HÜSEYİN
GÜMÜŞ
10.03.1960
Tarihinde İçel İli Anamur ilçesi Lenger
köyünde(Simdi Bozyazı İlçesine bağlı)
doğdu. Sekiz çocuklu bir ailenin beşinci
çocuğudur. İlkokulu Anamur Kıbrıs
İlkokulunda (1971), ortaokulu Anamur
ortaokulunda (1974), liseyi Mersin
Ticaret Lisesinde (1977), yüksek
öğrenimini Adana İktisadi Ticari İlimler
Akademisi'nde 1981 Yılında bitirdi.
1982 yılında İstanbul Levazım Maliye
okulunda başladığı askerlik hizmetini,
1983 yılında Sarıkamış’ta yedek subay
olarak tamamladı.
1983 yılında Anamur'da Serbest
Muhasebeci Mali Müşavirliğe başladı.2007
yılına kadar bu işle meşgul oldu.
1985 Yılında Fadime Hanım ile evlendi.
Bu evlilikten Rumeysa Olcay (1986),
Alparslan İslâm (1987), Selcen Hilâl
(1991) ve Oğuz Han (1997) adlarında dört
çocuğu dünyaya geldi.
Bütün hayatı boyunca Türklük ve İslâm
davasının savunucusu oldu. Bu davanın
siyasi hareketi 12 Eylül 1980'de
kapatıldıktan sonra soma; rahmetli
Başbuğ Mamak zindanlarına yatarken ve
hapisten çıktıktan sonra hareketin
Anamur'daki bayraktarlığını yaptı. Bu
cümleden olmak üzere 1986 yılında
Milliyetçi Çalışma Partisi'ni bir grup
arkadaşıyla Anamur'da kurarak ilçe
başkanlığı görevini yürüttü. Milliyetçi
Çalışma Partisinin; Milliyetçi Hareket
Partisi adını almasından sonra bu
partinin çatısı altında hizmetlerini
sürdürdü. Milliyetçi Hareket Partisi
1991 ve 1995 milletvekillikleri aday
adaylıkları ile 1995 Mahalli İçel İl
Genel Meclisi Seçimlerinde Anamur’dan İl
Genel Meclisi Üyeliğine seçildi.
1994–1995 yıllarında il daimi
encümenliği görevlerinde bulundu.
Arkadaş canlısı, iyi bir hatipti.
Güney'de Zafer (Anamur–1979–80), Anamur
Ekspres (1986/87), Toros Haber (Anamur
1991/92), Memleketim (Alanya 1995),
Akdeniz Postası (Aydıncık 1998), ve
İstikbal (Mersin 1998) gazetelerinde
haftalık yazılar yazdı.
Çeşitli gazetelerde zaman zaman duygulu,
vurgulu, akıcı, eleştirel ve çok güzel
anlamlarla yüklü şiirler yayımladı. 10
Haziran 2004 tarihinde şiir
çalışmalarını 200 sayfalık “SEVDALARIM”
adlı şiir kitabında toplayıp yayımladı.
Şiirlerinde genellikle Hüseyin ve Köylü
Ozan mahlaslarını kullanmıştır.
Yazarın yayımlanmaya hazır bir şiir ve
hikâye kitabı olduğunu ailesi ifade
etmektedir.
Genç yaşta 2007 yılı aralık ayında
Rabbine, ebedi âleme yürüdü. Mezarı
Anamur-Bozyazı Lenger Köyü'ndedir.
“KİMLİĞİM” adlı şiirinde kendisini şöyle
anlatmıştı:
Bin dokuz yüz altmış on mart doğumlu,
Bozyazı’da Lenger köyümdür benim.
Ebekız’dan doğma, Mustafa oğlu,
Gümüşlü oymağı boyumdur benim.
Karanlığa güneş doğsun istedim,
Üstümüze rahmet yağsın istedim,
Türk’ün başı göğe değsin istedim
Oğuz Han, Yesevi dayımdır benim.
