ANAMUR'UN SESİ
"Anamur'un ve Anamurluların Buluşma Adresi ve Gerçek Sesi..."
arama   site haritası
 

 

KÜLTÜR
Folklor
Halk Oyunları
Anamur Hikayeleri-Şiirleri
Efsane-Masal-Atasözü...
Anamurlu Yazarlar ve  Kitapları
          - Şairlerimiz
          - Yazarlarımız
                 - Çınar Arıkan
                 - Ulvi Keser
                 - İbrahim Erdal
                 - Ahmet Almaz
                 - Fatma Zehra Fidan
                 - Gazi Mert
                 - Hüseyin Elmas
                 - Güngör Türkeli
                 - İsmail Kılınç
                 - Ethem Kahraman
                 - Mehmet Ali Tesbi
                 - Mehmet Tahir Şeref
                 - Hüseyin Osma
                 - Oğuzhan Müftüoğlu
Anamurlu Ünlüler
Anamur Gazete ve Gazetecileri
Dokuma ve El Sanatları

 

FATMA ZEHRA FİDAN


 

Fatma Zehra Fidan Kimdir?

 

Bu değerli insan aslında benim hocamdır.farklı bir doğası vardır.dahası o özel biridir.ben lise sondayken hayatıma dahil oldu.üstelik bir anda "ben sizin bu yıl ki sınıf öğretmeninizim.." diyerek dahil oldu.geleni sandık ki sıradan bir öğeretmen..çok yanıldık.

 

O esassında bir yazardır.onun hakkında kendi dilimden bilgi vermek isterim.
 

Ama bir yerde ondan şöyle bahsediliyor:"Fatma Zehra Fidan, karşılaştığı zorlukları ve sıkıntıları değişmek, gelişmek ve dönüşmek adına ‘bir lütuf’ olarak görmeyi başarmış bir yazar, ev hanımı, anne ve öğrenci. Yazarlığı Bilge Yayınları arasından çıkan son iki romanından geliyor; ‘Beni Affeder misin Sevgili?’ ve ‘Ütopya Değil Gerçek.’ Kalemle tanışıklığı her yazar gibi çocukluk yıllarına dayanıyor elbette. İyi birer kitap okuru olan abilerinden etkileniyor ve oyun parkını değil de çocuk kütüphanesini mesken tutunca bir gazeteye haber oluyor. Ev hanımı olabilmek için sadece ‘kadın’ olması yetiyor Fatma Zehra Fidan’ın; yazar, iş kadını, gündelikçi ya da milletvekili kadınlar ‘ev hanımı’ kimliğini yaka kartı olarak taşıyorlar ne de olsa yanlarında. Annelik payesini, ikisi kız ikisi erkek dört çocuğu veriyor ona; lise, üniversite çağlarındaki çocukları dört buçuk yaşlarındaki kardeşlerinin bakımını annelerine bırakmıyorlar. Ve öğrenciliği Ege Üniversitesi’nde sosyoloji, Açıköğretim Fakültesi’nde halkla ilişkiler okumasından kaynaklanıyor. Bir yazar olarak kendisini çok besleyen bir fakültede okuyor olmaktan son derece hoşnut olan Fidan, evde ve dışarıda üstlenmek zorunda olduğu rolleri birbirine hiç karıştırmıyor; çünkü mutluluğun dengeli bir hayat sürmekte olduğuna inanıyor.(2002)"
 

Hocam sağ'olsun.benim yazmaya başlamama sebep olan ilk insandır.eşinden ayrıldıktan sonra üniversite sınavına girip sosyoloji kazanan bu kadının o zamanlar yukarda da bahsedildiği gibi 4 evladı vardı.en küçük kızı yanlış hatırlamıyorsam.okulu kazandığı dönemlerde 3-4 yaşlarındaymış.bir evin sorumluğu yanı sıra hayatta bir çok rolü birlikte götürmeye çalışmıştır.ev hanımı,anne,öğrenci ve kadın...doğrusu onu okumakta,dinlemekte ayrı zevktir.
 

Şimdiler de nerede derseniz?bir tez hazırlıyor.eğer tezi beğenilirse derslik olarak yayınlanacak ve üniversite de kalacak.o isterse herşeyi yapar.aslında herkes istediği şeyi yapabilir.dediğim gibi "istemek" "gerçekten istemek"
 

değerli hocama saygılarımla..

