ANAMUR'UN SESİ
"Anamur'un ve Anamurluların Buluşma Adresi ve Gerçek Sesi..."
arama   site haritası
 

 

KÜLTÜR
Folklor
Halk Oyunları
    - Genel
    - Halk Oyunları Türküleri
    - Halk Oyunları Hikayeleri
    - Yöre Çalgıları
    - Mahalli Müzisyenleri
    - Yöre Giyimi
    - Çocuk Oyunları-Sayışmalar
    - Çocuk Oyuncakları
Anamur Hikayeleri-Şiirleri
Efsane-Masal-Atasözü...
Anamurlu Yazarlar ve  Kitapları
Anamurlu Ünlüler
Anamur Gazete ve Gazetecileri
Dokuma ve El Sanatları

 

HALK OYUNLARI-ÇOCUK OYUNLARI ve SAYIŞMALAR


KÜLTÜRÜMÜZDE CINGIRTLAK
 

Türk Kültür tarihinin içerisinde konar göçer olarak yaşayan Anamur'daki Yörüklerin yaylalara çıktıklarında gönüllerini hoş tutmak,yaylaların serinliğine hoş bir seda katmak,hayatı yaşanır ve eğlenceli kılmak amacı ile ürettikleri güzel bir eğlence vardır. Bu eğlencenin adı cıngırtlaktır. Bize atalarımızın konar göçerliğe başladıktan Orta Asya'dan bu güne gelinceye kadar devam ettirdikleri bir gelenek olarak intikal etmiştir. Bunun da en büyük delili halen kardeş Türk Cumhuriyetlerinde cınğırtlağın halen yaygın bir eğlence aracı olarak devam ettirilmesidir.

 


 

Anamur yaylalarında Kaş, Abanoz. Halkalı, Akpınar ve diğer yaylalarda çıngırtlağa binmek ve bunu yaygın bir eğlence aracı olarak kullanmaktayız.Bu kültürümüzün bir ürünü olarak devam ettirilmektedir.
 

Cıngırtlak yaylalarda düz çayırlıklara kurulan bir küçük ve ince dikme ile uzun sırıktan meydana gelir. Sübelek denilen ağacın boyu bir buçuk metre civanndadır.Bu ağacın çapı ise yirmi santimetre civarındadır. Sübelek ağacının üst kısmı sivriltilerek 4-5 santimetreye kadar indirilip sivriltilir. Sübelek ağacı yaylanın bin bir koku veren düz bir yerindeki çiçeklerin ve çayırın orta yerine 30-40 santimetre kadar gömülerek sağlamlaştınlır.

 

Şimdi sıra uzun ağaca gelmiştir. Sübelek üzerinde döner ağaç olarak kullanılacak bu ağacın seçimi de önemlidir. Bu genelde halk dilinde katran veya ladin denilen (Sedir ve Köknar) ağacından seçilir. Ağacın kalınlık olarak baş kısmı ile üst kısım kalınlığı aynı olanları tercih edilmekle birlikte daha değişik ağaç kullanıldığı zaman sübelek üzerinde döneceği için orta denge noktasının çok iyi ayarlanması gereklidir. Uzun dönecek ağacının tam denge noktasına sübeleğin rahatlıkla girebileceği bir delik açılır. Ancak bu delik hiçbir zaman döner ağacın kalınlığının yarısını geçmez.
 

 

Ağaçların hazırlanmasından sonra sıra yağlama işine gelir. Yayla ağaçlarının çırasından çıkarılmış katran ve kömür ile sübeleğin üst kısmı yağlanır. Bir kısmı da döner ağacın deliğine bırakılır. Sonra döner ağaç sübeleğin üzerine kapatılır. Artık eğlenceye başlama zamanıdır. Büyüğünden küçüğüne.kadınından erkeğine cıngırtlağa binmek için sıraya girilir. Döner ağacı üstüne karın üzeri karşılıklı olarak birer ikişer kişi binilebîleceği gibi, ağaç üzerinde doğal olarak bırakılmış dal veya çakılan tutamaklar yardımı ile eşeğe biner gibi binilir. Ayaklar zaman zaman yere vurularak dönüş hızlandırılabilir. Veya bir kişi çıngırdağın döner ağacından itmek suretiyle dönüşü hızlandırır.
 

Çıngırtlak dönüş sırasında sübeleğin üzerine sürülen katran veya bulunamazsa tereyağı kullanılarak ve kömürün etkisi ile hem dönüşü kolaylaştırır ve sanki bir sazın tellerinden çıkıyormuşcasma "gacur-gucur" diye sesler çıkartır. Bu ses yörüklerin sevda türküsüdür. Gönüllerinin aydınlığının çevreye yansımasıdır...

 

Çıngırtlakla yaşlılar çocukluk ve gençlik yıllarma,özlemlerine geri dönerler.

 

ANAMUR YÖRESİ ÇOCUK OYUNLARI
 

ANAMUR
 

Türkiye haritalarına baktığımız zaman, Toros Dağlarının Irak-Türkiye sınırından başlayarak ta Ege sahillerine kadar kıyıya paralel olarak uzandığını görürsünüz. İşte bu kıyı şeridi yer yer paralel dağları durdururcasına, paralelliğe dik dağlarla kesilmiş ve küçük koylar meydana gelmiştir. Bu koylar; Taşucu’ndan başlayıp, Anamur, Gazipaşa kıyı danteli boyunca devam eder. Eğer siz E–24 karayolu boyunca Silifke’den kalkıp Antalya istikametine doğru bir yolculuk yapar Azıtepe’nin uzantısı olan Pullu mesire yerinden virajı dönerseniz karşınızda; o güzel kıyı dantelinin zümrüt renkli ilçelerinden birisi çıkar. ANAMUR... Yemyeşil bir ova, mümbit, verimli, senede üç mahsulün yetiştirildiği bir uçtan bir uca uzanan ova. Azıtepe’den başlayıp, Karga Gedik dağının diplerine kadar uzanan bir ova. İki tane akarsu ile birbirinden ayrılmış. Dragon çayı ve sultan çayı ile ova üç eşit parçaya ayrılmıştır. Bütün güzelliği ile Pullu Tepesinden gözümüzün önüne serilen bu ovanın Toros dağı yamaçlarına yaslanmış şehri Anamur gözümüzün önüne ya sabahın aydınlık güneşinde, ya da; batan bir günün gurubunda bütün güzellikleri ve şirinliği ile gözlerinizin içinde gülümser.
 

ANAMUR ADI
 

Anamur adı; Karga Gedik dağının dibinde kurulmuş, tarihi M.Ö.1200 yıllarına dayanan Anemirium şehrinden kalmıştır. Karga Gedik dağı paralel dağ sıralarını keserek denize uzanır. Türkiye’mizin güneyinin en uç noktası Anamur Burnunu meydana getirir.
 

RÜZGÂRLI BURUN
 

Anemirium iki kelimenin birleşmesi ile meydana gelmiştir. Bu kelimelerden birincisi Anem, diğeri ise: Ourium’dur. Anem kelimesi; burun, Ourium kelimesi de rüzgâr anlamına gelmektedir. Kelimeler birleştirildiği zaman ise Anemirium adı Rüzgârlı Burun anlamına gelmektedir. Anemirium adı güneyin uç noktası olan Anamur burnuna izafeten verilmiş olmaktadır. Karga Gedik dağı üzerine yapılmış kaleye doğru çıkarsanız size bütün sertliği ile deniz rüzgârları yüzünüze çarpar ve size Akdenizin tuzlu havasını koklatır. Anamur İçel’in en uza ilçesi. İl merkezine uzaklığı tam 230 km. E–24 karayolu İçel’i Antalya’ya bağlar ve bu yol ilçeden geçer. Anamur-Sinop Atatürk yolu projesinin Anamur’u Karaman ve Konya’ya bağlayan bölümü tamamlanmıştır. Kıbrıs 63 millik bir mesafedir. Şehir nüfusu 34600’dür.
 