Vurdular dirilttim hep hürriyeti,
Aşkla kucakladım tamam ümmeti,
Bir bildim dağılan bütün milleti,
Türkmen, Kazak, Uygur soyumdur benim.
Otuz yıl okudum, yirmi yıl yazdım,
Çözülmez sanılan dertleri çözdüm,
Sınırları yıktım, sınırlar çizdim,
Amu derya , Tuna çayımdır benim.
Bir zulüm sonrası çıktı curcuna,
Öksüz bırakılmış dava borcuna,
Sahipsiz bayrağı diktim burcuna,
Olmazı oldurmak huyumdur benim.
Fidan meyve verdi, çaldı yem marşı,
Toz duman pazarlar, karıştı çarşı,
Bir vermeden yüz bin alana karşı,
Olmasa da olur payımdır benim.
Susma Köylü Ozan, olur elbette,
Millet hakikatı bulur elbette,
Bozkurtlar mecliste ulur elbette,
İşte… O zamanlar toyumdur benim.
ANAMUR, HÜSEYİN
GÜMÜS VE
SEVDALARIM ÜZERİNE
Sizlere tarih, doğa, yayla, deniz ve muz
kelimelerini sıraladıktan sonra aklınıza
neresi gelir desem, cevabınız hiç
şüphesiz Anamur olacaktır.
Türkiye'nin en güney ucu olan Anamur’u
tanıtmama bilmem gerek var mı? Son on
yılda yapılan hizmetlerle çehresi
değişen, çalışkan olduğu kadar da
vatanına ve milletine bağlı olan
insanların yaşadığı Anamur. .
Bundan yirmi üç yıl öncesi idi. O zaman
Bozyazı henüz ilçe statüsüne
kavuşmamıştı. Anamur çok daha köhne,
adeta bir köy görünümündeydi. Elbette
Ören ve Çarıklar beldeleri de yine o
yıllarda köydü. O yıllarda bu güzel
ilçenin yayla köylerinde bir yaz
vaktinde halk kültürü ürünlerini
derlemiştim. İşte o yılların Anamur'unda
yayla yollan asfalt değildi, ulaşım da
bugünkü kadar kolay ve rahat değildi.
Sabaha karşı üzerinde saman hararla
yüklü bir kamyona binip, Anamur'a doğru
yola çıkarken günün birinde o bölgede
yetişecek insanlarla içli dışlı
olacağımı da belki hiç düşünememiştim.
Yıllar -hem de acımasız yıllar- geçtikçe
bizler de öbür tarafa doğru kürek
çekmeye devam ediyorduk. Ancak hayat
denilen yolculukta 1999 seçimleri
dolayısıyla Silifke, Taşucu, Boğsak,
Akdere, Ovacık, Hırmanlı, Büyükeceli,
Babadıl, Aydıncık, Tekeli, Tekmen,
Bozyazı üzerinden Anamur'a vardığımızda
ilk ziyaret edeceğimiz bir bey vardı.
Orta boylu, saçları biraz dökülmüş bir
bey vardı. Elimi ilk sıktığında onu pek
de tanımadığımı sonradan hissedecektim.
Bir tarafta var gücüyle sıcağa karşı var
gücü ile çalışan klima, öbür tarafta
Prof. Dr. Akif Akkuş ile ülke
meselelerini tartışan Hüseyin Gümüş...
Anladım ki iki MHP milletvekili adayı
yan yanaydı. Sohbet sohbet derken
karşıma bir de "Köylü Ozan" çıkmaz mı?
Şiirlerini okudum, güzeldi, benim de
ruhumu okşuyordu.
"Kim bu Köylü Ozan?" dedim.
Hüseyin Gümüş Bey gülerek:
"Ben" dedi.
