ANAMUR'UN SESİ
"Anamur'un ve Anamurluların Buluşma Adresi ve Gerçek Sesi..."
arama   site haritası
 

 

KÜLTÜR
Folklor
Halk Oyunları
    - Genel
    - Halk Oyunları Türküleri
    - Halk Oyunları Hikayeleri
    - Yöre Çalgıları
    - Mahalli Müzisyenleri
    - Yöre Giyimi
    - Çocuk Oyunları-Sayışmalar
    - Çocuk Oyuncakları
Anamur Hikayeleri-Şiirleri
Efsane-Masal-Atasözü...
Anamurlu Yazarlar ve  Kitapları
Anamurlu Ünlüler
Anamur Gazete ve Gazetecileri
Dokuma ve El Sanatları

 

HALK OYUNLARI-YÖRE GİYİM TARZI


GEÇMİŞTE GİYİM TARZI
 

Fotoğraf: Çınar Arıkan (Bahşiş Yörük Kadını)

Anamur geçmişin köklü Türk kültürü izlerini taşır. Selçuklu, Karamanoğlu ve Osmanlı devletlerinin kültürel mirası ile birlikte Türk Milletinin kendine has giyim özelliklerini de bünyesinde taşır. Oğuzlarla birlikte Anamur giyimi de Oğuz boylarında canlı renkleri ile yaşamakta olan Yörük giyim tarzı olmuş ve bu giyim tarzı hiç bozulmadan günümüze kadar ulaşabilmiştir. Halk oyunları ekiplerimizin giymiş olduğu kıyafetler geçmişteki giyim tarzının en muhteşem ve mütevazı örnekleri olarak günümüzde de hayranlıkla giyilebilmektedir. Günümüzde geçmişteki bu kıyafetler için kostüm adını kullanmakta olanlar vardır. Her şeyi ile Türk giyim tarzına Fransızca kostüm kelimesini yakıştırmak ne derce doğrudur, takdiri size bırakıyoruz.
Geçmişin giyim tarzını iki ana kategoride açıklayabiliriz.
 

1-Erkek kıyafetleri

2-Kadın kıyafetleri
 

1-Erkek Kıyafetleri: Erkeklerin giymiş olduğu kıyafetler ayak, gövde ve baş kıyafetleri olmak üzere üç bölümde incelemek mümkündür.
Fotoğraf: Çınar Arıkan (Akine Köyü Kilim Desenli, Dokuma  Külah, Yelek ve Şort)

A-Ayağa giyilenler: Şalvar, şayak pantolon, çorap, Yörük çarığı, kabaralı.
 

B-Vücuda giyilenler: Göynek, kıl haba, bel kuşağı, bağcak, kepenek.
 

C-Başa giyilenler: Keçe külah, terlik.
Ayağa, vücuda, başa giyilen kıyafetlerin birçoğunun yapıldığı şayak kumaşının hikâyesine burada öncelikle yer vermek gereklidir.

 

Şayak nasıl dokunur ve elde edilir?
 

Anamur’da şehir içinde dolaşmaya çıktığımızda ayaklarında siyah veya gri renkte pantolonlar olan insanlar görürüsünüz. Bu pantolonlara iyice dikkat edince, kumaş olmadıklarını, görürsünüz. Bunlar ayak bileklerinin üstleri düğmeli vücudu sımsıkı saran ve arka cepleri tabanca biçiminde olan siyah ve gri pantolonlardır.
Bu pantolonlardan giyen gencin birini bir çay evine davet ettik. Çaylarımızı söyleyip içerken, bir yandan da sorularımızı sormaya başladık.
 

—Bu giydiğiniz pantolon nasıldır? Neyden(Hangi malzemeden) yapıyorlar bunun kumaşını?
 

Genç bizim bu sorumuza güldü. Her halde bizim için «Ne cahil adamlar» diye geçirmişti içinden. Sonra anlattı.
 