TÜRKLER VE ANAMUR
 

Alparslan komutasındaki Türk orduları, Romenos Diogenes komutasındaki ki yüz bin kişilik Bizans ordusunu yerlere serdikten sonra, Anadolu kapıları tamamen Türk’lere açılmıştı. Malazgirt savaşı, Anadolu üzerinde Türklerin kesin hâkimiyetin sağlandığı, Türklerin oymak oymak yerleşmeye başladıkları zamanın başlangıcı olarak kabul edilirse; bundan yüz yirmi yıl sonrasında Yörük Türkmen’lerin Anamur’a yerleşme tarihi olarak kabul edilebilir. Selçuklu Hükümdarlarından Alaaddin Keykubat, ileri görüşlülüğü ile kıyı şehirlerinin fet edilmesi gerektiğini anlamış ve bu işle emrindeki Mübarzeddin Ertokuş Beyi görevlendirmiştir. Ertokuş Bey de 1228 yılında Anamur’u zapt etmiştir.1228 yılından beri Anamur bir Türk şehri olarak devam etmiş ve sırayla, Karamanoğullarına, Osmanlılara geçmiştir. Anadolu’ya boy boy oba oba yerleşen Türkmenlerin birçoğu kendilerine bu yeşillikler diyarı, ormanlarla kaplı Toros dağlarını yurt etmişler ve Anamur’un 40 civarındaki köylerine yerleşmişlerdir. Kışın sıcak sahil kenarlarında, yazın serin yaylalarda konargöçer hayatlarını bugünde sürdürmektedirler. Anamur’un zapt edilmesi ile ilgili olarak Şıhömer adlı bir zatla ilgili çok yaygın olarak anlatılan zapthame hikâyesi mevcuttur. Yörede bugün Gülnar ilçesi civarlarından Gülnar hatun komutasındaki Türkmenlerden ayrılmış bir kol olan ”Bozdoğanlılar” aşireti ve bugün Afganistan’daki Türk bölgelerinde yaşayan “Bakşi” aşireti ile büyük benzerlikler gösteren “Bahşiş” aşiretleri yoğun yerleşim bölgelerine sahiptir. Akdeniz kıyısından başlayıp kuzeye doğru 110 kilometre derinliğe ulaşan Anamur toprakları üzerinde yaylalar mevcuttur. Bu saha içinde ilçe yüzölçümü 1274 km. karedir.

ANAMUR’DA ÇOCUK OYUNLARI
 

Anamur 600 yıla yaklaşan Türk hâkimiyetinden bu yana bir Türk ili olma özelliğini korumuş, bu topraklar üzerinde Türk çocukları kültürümüzün bize kazandırdığı çerçeve içerisinde çeşitli çocuk oyunları oynamışlardır. Bugüne kadar Anamur yöresinde bu çocuk oyunlarını derleme ile ilgili herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Bizim bu çalışmamızın ilk olmasından dolayı baş tarafa Anamur’u tanıtıcı kısa bilgiler konulmuştur. Anamur yöresinde 40’a yakın köy bulunmaktadır. Bu köylere tek tek tarayıp bütün oyunları derleme fırsatını kısa bir dönem içerisinde bulabilmiş değiliz. Kıt malzeme ve ulaşım zorluklarından dolayı bütün oyunları derleyemedik. Derlediğimiz çocuk oyunları, çocuk oyunlarında söylenen tekerlemeler, sayışmacılar ve oyun oynayış biçimleri arasında köyler arasında pek bir fark olmadığı içinde derlenen kişileri ve derleme yerlerini de sonda liste halinde verdik. Uzun bir zaman içinde Anamur’da anlatılan, geçmişte oynanan ve günümüzde oynanan çocuk oyunlarını tam olarak derleyebileceğimize inanmaktayım.
 

OYUNLARDA EŞ SEÇİMİ
 

Anamur’da dağ köylerinde, şehirde, okulda, sokakta, oyun bahçelerinde, Yörük çocukları koyun güderken, dağda kırda, bayırda çeşitli eğitici, eğlendirici, zevk verici, ders vermeye veya cezalandırmaya yönelik çeşitli oyunlar oynanmaktadır. Bu oyunların oynanması iki kişi arasında olabildiği gibi, guruplar ve takımlar arasında da olabilmektedir. Gurup ve takım oyunlarında eş seçimi oyundan önce, oyunun kazanılmasına yönelik ilk aşamadır. Eş seçiminden sonra ise sıra oyuna ilk başlayacak kişinin veya gurubun tespitine gelecektir. Eş seçimi birkaç türlü yapılmaktadır. Bunların en başında sayışmalar, yağlı-yağsız, yazı-tura ve sıra ile eş alma gelmektedir.
 

SAYIŞMALAR

 

Biz çocuk oyunları ile ilgili derlemelerimizi yaparken 25 adet sayışma tespit ettik. Bunlar sırası ile şöyledir;


1-Mürekkep, mürekkep, sana bir isim gerek. Ayşe, Ayşe’yi seviyor musun? Seviyorsan aşkından ölüyor musun? Ölüyorum. Öyleyse parmaklarından beş kere kuluç kırmalısın.


2-İn min, ucu din. Fır fır ata. Sinek sıça. Toku tuk, toku tuk, fiş.


3-Kralın kızı, kapıyı kırdı. Kral kızına çok kızdı. Kralın kızı evden kaçtı. Kendini farelere yem yaptı.


4-O…o.Allah’tan başlıyorum. Kim çıkacak bilmiyorum. Biricik, ikicik, üççük, dörtçük, beşçik, altıcık, yedicik, sekizcik, dokuzcuk, oncuk. Çuka, çuka cuk. Mavi boncuk. Sen çık.


5-Üşüdüm, üşüdüm daldan elma düşürdüm. Elmayı yemişler, bana cüce demişler. Cücelikten çıktım.


6-Allah’tan başlıyorum. Kim çıkacak bilmiyorum. Otuz otuz altmış. Bir gemi batmış. İçindeki şişko dokuz göbek atmış.1–2–3–4–5–6–7–8–9.
7-

a-Mavili mavili mor çiçek, mavili buradan geçecek. Öp babamın elini beni sana verecek.

 

b-Duvardan atlasana, patates toplasana. Ben annemin biricik kızıyım. Ağzını toplasana.

 

c-Demir kapı aralık. Kızlar beş bin liralık. Oğlanlara gelince pislik kutusundan çıkmış, pis balık.


8–1–2–3–4–5–6–7–8–9–10.Gel bizim bahçeye. Bahçede kızlar. Yumurtlamazlar. Şimdiki kızlar söz tutmazlar. Doktor gelir tık, tık, tık. Elinde ıbrık. Şimdiki ilaçlardan bıka bıka bıktık.


9-İğne düştü yakamdan. Kral geliyor arkamdan. Gelme kral gelme, annem bakıyor, balkondan.


10-O…o...o.İğne battı. Canımı yaktı. Tombul kuş, arabaya düş. Arabamızın tekeri. İstanbul’un şekeri. Hop, hop, altıntop. Bundan başka oyun yok.


11-O...o..Oya. Oya gitti maça. Maç bileti kaça?


12-İncecik yılan. Tepsiye dolan. Vallah, billâh yalan. Ataya selam.1–2–3.


13-Ola, mola, portakala, vaza, vizo, domatese, ekşi, meşki, havan do.


14-Bisiklete bindim. Karıncayı ezdim. Afedersin karınca, ben seni maymun suratlı sandım.


15-Cık çıkalım çayıra. Yem verelim ördeğe. Ördekbaşını kaldırmış. Meyvelere sündürmüş. Meyveci komiser. Çık başını göster. Bak nişanlın geliyor, canın kimi ister.


16-İnci, minci. Kim birinci? Öğretmenin cici kızı birinci. Çarşıdan aldım pirinci.


17-Çık çıkalım çayıra, yem velim ördeğe. Ördek yemini yemeden, çıyak, mıyak demeden. Hakkıdı, mıkkıdı. Çıktım çıkardım. Kimi çıkardım.


18-Portakalı soydum. Başucuma koydum. Ben bir yalan uydurdum. Duma duma dum. Kırmızı mum.


19-Sin sin sineğim. Dağda gezer ineğim. Ot versem yemezsin. Sakız versem çıtır, mıtır geversin.


20-Ennem, mennem. Gel gıdı gıdı gıttan. Gıdı, gıdı hoptan. Ennem, mennem sen çık.


21–1 cam.2 cam.3 cam.4 cam.5 cam.6 cam.7 cam.8 cam.9 cam.10 cam. O benim amcam.


22-O, o, o. Lili kız. Lili, lili kız. Papatya dili kız. Senin saçın kaç türlü kız.


23-O ini mini çikolata. Enapa, enapa en kötü pa doramina, doramina, hoppiniş, maruliş. Kör Hasan sadıkı diş


24-Elden elden epelek. Yerden çıkmış topalak. Topalağın yarısı. Hasan beyin karısı.

