24-25
MAYIS
GECESİ REGÂİP KANDİLİ
Üç
Aylar ve Regâip Kandili
Dinî hayatımızda "Üç Aylar''
olarak bilinen feyizli ve bereketli
maneviyat mevsimine bir defa daha
girmek üzereyiz. Bu ayın
Perşembeyi Cumaya bağlayan 24-25 Mayıs
2012 akşam da "Regaib
Kandili'' dir.
Dinî literatürümüzde "üç aylar"
diye bilinen çok feyizli ve bereketli
bir manevîyat mevsimine bir kez daha
kavuşmuş bulunuyoruz.
Üç Aylar, Kamerî Takvime göre, Recep,
Şaban ve Ramazan aylarıdır. Bu aylar,
rahmet dalgalarının başladığı, mânevî
huzur ve sükunun kalplere doğduğu,
ilâhî rahmetin coştuğu aylardır. Bu
aylar girince, mü'minlerin ruhlarını
mânevî bir hava kaplar, bu mübârek
aylar içerisinde öyle feyizli ve
bereketli geceler vardır ki, Yüce
Allah'ın rahmeti, bu gecelerde
mü'minler üzerine yağmur gibi yağar.
Üç aylardan ilki olan Recep ayının
mânevî değerine Kur'an-ı Kerim'de ve
Hz. Peygamber'in hadis-i şeriflerinde
işaret buyurulmuştur. Tevbe Sûresi'nin
36. âyetinde şöyle buyurulmaktadır:
"Şüphesiz Allah'ın gökleri ve
yeri yarattığı günkü yazısında, Allah
katında ayların sayısı onikidir.
Bunlardan dördü haram aylardır. İşte
bu, Allah'ın dosdoğru kanunudur.
Öyleyse o aylarda kendinize
zulmetmeyin..."
Âyette ifâde edilen "haram aylar"ın,
"Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve
Recep" ayları olduğunu Sevgili
Peygamberimiz, şu hadisleriyle
açıklamışlardır:
"Muhakkak zaman Allah'ın yarattığı
günkü şekliyle akıp gitmektedir. Sene
oniki aydır. Onlardan dördü haram
aylarıdır. Bunlardan üçü peşpeşedir:
Zilkâde, Zilhicce, Muharrem, bir de
Cemâziyel-âhir ile Şaban ayları
arasında olan ve Mudar Kabilesi'nin
ayı Recep'tir."
(Buhârî, Ehâdî, 5,
Tevhid, 24; Müslim, Kasâme, 29; Ebû
Dâvud, Menâsik, 67, Ahmed b. Hanbel,
Müsned, 1/37, 73.)
Recep Ayı, gerek İslâm'dan önce,
gerekse İslâm'dan sonra mukaddes
bilinen bir aydır. İslâm dinî gelmeden
önce, bu ay girer girmez, Arap
kabileleri arasında harp etmek, baskın
ve çapulculuk yapmak yasaklanır,
herkes kendisini bu ayda güven içinde
hissederdi. İslâm geldikten sonra da,
bu aya olan hürmet devam ettirildi. Bu
ay, Regâip ve Mirac gibi mübârek
geceler ve ilâhî tecellilerle
şereflendirildi.
Recep ayının başlangıcında
Peygamberimizin şöyle duâ ettiği
rivayetler arasında yer almaktadır:
"Ey Allah'ım! Recep ve Şabanı bize
mübârek kıl, bizi Ramazana kavuştur."
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/259.)
Ülkemizde, yukarıdaki beyanlar
ışığında, asırlardır bir "üç aylar"
geleneği oluşmuş; Ramazana hazırlık,
Recep ayının girmesiyle başlar hâle
gelmiştir.
Bu aylar mübârek gecelerle doludur.
Recep ayının ilk Cuma gecesi, Regâip
gecesi, yirmiyedinci gecesi, Mirac
gecesidir. Şaban ayının onbeşinci
gecesi Berat gecesi, Ramazan ayının
yirmiyedinci gecesi de Kadir
gecesidir.
Burada, 17 Haziran Perşembe akşamı
idrak edeceğimiz Regâip gecesine de
kısaca temas edelim.
Regâip, çok değerli hediye, bağış,
içten gelerek ve yoğun bir şekilde
arzu edilen şey anlamlarına gelen
Arapça bir sözcüktür. Cenâb-ı Hakk'ın,
ilâhî ihsan ve manevî hediyelerinin
diğer zamanlardan daha çok tecelli
etmesi ve samimi kalple Allah'a
yönelenlerin affedilme ümitleri
dolayısıyla, Müslümanlar tarafından
heyecanla beklendiği ve gönülden
arzulandığı için Recep ayının ilk Cuma
gecesine "Regâip Kandili"
denmiştir.
Regâip Kandili, Recep ayının 27.
gecesindeki Mirâc ve Şaban ayının 15.
gecesindeki Berat kandillerini;
Ramazan ayını, Kadir gecesini, Ramazan
ve kurban bayramlarını müjdeleyen
mübârek bir gecedir.
Bu geceye mahsus bir ibâdet şekli
olmamakla beraber, geceyi tevbe, dua
ve ibâdetle geçirmek sevap kazanmaya
vesile olur.
Recep ayı içerisinde bulunan bir başka
mübârek gece de Mirac gecesidir. Mirac
gecesi; Allah'ın Sevgili Peygamberimiz
Hz. Muhammed'i Mekke'deki Mescid-i
Haram'dan, Kudüs'teki Mescid-i Aksâ'ya
götürdüğü
(Bkz. İsrâ, 1.) ve oradan da
göklere yükselttiği gecedir. Mirac
gecesi, Cenâb-ı Hakk'ın Hz.