—Bu pantolona şayak pantolon denir. Kültürümüzü o kadar bozmuşlar veya dışarıyı o kadar örnek aldırmışlar ki, halk arasında bu kamaşa İngiliz de deniyor. Düğmeli eski İngiliz pantolonlarına benzediği için. Yani şu üzerinde gördüğünüz şekli ile bu ad verilmiştir. Şu paçasındaki yırtmaçları ve bunun üzerine dikilmiş düğmeler, vücudu sıkışı ve arka ceplerinin tabanca gibi oluşundan dolayı bu adı ile anılmaktadır. Şekil önemli değil; emekte, işte, yapılışı da bize aittir. Bu pantolonları şimdi bütün terziler dikiyor. Bunun kumaşına «şayak» denir. Tamamen yündendir.
Bu genç arkadaşımıza, bu kumaşının nasıl yapıldığını sorduk ama o bu konuda bir şey bilmiyordu. Dağ köylerine çıktığımızda bu konuyla ilgili soruları Yörüklere yöneltecektik.
 

Bu pantolonlar Yörük kültür izlerinin şehri bile etkilediğini, fakat şehirde öz kültürümüzün bir çeşni halini aldığını söylemeden geçemeyiz. İngiliz ismini bu pantolona vermek, İngiliz kültürünün izleri miydi acaba?
 

Şehir içinde dolaşmaya çıktığımızda ayaklarında siyah pantolonlar olan insanlar gördük. Bu pantolonlara iyice dikkat edince, kumaş olmadıklarını, gördük. Bunlar ayak bileklerinin üstleri düğmeli vücudu sımsıkı saran ve arka cepleri tabanca biçiminde olan siyah pantolonlardı. Bu pantolonlardan giyen gencin birini bir çay evine davet ettik. Çaylarımızı söyleyip içerken, bir yandan da sorularımızı sormaya başladık.
 

—Bu giydiğiniz pantolon nasıldır? Neyden(Hangi malzemeden) yapıyorlar bunun kumaşını?
 

Genç bizim bu sorumuza güldü. Her halde bizim için «Ne cahil adamlar» diye geçirmişti içinden. Sonra anlattı.
 

—Bu pantolona şayak pantolon denir. Kültürümüzü o kadar bozmuşlar veya dışarıyı o kadar örnek aldırmışlar ki, halk arasında bu kamaşa İngiliz de deniyor. Düğmeli eski İngiliz pantolonlarına benzediği için. Yani şu üzerinde gördüğünüz şekli ile bu ad verilmiştir. Şu paçasındaki yırtmaçları ve bunun üzerine dikilmiş düğmeler, vücudu sıkışı ve arka ceplerinin tabanca gibi oluşundan dolayı bu adı ile anılmaktadır. Şekil önemli değil ama emekte işte, yapılışı da bize aittir. Bu pantolonları şimdi bütün terziler dikiyor. Bunun kumaşına «şayak» denir. Tamamen yündendir.
Bu genç arkadaşımıza, bu kumaşının nasıl yapıldığını sorduk ama o bu konuda bir şey bilmiyordu. Dağ köylerine çıktığımızda bu konuyla ilgili soruları Yörüklere yöneltecektik.
 

Bu pantolonlar Yörük kültür izlerinin şehri bile etkilediğini, fakat şehirde öz kültürümüzün bir çeşni halini aldığını söylemeden geçemeyiz. İngiliz ismini bu pantolona vermek, İngiliz kültürünün izleri miydi acaba?
 

Yörük köylerine Bahşiş taraflarına doğru yolculuk yaptık. Evine misafir olduğumuz Hamdı Efendi bize çay ikram etti. Çayımızı içerken ocakta, yanan odunların üzerinde kızının kavurduğu yerfıstıklarını tabaklarda ikram etti. Bir yandan kavurga (Kavurmaktan gelen bir kelime) yerken bir yandan da konuya girip, teybimizin düğmesine bastık. Kendisi pek bu İşlerden anlamıyordu. Hanımı ise çulfallık ve ıstar tezgâhlarının, tamamen ustası olmuştu. Biz bu tezgâhların ne işe yaradığın: ve nasıl dokuma yaptığını sorduk. O bize anlatmaya başladı:
 