 

Fotoğraf: Nevzat Çağlar (Seyirlik Oyunlardan Deve Oyunu)

 

Bütün yukarıdan sayılan ebe seçimi veya eş seçiminde kullanılan bu sayışmaları çocukların çizgi oynarken, saklanbaç oynarken, pilav yemesi oynarken, cika oynarken saydıklarını her an için görebilirsiniz. Dikkat edilirse birçoğunun anlamının dahi olmadığı, bir takım kelime dizilişlerinden meydana geldikleri görülür. Burada önemli olan anlam değil sayışmayı yapan kişinin her heceyi bir kişiyi göstererek sayması ve bunun neticesinde son heceye denk gelen kişinin ebe veya bir takıma eş olmasıdır. Dördüncü ve yedinci sayışma ile onaltıncı ve on sekizinci sayışmanın iki değişik varyant olduğu açıkça görülecektir. Anamur yöresinde çocukları oyuna başlamadan önce eş veya ebe seçiminde kullandıkları diğer şekillerden biriside yağlı-yağsızdır. Yağlı yağsız oyunu şu şekilde oynanmaktadır: Yassı bir taş alınır. Bu taş havaya atılacaktır. Önemli olan taşın her iki yüzünün de düz olması (say) dır. Bir tarafına taşı havaya atacak olan çocuk tükürür. Karşısındaki çocuğa sorar.-Yağlımı, yağsız mı? Taşın tükürülerek ıslatılmış kısmı yağlı, diğer tarafı yağsızdır. İkinci çocuk birini tercih eder. Taş havaya atılır. Yere düşünce taşın hangi tarafının üste geldiğine bakılır. Tercihi yapan çocuğun dediği taraf gelmişse oyuna ilk başlama hakkını elde eder veya diğeri ebe olur. Yazı-tura oyunu da, yağlı-yağsız oyununa benzeyen bir başka oyundur. Bunda ise; bir bozuk paranın resimli tarafına tura, yazı ve rakamların bulunduğu tarafına yazı denmesi ve paranın havaya atılması ile çocuğun birinin yazı ve tura isteyerek, para yere düşünce kontrolü ile oynanan bir oyundur. İki oyun başının seçiminden sonra çocukların ikişer ikişer gruplanarak kendilerini takma birer isim koymaları ile oynanan oyunda Neyi alın oyunudur. İkişer gruplanan çocuklar kendilerine koydukları takma adın ikisini birden oyun başlarına söylerler. Diyelim ki bir çocuğun adı Armut, diğerinin ki Elma konmuş olsun. Armudumu alın, elmayı mı diye çocuklar grup başlarına sorarlar. Onlarda sıra ile bir biri, bir diğeri tercih hakkına sahiptir. Hangisini alırsa o takma adlı çocuk tercih eden oyun başının grubunda oyuna katılacaktır. Bir diğer ebe veya eş seçimi oyunu dolu mu-boş mu oyunudur. Bunda ise eline küçük bir taş alan çocuk diğerlerine taşı elinin herhangi birine arkasına ellerini götürerek saklar. Diğer çocuklara ellerini öne uzatarak, seçin der. Dolu mu, boş mu seçin sözünden sonra ikişer ikişer biri bir eli, diğeri öbür eli alarak ellerden yapışırlar. Taşın olduğu eli alanlar bir grup, taşın olmadığı eli alanlar bir diğer grubu meydana getirir. Çocuk avuçlarını sıktığı için taş görünmez. Avuçlar tercihler yapıldıktan sonra açılır. Bir diğer oyun tek mi-çift mi oyunudur. Boş dolu oyunu gibi oynanır. Ellerin içindeki taşın tek sayımı-çift sayımı olduğuna göre eş seçilir.
 

ANAMUR YÖRESİNDE OYNANAN ÇOCUK OYUNLARI LİSTESİ

 

Anamur yöresinde oynanmakta olan çocuk oyunlarının sayısı oldukça fazladır. Biz bunların bir kısmının ismini tespit ettik. Fakat nasıl oynandığını bir kısmının hala derleyebilmiş değiliz. Derleme çalışmalarımız burada ismi verilip, açıklaması verilmeyenler üzerinde devam edecektir.


1-Eşek bekçisi
2-Cika
3-Pilav yemesi
4-Kale dikmesi
5-Cıngırtlak
6-Kabakçı başı
7-Soğucak karpuz
8-Çivi çakması
9-Bışşık
10-Çöp gömmesi
11-Beş taş
12-Kurtar
13-Dondum
14-Taştayım-topraktayım
15-Topal karga
16-Pembe nine
17-Bir kol bir cam
18-Çom (Arasıkestirme)
19-Elbiç
20-Körebe
21-Çellik
22-Dokuz-dıkız
23-Kara kazan kulpu (El el üstünde kimin eli var)
24-Çizgi (kipi)
25-Birdirbir
26-Gelincik oyunu
27-Yüzük oyunu
28-Saklambaç
29-Köşe kapmaca
30-Güvercin taklası
31-İp atlama
32-Mendil kapmaca
33-Tahterevalli
34-Kaldır beni hoppacık
35-Farfarafilli oyunu
36-Çayır-çimen
37-Menekşe-mendilim düşe (grup yarması)

 


38-Üç taş
39-Dokuz taş
40-On iki taş
41-Çüştürümeşşek
42-Mendil saklaması
43-Yağ satarım-bal satarım
44-Kompil (Patates gömmesi)
45-Dolap oyunu
46-Yedi kırık kale
47-Aç kapıyı bezirgân başı
48-Eş domuz
49-Çatal metal kaç çatal
50-Testi
51-Hırsız-polis
52-Cimci
53-Yel yelemeç
54-Singurdu
55-Ara kedisi
56-Deve güreşi
57-Kutu-kutu pense
58-Sinek ısırdı mı?
59-Tek mi çift mi?
60-Tarla bölüşmesi
61-Tren oyunu
62-Dök dök karakolu
63-Evcik
64-Fırın
65-Şakıldak
66-Uçurtma (Kargı-şeytan)
67-Salıncak
68-Kapan
69-Lek (tek)

 

ÇOCUK OYUNLARININ AÇIKLANMASI(Oyunların Oynanışı)
 

1-Eşek Bekçisi: Baş tarafta verilen sayışmalardan biri oyunun başında yapılır. Eşek ve eşek bekçisi olması için grup içinden iki çocuk seçilir. Oyun oynanacak bahçenin orta yerine küçük bir daire çizilir. Bu dairenin içine eşek olan çocuk elleri ve ayaklarını yere değdirerek oturur.(Çömelir)Eşek bekçisi olan çocuk eşeği beklemeye başlar. Oyundaki diğer çocuklar eşeğe değerek onu yuvarlak çizginin içinden kurtarmaya çalışırlar. Çocuğa değip onu kurtaran çocuk eşek bekçisi olur. Eşeğin eşekliği devam eder. Bu arada eşeğe değmeye çalışan çocukları bekçi kovalar, yaklaştırmaz. Onları kovalar. Eğer onlardan birisine değebilirse, değdiği çocuk eşek olur. Vurulan çocuk dairenin içine girer. Önceki eşek olan çocuk ise; eşek bekçiliğine geçer. Oyun böylece sürer gider. Oyunun başında kurallar konulabilir. Üç defa eşek bekçisi veya üç defa eşek olana ödül ve cezalar verilir. Bu tamamen oyunu oynayan çocukların arzusuna kalmıştır.

 

2-Cika: Tam yuvarlak bir bilyenin yedi sekiz katı büyüklüğünde çay taşı (Kenarları sürtülerek yuvarlaklaşmış taş) alınır. Bu taşa cika denir. İki oyuncuda 12x12 ebadına yakın ellerine birer yassı taş alırlar. Bir çizgi çizilir. Bu çizgiden 4–5 metre uzağa cika taşı konur. İlk atışı yapmak için iki çocuk aralarında sayışma yapar veya tek mi-çift mi, yada dolu mu-boş mu oyunlarından biri ile seçim yaparlar. İlk atışı yapmaya hak kazanan oyuncu oyunu başlatır. Cikaya taşını vurmak için fırlatır. Cika taşına vurabilmiş ise cika ileri doğru hareket edecektir. İlk yerinden başlayarak ilk atışı yapan çocuk ayak ile bir-iki-üç diye cikayı ne kadar hareket ettirebilmiş ise sayar. Cikaya ikinci atışını yapar. Hareket ettirebilmişse aynı şekilde ayak ile saymaya devam eder. Atışlardan birinde cikaya taşını isabet ettiremezse ikinci çocuk oyuna girmeye hak kazanır. Birinci vuramayıp ikinci atış yapınca isabet ettirebilmişse ayağı ile sayma yapar. İsabet ettiremediği zaman oyuna diğeri devam eder. Bu sıra aynı şekilde tekrarlanır durur. Cika taşına vuruşunu oyunculardan bir devam ettiği sürece bir ayaklık yer de açılsa ikinci oyuncu oyuna dahil olamaz. Ne zaman isabet ettiremez veya bir ayaktan daha az yer açılırsa, cikaya yol aldıramazsa ancak o zaman oyuna girebilir. El oma geçer.

 

Çocuklar oyun başlamadan önce cika sayısının kaçta biteceğine uzlaşarak karar veririler. 200, 300 gibi bir rakam da karar kılabilecekleri gibi az veya daha çok bir sayıda da karar kılabilirler. Oyunun sonunda baştan kararlaştırılan sayıya kim ulaşabilmişse oyunu o kazanmış olur. Baştan cezayı bir yaptırımda anlaşılmışsa oyunu bitiren diğer oyuncuya caza veriri. Cezalar genelde binme şeklinde olur. Oyunu kaybeden diğerini sırtına alarak 10–15 metre uzağa götürür. Başka şekilde cezalar da olabilir. Oyunun kazanan karşı taraftan ödül de alabilir. Oyunlar her hangi bir şeyi almasına yada hiçbir karşılık beklemeden kölesine oynanır.

