıç sözü.
Birlenmek: Bir araya toplanmak. Suyun
toplanması. İnsanların kalabalık bir
şekilde bir araya gelmeleri.
Biseğil: Birkaç kişinin olması ya da bir
miktar.
Bişşek: Yayıkta ayranı döverek yağ elde
etmekte kullanılan ucu 15-20 cm. daire
biçiminde olan, delikli sopa.
Bitili: Yan yana, yapışık, birbirinden
ayrılmayan, yapışmış.
Bizleme: yarayı kurcalama, dürtme veya
iki kişiyi bir birinin aleyhine
kışkırtmak için laf söylemek.
Boğma Rakı: Elde yapılmış rakı.
Boran: Kar fırtınası.
Bozulama: Devenin ötmesi, ses çıkarıp,
bağırması.
Böcü: Çakal.
Buba(a/u): Baba.
Bulgurca: Pilavlık ve köftelik yapılacak
buğdayın suda kaynatılarak pişirilmesi.
Ermenek yöresinde etli bulgur köftesi
yemeği.
Bük: Büküntülü yol, dağ araları,
vadiler.
C
Cakırdama: Neşe içinde karatavuk
kuşlarının ötüşü.
Can Havli: Can acısı, ölüm anı.
Ciç: Keçiye yön vermek ve sürmek için
söylenen söz.
Cin Darı: Patlatılabilen mısır cinsi.
Curculak: Terleyerek veya yağmurda
tamamen ıslanmak.
Cümbüş: Müzik eşliğinde yapılan eğlence.
Ç
Çagıltı: Suyun sesi.
Çağıltı: Suyun sesi.
Çamurlu: Orhana köyü Yörüklerinin göç
ettiği bir yayla adı.
Çardak: Tahta kulübe, üzeri kapalı
balkon.
Çebiç: O yıl içinde doğmuş yaza erişmiş
keçi yavrusu.
Çıkı: Arasına yiyecek veya herhangi bir
eşyanın sarıldığı bez parçası.
Çınar: Pladan.
Çıngalandırmak: Etrafa sıçratmak.
Çıra:Odunları tutuşturmakta kullanılan
yağlı ince kıyılmış çam parçası.
Çıtlık: Melengiç
Çimdirmek: Yıkandırmak, güzelce yıkamak.
Çokurdum: Bir arada dal, kuş sürüsünün
aynı noktada toplanması.
Çomaç: Bazlama veya yufka ekmeğin
arasına katık koyarak sarılıp yenilen
dürüm.
Çomça: Kaşığın derin ve büyükçe olanı.
Ağaçtan oyularak yapılanı, kepçe.
Çorak: Anamur’un eski adı. Verimsiz yer,
tarla.
D
Dabança (d/t): Tabanca.
Danışman: Anamur’un 6 km. batısında
yüksekçe bir tepe üzerinde denizi gören
bir düzlük.
Darı: Mısır.
Davar: Keçi, teke, oğlak gibi küçükbaş
hayvanlar.
Davırdas Köyü: Karaman ili, Sarıveliler
ilçesine bağlı bir köy.
Daylak: İki yaşını geçmiş, dört yaşını
bitirmemiş deve.
Deli Kaş: Anamur’un Kaş Yaylası.
Deşirme: Güz mevsiminde fıstığın yerden
sökülüp, köklerindeki meyvelerinin
toplanması.
Deve Bozulaması: Devenin ötmesi, ses
çıkarıp, bağırması.
Dibek: Keşkeklik mısır ve buğdayı içinde
dövmeye yarayan taştan oyulmuş çukur.
Dingili Kuşu: Başı takkeli kışı ılık
yerlerde geçiren gri renkli bir kuş.
Diretme: İnat etme, karşı çıkma.
Divan: Tahta karyola.
Dokdur (d/t-o/u): Doktor.
Dorum: Bir yaşını bitirmiş, iki yaşını
bitirmemiş deve.
Duttular (d/t): Tuttular.
