ANAMURLU
ÜNLÜLER
İrfani
(Aşık-Halk Ozanı)
Asıl adı bilinmemektedir. Şiirlerinde
İrfani mahlasını kullandığı için
“İrfani” adı ile tanınmıştır. Halk
arasında ve müzisyenler arasında
kullanılan adı ise yine mahlas olmakla
birlikte “Urfani” şeklinde söylenir.
Anamur yöresinde Orhan ismi genelde
“Ufran-Ofran” şeklinde söylenir. Bir
ihtimalle adının Orhan veya İrfan olması
muhtemeldir. Soy ismi(sülale-baba ceddi)
bilinmemekte veya onun yaşadığı çağda
soyadı kullanılmadığı için baba ismiyle
anılışı bilinmemektedir.
Doğum ve ölüm tarihleri de belli
değildir. Şiirlerine 19. yüzyılda
yazılmış olan cönklerde rastlanmaktadır.
Bundan dolayı 18. yüzyılın son veya 19.
yüzyıl başı ozanlarından birisidir
diyebiliriz. Bazı kaynaklarda 1840-1894
arasında tarihlerde verilmekte birlikte
netlik kazanmamıştır. İçel Valiliği
tarafından 1967 yılında yayımlanan
yıllıkta ise doğum ve ölüm tarihleri ile
ilgili; “İrfani 1839 ile 1871 Yılları
arasında yaşamıştır.” Bilgisine
rastlanmaktadır. Mersin’li halk ozanı
Natuvani ile aynı dönemde yaşadığı
sanılmaktadır. Natuvani bazı kaynaklarda
Silifkeli olarak anılmışsa da bu da
kesin değil, Ancak Mersin’li olduğu
kesindir. Natuvani’nin Akka ve Cezar
Ahmet Paşa adlı iki destanı günümüze
ulaşmış bulunmakta bu destanlardan da
18. yüzyıl sonu ile 19. yüzyıl
başlarında yaşadığı tahmin edilmektedir.
İrfani Anamur’lu bir ozandır. Hatta o
Anamur’un Gölgeli köyündendir. Toros
dağlarını anlatan ve Yörüklerin
yaşantılarını anlatan şiirler yazmıştır.
Şiirlerinin bazıları türkü formatından
yöre halk oyunları formatına
getirilmiştir. Anamur’da yapılan
düğünlerde, eğlencelerde ve yöresel halk
oyunları gösterilerinde sevilerek ve
zevkle oynanır. Güzelleme, aşk, sevgi
ozanıdır. Şiirlerini san eşliğinde
söylediği sanılmaktadır. Buluşmasına
babası ağa tarafından izin verilmeyen ve
köy dışına çıkması yasaklanan sevdiği
kıza yazdığı güzellemesi aşağıya
alınmıştır.
“Varın söyleyin İrfani ye de
Yârin övmesin... Yar yar yaar
Tarasın zülfünü de yere değmesin
Ömrüm a guzum...Yar yandım aman
Uzak yoldan geldim de
Gayet yorgunum yar yar yaar
Yorgun değilim de kaşlarına vurgunum
Ömrüm a guzum...Yar yandım aman
Düz bas kunduranı da
Yer incinmesin… Yar yar yaar
Ömrüm a guzum...Sevmişim aman
Ömrüm a guzum...Yar yandım aman.”
Formatındaki türkü en yaygın söyleyiş
biçimidir. Türkü sözlerinin sıralanışı
dörderli olarak dizilmiş bulunmaktadır.
Genelde ozan şiirlerinde mahlas olan
ismin en son dörtlükte vay beşlikte yer
aldığını sıkça görmekteyiz. Bütün diğer
şiirlerinde de İrfani mahlasını son
dörtlükte kulanmıştır. Bundan dolayı
İrfani mahlasının geçtiği ilk dörtlüğün
son dörtlük olarak söylenmesi
gerektiğini düşünmekteyim.
5.Âşık
İrfani (*)
(Sf.79)
İçel’in Anamur İlçesinden olan İrfani
1839 ile 1871 Yılları arasında
yaşamıştır. Birçok türküleri vardır.
Çeşitli türkülerinden, bir iki mısra
aşa¬ğıda alınmıştır:
Sen bir bezirgânsın konargöçersin
Konduğun pınarın suyun içersin
Turna şahin gibi yüksek uçarın
Ben senin cevrini çekemem gönül.