 

Oyun dört kişi tarafından da oynanır. Oyunun başında sayışmalarla eş seçimi yapılarak ikişer eşlenilir. Birinci eş cikadan sayı alamazsa ikinci eş devreye girer. İkinci eşinde sayı yapamaması durumunda el diğer guruba geçer. Oyunda sayı yapamayan bekler. Elin kendilerine geçmesi halinde yeniden atış yapabilir. Her iki grupta bir an önce belirlenen bitiş sayısına ulaşmak için gayret eder.

 

3-Pilav Yemesi: Sayışmayla oyuna başlamadan önce bir ebe seçilir. Bu ebe pilav bekçisi olur. Diğer oyuncular ise 5–10 kişi arasında olabilir. En az 7X10 ebadında 6 adet 1,5–2 cm kalınlığındaki düz taş üstü üstüne konur. Bu taş yığının adı pilavdır. Pilav taşlarının yanından sağlı sollu bir çizgi çizilir. Bu çizgiye paralel olacak şekilde 6–7 metre uzağa yeni bir çizgi, daha çekilir. Bu çizgi oyuncuların ellerindeki düz taşı pilava atma yeridir. Bu düz taşlar oyun başladığında sıra ile pilava doğru atılır. Atış sıra ile yapılır. Amaç dizili pilav taşlarını düşürmektir. Her oyuncu taşını pilavı devirmek için atar. Bir kısım oyuncular pilav taşına kendi taşını isabet ettirmez.
 

Bir ebe altı kişi oyuncu olduğu düşünelim. 1.2.3.4.5 attı pilavı deviremedi. 6. attı pilav taşları yıkıldı. İşte bu anda son taşı atan bütün oyuncular pilav taşına 6–7 metre uzağa çizilmiş olan yerden koşup, pilav taşları ebe oyuncu tarafından yeniden üst üste dizinceye kadar kendi taşlarını alıp, uzak çizginin öbür tarafına geçmek zorundadırlar. Ebe taşları dizip, taşını almaya gelen oyunculardan birine değer ise ebelik yakalanan kişiye geçer. Eğer taşını herkes kaçırmışsa veya kaç kişi kaçırabilmişse oyun taş atımı ile yeniden başlar. Taşı atanlardan birinci kişi pilavı yıkmış(yemiş) olsa bile o bir kişi diğer oyuncular atış yapmadan taşını alıp kaçırabilir. Ebe de pilavı yeniden dizip o tek oyuncuyu yakalamaya çalışır.
 

Pilavı oyunculardan hiçbir yıkamamış olsa bile bu sefer de oyuncular taşını fırsatını kollayıp alıp- kaçırmaya çalışırlar. Taşlarını almaya çalışan oyunculara ebe değmeye çalışır. Bir kişi de taşını alıp kaçırmış olsa pilava yeniden taşını atmaya hak kazanır.
Oyuncular isterlerse pilav yıkıldığı anda taşlarını kaçırmayabilirler. Pilav çizgisinin arka tarafında olan taşına ayağını bastığı anda “bastım” diyerek orada bekleyebilir. Uygun bir fırsat bulunca da taşını kaçırır. Bu pilavın yeniden yıkılışı sırasında olabileceği gibi ara anlar da da olabilir.
 

Taşı pilav çizgisi ile taş atış çizgisi arasına düşmüş olanlar “bastım” hakkından yararlanamazlar. Onlar taşını direk olarak alıp-kaçmak zorundadır. Bu da ebeye kolaylık sağlar.
 

Hiçbir oyuncunun taşı ile kale yıkılmadığında sağlı sollu ebeyi sıkıştırırlar. Sağdan sıkışma anında soldaki taş sahipleri, soldan sıkıştırma anında sağ da taşı olan oyuncular taşını alıp kaçırmaya çalışır. Taşlardan bir veya bir kaçı kaçırıldığı sürece atış devam eder. Ne zaman ki ebe bir kişiyi yakalar veya ona değebilirse oyun yeniden baştan başlar.
 

Oyunun bütün kurgusu ebelikten kurtulma üzerine kurulmuştur.
 

4-Kale Dikmesi: Bu oyunu iki kişi oynayabileceği gibi 2’li 3’lü karşılıklı grupla da oynamak mümkündür.
 

Oyun düz alanlarda veya yaylalarda aracın az geçtiği toprak yollarda oynanır.
 

Karşılıklı uygun bir mesafe aralığına her iki grup oyuncu da yassı, tabak büyüklüğünde karşılıklı üçer taş dikerler. Dikilen taşların araları birer metre olabilir.
Oyuncular karşılıklı olarak dizilirler. Oyuna hangi grubun başlayacağı başta verilen sayışma ya da oyuncu belirlerken kullanılan yöntemlerden bir ile belirlenir.
 

Kale taşlarına toplamda her oyuncunun üç sefer taş atma hakkı vardır. Bu oyunda amaç dikilmiş olan taşları atılan taşları isabet ettirerek yıkmaktır. Birinci oyuncu taşını atar, kaleleri yıkmaya çalışır. Taş atma sırası üçtaş atıldıktan sonra iki kişi karşılıklı oynuyorsa diğer oyuncuya geçer. Ama kalelerden birinin veya ikisinin yıkılmamış olması gerekir. Diğer oyuncuda taşlarını atar. O da kaleleri(dikili taşları) yıkmaya çalışır. Grup halinde oynanıyor ise anlaşmaya göre ya karşı taraf bütün taşlarını atar bitirir veya el her seferinde karşıki oyunculara geçerek birer kişi taş atar.
 

Kale yıkılmadan kalmış ise oyun atış sırası karşı tarafa geçiş yapar. Oyun karşılıklı üçer taş atma ile devam eder.
 

Bir grup hiç ara vermeden bütün kaleleri yıkabilirse, diğer grubun oyuncuları hiç taş atışı yapamazlar. İsterse on defa tekrar edilsin yine de atış yapamazlar. Amaç kaleleri yıkarak, karşı tarafa hiç el vermeden oyunu sürdürebilmektir. Atış yapabilmeleri için dikili olarak kalelerinin kalması gerekir.
 

5-Cıngırtlak: Türk Kültür tarihinin içerisinde konargöçer olarak yaşayan Anamur'daki Yörüklerin yaylalara çıktıklarında gönüllerini hoş tutmak, yaylanın serinliğine hoş bir seda katmak, hayatı yaşanır ve eğlenceli kılmak amacı ile ürettikleri güzel bir eğlence vardır. Bu eğlencenin adı ÇINGIRTLAKTIR. Bize atalarımızın konargöçerliğe başladıktan Orta Asya'dan bu güne gelinceye kadar devam ettirdikleri bir gelenek olarak intikal etmiştir. Bunun da en büyük delili halen kardeş Türk Cumhuriyetlerinde çıngırtlağın halen yaygın bir eğlence aracı olarak devam ettirilmesidir.
 

Anamur yaylalarında Kaş, Abanoz, Halkalı, Akpınar ve diğer yaylalarda çıngırtlağa binmek ve bunu yaygın bir eğlence aracı olarak kullanmaktayız. Bu kültürümüzün bir ürünü olarak devam ettirilmektedir.
 

Cıngırtlak yaylalarda düz çayırlıklara kurulan bir küçük ve ince dikme ile uzun sırıktan meydana gelir. Sübelek denilen ağacın boyu bir buçuk metre civarındadır. Bu ağacın çapı ise yirmi santimetre civarındadır. Sübelek ağacının üst kısmı 4–5 santimetreye kadar indirilip sivriltilir. Sübelek ağacı yaylanın bin bir koku veren düz bir yerindeki çiçeklerin ve çayırın orta yerine 30–40 santimetre kadar gömülerek sağlamlaştırılır. Sağlam olması için dibine taşlar çakılır. Şimdi sıra uzun ağaca gelmiştir. Sübelek üzerinde döner ağaç olarak kullanılacak bu ağacın seçimi de önemlidir. Bu genelde halk dilinde katran veya ladin denilen (Sedir ve Köknar) ağacından seçilir. Ağacın kalınlık olarak baş kısmı ile üst kısım kalınlığı aynı olanları tercih edilmekle birlikte daha değişik ağaç kullanıldığı zaman sübelek üzerinde döneceği için orta denge noktasının çok iyi ayarlanması gereklidir. Uzun dönecek ağacının tam denge noktasına sübeleğin rahatlıkla girebileceği bir delik açılır. Bu delik marangozların yaptığı işlerde kullandığı keski demiri ile açılan bir deliktir. Ancak bu delik hiçbir zaman döner ağacın kalınlığının yarısını geçmez. Genelde yaylarda sübelek ve uzun ağaç çobanların kestiği kurumuş ağaçlardan temin edilir.
 

Ağaçların hazırlanmasından sonra sıra yağlama işine gelir. Yayla ağaçlarının çırasından çıkarılmış katran ve kömür ile sübeleğin üst kısmı yağlanır. Bir kısmı da döner ağacın deliğine bırakılır. Sonra döner ağaç sübeleğin üzerine kapatılır.
Cıngırtlak ağacı sübeleğin üzerine geçirilip iki kollu bir pervane yaratılmış olur. Hızı fazla olamasa da vantilatör gibi döndürülecektir.
 