Düğürcü: Kız istemeye gedenlere verilen
ad.
Düğürcük: Köftelik bulgur.
E
Edeceğin: Ne yapacaksın?
Ekenek: Kıraç topraklarda bölüm bölüm
buğday, arpa tarlası.
Ekin: Buğday,arpa,çavdar, yulaf tarlası.
Emiştirme: Koyunlardan kuzuların ,
keçilerden oğlakların süt emmesi.
Emme: Amma.
Emmi: Amca
Epeyi: Uzunca bir zaman.
Evcik:Dip kısmı taşla yarım metre kadar
yapılmış, üstü pür (ladinin yapraklı
dalı) dalları ile kapatılmış tek odalı
Yörük evi.
Evtiklenme: Oyalanma.
F
Feri: Ateşi, ışığı.
Ferman: Hükümdar emri, kanun, buyruk.
/Mülga divân-ı hü¬mayun 8 numaralı Adana
ahkâm defteri¬nin 41. ve 42.
sahifelerinden çıkarılmış ferman kaydı
örneği.
Fes: Eskiden başa giyilen yuvarlak kep,
şapka.
Ficileme:Yerinde duramama, kıpır kıpır
olma.
Fistan: Süslü elbise.
G
Gafes (g/k): Kafes.
Garer/Karer (g/k): Yetecek kadar.
Garerleme/Karerleme (g/k): Herhangi bir
şeyin göz kararı ile miktarını ayarlama.
Garımıla Gızımıla: Karım ile, kızım ile.
Gasevet/Kasevet (g/k): Sıkıntı basması,
bunalma.
Gattılar (g/k): Kattılar.
Gavilleşme/Kavilleşme (g/k): Karşılıklı
anlaşma, söz veme.
Gavurga/Kavurga (g/k): Kavrulmuş nohut,
mısır, yer fıstığı, susam. Çerez.
Gayrak/Kayrak (g/k): Akdeniz Bölgesinde
kazma ile kazılabilen doğa yapısı, taş
cinsi.
Gayrimüslüm: Müslüman olmayan.
Geçi(g/k): Keçi
Gerce Köyü: Anamur’a on bir kilometre
mesafede Yörük köyü.
Gerneşme: Ellerini arkaya atarak,
tutukluktan kurtulma .
Gıraşma: Büyükbaş hayvanların boynuzları
ile vuruşarak birbirleri ile kavga
etmeleri.
Goank: Çınar ağacının yapraklarından ve
yumrularından uçuşan tozlar.
Goyak/Koyak (g/k): İki dağın arasında
kalan büyük çukur, vadi.
Goyunumu (g/k): Koyunumu.
Göç Başı: Göçten sorumlu olan, göçün en
önünden giden kişi.
Gök Garga (karga) (g/k): Mavi ile yeşil
parlak tüyleri olan göçmen bir karga
cinsi.
Gökçesu: Güney köyü içinden akarak
Alaköprü’de Dragonda çayına birleşen
kolu.
Gölevez: Anamur ve Bozyazı’da yetişen
yemeği yapılan, yumruları toprak altında
yetişen, yer almasına benzeyen sulu
yerleri seven bitki.
Gumda (k/g): Kumda.
Guru (Kuru) Ağaç (g/k): Anamur’un Kaş
yaylası altında, Yörüklerin bir konak
yerine verdikle¬ri ad.
Gutu/Kutu (g/k): Buğday ölçmede
kullanılan araç.
Güdül: İçine yağ konulan topraktan
pişirilmiş, kap. Tahtadan da yapılır.
Güğüm: Yandan kulplu, boynu uzun su
taşımakta kullanılan bakır veya
alüminyum kap.
Gülnar (Anay Pazarı): Mersin iline bağlı
ilçe. Anay Pazarı eski ismi.
Güp/Küp(g/k): İçerisine su, pekmez,
tahıl koymakta kullanılan pişiril-miş
topraktan geniş karınlı, dibi ve ağız
kısmı daralan saklama kabı.