— Şu gördüğünüz tezgâha çulfallık denir. Bu çulfallık, battaniye ve şayak dediğimiz, Yörüklerin ceket ve pantolon yaptırdıkları kumaşları dokumaya yarar.
Şehirde sorup ta Öğrenemediğimiz «şayak» kumaşım dokuyan bir kadın bulmuştuk. Adını sorduk. “Ayşe.” diye cevap verdi. Ayşe Hanım bu köye dışarıdan gelin olarak gelmişti. Ermenek yöresi Yörüğü idi. Ona “Köylü Aşşa” diyordu mahalle halkı.
 

Fotoğraf: Çınar Arıkan (Köylü  Kadın)

 

— Ayşe yenge bize başından başlayıp şayak nasıl yapılır, şöyle bir anlat, hem öğrenmiş olalım, hem de bu Yörük el sanatını başkalarına tanıtalım.
 

— Olur. dedi, kadın ve anlatmaya başladı:
 

— Bahar geldi mi Yörükler yaylalara çıkarlar. Gerek Bahşiş köyleri, gerek bizim burası olsun, gerekse Güren, Boğuntu, Çaltıbükü, Akine köyleri olsun yaylaya göçerler. Bir yandan boynu canlı develere yatak yorganlar, ala çuvallar, ala heybeler yüklenir ve yüklerin üzerine ala kilimler atılır geceden yollara düşülür. Bir yandan köpekler havlar, bir yandan eşekler anırır, atlar kişner, kuzular, oğlaklar meleşir. Göç kervanları yola çıkmıştır artık. Dillerde san yayla türküleri, yaylalara varılır. Baharda hava soğuktur; Temmuz, Ağustos aylan geldiğinde havalar ısınınca kuzular “Gırklık” denen bir büyük makasla kırkılır. Kırkılmadan önce koyunların suda yıkanmasında fayda vardır. Çünkü yıkanırsa yünler temiz olur. Kırkılan yünler güzelce yayla atılır. Yay eğri bir ağaç ve ağacın uçlarına bağlanmış kirişten meydana gelir ve bir tarağı olur. Bu yünler atılırken Yörük çocukları oyunlar oynar. Yünleri atanlar ise bu çocuklara sinir olur. Yani çocuklar yünü atanın yayı elindeki tarağı ile gerdirip, yünleri savurtup attırırken çıkardığı sesleri “pıllım pıllım-pıttık, pıllım pıllım-pıttık” diyerek ağızları ile taklit ederler. Yayın kirişi koyun ve keçilerin ince bağırsağından yapılmış olup ince bir ip şeklindedir. Buna kiriş denir. Kiriş çocukların bu ağız kesmesi sırasında mutlaka kırılır. Böylece yünleri atan kadın çocuklara sinir olur. Yayının kirişini yenileyerek işine devam eder. Bu atmanın sonunda yünler bir birinden ayrılmış ve pamuk gibi yumuşamıştır. Bu yünler bölüm bölüm alınarak kolçak haline getirilir. Kola takılan yüne kolçak denir. Kolçağın ucundan eğirtmece (kirmen) yün verilir ve bütün yün eğrilir, ince ip haline getirilir. Siyah yünler ayrı eğrilir, beyaz yünler ayrı. Karışık renkli ala yünler bir ayrı. Sonra iş bana düşer. Eğrilmiş yünler yumaklanır. Yedi metre ara ile iki çivi dikilir. Bu yumaklardaki ipler çözülür. Bu çiviler arasına ipler çulfallığa göre yerleştirilir. Sonra öylece çulfallığa taşınır ve yerleştirilir. Sonra çulfallıkta bir takım işlere tabi tutularak dokunur. Yedi metre ip üzerine dokuma işi tamamlandıktan sonra kumaş çıkarılır. Dokuma esnasında yedi metre alınan ipler kısalmış ve altı metreye düşmüştür. Dokunan kumaşın şimdi ise tepilmesi gerekir. Depme işi İse şöyle yapılır: İki tane ekmek açmak için kullanılan senidin arasına top halinde dürülerek konur. Senidlerin arasında kalan kumaşa sıcak su dökülür. Bir kişi sıcak su dökerken, iki kişi ayak tabanları ile senitlerin arkasına karşılıklı oturup, ayak tabanları karşılıklı gelecek şekilde vurarak kumaşı sıkıştırırlar. Bu vuruşlar kumaşın ipleri birbirleri ile bitişinceye (Kaynaşıncaya-ipleri görünmeyinceye) kadar devam eder. Bu işlem birkaç saat devam edebilir. Artık şayak dikilmeye hazır kumaş haline gelmiştir. Kumaş ölçüldüğü zaman beş metre kalmıştır. Sıcak su kumaşa etki etmiş ve onu çektirmiştir. Yapılan bu kumaş tam bir yünlüdür. Buna keçe kumaş deseniz de olur. Kumaş kurutularak şayaklık pantolon, ceket kumaşı olarak kullanılır.
 