Başka bir türküden:
Başıma getirdin türlü felaket
Gün be gün çektirdin bana nedamet
Hal içinde kıldın rusvaî melânet
Akıbet indirdin zindana beni
(*)Bu bölüm
İçel İl Yılığı 1967’de yer almıştır.
ÇEKEMEM
GÖNÜL
Sen bir bezirgansın konar göçersin
Konduğun pınarın suyun içersin
Cura şahin gibi yüksel uçarsın
Ben senin cevrini çekemem gönül
Kara bulut gibi göğe ağarsın
Sulu sepken gibi yere yağarsın
Nerde güzel görsem boynun eğersin
Ben senin cevrini çekemem gönül
Her nereye varsan birin bulursun
Adını sormadan meyil veririsin
Demedim mi sana pişman olursun
Akıbet sözüme geldin mi gönül
İrfani der ki bu böyle olmaz
Güzelin ettiğin düşmanlar etmez
Gönlüne zincirle bağlasan tutmaz
Demir halkaları kırarsın gönül
Aşık İRFANİ
İÇELLİ HALK
OZANLARI
KİTABINDA İRFANİ ŞİİRLERİ
1(*)
Sabahtan uğradım ben bir güzele
Bir kelam söylesem darılır m’ola
Dellal olsam dokuz kaza Bozok’a
Sencileyin güzel bulunur m’ola
Memeleri dönmüş nara turunca
Titriyorum ben o yari görünce
Benim yarim bir şeftali verince
Cennetin kapısı açılır m’ola
Usuldur boyun da incedir belin
Dududan kumrudan tatlıdır dilin
Başına sokunmuş bir tutam gülün
Acep bir el vursam darılır m’ola
Vardım gördüm zülüflerin düzeltir
Yarim gelir deyi yollar gözetir
Yarin yanakları gülden tazedir
El uzatıp dersem darılır m’ola
2
Gidiyom sevdiğim habarın olsun
Açılan güllerin sararsın solsun
Yeni yar sevmişsin mübarek olsun
Kalk gidelim telli turnam Urum’a(1)
Kuru derelerin aksın çağlasın
Çağlasında hayıtları(2) toplasın
Ben gidince seni kimler eğlesin
Kalk gidelim suna boylum vatana
Yaz gelir de Mut çukuru yurt olur
Sivrisinek bir alıcı kurt olur
Ben gidersem ciğerine dert olur
Kalk gidelim kömür gözlüm yaylaya
Yaz gelir de yaylaları otlanır
Beslenince arap atlar şahlanır
Benden gayri cefana kim katlanır
Kalk gidelim sırma saçlım yaylaya
3
Aklım gitti kız güzüne baktıkça
Dilberim yanağı gül oldu geldi
Leblerin ağzıma alıp emdikçe
Dudağın lezzeti bal oldu geldi
Sevdiğim hicabı aradan kaldır
Ağlatma bendeni murada erdir
Gel sinem tahtına sultan ol otur
Rakipler çıkmağa tol oldu geldi
Bu güzellik sana kalmış atadan
Böyle güzel hiç doğmamış anadan
Yavrum seni hak saklasın hatadan
Gönül bir sultana kul oldu geldi
4
Telli durnam kak(3) gidelim
Yollar çimeç bağlar şimdi
Sarı çiçek mor menevşe
Giyer bizim dağlar şimdi
Aşkın dolusun içtim
Ne yaman bir derde düştüm
Şu yerlerde çok eğleştim
Kara gözlüm ağlar şimdi
Okundu yeni nağmeler
Bir gam geldi bağrım deler
Dost koynundaki memeler
Emilecek çağlar şimdi
Yaylaları çakıl taşlı
Güzelleri hilal kaşlı
Arap atlı eli kuşlu
Gezer bizim beğler şimdi
Gene bir gam geldi tuttu
Gurbet elin cevri yetti
Ölen öldü kalan getti
Sağlar yolum gözler şimdi
5
Çoktan beri intizarın çektiğim
Eşim dostum musahibim geldin mi
Mecnun oldum dağ başını beklerim
Mecnun’a teselli veren geldin mi
Kırağı değmiş yaprağını soldurmuş
Yad el değmiş gonca gülün yoldurmuş
Yavru bizden muhabbetin kaldırmış
Yad ellere meyil veren geldin mi
Götürün turnalar yarime selam
Belki vadem yete burada kalam
Göz yaşı mürekkep kirplikler kalem