Gütme: Koyun,keçi oğlak sürülerinin
ovada,dağda gezdirilmesi.
Gütmek: Küçükbaş ve büyükbaş hayvanların
sürüler halinde çayırlarda, dağlarda
gezdirilip geri getirilmesi.Yörede
söylenişi:Güde güde.
Güveyi: Damat.
Güz: Sonbahar.
Güzlük Çifti: Baharda ekilip, ağustos
sonunda kaldırılacak tahılların yaylada
toprağa ekilmesi.
H
Halvet: İbadetle meşgul olma, ıssız
yerde inzivaya çekilme.
Harlandırma: Ateşi yakıcı hale getirme,
kuvvetlendirme.
Hatıl: Taş duvar yapımında ağaçtan lente.
Helâk: Perişan etme, kötülüğü dokunma.
Heleş: Kurutulmuş İncirin pekmez veya
şeker ile kaynatılarak yapılan tatlısı,
reçel.
Helke: Kulplu bakır kova.
Hendek: Üç dört metre derinlik ve
genişlikte kazılmış su arığı (Kanalı).
Heybe: Hayvanların üzerine atılan ortası
birbirine dokuma ile bağlı, iki gözlü
torba.
Hırkam: Ceketin içine giyilen düğmeli
kısa yelek.
Horanta: Aynı evde yaşayan aile
fertleri, ev halkı. Aile.
Hüccetü Şerriye: Mahkeme kararı.
I
Ihtırmak: Devenin dizleri üzerine yere
çöktürülmesi.
Irbık (irbik): Abdest almak ve su
ısıtmak için kullanılan kulplu, emzikli
bakır kap.
Islahat: Yenilik, iyileştirme.
Ismarıç: Bir şey söyleme. Tembih.
İ
İnfaz: Yargı kararını yerine
getirme.Erteleme.
İnneştirme: Ateşi tutuşturma.
İntifa Hakkı: Kullanım hakkı.
İradyo: Radyo.
İsteyici: Kız istemeye gelenler. Düğürcü.
K
Kadim: Baş¬langıcı belli olmayan, tespit
edilemeyecek kadar eski olan tarih.
Kahran: Kahreden.
Kak: Meyvelerin (elma, erik )
dilimlenip, kesilerek kurutulması.
Kakül: Saç.
Kaledibi: Bozyazı ilçesi Softa kalesinin
altında yer alan mahallenin adı.
Kara Çul: Siyah kıldan ıstarda dokunmuş
yer sergisi.
Karaağaç: Akdeniz’de dere ve çay
kenarlarında yetişebilen çok büyüyebilen
bir ağaç cinsi.
Karadere Köyü: Anamur’un batısında Yalçı
Dağı’nın dip kısmında kurulmuş köy.
Karadiken Seğiri: Anamur, Dragonda Çayı
üzerindeki Alaköprünün yakınında bir
mevki, yer adı.
Karamuk: Küçük mor meyvesi olan, dikenli
bir çalı cinsi.(Yaylalarda)
Karartı: Belli belirsiz görünme, tam
seçememe.
Kargagedik Dağı: Anamur’un batısında
Torosların güneye uzanan kolu, güneyin
en uç noktası, Anamur burnunu meydana
getiren dağ sırası.
Kargı: Kamış.
Kaş Pazarı: Anamur Gazipaşa ilçesi
sınırında Torosların zirvesinde yer alan
bir yayla.
Katar: Kervan. Develerin peş peşe
bağlanması.
Katran: Sedir. İğne yapraklı bir yayla
ağacı.
Kavilleşme: Sözleşme, söz birliği yapma.
Kavurga: Çerez.
Kazancı: Ermenek ilçesine bağlı kasaba.
Keben: Geçit yeri, köprü.
Keçe: Yün ve keçi kılının ham olarak
dövülmeden elde edilen kaba kumaş, yer
sergisi.
Kelp: Köpek.
Kepertmek: Buğdayı ve mısırı dibekte
döverek kabuğundan ayırmak.