Fotoğraf: Çınar Arıkan (Yörüklerin Anası Hürü Bacı)

 

Ayşe gelinin anlattıkları bizim çok ilgimizi çekmişti. Bir kumaşın dokunması birçok güç işi gerektirmekteydi. Bu kumaş eşsiz Türk zevk ve kültürünün bir örneğinden başka bir şey değildi. Yoksa hiç bir kimse bu kadar zahmetli bir İşe katlanmazdı.
Çulfallıkta kumaşın dokunuşunu görmek istiyordum. Ayşe Hanım bize çulfallık başına geçip dokunuşu da gösterdi.
 

Eğer çulallıkta dokunan şayaklık kumaş yün değil de kıl dokuma ise bundan dokunan kumaştan yapılan şalvar ya da pantolona da kılcar denilmektedir. İster kılcar olsun, ister şayak olsun kumaşın astarı yok ise alışkın olmayanları kumaş sürter.
 

Şimdi de yörede giyilen erkek giyimlere sırası ile bir göz atalım:
 

A-AYAĞA GİYİLENLER
 

Fotoğraf: Çınar Arıkan (Yörük Kocası)Şalvar: Şalvarlıklar kıl haba ile aynı kumaştan dokunur. Istarda dokunmuş olan kumaşlar sıcak su ile dövüle dövüle kumaş haline gelinceye kadar inceltilir. Şalvar; kurutulmuş olan kumaştan dikilen, günümüzdeki şalvar kadar arası sarkmayan bir tür pantolon ile şalvar arası giysidir. Dizden aşağıya doğru, paçalar daralır. Şalvarın üst kısmında uçkurluk bulunur. Yine çulfalıkta dokunan göklü bükmeler veya alacadan kesilmiş uçkurluklarla şalvarın belde tutması sağlanır.
 

Şayak Pantolon: Şayak kumaşından kesilerek yapılan vücuda tam oturan yan ve arka cepleri bulunan, ayak kısmı dar ve düğmelerle birleştirilen bir pantolondur. Çulfalıkta dokunur.
 

Çorap: Şalvarların altına Yörükler şalvarın ayak kısmını içine alacak şekilde yünden dokunan kalın çoraplar giyerler. Bu çoraplar geçmişte çok yaygın olan ve göçlerin en önemli taşıma aracı olan develerden elde edilen yünlerden Ağaçtan yapılmış miller ile örülerek giyilirdi. Bu çoraplar tek bir renkten veya alalı yünlerden örülürdü. Çorapların ağız kısımlarında süslemeler bulunur, bunlara toka denir. Üst kısmı ise kalınca özel dokunmuş bir renkli iple bağlanarak sıkılır.
 