Ayrılık namesin yazan geldin mi
İrfani der zülüflerin düzgündür
Yavru ile muhabbetim bozgundur
O sebepten yarelerim azgındır
Yaremin melhemini vuran geldin mi
6
Nice tan etmeyim ey gönül sana
Eyledin acaib divane beni
Sen de bencileyin yanasın böyle
Sen düşürdün şem’a pervane beni
Tanımazdım gülü gülşen içinde
Arif geçinirken ifan içinde
Kimsede bulmadım insan içinde
Müptela eyledin türkmane beni
Başıma getirdin türlü felaket
Günbegün çektirdin bana nedamet
Halk içinde kıldın rüsvay melamet
Akıbet indirdin zindane beni
İrfani’m eder sana bir ışmar
Seversen ey gönül bir vefalı yar
Yoktur sende sabra karar o’nda ar
Düşürdün onulmaz hicrane beni
7
Bir küçücük nevrestenin elinden
Olanca aklımız hep zaya getti
Gece gündüz edasından nazından
Ömrüm sermayesi efvaya getti
Size kurban olam gökte melekler
Siyah zülfü mah yüzünde kelepler
Küçücükten verdiceğim emekler
Görmedim vefasın hebaya getti
Benden selam olsun nazlı yarime
Dahi gelsin baksın benim halime
İrfani cehdetsin dostun yoluna
Desin Mecnun’dur Leyla’ya getti
8
Bugün ben hubların şahını gördüm
Olanca aklım ol aldı getti
Yüzbin cefa ile ele geçirdim
Yari ben büyüttüm el aldı getti
Yüzbin cefa çektim bir daha gerek
Akıbet aşk bizi eyledi helak
Beni bana komaz o kahpe felek
Ağladım cihanı sel aldı getti
Şu yalan dünyaya geldim gezmeye
Kastettiler canı tenden üzmeye
Garip İrfani’nin kabrin kazmaya
Felek kazma kürek bel aldı getti
9
Şu dünya fanidir fani dünyadır
Ta sonunda bir insana kalmadı
İskender Dara’dan alır haracı
Geçti devran o sultama kalmadı
Mü’min olan sürer zevk ile safa
Günahkar kullara çok olur cefa
Hüküm yetirdi ol Kaf’tan Kaf’a
Mülk-ü ebed Süleyman’a kalmadı
Acep bana dahi neler olacak
Evvel ağlayıpta sonra gülecek
İrfani der dünya kime kalacak
Kırk vezirli Nuş’i Revan’a kalmadı
10
Şakı bülbül şakı dağlar başında
Benim bu ellerde gülüm var deyi
Taze gül kokanlar farımaz imiş
Bağcelerde gonca gülüm var deyi
Her sabah her sabah gel geç buradan
Selamı kelamı kesme ardan
Beni yaratmadı mı seni yardan
Ne mağrurlanırsın güzelim deyi
Kaldır sunam hırkan ile tacını
Çeken bilir ayrılığın gücünü
Elime ver perçemiyin ucunu
Benim şu yerlerde elim var deyi
Hani benim ile yeyip içtiğin
Geçip karşımda ak göğsün açtığın
Şimden keri kâr etmez kaçtığın
Kız korkmaz mısın ölüm var deyi
11
Dostun bahçesine girdim
Tomurcuk güllerim girdim
El göğüste selam verdim
Alır nazlanı nazlanı
Soyunsam girsem koynuna
Hiç ölüm gelmez aynıma
Beyaz kollarını boynuma
Dolar nazlanı nazlanı
Benim sevdiğim merdane
Dilberler içinde bir dane
Siyah zülfünü gerdane
Döker nazlanı nazlanı
12
Salt el ile gittin bağ sefasına
Cem oldu badeler rafa yanaştı
Öpem dedim al yanağı gerdanı
Zülüf perde tuttu zuka yanaştı
Ferhat ile Şirin Mecnun’la Leyla
Kurulmuş dünyanın adeti böyle
Edersen iyilik vaktıla eyle
Geçti nısf-ı ömrün kırka yanaştı
Hasmın çoktur iki yanına bakın
Olur olmazlardan kendini sakın
Sefil İrfani’nin göçmesi yakın
Felek ayak ayak çarka yanaştı
13
Canan bizi attı bağ arasına
Abular birkip kırka yanaştı
Öpem dedim deste kekil yanağı