Akşam olduğunda; "geceye gideceğiz"
dediler... Sahile doğru vardığımızda bir
de ne göreyim, stadyumun içini, dışını
Anamurlular doldurmuş. Adeta yer gök
inliyor. Yüzyılımızın Karaca Oğlan'ı
olarak tanımlanan Mustafa Yıldızdoğan da
hemşehrilerimi coşturuyordu. O mahşeri
kalabalığın arasında Hüseyin Gümüş’ün ve
Anamur'daki ağırlığını daha iyi
hissettim.
Sonra mı? Bir bayram gezmesi sırasında
Türkiye Kamu-Senin Anamur şubesini
ziyaret etmiştim. Yanımda kardeşim
Ramazan ve arkadaşları da vardı. Hüseyin
Bey'i aradık. Top oynuyormuş, ancak
adımızı duyunca hemen oyunu bırakarak
yanımıza geldi. Aynı günün gündüzlünde
de sendikaya eski Mersin Milletvekili
Sayın Ali Güngör ziyaret etmiş. Kapının
ağzından konuşmaları dinleyen Hüseyin
Gümüş, Ali Güngör'le ilgili olarak
müthiş tespitler yaptı. "Ali Bey haklı"
dedikten sonra bir "ancak!!!" dedi ki
sormayın gitsin. Vedalaşıp ayrıldıktan
sonra biz Silifke'ye doğru yola çıkarken
kardeşim Ramazan; "ağabey keşke bu
beşlinin yerine bu adam milletvekili
olsaydı" dedi. Ramazan haklıydı. Çünkü
beşliden hiç birsi belli konularda onu
tatmin edememişti. Hatta onu adam
hesabına bile almamışlardı!
Müsaadenizle bir sonra daha diyeceğim,
Hüseyin Beyle dostluğumuz o kadar arttı
ki, Konya-Anamur derken günün birinde
Abanoz Yaylası'nda eşim ve çocuklarımla
Gümüş ailesinin misafiri olduk. Üç katlı
yayla evlerinin balkonunda geçen samimi,
candan sohbetlerinde sadece Hüseyin
Gümüş'ü değil; muhterem eşleri Fadime
Hanımefendi ve dört çocuklarını da çok
iyi tanıdım. Galiba o geceki
hatıralarımda bir de bana masal anlatan
küçük kızın (şimdi büyüdü, görsem
tanıyamam) sevecen, samimi tavırları
unutmamalıyım.
Zaman tünelindeki yolculuklarımızda
Hüseyin ve Fadime Gümüş çiftinin samimi,
güzel dostluklarına iki Gümüş daha
katıldı: Ahmet Şeref Gümüş ve oğlu
Muhammet Raşit Gümüş...
Gümüş ailesi 3 Kasım 2002 tarihinde
yapılan 22. dönem milletvekilliği
seçiminde MHP'den aday olmam sırasında
ve sonrasında, bana o kadar çok yardım
ettiler ki, onu ne bu kalem yazabilir,
ne de ben anlatabilirim. Hepsinden Allah
razı olsun…
Anamurlu çalışkandır. Anamurlu
üretkendir. Anamurlunun ayağındaki
lastik ayakkabısında kırk yama vardır.
Bacağındaki şalvar lime lime erimiştir;
ama o vakti gelince yokluğuna rağmen
devletine olan vergi borcunu öder,
zamanı gelince oğlunu vatanî hizmeti
için gözünü kırpmadan kışlaya gönderir.
Vakti gelince de:
"Bayrakları bayrak yapan üstündeki
kandır
Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır"
mısralarında yerini bulan ideal uğuruna
civanlarını kara toprakla kavuşturur.
Tıpkı Yıldız hemşirenin kocasında olduğu
gibi...
Anamurlu değişik siyasi partilere oy
verebilir ancak hepsinin ortak bir
ideali vardır: "Bayrak inmez, ezan
susmaz, vatan bölünmez, şehitler ölmez."
Anamurlu il olamamaktan şikâyetçidir.