Artık eğlenceye başlama zamanıdır. Büyüğünden küçüğüne, kadınından erkeğine cıngırtlağa binmek için sıraya girilir. Döner ağacı üstüne karın üzeri karşılıklı olarak birer ikişer kişi binilebileceği gibi, ağaç üzerinde doğal olarak bırakılmış dal veya çakılan tutamaklar yardımı ile eşeğe biner gibi binilir. Ayaklar zaman zaman yere vurularak dönüş hızlandırılabilir. Veya bir kişi çıngırdağın döner ağacından itmek suretiyle dönüşü hızlandırır.
 

Çıngırtlak dönüş sırasında sübeleğin üzerine sürülen katran veya bulunamazsa tereyağı kullanılarak ve kömürün etkisi ile hem dönüşü kolaylaştırır ve sanki bir sazın tellerinden çıkıyormuşcasına "gacur-gucur" diye sesler çıkartır. Bu ses Yörüklerin sevda türküsüdür. Gönüllerinin aydınlığının çevreye yansımasıdır...
 

Çıngırtlakla yaşlılar çocukluk ve gençlik yıllarına, özlemlerine geri dönerler.Önemli olan iyi tutunmak ve dönüş anında ağaç üzerinde düşmedem dengeyi sağlayarak binebilmektir.
 

6-Kabakçıbaşı: Çocuklar eş seçimi için bir takım sayışmalar ve eş seçimi ile ilgili oyunlarla gruplara ayrılırlar. Gruplardaki kişi sayısı aynı olmalıdır. Altışarlı veya daha fazla sayıda her ili grupta çocuk olabilir. Gruptaki çocuklar 7- 8 metre ara ile karşılıklı olarak bir birlerine karşı dizilirler. Grubun kendi üyeleri arasında yan yana en az yarım metre ara olmalıdır. Yere çömelerek otururlar.
 

Her iki grup kendi arasında birer tane kabakçı başı olacak kişi seçer. Yazı-tura atılarak veya tek mi çift mi, boş mu, dolu mu oyunu ile oyuna ilk başlayacak grup belli edilir.
 

1. grubun kabakçıbaşısı kendi grubunda olan çocukların kulağına eğilerek karşı grubun duymayacağı bir şekilde birer isim koyar. Bunlar, hayvan, bitki canlı veya cansız varlıkların isimleri olabilir.
 

2. Grubun kabakçıbaşısı da kendi grubuna aynı şekilde isimlerini koyar.

 

1. gruba konan isimleri 2. grup, 2. gruba konan isimleri de 1. gruptakiler bilmezler.
 

Oyuna ilk başlayacak olan grubun başkanı(Kabakçıbaşısı), diğer grubun kabakçıbaşısının yanına tek ayaküstünde sekerek gelir. Ona sorar:
 

—Kabakçıbaşı, kabakçıbaşı.

 

İkinci grubun başkanı cevap veriri ve diyoloğ sürer:

 

—Buyur kabakçıbaşı.

—Kabakların oldu mu? Selelere doldu mu?

—Oldu. Selelere doldu.

—Öyleyse olgunundan birlerini alayım der ve grup içinden istediği oyuncunun birinin gözlerini kapar. İki grup bir birine ters olarak oturduğu için (arkaları birbirine gelir) karşı grup oyuncularını görmezler. Gözünü kapadığı çocuk kimseyi göremez.
 

1. Grubun başkanı kendi grubuna seslenir:
 

—Gelsin gelsin, Kim gelsin? Önceden kendi grubuna koymuş olduğu isimlerden birsini söyler.
 

—Gelsin gelsin Türk gelsin.
 

Kendi adı çağrılan çocuk sekerek gelir. Gözleri kabakçıbaşı tarafından kapatılmış olan çocuğun kafasına sanki karpuzun ham veya yetişkin olduğunu anlarken yapıldığı gibi üç sefer “tık, tık, tık” diye parmakları ile vurur. Sonra tekrar sekerek gider ve eski yerine oturur.
 

Kabakçıbaşı gözü kapalı olan çocuğun gözlerinden ellerini çeker. Gözleri çözülen oyuncuya sorar:
 

—Bil bakalım kim vurdu?


O da karşı oyunculardan şüphelendiği birinsin gerçek adını söyler. (Çocuğun önceden oturuş, duruş şeklinden tahminde bulunacaktadır.)
 

—Erol vurdu, der.

 

Kendisinin başına vurmuş olan çocuğu bilmiş ise, ismi bilinen çocuk karşı grubun oyuncularını tarafına sekerek geçer. O grubun kabakçıbaşısı ona yeni bir isim koyar. Eğer gözü kapatılan çocuk başına üç defa vuran oyuncuyu bilememişse kendisi sekerek diğer gruba geçer ve orada yeni adını alır.
 

Oyunun el değiştirme sırası oyuncunun karşı grubun oyuncusunu bilemediği andır. Bilirse el kendi grubuna geçmiştir.
 

Oyun gruplarından birinin tek kabakçısı ve tek bir oyuncusu kalıncaya kadar oyun aynı şekilde devam eder. Ya da baştan konulan bir sınırlama ile on oyun sonunda en çok kabağı olan grup oyunu kazanmış olur.
 

7-Soğucak Karpuz: Kabakçıbaşı oyununda olduğu gibi gruplar ayrılır. Her grubun bir başı(lideri) olur.
 

Oyun başlayış sırası tespit edildikten sonra karşı gruba gelen grubun başı değişik söyleyişler ve diyaloglar yapar:
 

—Seke seke selam verdim aldın mı?
 

Diğer grubun başı cevaplar:

 

—Aldım.

—Ben buraya niye geldim bildin mi?

 

İkinci grubun başkanı “-Bildim.” Derse aynı kabakçıbaşında olduğu gibi göz kapama ve isimli karpuz çağırma işlemi yapılır.

 

İkinci grubun başkanı “-Bilmedim.” derse, birinci grup başkanı ona şöyle der:
 

-Ebem hamdan çıkmış, soğucak soğucak karpuz ister.
 

Yine göz kapayıp çağırma işlemine geçilir.
 

Oyun el değişmeleri ile devam eder.
 

Büyüklere saygıyı anlatan bir oyundur.
 

8-Çivi Çakması: Bu oyun en az iki kişi arasında oynanır. Üç dört, beş kişi ile veya daha fazla kişi ile de oynanabilir.
 

Çocuklar bu oyunu yaylada çeşme önlerinde, su akan çayırlarda, çimenlerde veya çamurlu alanlarda oynayabildiği gibi, kışın toprak ıslak ve yumuşakken de oynarlar.
 

45–50 cm. uzunluğundaki 5–8 santimetre çapındaki dal parçaları(ağaç) nın uçları toprağa kolayca çakılabilmesi için sivri hale getirilir.
 

İlk çiviyi bir kişi çamura saplar. İkinci kişi kendi çivisini çamura bir yandan saplarken bir yandan da diğer çakılmış olan çiviye vurdurarak onu yerinden söküp, çıkarmaya, düşürmeye çalışır. Amaçta budur. Rakibin çivisini yerinden sökmek veya düşürmek. İkinci attığı zaman çiviyi yerinden çıkartmış ve yere düşürtmüş ise o çivi ikinci atanın olur. Yani çivi ikinci kişi tarafından alınmış yani “ütülmüş” olur.
 

Çiviyi ilk atma ve sonra atma sıraları da hep oyunlarla belirlenir.
 

Bazen atılan çivi çakılmaz ve yere düz olarak düşer. Bu durumda çivi atma sırası gelen kişi çivisini çakarken yere düşmüş olan çiviye kendi çivisini değdirerek çarksa o çivinin de sahibi olur. Diğer çocuğun önceden hazırladığı yeni bir çivi ile oyuna katılması gerekir. Çiviler yerinden düşüp, sökülmediği sürece karşılıklı çivi çakmaları devam eder.
 

Üç dört çocuk beraber oynadıklarında çivi çakma sıraya konur. İsteyen istediği çiviye atış yapabilir. Bazen oyunlarda üç kişi birinci çiviye atış yaparak onu yerinden oynatır. Dördüncü atan çiviyi düşürerek çivinin sahibi olur.
 

Çivi çakma karşılıklı iki grup arasında eşli olarak da oynanabilir. Bu durumda her grup oyuncusundan birinin çivi atışından sonra rakip oyunculardan birsinin çivisini atması gerekir. Eşler arasında çivi alması olmaz. Bunu için karşı oyuncuların çivisini düşürmek için atış yapılır.
 

Bu iş bazen öyle iddialı bir hale düşer ki 30–40 çivinin karşı takım oyuncularına geçtiği görülür. Bu oyun kışın veya yazın oynanıyorsa ütülen çiviler eve götürülerek ocakta veya sobada yakılır. Ertesi gün oyun oynamak isteyen yeni çiviler hazırlayıp oyuna katılır.
 