Zülüf leşkerlendi tarha yanaştı
Cananım düşürdü böyle bir dara
Yaktı vücudumu dönderdi nara
Eğnime giydiğim postlar da kara
Yaptığı külahlar kırka yanaştı
Gözlerim dünyayı seçmem mi desin
Doldurup badeyi içmem mi desin
İrfani dünyadan göçmem mi desin
Ömür yavaş yavaş çarha yanaştı
14
Hayf(4) günümü gurbet elde geçirdim
Hasbi halım bildiren yok bilen yok
Hayda bülbülümü gülden uçurdum
Garip düştüm güldüren yok gülen yok
Gene haber geldi çeşmi aladan
Başım hali(5) değil dertten beladan
Gözlerim de mektup gelmez sıladan
Bir mektubu yazdıran yok yazan yok
Garipleri gurbet ele salarlar
Bu dert beni iflah(6) etmez paralar
Göz göz oldu sinemdeki yaralar
Neşter(7) vurdurup deldiren yok delen
yok
Hani benim boz dumanlı dağlarım
Viran olmuş mor sümbüllü bağlarım
Bir ah etsem kanlı yaşlar çağlarım
Çeşmim yaşın sildiren yok silen yok
15
Yazıp arzıhali yare sunmuşum
İçip aşkın şerbetini kanmışım
Pervaneler gibi nare yanmışım
Serimi koymuşum meydane güzel
A kuzum güzelsin kıymetin bildir
Cevr ile cefayı aradan kaldır
Beni çok ağlattın bir kere güldür
Yetmez mi ettiğin şahane güzel
Bu dünyadan giden bir dahi gelmez
Belli ki kötülüğün âlâsı olmaz
Bu gençlik güzellik sana da kalmaz
Heman sen mi geldin cihana güzel
16
Sen bir bezirgansın konar göçersin
Konduğun pınarın suyun içersin
Cura şahin gibi yüksel uçarsın
Ben senin cevrini çekemem gönül
Kara bulut gibi göğe ağarsın
Sulu sepken gibi yere yağarsın
Nerde güzel görsem boynun eğersin
Ben senin cevrini çekemem gönül
Her nereye varsan birin bulursun
Adını sormadan meyil veririsin
Demedim mi sana pişman olursun
Akıbet sözüme geldin mi gönül
İrfani der ki bu böyle olmaz
Güzelin ettiğin düşmanlar etmez
Gönlüne zincirle bağlasan tutmaz
Demir halkaları kırarsın gönül
17
Eflatun dirilip Lokman sağ olsa
O gelmez buraya her zaman dedim
Eğer bu derdime çare kalırsa
Nice kimselere el aman dedim
Yüzü kara olsun bilmem ne yarmış
Meğer bu sevdadan bi habarmış
Cevri çok insafı yok bi vefaymış
Niçin ben ona da Mihriban dedim
Aya benzetmiştim ol hüsn-ü vechin
Gerdana dökülen tellerin senin
Şu benim çektiğim hep senin derdin
Hak-i yeksan işte sana can dedim
İrfani’yim daldım irfan gölüne
Eremedim güzellerin seyrine
İtimat eyledim ruy-u diline
Meğer kafir imiş Müslüman dedim
18
Gene bahar oldu güller açıldı
Salın benim nazlı civan şerifim
Mak yüzüne siyah benler saçıldı
O siyah kaşları keman şerifim
Yürü hey dilber ahdında durmaz
Sarılıp sarmaşıp bir gece yatmaz
Bana ittiğini kafirler etmez
Yok mudur göğsünde iman şerifim
Hakkımı almadan ben de ölürsem
Yer altında çürüyüpte kalırsam
Yevmi kıyamette seni bulursam
Alırım hakkımı senden şerifim
Aşıkların senin kapında kuldur
Zerrece gümanın var ise bildir
Çıkar hançerini vur beni öldür
Suçum nedir benim düşman şerifim
İRFANİ’de bunu böyle söyledi
İndi aşkın deryasını boyladı
Şerif bana çok cefalar eyledi
Gel bir gece sarılalım şerifim
19
İnip gelip bir ummana
Ayrılıktır yol Allahım
Eksik değil başımızdan
Türlü türlü hal Allahım
Koç yiğitler alır satır(8)
Aramızdan kalkmış hatır
Ya yarimi bura getir