Yörük Çarığı: Geçmişin insanları ayakkabı icat edilmeden önce çarık giyerlerdi. Hatta Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında ve daha sonrasında da ayakkabı yaygınlaşıncaya kadar birçok yörede çarık giyilmeye devam edilmiştir. Çarıklar dayanıklı olması için biraz daha kalınca olan sığır ve manda derisinden yapılır. Otuz yıl öncesine kadar bölgede tarım işleri gelişmeden önce bol miktarda manda olduğu biliniyor. Çarık ve çarık başı da aynı deriden bükülmek suretiyle yapılır. Çarığın deriden yapılmış bağları bulunur. Bu bağlar yardımı ile çarık tabanı ayakta tutması için baldıra bağlanır. Çarıkların sağlıklı bir şekilde kalması ve kullanılabilmesinin sağlanması, kurumasının önlenmesi için, bölgedeki hayvanların yağlarından elde edilen don yağları ile yağlanması gerekir. Pudra yerine ise mısır ve buğday unu kullanılır.
 

Kabaralı Ayakkabı: Yörede kabaralı denilen ayakkabıyı hem erkekler, hem de kadınlar giymişlerdir. Gön taban üzerine davar derisinden yapılmış yorak kelik dikilerek ayakkabı yapılır. Kısa kelikli olan kabaralıları bayanlar giyer. Erkek kelikleri ise dize kadar uzanır. Gerek kadınların giydiği, gerekse erkeklerin giydiği bu ayakkabıların alt kısmına dayanıklılığı ve kullanım süresini uzatmak için kabara denilen kısa uçlu, büyük başlı raptiyeyi andıran çiviler çakılırdı. Edikler bu yüzden kabaralı diye isimlendirilmiştir.
 

Körüklü Çizme: Ayakkabı ve çizme türlerinin yaygınlaşmasından sonra bölgedeki Yörük ağaları dize kadar veya dizin ta üst kısmına kadar çıkan özel deri çizmeler de giymişlerdir. Bunların deri kısmındaki büklümlerden dolayı kalaycı ocaklarında körüğü andıran bir şekil almasından dolayı körüklü çizme adı verilmiştir.
 

B-VÜCUDA GİYİLENLER
 

Fotoğraf: Nevzat Çağlar (Yöresel Halk Oyunları Kıyafetleri)Göynek: Göynekler Çulfalıklarda çiğ iplikler dokunup kumaş haline getirilen göklü ve alacalı dokumalardan dikilir. Genellikle beyaz ve gri olmakla birlikte, renkli olarak dokunun göynek kumaşlıkları da vardır. Göyneklik kumaşların boyanmasında genelde kök boyalar kullanılır. Kök boya ile boyanmış kumaşlara alaca veya göklü bükme adı verilmektedir. Göynekliklerde çaltı dikenleri veya tepsi denilen Akdeniz maki bitki topluluğu içerisinde yer alan çalıların giliklerinden(tohumlarından) düğmeler kullanılır. Göynekler yakasızdır. Bugünkü yelek(gömlek) yerine kullanılmıştır.
 

Kıl Haba: Kıl habalar kuzuların güz yünü elde edilir ve bu yünden dokunur. Yukarıda şayağın nasıl yapıldığı anlatılmıştır. Tepilerek elde edilen şayaklık kumaşlardan habalar dikilir. Bu habaya “beynamaz habası” da denir. Göynekler gibi bunlar da yakasızdır. Kol altı aşağıya doğru kol yerine kadar yırtıktır. Namaz için abdest almanın kolay olması ve çıkarabilmek için böyle yapılmıştır. Şalvarlık kumaşlar ve beynamaz habalarının kumaşları ıstarlarda dokunur.
Bel Kuşağı: Bel kuşakları da dokumadır. Beyaz kuzu yününden, beyaz iplikten, beyaz ibrişimden dokunur. Uçlarında süslü püsküller bulunur. Beli tutması için bele bağlanır. Şalvarın uçkurluk kısmının üstünü kapatır.
 

Bağcak: Koyun ve kuzu yünlerinden ister renkli ve süslü, isterse tek renk olarak dokunur. Bağcaklar beş-altı santimetre genişlikte ve üç-dört metre kadar uzunluktadır. Orta kısımları düz iken uca doğru yuvarlak dokunmuştur. En uç kısımları tokalıdır. Bele kuşağın üstüne sıkıca bağlanır. Genelde bu bağcak dağdan odun veya yaralanan, hastalanan bir hayvanın eve taşınabilmesinde bağlama ipi olarak kullanılır.
 