Çivileri güzelliği ve düzgünlüğüne göre “acar ya da gıcır” adı verilir. Acar çivi ile oynayan çocuk bu çivisi ütüldüğünde karşı oyuncuya çivisini vermez. Başka bir çiviyi üten çocuğa verir. Aynı çivisi ile oyunu sürdürür.
 

9-Bışşık: Bu oyun da grup oyunları içerisinde yer alır. En az yedi sekiz kişi ile oynanır. Oyunun kurallarını ve oynanış şeklini bilen bir kişinin olması oyunun oynanabilmesi için yeterlidir. Genelde oyunu hiç oynamamış kişiler ile oynanır.
 

Bazen büyükler, bazen küçükler veya karışık şekilde oynanır. Bu biraz da seyirlik bir oyundur. Oyuna katılanlar ve seyredenler için gülmece ve eğlence kaynağıdır.
Uygun bir oturma düzeni sağlanmış ve normal oturuluyorken oyunu bilenler gerekli hazırlıklarını yaparak oyun oynanmasını isterler.
 

Oyunun kurallarını bilen iki çocuk dışarıya gidip veya öbürlerinin durumu kavramasına fırsat vermeden bir bahane ile başparmaklarının iç kısmına siyah (Kömür karası) sürüp gelirler. Bu iki kişi grubun değişik iki arasına otururlar. Sonra da oyun oynama teklifinde bulunurlar.
 

Ellerini kimseye göstermezler. “Gelin çocuklar bir oyun oynayalım” diyerek, diğer çocukların veya oyuna katılacak olanları ilgisini çekerler. Diğerleri “Ne oynayalım?” diye sorunca “Bışşık” oynayalım derler. Diğerleri oyunun kurallarını bilmedikleri için “O nasıl bir oyun?” diye sorarlar. Oyunu bilen iki kişi oyunun kurallarını açıklarlar. Herhangi bir yerden başlayıp yandakinin hafifçe “bışşık” diyerek suratının sıkılacağını söylerler. “Bunun ok zevkli bir oyun olduğunu” söyleyip diğerlerinin de oynaması için ikna ederler. Böylece “Bışşık” oyununa başlanır.
 

İlk çocuk yandakini suratını hafifçe sıkarak “bışşık” der. Sıra, ikinci, üçüncü çocuğa gelir. Oyun aynı şekilde devam eder. Ellerinde kara olan iki çocuk da yanlarında oturan ve oyunu daha önceden oynamamış kişileri yüzlerini “bışşık” diyerek sıkar. Bu sırada başparmakları içinde bulunan kara çocuğun yüzüne bulaşır ve yüzünü karartır. Her sıra gelişinde ellerinde kömür karası olan çocuklar yanındakinin yüzünden değişik bir yeri sıkıp “bışşık” dedikçe grup içindeki iki çocuğun yüzleri değişmeye ve acayip şekiller almaya başlar. Grup içinde bunu gören ve seyredenler bu komik durumu görüp gülmeye başlarlar. Suratları kararmış olan çocuk kendi yüzünü görmez, ancak, grup içinde yüzü kararan diğer kişiyi gördüğü için onlarda gülerler. Uzun süre oyunculardan birsi açık vermediği sürece oyun bu şekilde sürer gider.
Bir müddet oyun sürdükten sonra yüzü kara olanlara “Ne gülüyorsun, git bakalım sen kendine aynada bak” denir. Aynada yüzlerini gören bu oyuncular, yüzlerini yıkamak için lavaboya koşarlar.
 

Oyuna getirildiklerini anlarlar ama olan olmuştur.
 

Bu oyun genelde kış eğlencelik oyunu olarak oynanır.
 

10-Çöp Gömmesi: Deniz kenarına yüzmeye gelen çocukların, gençlerin denizin kumunda oynadıkları bir oyundur. İki kişi arsında oynanır.
 

Deniz kenarında kumların üstüne iki çocuk karşılıklı olarak otururlar. Aralarında 60–70 cm kadar mesafe vardır. Ayaklarını bir birine karşı açarak uzatırlar. Elleri ile ayakları arasında kalan kum u biraz orta kısma doğru yığarlar. Diz üstüde oturabilirler. Yine aralarındaki kumu bira set halinde ters V şeklinde yığarak bir birine doğru uzatırlar. 4–5 cm uzunluğunda bir çöpü alırlar. Oyuna hangisinin başlayacağına önce karar verirler. Bu boş-dolu oyunu ile tespit edilir. Oyuna ilk başlayacak kişi çöpü kuma saklayacak olan kişidir.
 

Çöpü saklayacak olan oyuncu çöpü elinin içine alır. Kumda karşı oyuncuya doğru elini kum içerisinden götürür. Diğer eli ile de bir yandan elinin üzerine sürekli kum yığar. Çöpü saklayan çocuk bu gidiş sırasında kumun herhangi bir yerine çöpü bırakır. Ancak nerede bıraktığını belli etmeden çöpü bırakması gerekir. Çöpü nerde bıraktığının anlaşılmaması için de bu işlemi diğer oyuncunun önüne kadar devam ettirir.
 

1. Oyuncunun amacı çöpü karşıdaki oyuncunun bulamayacağı bir noktaya gizlemektir. İkinci oyuncunun amacı ise saklanan çöpü bulmaktır. Birinci oyuncu son noktaya vardıktan sonra kumu yeniden ters V şeklinde düzeltir. 2. oyuncuya “Haydi bul bakalım” der.
 

2. oyuncu 1. oyuncunun çöpü saklaması sırasında el hareketlerini takip ederek, çöpü nereye gömdüğünü (sakladığını) tahmin etmeye çalışır. Parmaklarını bir birine kitleyerek kumda çöpün saklandığını düşündüğü yeri avuç işlerini kapatır. 1. oyuncu 2. oyuncunun elleri ile kapattığı bölümü dıştan çizer. 2. oyuncu ellerini kaldırır. 1. oyuncu çizilen çizgilerin kumu açarak çöpün çizilen bölgenin altında olup olmadığını tespit eder. Çöp çizilen bölgede bulunmuş ise çöpü bulan ikinci oyuncu bir sayı alır ve çöp saklama sırası kendinse geçer. Eğer çöpü bulamamış, çizilen bölgenin dışındaki bir yerden çöp bulunmuş ise o zaman da 1. oyuncu bir sayı alır ve çöpü saklamaya devam eder. Belli edilen bir sayıya ulaşılıncaya kadar çöp gömmesi oyunu devam eder. Sonunda ödül veya ceza vardır. Kölesine de oynanır.
 

11-Beş Taş: Oyuncuları karşılıklı olarak birer, ikişer, üçer, dörder eş şeklinde olabilen tek veya grup oyunlarından birisidir.
 

Beş adet yuvarlak tipte veya kırılmış çakıl taşlarından 1,5X1,5 ebadında taş alınır. Bu oyunda oyunu iyi bilmeyene avantaj olmak üzere ilk sıra verilir ve oyun başlar.
 

1-İlk oyun açılışında taşlar avuçtan yere doğru bir birinden ayrı olacak şekilde yere atılır. Taşın birsi ele alınır. Elindeki taşı havaya doğru atan oyuncu bu sırada yerdeki taşlardan birini alıp, havaya attığı taşı da yakalayıp avucuna almak zorundadır(Kapmak.). Bu işlem yerde bulunan dört taş içinde ayrı ayrı yapılmak zorundadır. Yapılamadığı an el diğer oyuncuya geçer. O yapmaya çalışır. Oyunun ikinci aşamasına geçmek için mutlaka her oyuncunun 1. aşamayı geçmesi gerekir. Bu işlem bütün aşamalarda aynı şekilde sürer.
 

2-İkinci oyun sırasında elde bir taş vardır. Yerde ise 4 taş. Bu aşamada eldeki taş havaya atılırken yerdeki taşlar ikişer ikişer alınmak zorundadır. İkişer alınan taşın yanında havadaki taşın da kapılması gerekir. Üstelik yerdeki taşlarının ikisinin alınması sırasında yerden alınan 2’nin dışında kalan 3. ve 4. taşlara elin hiç değmemesi gereklidir. Yoksa el diğer oyuncuya geçer.
 

3-Taşlar yine yere atılır. Elde bir taş vardır. Eldeki taş havaya atılırken yerdeki taşların tümünün avuçlanıp el alınması ve havaya atılan taşın yeniden kapılması gerekir. Oyunculardan birinin yerdeki taşların tümünü toplayamaması, havadaki taşı kapamaması veya bu sırada elindeki taşlardan birini veya birkaçını düşürmesi elin diğer oyuncuya geçmesine neden olur.
 

4-Beş taş eldedir. Taşın birisi havaya atılır. Diğer avuçta bulunan taşlar yere konur ve havaya atılan taş kapılır. Tekrar eldeki tek taş havaya atılır ve yerdeki taşlar yeniden avuçlanıp, havadaki taş kapılır. Havadaki taş kapılamaz veya yerdeki taşlar toplanamazsa el(oyun sırası) diğer oyuncuya geçer.
 