Ya ben o’ra(9) sal Allahım
Sular akar il’ırmaktan
İy’lik akar(10) on parmaktan
Öldüm yare yalvarmaktan
Kurtar canım al Allahım
Yiğit idim koçak gibi
Keskin idim bıçak gibi
Vaktı geçmiş çiçek gibi
Sarardım soldum Allahım
İncili serpuş giyerler
Tatlı cana kıyarlar
Bir yar sevsem duyarlar
Arif’olmuş el Allahım
20
Aşağıdan gelen urum goyunu
Selviye benzettim yarin boyunu
Huri midir bilemedim soyunu
Ayşa derler ben bir kızdan ayrıldım
Keten gömlek giyer etek dizinde
Arzumanım kandı ala gözünde
Böyle güzelm’olur Türkmen kızında
Ayşa derler ben bir kızdan ayrıldım
Keten gömlek gelir önü dilmeli
Delmesinin üstü böyle olmalı
Aramalı ona bir eş bulmalı
Ayşa derler ben bir kızdan ayrıldım
21
Bugün çay bulanık yarın durulmaz
Gurbette ölenin gözü yumulmaz
Yavrum göçün çekmiş yolu bilinmez
Eğil dağlar ben sılama varayım
Ne yatarsın bülbül bahar erişti
Eski derdim yenisine karıştı
Eller göçtü sılasına kavuştu
Eğil dağlar ben sılama varayım
Alamadım ayvalar yüksek daldadır
Felek beni günden güne aldatır
Ananın atanın gözü yoldadır
Eğil dağlar ben sılama varayım
Yükseğinde nemil nemil kar’ın var
Engininde ala gözü yoldadır
Şunda bir dilbere itizadım var
Eğil dağlar ben sılama varayım
Başına bağlamış telli yemeni
Gören aşıkların kalmaz imanı
Yavrum göçün çekmiş bilmez amanı
Eğil dağlar ben sılama varayım
22
Aşıp aşıp karlı dağdan gelirsin
Eğlen durmaz eğlen haber sorayım
Bizm elden sen ne haber bilirsin
Eğlen durnam eğlen haber sorayım
Bizm elin ırmakları akar mı
Yaz olunca menevşeler kokar mı
Sevdiceğim seyrangaha çıkar mı
Eğlen durnam eğlen haber sorayım
Bilmez m’oldu hiç yeşili bağların
Eksik değil hareketi dağların
Sevdiğimden ayrı düştüm ağlarım
Eğlen durnam eğlen haber sorayım
Hak edersin aşıkları murada
Avcı mısın ne gezersin arada
Sevdiğimin seyrangahı nerede
Eğlen durnam eğlen haber sorayım
23
Nezaketli yarim ser beraberim
Ey benim cananım yar sefa geldin
Sırmalı perçemlim bülbül avazlım
Kekili reyhanım yar sefa geldin
Dudu kumru dilim tavusum bazım
Şahinim şahbazım bağ-ı Şiraz’ım
Ufacık sülünüm ördeğim kazım
Üşkufi terlanım yar sefa geldin
Kolları salıncak kaddi sürahim
Mihrabım minberim hem kıblegahım
Gamzeleri elmas çeşm-i siyahım
Kaşları kemanım yar sefa geldin
İrfani dinle gel fetl-i dehanım
Çifte şükufetli taze gülşahım
Nerde benim kömür gözlü sultanım
Efendim sultanım yar sefa geldin
24
Muhabbet namesin gönderdim sana
Okuyup imana gelemez misin
Behey zalim nedir bu kastın cana
Sevdana düştüğüm bilemez misin
Sevdana düşeli bilemez oldum
Gonca gül misali sarardım soldum
Sevdiğim bu derdi ben senden aldım
Bu derdime derman bulamaz mısın
Gel efendim beni ateşe salma
Allah’ı seversen gel ahım alma
Ben güzelim deyi hiç mağrur olma
Geçip bu güzellik solamaz mısın
25
Bahar olup yaz ayları gelince
Türlü çiçekleri bitti sılanın
Lalesi sümbülü boyun eğince
Sarı bülbüller öttü sılanın
İmana gel katı zalım imana
Biz de serimizi saldık dumana
Yağmur yağıp gün doğunca çimene
Turnaları sökün etti sılanın
Bülbül gibi söyler yarin dilleri
Tazece açılmış gonca gülleri