Kervan Alanı: Anamur’un Halkalı ile
Akpınar yaylası arasında yer alan geniş
düzlük.
Kervan Kısığı: Kervan Alanı düzlüğünün
batıda daralıp dağların birbirine
yaklaştığı kısmı.
Kestirme: Uyuklama, uykuda kısa an, kısa
yol olarak da kullanılır. Kısa
Keş: Çökelek.
Keşkek: Dövülmüş mısır ve buğdaydan
yapılan düğün yemeği.
Kıl Çul: Istarda kıldan dokunan yer
sergisi.
Kıl Çuval: Istarda kıl ip ile dokunmuş
çuval.
Kılcar Pantolon: Yün ve keçi kılının
dokunmadan sıkıştırılması ile yapılan
kaba kumaştan yapılan pantolon.
Kılcar: Yün ve kıldan dövülerek yapılan
kaba kumaştan yapılan pantolon, ceket.
Kır: Yaşlılıkla birlikte saçın ve
sakalın beyazla siyah arasında renk
alması.
Kışlak: Yörüklerin kışı geçirdikleri
yer.
Kızılca: Anamur’a altmış kilometre
uzaklıkta, şu anda Bozyazı ilçesine
bağlı Toroslarda bir köy.
Kile: Bölgede 12 kutu tahıla bir kile
denmektedir.
Kise: Tarihi bilinmeyen eski devirlerden
kalma bina yıkıkları.
Koçmar: Akdeniz bölgesinde yaşayan siyah
renkli, küçük, timsaha benzeyen,
kertenkele cinsi, sürüngen.
Kolan: Hayvanların eğerini, palanını
tutturmak için yapılmış, desenli, yassı
yünden veya kıldan ip. Çocuğu hop etmede
(sırta yüklenmede) bağlamak için
kullanılır.
Kolastar: İki ucu saplı ağaç biçmekte
kullanılan geniş ağızlı, bıçkı, testere.
Konalga: Yörüklerin göçerken
konakladıkları yer.
Kösük: Köy evlerinde kapıyı kilitlemeye
yarayan ağaç.
Köşek ve Dorum: Deve yavruları.
Kö¬şek: Bir yaşından küçük deve yavrusu.
Kötek: Dayak.
Kupa: Saplı, kalın, cam bardak.
L
Ladin: Köknar. İğne yapraklı bir yayla
ağacı.
Lâl: Tat, konuşamayan.
Lök Ötüşü: Altı yaşındaki devenin ses
çıkarıp, bağırması.
Lök: Altı yaşındaki deveye verilen ad.
M
Mah Yüzlü: Aydınlık, güzel yüzlü.
Mancınık: Kale köprüsünü indirip
kaldırmaya yarayan makara sistemi.
Maruf: Anılan, belirtilen.
Maşrapa: Sürahi.
Maya: Tülü devenin dişisinin ismi.
Medrese: Dini okul. İçerisinde
ilkokuldan üniversite kadar bölüm
bulunan yatılı okul.
Melengiç: Çıtlık. Maki bitki
topluluğundan kısa bodur ağaçlardan
biri. tohumlarından melengiç yağı
çıkarılır ve kavrulup çekilen tohumlar
kahveye katıldığında çok güzel tat
verir.
Melül Melül: Üzgün, garip, boynu bükük.
Menkıbe: Ders de çıkarılan olağan üstü
olaylarında içinde geçtiği hikâyeler.
Meymenetsiz: Uğursuz, bereketsiz, yüzü
şerli olan.
Millet-i Sadıka: Sadık millet (Ermeniler
için kullanılırdı).
Molla: Medrese öğrencisi.
Muar: Kaynak suyu. Pınar.
Muarlar Goyağı(g/k): Anamur’a içme suyu
sağlanan pınarın çıktığı çukur, vadi.
Muhkem: Yerleşik, oturan.
Murt: Mersin.Küçük yapraklı siyah veya
beyaz meyve veren bitki.