Kepenek: Kepenekler çobanlar tarafından kullanılan yağmurlu ve soğuk havalarda çobanın üşümesini ve ıslanmasını önleyen keçeden yapılmış kalın kolsuz, omuzlara alınıp önü birleştirildiğinde kolları da içine alabilen bir tür giyecektir. Kepenek üzerinde çeşitli dokuma figürleri ve desenler de yer alır. Kepeneğin kendisine has baş külahı da olur.
 

C-BAŞA GİYİLENLER
 

Fotoğraf: Nevzat Çağlar (Keçe Külah)Keçe Külah: Eğirtmeçlerde eğrilmiş kuzu yünlerinden hazırlanan ağaç kalıplar arasında su ile dövülerek hazırlanan keçe kumaşlardan hazırlanır. Genellikle, beyaz ve siyah renkte olur. Alacalı ve gri renkte yapılanlara da rastlanır. Yörükler tarafından giyilir.
 

Terlik: Bazen terlik giyenlere de rastlanır. Terlikler de çoraplar gibi kuzu yününden ağaç şişlerle örülür. Her iki başlık çeşidi yörede hala tercih edilen baş giyimlerindendir.
 

 

1-Kadın Kıyafetleri: Kadınların giymiş olduğu kıyafetler ayak, gövde ve baş kıyafetleri olmak üzere üç bölümde incelemek mümkündür.
 

A-Ayağa Giyilenler: Çorap, don, çarık ve kabaralı.
 

B-Vücuda Giyilenler: Göynek, Üç etek, salta.
 

C-Başa Giyilenler: Fes, alınlık, pullu yazma, ala yazma, darabulus kuşak.
 

Şimdi de yörede giyilen kadın giyimlere sırası ile bir göz atalım:
 

A-AYAĞA GİYİLENLER
 

Fotoğraf: Nevzat Çağlar (Çorap ve Çarık)Çorap: Erkeklerin giydiği çoraplar gibi kuzu yünlerinden, ağaçtan yapılmış miller ile örülür. Bayan çorapları genelde beyaz renkte olur. Dokuma olarak ta yapılanları vardır.
 

Don: Göklü bükmelerden veya alacalardan dokunur. Paça kısımları süslü ve işlemelidir. Uçkurluklara kırnap geçirilerek bağlaması büzülerek yapılır.
 

Çarık: Çarıklar dayanıklı olması için biraz daha kalınca olan sığır ve manda derisinden yapılır. Otuz yıl öncesine kadar bölgede tarım işleri gelişmeden önce bol miktarda manda olduğu biliniyor. Çarık ve çarık başı da aynı deriden bükülmek suretiyle yapılır. Çarığın deriden yapılmış bağları bulunur. Bu bağlar yardımı ile çarık tabanı ayakta tutması için baldıra bağlanır. Çarıkların sağlıklı bir şekilde kalması ve kullanılabilmesinin sağlanması, kurumasının önlenmesi için, bölgedeki hayvanların yağlarından elde edilen don yağları ile yağlanması gerekir. Pudra yerine ise mısır ve buğday unu kullanılır.
 

Kabaralı: Yörede kabaralı denilen ayakkabıyı hem erkekler, hem de kadınlar giymişlerdir. Gön taban üzerine davar derisinden yapılmış yorak kelik dikilerek ayakkabı yapılır. Kısa kelikli olan kabaralıları bayanlar giyer. Gerek kadınların giydiği, gerekse erkeklerin giydiği bu ayakkabıların alt kısmına dayanıklılığı ve kullanım süresini uzatmak için kabara denilen kısa uçlu, büyük başlı raptiyeyi andıran çiviler çakılırdı. Edikler bu yüzden kabaralı diye isimlendirilmiştir. Gerali türküsünde ayağa giyilen ve edik denilen bu ayakkabılardan alarak hanımlardan birine veren Gerali’nin başından geçen olaylar anlatılır.
 