Esince sabahtan seher yelleri
Kokusu burnuma getti sılanın
26
Gurbet elde kimsem yoktur ağlaya
Yavrum yoktur benim gönlüm eğleye
Ala karlı mor sümbülü yaylaya
Güzelleri sökün etti sılanın
Benden selam edin benli dilbere
Gelip de karşımda gülüp durmasın
Ben güzel önmekten(11) bıkıp usandım
Haftada selamın salıp durmasın
Güzel gel senin ile yoktur pazarım
Kaşın arsında kaldı nazarım
Yol üstüne koyman benim mezarım
Yar gelip gittikçe dönüp durmasın
O yarin gerdanı gümüşten aktır
Aradım cihanı akranı yoktur
Hey kız göğsüne düğmeler diktir
Esen sabah yeli değip durmasın
27
Yenile bir haber geldi sıladan
Eski derdim yaralarım yeniler
Yitirdim kendimi hiç bilmem noldum
Başım ağrır kulaklarım çiniler
Bari hüdam nasip etse sılamı
Diyarı gurbette buldum belamı
Gayet arzuluyor gönül selamı
Ah ettikçe yüce dağlar iniler
Bir haber gelmedi nazlı yarimden
Söyleyemem derdimi billah arımdan
Ateşler yakmışım kendi narımdan
Ah ettikçe her tarafım iniler
Garip anam acep beni arar mı
Gelene geçene haber sorar mı
Dünyada bir dahi beni görür mü
Ah ettikçe yüce dağlar iniler
Sağ olur da ben sılama varırsam
Kömür gözlüm mah cemalin görürsem
Yedi yıllık intizarım alırsam
Artar ömrüm imanımız yeniler
28
Gene geldi Mut’un baharı yazı
Baharda açılan gülü güzeldir
Bağrıma kar etti Fatma’nın sözü
Iğranan gerdanın teli güzeldir
Fatma’m gelmiş de soyunu doldurur
Meryem gelmiş güzelliğin bildirir
Rahma’nın bakışı adam öldürür
Sarmaya cennet’in beli güzeldir
Şerif’i sorarsan nazlıdır nazlı
Ayşa’yı sorarsan ik’ala gözlü
Bahçede erişmiş bülbül avazlı
Söyleşen kızların dili güzeldir
Şikayet edeyim kaşı karadan
Sürelim de çıksın engel aradan
Beni yaratmadı mı seni yaratan
Cümlesinden cennet yolu güzeldir
29
Yatamadım kasavetten firaktan
Aşk ateşi çıkmaz oldu yürekten
Dediler ki yarin gelmiş ıraktan
Değme yatsın uykusuzdur yorgundur
Dostun bunarları çağlayıp akar
Dudusu kumrusu şad olup öter
Kapı sövesine(12) yaslanmış bakar
Değme baksın o yar bize vurgundur
Gurbet ele gettim amma gelmeye
Arayıpta nazlı yari bulmaya
Almış hançerini beni vurmaya
Değme vursun o yar bize dargındır
30
Kızları gördükçe bir sevdaya erenler
Bir gün olur bir acaip hal olur
Bir kız hemen on yaşına girince
Açılmadık bir tomurcuk gül olur
Onbirinde mah yüzüne bakılır
Onikide kızın kahrı çekilir
Onüçünde algül olur açılır
Ondördünde her bir yanı bal olur
Onbeşinde sevda düşer başına
Onatlıda yadlar girer düşüne
Onyedide gezer kendi başına
Çok sallama zülüfleri yel alır
Onsekizde gayet yüksekten uçar
Ondokuzda gözlerinden kan saçar
Yiğirmide sevdiğinden vazgeçer
En sonunda bir kötüye kul olur
Sabahtan seherden inerler düze
Kınalı parmağı sürmeli göze
Çok heves etmen kocamış kıza
Ondan çeşit çeşit oyunlar olur
31
Üç güzele selam verdim
Selamımı alıp durur
Ben seni candan sevdim
Cümle alem bilip durur
Evlerinin önü bostan
Selam geldi nazlı dosttan
Siyah perçem çıkmış festen
Bak efendim deyip durur
Evlerinin önü harman
Şeftalisi derde derman
Ak göğsün üstünde ferman
Ok efendim deyip durur
Bir mercan bir inci
Aslında severler genci