Muşurup: Doğal olarak çıkan yer altı
suyu.
Mürit: Ermiş kişiye yada tarikata
ölümüne, candan bağlanmış kişiler.
N
Nasrettin Köyü: Anamur’un batısında
Kargagedik Dağı’nın dibinde bir köy. Bu
gün için Ortaköy ve Nasrettin’in
birleşmesi ile kurulmuş olan Ören
beldesi.
Necisin?: Kimsin?
Nene: Nine.
Nerden gelin, nere giden?: Nereden
geliyorsun, nereye gidiyorsun?
O
Oba: Konak yerinde konaklayan aile veya
halk.
Ocaklık: Evin köşesinde içinde yemek
pişirilen, ekmek yapılan ateş yanan,
müherili (bacalı) ocak yeri.
Od: Ateş.
Oğlak: Keçi yavrusu.
Otantik: Hiç bozulmadan.
Oturuşan: Beraber, birlikte oturanlar.
Ö
Öncek: Çiğ iplikle ipekten dokunmuş
kumaştan etek.
Örütme: Koyunların gece yayılıma
çıkarılması.
P
Pavkırma: Çakalların uluması.
Peketme: Deve, at ve eşeğin üzerine
yüklerinin yükletilerek sarılması,
sıkıştırma
Pelit: Mese.
Perçem Beli: Anamur ile Ermenek arasında
Zeyve pazarı civarındaki geçidin adı.
Pırttı: Elinden kurtuldu, kaçıverdi.
Piynar: Akdeniz bölgesinin maki
topluluğu içinde yer alan meşeye
benzeyen, bodur ağaçlardan biri.
Pladan: Çınar.
Pür: Sedir, göknar ağaçlarının ağaçtan
yeni kesilen dalları.
R
Rakkase: Dans yapan, dansöz.
Rutubet: Nem.
S
Sahil/Sehil: Deniz seviyesi, kışlak.
Salma: Vergiyi belirleme, ilan etme.
Sayvant: İki katlı altı ahır, üst katı
ev, iki katlı katlar arası tahta ile
bölünmüş ve çatısı ise; tahtalarla ve
ardıç kabukları ile kapatılmış yayla
evi.
Seğirdeşme: Koşuşuşma.
Sene-yi Devriyesi: Bir yıl sonrası
Senit: Ekmek yapmak için kullanılan
ayaklı düz tahta.
Sığır: Büyükbaş hayvanlardan öküz, inek,
manda cinsi.
Sıkılık: İşin üst üste gelmesi,
yoğunluk.
Sırık: Çatılarda ve sayvantları ikiye
ayırmada kullanılan, kabuğu soyulmuş
uzun ağaç.
Sini: Büyük bakır tepsi.
Sinlenme: Saklanma.
Sitil: Bakır helkenin karnı biraz
daraltılmış küçük olanı.
Softa: Alimin yanındaki öğrenciler.
Medrese öğrencisi. Softa kalesi; Bozyazı
ilçesinin doğusunda ve denize hakim
yüksekçe bir tepe üze¬rindedir.
Solku: Dibekde mısır ve buğday
kepertmeye yarayan ağaçtan yapılan büyük
çekiç.
Somat: Istarda dokunmuş yünden veya
kıldan sofra bezi.
Su Kabağı: İçerisine su doldurulabilen
bir kabak cinsi.
Susama Dönme: Susam gibi incelmek,
incecik kalmak, narinlik (Kız beli).
Süsmeği: Boynuzu ile vurma.
Ş
Şıh Ömer: Gülnar’ın aynı adı taşıyan
köyüne ismini veren kişi. Orada yaşamış
hikmetli bir kişi olan Şıh Ömer’in kabri
bu köydedir ve bölgede “Anamur Fatihi”
olarak bilinmektedir.
Şıhömer: Gülnar ilçesinin bir köyü. Köy
ismini orada yaşayan aynı adı taşıyan
hikmetli kişiden almıştır. İsim, Şıh
Ömer’e izafeten konmuştur.