5-Beş taş elde iken bir havaya atılır. Dört taş eldedir. İşaret parmağı ile yere değilir ve havaya atılan taş kapılır. Eldeki taşlardan düşürme, taşı kapamama durumunda oyun sırası diğer oyuncuya geçer.
 

6-İşaret parmağı, orta parmak(sol el) üzerine kenetlenir. Başparmak ve kenetlenmiş el uçları köprü gibi yere değdirilir. Yüzük parmağı ve sırça parmak yere değdirilmez. Taşın beşi de alınır. Biri elde kalır. Sağ el ile sol bilek altından sokularak köprü üzerinden bu dört taş ters yöne atılır.
 

Karşıdaki oyuncu yere atılan bu taşlardan birsini “ -köletaş” diyerek işaretler. Eli ile gösterir. Oyuncu sol elindeki parmaklar yerde köprü vaziyetinde dururken sağ elinde bulunan taşı havaya atar ve sol eline göre sağ tarafta bulunan taşları köprünün altından iterek karşı tarafa elin sol yönü köprünün altından iterek geçirmeye çalışır. Havadaki taş da yere düşmeden havada kapılmak zorundadır. Kural dışı bir işlem yapılması halinde oyun sırası diğer oyuncuya geçer. Köle olarak belirlenen taşın dışındaki taşlar köle taşa el ve diğer taşlar değdirilmeden karşı tarafa üç atış sonucunda geçirilmiş olması gerekir. Havadaki taş ta her seferinde havada kapılır. Yoksa el diğer oyuncuya geçer. Köle olarak belirlenen taş en son olarak köprünün altından itilerek karşı tarafa geçirilmek zorundadır. Köle taşı için de bir sefer eldeki taşı havaya atma hakkı vardır. Burada köle belirlemesi yapan oyuncunun dikkat etmesi gereken nokta köle taşının köprüye yakın olması, elin değmesine müsait olması ve diğer taşların köprü altından geçişini zorlaştıracak durumda bir taş olması gerekir ki el kendine daha çabuk geçebilsin.
 

Köle taş mutlaka en son olarak köprü altından geçirilecektir. Diğer taşlar itilirken köle taşına değilmemesi gerekir. Değilirse oyuncu değişir. Her atışta bir taşın karşıya geçirilmesi gerekir.
 

7-Oyuncu taşları avuç içinde tutar. Diğer oyuncu yine bu taşların birini köle olarak belirler. Avuç içinde bulunan taşlar havaya atılıp elin tersinde grup halinde tutulmaya çalışılır. Taşlar el üstünde tutulurken(el üstüne çıkarılırken) herhangi birinsin veya iki tanesinin (köle hariç olmak üzere) yere düşmesi eli değiştirmez. Elin değişmemesi için köle taşının mutlaka el üstünde bulunması ve yanında diğer taşlardan birinin mutlaka bulunması gerekir. Oyuncu tekrar köle taşı ile beraber diğer taşı veya taşları havaya ayıp avuç içi ile kapmak, havada yakalamak zorundadır.
 

Taşın havaya atılıp elin tersinde durdurulması sırasında el üstünde beş, dört, üç veya iki taş kalmış olsun. Taşlar havaya atılıp tekrar avuç içi ile kapılması sırasında hiçbir taşın yere düşürülmeden kapılması gerekir. Taşın herhangi birinin veya fazlasının düşürülmesi halinde el diğer oyuncuya geçer.
 

Beş taş oyununda oyuna başlayan bir oyuncu diğer oyuncuya hiç sıra vermeden ve oyunun bütün kurallarını yerine getirerek istediği kadar oyunu devam ettirebilir.
 

Grup oyununda iki kişi diğer iki kişi ile karşılıklı oynuyorsa veya üç kişi üç kişi ile oynuyorsa 1. oyuncu hata yapıncaya kadar oyunu sürdürür. Hata yaptığı anda oyunda kaldığı yerden takım oyuncusu diğer arkadaşları sıra ile oyunu devam ettirir.
 

Takım arkadaşları tarafından bir oyun bitirilip, yeni bir oyuna geçilse bile hata yapıp oyundan çıkan oyuncu karşı taraf oyuncuları oyuna başlayıp sıra ile hata yapıncaya kadar oyuna yeniden giriş yapamaz.
 

Oyunu beş kişi olup da iki takım halinde oynanmak istenirse takımlar üçe üç eşleşemeyeceği için iki kişi olan takım oyuncularından birine oyunda iki el üstü üstüne oynama hakkı verilerek herkesin oyun içinde yer alabilmesi sağlanır.
 

Beş taş oyunu başta konuşulan ve adına cimci denilen avuç parmak ucu ile diğer oyuncunun el üstüne sertçe vurulması şeklinde ceza verilerek oyun noktalanır. Oyuncular sayının kaçta biteceğini veya her oyun sonunda kaç cimci vurulacağını baştan konuşarak oyuna başlayabilirler. Oyunu kazanan kişi veya grup üyeleri karşı oyunculara bire bir cimci vurabilirler.
 

Oyunda kazanan tarafın kaç cimci vuracağı konuşulmamış ise oyunu yedinci aşamasında köle taşı ile kapılmış olan taş sayısı kadar karşı oyuncuya cimci vurulur.
12-Kurtar: Bu oyun için dörder, beşer kişi kendi aralarında karşılıklı olarak eş seçim yöntemi sayışmaları veya oyunlarından birini kullanarak belirler.
 

Kurtar bir kovamla oyunudur. İlk kaçacak grup iyi koşamayacağına inanılan gruptur. Kovalamayı yapacak olan grup ise arkadaşları arasında iyi koştuğuna inanılan gruptur. Bu oyunda kimin iyi koştuğu bilindiği için kovalayacak grubun tespit edilmesi kolaydır.
 

Bir çayırda, düz bir alanda bir metre çaplı bir daire çizilir. Birinci grup oyuncuları buradan etrafa doğru kaçarlar. Diğer grup bu kaçanları kovalar. Herhangi birisine el ile değilmesi anında kovalayan oyuncu diğerine “-yat.” der. Onu yakalamıştır. Çocukla birlikte gelir. Yakalanmış olan çocuk daire içine girer. Bu dairenin etrafında kovalayan gruptan birsi bekçi olarak konulur. Çünkü kovalanmakta olan grup oyuncularından birsinin gelip daire içindeki oyuncuya elini değdirmesi anında oyuncu yeniden kaçmaya hak kazanacaktır.
 

Kaçan grubun üyeleri bir yandan yakalanmamaya bir yandan da kurtarılmayı daire içinde bekleyen arkadaşların kurtarmaya çalışırlar. Bekçinin görevi ise kurtarılmayı önlemek, değmeye çalışılırken esir sayısını karşı oyuncuları yakalayıp, değmek sureti ile arttırmaktır.
 

Bütün oyuncular vurulup dairenin içine getirilince oyunu kovalayan taraf kazanmış olur. Diğer bir oyunun başlamasında ise yakalanan taraf kovalayan taraf olarak aynı şekilde oyunu sürdürür.
 

13-Dondum: Bir kişi çeşitli sayışmalar yapılarak ebe olarak seçilir. Diğer ikinci, üçüncü, dördüncü… kişiler kaçarlar. Bu tek kişilik ebe onları değmeye, vurmaya (yatırmaya) çalışacaktır. Herhangi birsini kovalarken vurabilirse o kişi ebe olur. Kaçan oyuncular da “-dondum.” diyerek olduğu yerde kalıp oturma hakkını kullanabilirler. Bu durumda ebe olan oyuncu donan kişiyi vuramaz. Donan oyuncunun diğer oyundaki arkadaşlarından irsinin kendisine değip kurtarıncaya kadar oyunda yer alma hakkı kısıtlanmış olur. Ebe oyuncuda bu donan kişi etrafında kovalamasını yaparak onun kurtarılmasını önüne geçmeye ve bu kurtarış sırasında oyunculardan birine değmeye çalışır. En önemli unsur bir kişiyi yakalayıp ebelikten kurtulmadır.
 

14-Taştayım-Topraktayım: Bu oyun için en az dört oyuncu gerekir. Daha fazla kişi ile de oynanabilir. Bir kişi ebe olarak seçilir. Diğerleri 15X15 cm ebadında birer taş alırlar. Bu taşlar oyun anında onların kurtarıcılarıdır. 4 kişi arasında oynanıyor ise oyuncular 6–7 metre ara ile taşlarını koyarlar. Her taşın üstünde bir oyuncu vardır. Oyuncular karşılıklı olarak yer değiştirirler. Çapraz olarak veya isteyen istediği kişi ile taş değiştirme hakkına sahiptir. Taşın üstünde olan bir oyuncuya ebenin dokunma hakkı yoktur. Taştan inilip diğer oyuncu ile yer değiştirme anı ise toprakta olunan zamandır. Bu taş değiştirmeler sırasında ebe olan oyuncu toprakta olan birine değme hakkına sahiptir. Değdiği anda ebe değdiği kişi olur. Kendisi oyunculuğa geçer. Herhangi bir oyuncuyu yakalayamadığı sürece ebe kalmaya devam eder.
 