öğrenciniz..Mergen
 

Aşk Var mıydı Sahi

 

Aşka tutulmuş olanların hal dilleriyle anlatıp durduğu bir şey vardır: Aşkın büyüsü. Pek çok şeyin saklanabilirliğine karşın asla saklanamayan, her türlü perdenin altından olanca parlaklığıyla görünen aşk, kendine has bir büyü barındırıyor içinde. Aşıkların hallerini bambaşka bir renge boyayan, dahası, onları romanlara hapseden ve bazı filmlerin tiryakisi yapan şey...
 

Ona kapılanları beraberinde sürükleyen, uğrunda ölünen, çok şey yazılan, söylenen aşk... Ve belki de insanoğlunu bugüne kadar en farklı vaatlere sürükleyen kavram. Aşk... Var miydi sahi?
 

Aşk Var miydi Sahi adlı bu eserde, hayalleri olan ve hayatları boyunca aşkı tanımaya çalışan iki gencin çarpıcı ve sürükleyici hikayelerini bulacaksınız.
 

Hayallerim Babam ve Ben
 

Beni çok merak ettiğini biliyorum baba. Hastalığım Doktorun sandığından daha fazla yıprattı beni. Bir haftadır okula gidiyorum ama hâlâ çok halsizim, hemen yoruluyorum. Yine de merak etme beni. Yalnızca yağmur altında kaldım, çok fazla ıslandım ve üşüdüm. Bütün mesele bu.
 

Sana, 'beni merak etme' derken aslında doğruyu söylemiyorum tam olarak. Beni düşünmeni, meraktan çatlamanı, ölesiye özlemini.. Ve sonunda beni aramanı ve bize gelmeni istiyorum. Sabrım artık tükendi gibi. O kadar halsiz ve yorgunum ki bu konuya ilişkin duygularımı uzun uzadıya yazamayacağım. Aslında yazabilmeyi, seni sarabilmeyi, belki de kırabilmeyi isterdim. Ama dediğim gibi çok yorgunum. Bu hastalık bana çok şey öğretti. İçimde bir yerlerde bir şeyler kırıldı. Kendime diyorum ki: Değer mi? Yıllardır sensiz yaşamayı tercih etmiş bir baba için değer mi?
 

Ütopya Değil Gerçek
 

Onda benim gördüklerime mukabil, görünen bir şey daha vardı: Belli belirsiz dudaklarına oturmaya çalışan bir tebessüm... Ruhunun feryatlarından tebessümünün sesini işitmek pek mümkün görünmüyordu ama, yine de kırmızıya boyanmış dudaklarında belli belirsiz bir tebessüm vardı işte. Kadının karşısındaki medya mensubu:
 

- Hayat kadınlığından emekli olan ilk kadınsınız. Bize neler söyleyeceksiniz, neler hissediyorsunuz, dedi.
 

Kendisine sorulan soru karşısında biraz afalladı kadın. Kırmızıya boyanmış dudakları biraz daha aralandı. Dudaklarındaki bu aralanış, tebessümden ziyade yoğun bir şaşkınlığın, afallamanın ifadesiydi. 'Bize neler söyleyeceksiniz, neler hissediyorsunuz? ' Böylesi bir soru belki de hayatında ilk defa sorulmuştu ona. Gözünü dünyaya açtığı günden beri adımlamaya başladığı hayat merdivenlerinin basamaklarında hoyratça ırgalanmıştı ve hiçbir zaman ne düşündüğü, ne hissettiği, neyi umut ettiği hiç sorulmamıştı. Nasıl ve ne şekilde olduğu önemli değildi ve tam da şu anda birileri parlak ışıkların karşısında ona ne hissettiğini soruyordu.
 

Beni Affeder misin Sevgili?
 

'Yoksa artık affa ihtiyacın mı kalmadı? ' dedikten sonra telofonu kapatmıştı. Ne demek affa ihtiyacı kalmamak? Ben günlerdir çölleri aşmaya, dağları delmeye azmettim de, bana çöle düşme kapısı, dağı delme yolu bile açılmadı. Ben günahkar, ben merhametsiz, ben kalbi kin ve düşmanlık hisleriyle dolu bir bendeyim. İlahi, senin bendeliğini, sana köleliği bana çok görme. Biliyorsun ki, Sultana sultanlık yaraşır, gedaya da gedalık... Bana açtığın kapılara, bana verdiklerine karşın, ben başkalarına kapıları kapadım, verebileceklerimi sakındım. Bütün ihanetimei nankörlüğüme, bana rağmen, he rşeye rağmen, beni affeder misin sevgili? ..
 

Biliyorum affedebilirsin, ama affeder misin? ..

http://amatorkalemler.com/forum/index.php?topic=238.0
 

   

  Başa Dön 

Yazdır

 
 
 
Copyright © Tüm Hakları Saklıdır [Çınar Arıkan]