Şişerkeler: Bukalemun.
T
Tabip: Doktor.
Tahsildar: Vergi toplayan kimse,
vergici.
Tahta: Kamelyanın biçilmiş ağaçlardan
yapılmış ve üstü açık olanı. Dinlenme
yeri.
Tahtacı Güzeli: Tüylerinde bir çok renk
bulunan, sarı ve kırmızı renklerin
ağırlıkta olduğu kanarya cinsinden bir
kuş.
Takâti: Güç, hal, derman, bir şeyi
yapabilme, başarabilme gücü.
Talebe: Öğrenci.
Taşeli Yaylası (Platosu): Mut, Silifke
ve Anamur ve Ermenek arasında Toroslar
üzerinde boylu bo¬yunca uzanan yaylalar.
Torosların yüksek zirveleri.
Tavı: Nemi.
Taydaş: Aynı yaşta olanlar.
Tekne: Küçük havuz.
Telis Çuval: Fabrikalarda naylon ipten
yapılan delikli çuval.
Tenhe: Gözlerden ırak,ıssız, kimsenin
olmadığı yer.
Terek: Üst üste tahta veya demir raf .
Terki: Eyerin arka bölümü.
Tez: Çabuk
Tığ Gibi: Kusursuz, ince, uzun, aynı
düzgünlükte olma.
Tıngırtı: Davarların boynundaki çanların
sallanınca ses çıkarması.
Tokucak: Bölgede çamaşır yıkarken
kullanılan saplı ucu enli ağaç.
Toprak Dam: Genelde köylerde iki, üç
veya dört odalı evlerin çatı (üst)
kısmının toprak ile kapatılmış olanı.
Tozutma: Toz çıkarma.
Tuluk: İçerisine sıvı maddeler
konulabilen tabağlanmış, işlenmiş, torba
şeklinde küçükbaş hayvan derisi
Türke: Kervan Alanı’nın kuzeybatısında
bir yayla.
U
Uynaşma: Pazarlık sonucu fiyatta
anlaşma.
Ü
Ülen: Yörede ulanın karşılığı olan bir
hitap şekli.
Üşenme: Tembellik, atalet, iş yapmak
istememe.
Üvendire: Çiftçinin elinde hayvanları
çevirmede kullanılan uzun sopa.
V
Varyant: Aynı sözün, şiirin, halk
oyununun, türkünün değişik figür ve
sözlerle ifade edilmesi.
Y
Yakım: Dağa, taşa, ağaca, hayvanlara,
üzüntüye, kedere, sevince, neşeye
ağıtlar, şiirler söz, türkü
söyleme.söyleme.
Yastı: İncelmek, kağıt gibi olmak,
ensiz.
Yayıltma: Davaları karnını doyurması
için dağda, alanlarda gezdirilmesi.
Yaylak: Yörüklerin yazı geçirdikleri
yer.
Yegâne: Kimsesiz, kendisi, biricik, tek.
Yeğniltme: Hafifletme, yorulanı
dinlendirme.
Yel Değmemiş: Yellenilmemiş, gaz
kaçırılmamış.
Yelek: Gömlek.
Yellemek: Rüzgara tutarak kabuğu ile
tanesini birbirinden ayırma.
Yemiş: İncir.
Yumcalamak: Elleri, avuçları ile sıkmak,
buruşturmak.
Yüklük: Ambar, yatak, yorgan, yastık
dolabı.
Yüleme: Demircilerin kazma, saban
demiri, satır, tahra, keser, bıçak gibi
araçları ısıtıp sivri ve parlak, keskin
hale getirmesi.
Z
Zavrak: Pencere.
Zeyve: Ermenek ilçesine ait köy, yayla
pazarının kurulduğu yer.
Zinhar: Anamur’un Kaş Yaylası ile
Muarlar Koyağı arasında bir mevki ismi.
Zülüf: Saç.
(*) Yörede kullanılan diğer kelimeler
ile ilgili çalışmalara devam
edilmektedir.
|