Anamurlu Mersin-Antalya yolunun
yapılmamasından şikâyetçidir; ancak
hiçbir zaman devletine asi değildir.
Anamurlu Taşeli dediğimiz bölgede adına
yakışır bir üniversite istemektedir.
Çünkü onlar bütün kötülüklerin temelinde
cehaletin yattığını çok iyi
bilmektedirler.
Anamurlu ürettiği çileği, muzu iç
pazarın yanında dışarıya da satmak
istemektedir. Onun için de ülkemizin
idaresini elinde bulunduranlardan destek
beklemektedir.
Hüseyin Gümüş'ün sevdalarına gelince,
onun sevdası 1980'li Yıllarda Kardeleni
ile başlar ve onun sevdaları bütün
çabalarına rağmen özürlü bir
vatandaşımızın kulübesine telefon
çekilmemesi karşısındaki isyanına doğru
giden mısralarıyla doruk noktasına
ulaşır.
Hüseyin Gümüşün altı bölümden ibaret
olan sevdalarında, Kardeleninin dışında
Anamur ve köyleri; yaylaları var. Onun
sevdalarında üç büyük lider Oğuz Han,
Atatürk ve Türkeş var. Onun sevdasında
Tanrı Dağları, Urumçi, gök bayrak var.
Onun sevdalarında göğ Hazar'ın doğu ve
batı yakası var. Onun sevdalarında
ülkeyi soyup soğana çeviren insanları
taşlamaları var. Onun sevdalarında
ülkemizin her seçim döneminde gündeme
getirilen fakat bir türlü çözüm
bulamayan yaraları var. Kısacası Hüseyin
Gümüş bir Türkiye ve Türk dünyası
sevdalısı, 44 yaşında yiğit bir alp
erendir ...(2004Yılı için.)
Onun sevdalarında tarihi bulacaksınız,
onun sevdalarında Türkiye'nin
güzelliklerini, kelimelerin yerli yerine
kullanılışını bulacaksınız. Onda şairin
sanat gücünü bulacaksınız. Onun
mısralarını okuduğunuzda halk şiirinin
güzelliklerini göreceksiniz...
Hüseyin Gümüş, şiirlerinde Hüseyin ve
Köylü Ozan mahlaslarını kullanır, bazen
de şiirlerinde mahlas kullanmaz.
Onun sevdalarında gelecek on yıllarda
başımıza gelecek olan vahim olayların
haberi var.
Hüseyin Gümüş bir ozan değildir, çünkü o
saz çalmamaktadır. Ona biz ilim dilinde
"kalem şuarası", "kalem şairi" diyoruz.
Ancak onun kalem şairi olması onun
"Köylü Ozan" olmasını engellemez.
Galiba 1999–2002 yılları arasıda çok
üzülmüş olacak ki kalem ve kâğıt biraz
rafa kalkmış, heyecan dolu kalemin
mürekkebi azalmış veya azaltılmış.
Hüseyin Gümüş Bey, şiirlerinden
bazılarını çıkarmamamı istemişti. Ancak
ben onun gönül dünyasına müdahaleyi pek
uygun görmüyorum. Bu sebepten şiir
seçimi işini büyük ölçüde kendisine
bıraktım. Kısacası buradaki şiirlerin
seçimi Köylü Ozan Hüseyin Gümüş'ün gönül
dünyasından serpilen damlalardır.
"Özgeçmişim" başlığı altında da
görüleceği üzere Hüseyin Gümüş şair
olmanın yanında yazarlığı da olan bir
dostumuzdur. Onun nesirlerinde de,
şiirlerinde olduğu gibi sert huylu bir
kalem vardır. Önümüzdeki yıllarda Sayın
Hüseyin Gümüş'ün, arkadaşları ve
hemşehrileri tarafından
değerlendirileceğine inanıyorum. Bu
duygu ve düşüncelerle, Hüseyin Gümüş,
muhterem eşleri Fadime Hanımefendi ve
dört yavrularına yüce Allah'tan sağlık
mutlu ömürler dilerken, Sayın Gümüş'ü de
bizlere böylesine güzel bir eser
kazandırdığı için tebrik ediyorum.