B-VÜCUDA GİYİLENLER
 

Fotoğraf: Nevzat Çağlar (Yöresel Halk Oyunları Kadın  Kıyafetleri)

 

Göynek: Göynekler Çulfalıklarda çiğ iplikler dokunup kumaş haline getirilen göklü ve alacalı dokumalardan dikilir. Genellikle beyaz ve gri olmakla birlikte, renkli olarak dokunun göynek kumaşlıkları da vardır. Göyneklik kumaşların boyanmasında genelde kök boyalar kullanılır. Kök boya ile boyanmış kumaşlara alaca veya göklü bükme adı verilmektedir. Göynekliklerde çaltı dikenleri veya tepsi denilen Akdeniz maki bitki topluluğu içerisinde yer alan çalıların giliklerinden(tohumlarından) düğmeler kullanılır. Göynekler yakasızdır. Boyun kısımları göğse kadar açık olur. Düğmeleri çaltı ve tepsi ağacının giliklerinden (tohumlarındandır).
 

Fotoğraf: Nevzat Çağlar (Üç Etek)Üç Etek: Üç etekler göyneğin üzerine giyilir. Geçmişte üç etekler renkli dokumalardan yapılırdı. Günümüzde ise halk oyunları ekiplerinde kullanılan kız kıyafetlerindeki üç etekler kutnu denilen kumaşlardan yapılmaktadır. Üç etekler üç parçadır. Uzun kollu ve yakasızdır.
 

Salta: Yelek ya da cepken de denir. Göklü dokumalardan ve alacalardan dikilir. Saltalar omuzdan kolsuz ve yakasızdır. Günümüzde kutnu kumaşlardan veya kadifelerden dikilerek kullanılıyor. Saltayı giyen genç kız onu kendi zevkine ve becerisine göre isterse iğne oyaları ile işleyerek süsler. Üç eteğin üzerine giyilmektedir.
 

C-BAŞA GİYİLENLER
 

Fotoğraf: Nevzat Çağlar (Fes ve Alınlık)Fes: Başörtülerindendir. Ön tarafı gök boncuklar ve altın pullarla süslü olur. Renkli keçelerden yapılır. Günümüzde ise kadifeden dikilmektedir.
 

Alınlık: Alınlıklar fesin alt kısmına bağlanır. Alınlıklar da süslü ve altınlarla kaplıdır. Alınlıklardan geçmişte yörenin delikanlıları ve insanların medeni durumları hakkında hemen bilgi sahibi olurlar ve od düşürüp, gönül koyacağı kızı konusunda bir yanlışlık yapılmasının önüne geçerdi.
 

- Gelinler: Alınlıklarına sıra altı takarlardı.

- Evliler ve yaşlılar: Altın dizileri veya gümüş dizler takarlardı.

- Genç kızlar: Altın olmaz, alınlıklarda işleme oyalar yer alırdı.
 

Altın dizgelerinin çok veya az olması ailelerin maddi durumlarını da ortaya koyan bir göstergeydi.
 

Pullu Yazma: Pullu yazmalar fesin üzerine atılırdı. Genellikle beyaz renkte olur. Pullu yazmalar genellikle kadınların ucundan tutarak yüzünü kapatması için kullanılırdı.
 

Ala Yazma: Allı, pullu bir cenberdir(başın örtüsüdür). Düz olarak bağlanır. Başın örtülerinin üstünden ala yazma katlanarak bağlanır. Alın çekisi de denmektedir. Hem pullu yazmayı tutar, hem de baş aksesuarına önemli bir katkı sunar.
 

Darabulus Kuşak: Geçmişte ve günümüzde bölgede ipek böcekçiliği yapıla gelmiştir. Elde edilen ipeklerden darabulus kuşaklar dokunurdu. Darabulus kuşaklar renkli ve uçları püsküllüdür. Bir enden dokunabileceği gibi iki üç enden de dokunur. Kadınlar üç etek üstüne, bellerine darabulus kuşakları sıkıca bağlarlardı.
 

   

  Başa Dön 

Yazdır

 
 
 
Copyright © Tüm Hakları Saklıdır [Çınar Arıkan]