15-Topal Karga: Belirlenmiş herhangi bir saha içerisinde oynan bir oyundur. Voleybol veya basket sahası gibi sınırları belirlenen büyüklükte bir saha içerisinde oynanır.

 

Sahanın herhangi bir yeri yuva olarak kabul edilir. Genelde köşelerden birisidir. Burası ebe olanın, yani topal karganın sahasıdır. Topal karga buraya durur. Diğer kişiler saha içerisinde yer alırlar. Topal karga tek ayağı ile koşup(sekerek) diğer oyunculardan birisini yakalamak zorundadır. Oyuncular sekmeden koşarlar. Ebe haricindeki oyuncuların kaçışları sırasında saha dışına çıkma hakları yoktur. Saha dışına kaçan ebe(topal karga) olmak zorundadır.
 

Topal karga oyunculardan birini yakalayıncaya kadar ebeliğe devam eder. Ebe olan kişi koşmaktan yorulduğunda saha içinde durup dinlenemez, ancak gidip yuva olarak belirlenen bölümde dinlenebilir.
 

Oyuna katılanlar: “-Topal karga, topal karga beni yakalayamaz!” diyerek ebeyi kışkırtırlar.
 

 

16-Pembe Nine: Genelde kızlar tarafından oynanır. Pembe ninenin (annenin) kız olası halinde erkekler tarafından da oynanabilir. Bir kişi anne (Pembe nine) olur. Bir kişi de oyuncuların başı olur.
 

Pembe nine oyunun oynandığı sahanın orta yerinde oturur.
 

Oyunun başı olan çocuk grubun etrafında dönerek şöyle söyler:
 

— Pembe nine, Pembe nine şanıyla,
 

Nasıl gitsem eniştemin yanına?

Bahçelerde demet demet maydanoz,

Ağaçların başı salyangoz.

Pembe nine, Pembe nine…

Pembe nine oyuncuların başı olan nineye seslenir:
 

— Ne var nine, ne var nine?

— Bizim oğlan sizin kıza ne demiş?

— Ne demiş?

— Evin arkasına saklan da seni kaçırayım demiş.

— Hangisini?
 

Diye pembe nine sorar.
 

Başoyuncu nine ise birini seçecek ve onunla beraber yeniden başta verilen şarkıyı beraberce söyleyeceklerdir.

 

Bu şekilde bütün kızlar bitip bir tek pembe nine kalıncaya kadar oyun devam edecektir.

 

Pembe nine tek başına kalınca ağlamaya başlar. Diğer oyuncu başı ona sorar:
 

— Pembe nine, Pembe nine niye ağlıyorsun?

 

Pembe nine ses vermez. Aynı şarkı tekrar söylenecektir. Tekrar sorulur:
 

— Pembe nine, Pembe nine niye ağlıyorsun?

— Kızlarımı kaçırdılar!.. der.

— Ayaklarını göstersem bilir misin? Diyerek baş nine ayaklarını açıp, zıplayarak yana geçer. Kızlar da aynı şekilde ayaklarını gösterip sıra ile yana geçerler.
 

Pembe nine ilk ayağa:
 

— Bu değil, der.

 

Diğer ayak gösterilince:

 

— İşte bu, der.

 

Bütün kızları ayak gösterdikten sonra Pembe ninenin etrafında dizilirler. Pembe nine kızlara sırayla:

 

— Nerdeydin? diye sorar. Kız ona:

— Amcamızdaydık, der. Buna benzer şekilde sıra ile sorulup, sıra ile cevap verilir.

— Nerdeydin?

— Teyzemdeydim. Bu “- amcamızdaydık, teyzemizdeydik” sözü bütün kızlar bitinceye kadar devam eder.

 

Kızlar buna benzer başka sözler de söyleyebilir. “- Dayımdaydım, halamdaydım.” gibi. Önemli olan bir yer söylenmesidir.

 

Pembe nine bütün kızlara daha sonra:

 

— Ne yediniz? diye soracaktır.

 

Kızlar da ona cevaben bir meyvenin adını söyleyeceklerdir.

 

Pembe nine meyve adlarını duyunca:

 

—Hani bana? diye her kıza soracaktır. Bütün kızlar sırayla:

— Avucunu yala, avucunu yala! diyeceklerdir.

 

Bu cevabı alan pembe nine ise asasını kaldırıp kızları dövmeye çalışacak.

 

Daha sonra ise oyuncular değişik rolleri üstlenerek oyuna devam edecekler. Erkekler oynuyorsa soruş şekilleri erkeklere göre düzenlenir.

 

17-Bir Kol Bir Can: Oyuncular eşit sayıda iki grup olarak oyunu oynarlar. Dörtlü, beşli, altılı grup yapılır. Bu gruplar düz bir oyun alanında karşılıklı bir birine paralel altı, yedi metre aralıklı iki düz çizgi çekerler. Ya da oyun voleybol sahasının tek bir bölümü kullanılarak oynanır. Gruplar yazı tura oyunu ile bu iki çizgini arasına girerler. Diğer grup ise ikiye ayrılarak karşılıklı paralel çizilen çizginin iki tarafına eşit olarak ayrılırlar.
Bu bir top oyunudur. Çizgilerin dışında yer alan oyuncular topu karşılıklı olarak biri birine atarak ulaştırırılar. Bu ilk üç atıştan sonraki atışlarda çizgi arasında bulunan diğer oyunculara topu çarptırarak paslaşmaya çalışırlar. Bunun adı vurmadır. Amaç rakip oyuncuya topu vurmak suretiyle onu diskalifiye etmektir. Gruptan vurulanlar oyun dışı kalır.

 

Her oyuncunun bir can hakkı vardır. Vurulduğu anda canından olmuş, oyun dışı kalmıştır. Kenara çıkar. Pas atma ve vurma için atışlar sırasında saha içinde bulunan oyuncuların topu havada yakalayıp, kapabilme hakları vardır. Kapılan her top için saha içindeki oyuncular bir can hakkı daha elde ederler. Buna bir kol denir. Her kapışta bir kol ilave edilir. Bütün kollar vuruluncaya kadar oyuncular saha içinde kalabilir. Vurulmuş olan ve saha kenarında bekleyen arkadaşlarına da can hakkı bağışlamak suretiyle onları yeniden saha içine alarak oyuna sokabilirler. Oyuna giren her can için bir kol eksiltilir.

 

Dışarıda bulunan oyuncuların amacı kol hakkı vermeden saha içindeki oyuncuları vurmaktır.

 

İçteki oyuncuların amacı ise vurulmamak ve topları kazanmak sureti ile can hakkını artırmak, mümkün olduğunca çok süre saha içinde kalabilmektir.

 

Saha dışında bulunan oyuncular topu yere vurdurarak atarlarsa saha içinde bulunanlar bundan korunmak için kaçarlar. Çünkü yerde temas edip geçen bir topu kapma hakkı yoktur.

 

Bütün canlar vurulmadan oyun bitmez ve gruplar yer değiştiremezler. Bütün canlar vurulunca saha içindekiler dışarıya, diğerleri saha içine girerek oyunu devam ettirirler.

 

Derleme Bilgileri:

Derlemeci: Çınar ARIKAN

Nüfus Bilgileri: Anamur–1957

Derleme Yerleri: İçel İli Anamur İlçesine bağlı Köyler: Malaklar köyü, Kadılar

Mahallesi,

Karalarbahşiş, Gercebahşiş, Çeltikçi Köyleri. Anamur Sultan Alaattin Mahallesi.

Derleme Tarihleri :29 Nisan 1991- 12 Haziran 1991’e kadar.

Derlenen Kişiler : Veli KILIÇ, Karalarbahşiş Köyü, Mustafa Oğlu–1962(Lise)

Fazilet SAYIN, Sultan Alaattin Mahallesi, 1947

Fatma ARIKAN, Bahçe Mahallesi, İbrahim Kızı–1964(Lise)

Mehmet YILDIZ, Malaklar Köyü, Kadılar Mahallesi, Ahmet Oğlu 1954(Lise)

Fatma YILDIZ, Çeltikçi Köyü–1962

Malaklar Köyü Kadılar Mahallesi 1990–1991 yılı 5. sınıf öğrencileri.

 

Notlar: Anamur yöresine ait tarafımdan tespit edile 69 adet çocuk oyunu ve 25 adet sayışma ile ilgili yazma ve derleme çalışmalarımız devam etmektedir. Oyunlar yazıldıkça ve tamamlandıkça sayfamızda yayımlanacaktır.
 
   

  Başa Dön 

Yazdır

 
 
 
Copyright © Tüm Hakları Saklıdır [Çınar Arıkan]