03 Mayıs 2004
Prof. Dr. Ali Berat ALPTEKİN
HAKKINDA
YAZILANLAR
11 Temmuz 2004 Pazar - H.O. Tercüman
Sırrı Yüksel Cebeci
Anamur'da Bir Alp Eren
ANAMUR, Türkiye'nin en güney ucu...
Tarih ve doğa iç içe burada.. Bunlara
denizi, yaylaları ve hele muzu da
eklerseniz, ortaya bir cennet çıkıyor.
Yazımızın başlığı yanlış yorumlanmasın.
Anamur'da tek alp eren yaşamıyor. Bütün
Anamurlular alp eren...
Prof. Dr. Ali Berat Alptekin'in dediği
gibi:
- Anamurlu çalışkandır, Anamurlu
üretkendir. Anamurlunun ayağındaki
lastik ayakkabısında kırk yama vardır,
bacağındaki şalvar lime lime erimiştir
ama o vakti gelince yokluğuna rağmen
devletine olan vergi borcunu öder,
zamanı gelince oğlunu vatani hizmeti
için gözünü kırpmadan kışlaya gönderir.
Vakti gelince de: 'Bayrakları bayrak
yapan üstündeki kandır, /Toprak eğer
uğrunda ölen varsa vatandır'
mısralarında yerini bulan ideal uğruna
civanlarını kara toprağa kavuşturur.
Anamurlu değişik siyasi partilere oy
verebilir, ancak hepsinin ortak ideali
vardır: 'Bayrak inmez, ezan susmaz,
vatan bölünmez, şehitler ölmez.'
Yalnız Anamurlu mudur alp eren? Hayır,
Anadolu'nun her köşesi, Türkiye'nin her
karışı yiğitlerin, alp erenlerin harman
olduğu coğrafya parçasıdır.
Anamurlu Hüseyin Gümüş'ün tek farkı ise,
dilinden, yüreğinden ve gönlünden
kopanları mısralara dökmesidir. Gizli
militanlar gibi sanat ve edebiyatı bir
ideolojinin tutsağı yapmadan... Ya da,
yüreğinin sesini birtakım sanatsal
kaygıların teklemesine uğratmadan...
Bir Türkiye Sevdalısı
HÜSEYİN Gümüş, şiirlerini, önsözünü
Prof. Dr. Ali Berat Alptekin'in yazdığı
bir kitapta toplamış. Kitabın adı,
'Sevdalarım'...
'Hüseyin Gümüş'ün altı bölümden ibaret
olan sevdalarında, Kardelenin dışında
Anamur ve köyleri, yaylaları var. Onun
sevdalarında üç büyük lider Oğuz Han,
Atatürk ve Türkeş var. Onun sevdasında
Tanrı Dağları, Urumçi, Gök Bayrak var.
Onun sevdalarında göğ Hazar'ın doğu ve
batı yakası var. Onun sevdalarında
ülkeyi soyup soğana çeviren insanları
taşlamaları var. Onun sevdalarında
ülkemizin her seçim döneminde gündeme
getirilen fakat bir türlü çözüm
bulunamayan yaraları var. Kısacası
Hüseyin Gümüş bir Türkiye ve Türk
dünyası sevdalısı, 44 yaşında yiğit bir
alp erendir' diyor Prof. Alptekin
önsözde.
Şair, kitabının arka kapağına sekiz
dörtlükten oluşan 'Kimliğim' başlıklı
şiirini koymuş. Şiirinin iki dörtlüğü
şöyle:
'Karanlığa güneş doğsun istedim,
/Üstümüze rahmet yağsın istedim,/
Türk'ün başı göğe değsin istedim, /Oğuz
Han, Yesevi dayımdır benim.