Koynunda narı turuncu
Em efendim deyip durur
İbrişim kuşak belinde
Cevahir kelam dilinde
Süzülmüş bade elinde
İç efendim deyip durur
İbrişim kuşak kuşanır
Saçağı yere döşenir
Uçkur çezmeye üşenir
Çöz efendim deyip durur
32
Akar gözlerimin yaşı
Silinmez bir zaman oldu
Kılıçlar fisebilullah
Çalınmaz bir zaman oldu
Cemaat gelip camiye
Girip cami içine
Cemaatle vaktı Cuma
Kılınmaz bir zaman oldu
Diyarın fitnesi galip
Kamus dünyayı alıp
Tahsile ilme talip
Bulunmaz bir zaman oldu
Bakıp gördüm cihan halkın
Eder yoktur dini talkın
Kanun örf ile salgın(13)
Salınmaz bir zaman oldu
Gerek zahit(14) gerek facir(15)
Bu dünya malını mucir(16)
Derunu ahrete acır
Bulunmaz bir zaman oldu
Okur Ayatı Kuran’ı
Senin hakkında üryani
Eder sefil İRFANİ
Bilinmez bir zaman oldu
33
Bizden selam eyle gün yüzlü yare
Acep bizim ile yaran olurum
Canım badı sabah söyle dildare
Bir gece koynumda mihman(17) olur mu
Yurdu yakın olsa her dem varılsa
Alsa kucağına öpse sarılsa
Bu muhabbet eğer baki kalırsa
Soyunup koynumda üryan(18) olur mu
Ko salınsın gelsin yar otağından
Sarılsın emdirsin bal dudağından
Elmas gerdanından al yanağından
Sulu şeftaliler ihsan olur mu
İRFANİ’yim bir murada ermedim
Tazece açılan gülün dermedim
Kulun oldum bir vefanı görmedim
Kuluna cevreden sultan olur mu
34
Ah neyleyim zalım nakas elinden
Şu dünya varını eldoen koyamaz
Gece gündüz dünya deyi çalışır
Ömrü geçer hikmet nedir bilemez
Görürmüsün bencil adam halini
Varıp tutmaz bir düşkünün elini
Kazanıp kazanıp yemez malını
Ele nasip olur kendi yiyemez
Sağlığında tevhit destan nesine
Öldüğünde muhtaç olur Yasin’e
Alırlar giderler makberesine(19)
Kalı benim malım mülküm diyemez
35
Evvel bahar yaz ayları doğanda
Kızılırmak yalısından sel alır
İki dilber bir araya gelende
Kız oğlana nergiz verir gül alır
Her cefası bana mı dır feleğin
Hak yanında kabul olsun dileğin
Pek salınma yeşil donlu meleğim
El ariftir gezişinden hil’alır
36
Ben bir yavru teklif ettim fakirhaneye
Bekletme sevdiğim gel yavaş yavaş
Gözümden akıttım kanlı yaşları
Zülfün teli ile sil yavaş yavaş
Sevdiğimin güzelliği sorula
Kaşları hükmeden yeri krala
Seherde sevdiğim uyanık ola
Dokunsun gerdana yel yavaş yavaş
(*) Bir numaradan otuzbeş numaraya kadar
yer alan şiirler; Doğan ATLAY tarafından
hazırlanan 1997 yılı İçel Valiliği
Yayımı “İÇELLİ HALK OZANLARI” kitabının
56–83 sayfaları arasında yer almıştır.
(1) Urum:İç Anadolu
(2) Hayıt:Sahilde dere boylarında biten
yaprağı ve çiçeği güzel bakımlı bir
çalı, ağaçcık
(3) Kak:Kalk (yöre ağzı)
(4) Hayf: Vah, yazık
(5) Hali: Boş ıssız
(6) İflah: Felah, kurtuluş
(7) Neşter: Bisturi ameliyat bıçağı
(8) Satır: burada Pala
(9) Ben o’ca: Beni oraya
(10) İyelik akar: İyilik aka
(11)Önmek:Ümitle heyecanla beklemek
(12) Söve:Kapıları duvara bağlayan
dikine çerçeve.Yan çerçevelere eşik
denir
(13) Salgın:Köy bütçesi için köylüden
alınan vergi
(14) Zahit:Zühd sahibi.Dünyaya rağbet
etmeyen.
(15) Facir:Doğru yoldan ayrılan kimse
(16) Mucir:İcar eden
(17) Mihman:Sığınan, misafir
(18) Mehveş:Ay gibi, aya benzeyen
(19) Makber:Mezar
|