Vurdular, dirilttim hep hürriyeti,
/Aşkla kucakladım tamam ümmeti, / Bir
bildim dağılan bütün milleti, /Türkmen,
Kazak, Uygur soyumdur benim.'
Yeni Alp Erenler
ŞAİR, askerlik görevini Sarıkamış'ta
yaptığı için, bu şirin ilçemizle ilgili
esintilere de rastlanıyor kitapta.
'Sarıkamış Şehitlerine' başlıklı şiir
bunlardan biri:
'Köprüköy'den Horasan'a yol aldık,
/Hedef Bakü şehri idi şahlandık,
/Sarıkamış ormanına dal olduk, /Dayan
Mehmet sabahlara az kaldı...
Soğuk vardı, tipi vardı her yanda,
/Potin de yok, ceket de yok derman da,
/Donmak da var da, dönmek yoktu
fermanda, donduk gardaş, donduk ama
kurtulduk.'
Anamur'da serbest mali müşavirlik yapan,
politikayla da uğraşan, hatta bir dönem
milletvekili adayı bile olan Hüseyin
Gümüş'ün Rumeysa Olcay, Alparslan İslam,
Selcen Hilal ve Oğuz Han adlarında dört
çocuğu var.
Türkiye sevdalısı şair, ülkesi için yeni
alp erenler de yetiştiriyor.
Bu Makale Hakkında;
Sırrı Yüksel Cebeci tarafından yazılan
bu makale, 11 Temmuz 2004 Pazar günü
yayınlanan H.O. Tercüman Gazetesindeki
köşe yazısıdır.
ŞİİRLERİNDEN
ÖRNEKLER
GAYRET
On iki yaşımda yaktığım ateş
Sönmedi, sönmedi, sönmedi gardaş…
Yüreğimde kopan sonsuz fırtına
Dinmedi, dinmedi, dinmedi gardaş…
Bekledim zindana giden yiğidi
Dönmedi, dönmedi, dönmedi gardaş…
Üfledim, üfledim sönmemiş kömürü
Yanmadı, yanmadı, yanmadı gardaş…
Hüseyin GÜMÜŞ Anamur- 20.06.1992
Sevdalarım Sf-22
VAR MISIN?
Omuzumda derdin yüklü,
Koşacağım el verirsen.
Gönlümde bir vatan saklı,
Aşacağım dil verirsen.
Bu günleri bile bile,
Yirmi beş yıl çektim çile,
Olgunlaşıp geldim dile,
Pişeceğim kül verirsen.
Tehlikeli virajlardan,
Bağlandığın garajlardan,
Bizi tutan barajlardan,
Taşacağım sel verirsen.
Müjdem, yıldızlara aya,
İster uçup, ister yaya,
Toroslardan tüm dünyaya,
Eseceğim yel verirsen.
Köylü Ozan yetti artık,
Hamur maya tuttu artık,
Ümitsizlik bitti artık,
Coşacağım yol verirsen.
Hüseyin GÜMÜŞ Anamur- 05.08.1998
Sevdalarım Sf–49
KARDELEN
Kalbimin içinde bir kitap açtım,
Okudum içinde Kardelen yazar.
Memleketi adım adım dolaştım,
Şehirde, köyünde Kardelen gezer.
Ferhat gül istedi, Şirin elinden,
Mecnun feryad eder Leyla çölünden,
Ben şiir okurum, Kerem dilinden,
Aslı’nın yerine Kardelen çözer.
Kardelen’im arzularken gülmeyi,
Köylü Ozan ister mi hiç ölmeyi,
Boynuma takılan kırk kat ilmeği,
Bir tanem, sultanım Kardelen çözer.
Hüseyin GÜMÜŞ Mersin- 05.11.1981
Sevdalarım Sf. 153
|