Peygamber'e büyük hakikatlerin ilâhî
sırlarını gösterdiği, vasıtaları
kaldırarak ilâhî vahye muhatap
kıldığı, kendi âyetlerini ve kâinatın
sırlarını seyrettirdiği, mü'minlere
namazın farz kılındığı ve biz
Müslümanlar için de ilâhî lütuflarla
dolu olan bir gecedir.
Üç ayların ikincisi olan Şaban ayı ve
onun içerisinde bulunan Berat gecesi
de Müslümanlarca kutsal sayılmış, bu
gecenin diğer gecelerden farklı bir
şekilde geçirilmesi, bu gecede daha
fazla ibâdet edilmesi âdet hâlini
almıştır. Bazı rivayetlerden, Hz.
Peygamber'in Şaban ayına ve özellikle
bu ayın onbeşinci gecesine ayrı bir
önem vererek onu ihyâ ettiğini
(Tirmizî,
Savm, 39; Ibn-i Mâce, İkâme, 191,
Hadis No: 1389.)
göz önünde bulunduran
âlimler, bu geceyi ibâdetle geçirmenin
sevaba vesile olacağını
söylemişlerdir. Ayrıca bir kısım
bilginlerin, kıblenin Kudüs'teki
Mescid'i Aksâ'dan, Mekke'deki Kâbe
istikametine çevrilmesinin
(Bkz.
Bakara, 185.); Hicret'in ikinci
yılında Berat gecesinde vuku bulduğunu
kabul etmeleri de geceye ayrı bir önem
kazandırmıştır.
(Geniş bilgi için bkz.
DİA, V, 475-476.)
Üç ayların sonuncusu olan Ramazan ayı
ve onda bulunan Kadir gecesinin ise,
dinî hayatımızda ayrı bir yeri ve
önemi vardır. Ramazan ayı faziletlerle
dolu bir aydır. Ramazan ayı, hayır
ayı, yoksullara ve düşkünlere yardım
ayı ve bütün anlamıyla Kur'an ayıdır.
Ramazanın diriltici özelliği, bütün
insanlığı hidâyete ve mutluluğa
ulaştırmak için yeryüzüne gönderilen
Kur'an-ı Kerim'in bu ayda inmeye
başlamasından,
(Bkz. Bakara, 185.) bin
aydan daha hayırlı olan Kadir
gecesinin
(Bkz. Kadir, 3.) bu ay
içerisinde bulunmasından
kaynaklanmaktadır. Ayrıca, İslâm'ın
beş temelinden biri olan oruç ibâdetinin bu ayda yerine getirilmesi
emredilmiştir.
(Bkz. Bakara, 185.)
Böylece Ramazan ayı diğer aylar içinde
bir başka aydır. Sanki yeni bir
hayatın başlangıcıdır. Hayatımızın
kazandığı ve kazanacağı yeni
boyutların filizleneceği önemli bir
devredir. İnsanî ve sosyal
ilişkilerimizin daha güzel bir hüviyet
kazanacağı zaman dilimidir.
Ramazan ayının özellikle Müslüman Türk
toplumunun dinî hayatında müstesnâ bir
yeri vardır. Türk milleti, Ramazan'ı
yılda bir defa gelen önemli bir
misafir olarak kabul eder ve
hazırlıklarını buna göre yaparlar.
Her yıl Ramazan ayı yaklaşırken neşe,
hareket ve bir canlılık görülür.
Toplum geleneğimizin canlı ve dipdiri
görüntüsü olarak Ramazan; yıllık
takvimimiz içinde hatırı sayılır bir
ağırlığa sahiptir. Ramazan, aylar
içerisinde sultanlıkla taltif edilen
bir pâyenin sahibi olarak, kandillerle
karşılanıp, bayramlarla uğurlanır.
İftar, sahur, terâvih gibi ibâdet
meşvesinin ötesinde mânâlar taşıyan bu
merasimleriyle de sultan olmanın
ayrıcalıklarını yaşar.
İnsanoğlu, yaşadığı günlerde
farklılıklar olmazsa, belli
alışkanlıklarıyla hayatını sürdürür.
Fakat alışkanlıklarının dışında ve
farklı durumlarla karşılaşırsa kendine
bir çeki düzen verir. İşte idrak
edeceğimiz üç aylar ve bu aylar
içerisinde bulunan mübârek geceler,
mü'minin hayatındaki mûtad gün ve
geceler arasında fazlasıyla sevap
kazanacağı kıymetli zaman dilimidir.
Şurası bilinmelidir ki, insan bu
dünyada nasıl yaşamışsa, kıyamet
gününde, Allah'ın huzuruna, dünyada
işledikleriyle birlikte varacaktır.
Götürdükleri iyi ise, sevinip mutlu
olacak; kötü ise, pişmanlık duyarak
mahcûp olacaktır. Ancak bu
mahcûbiyetin orada faydası da
olmayacaktır. Bu konuda Kur'an-ı
Kerim'de şöyle buyurulmaktadır:
"Ey iman edenler! Allah'a karşı
gelmekten sakının ve herkes, yarın
için önceden ne göndermiş olduğuna
baksın. Allah'a karşı gelmekten
sakının. Şüphesiz Allah,
yaptıklarınızdan hakkıyla
haberdardır." (Haşr, 18.)
Önümüzdeki üç ay içerisinde gündelik
hayatın tek düzeliğinden ve
sıradanlığından bizleri alıp, kendi
hususî atmosferine götüren bu güzel ve
özel günleri ard arda yaşayacağız.
Güzel yurdumuzun insanları, kandil,
Ramazan ve bayram gibi bu husûsî
zamanları sosyal barışın ve huzurun
bir vesilesi sayarak karşılıklı sevgi
ve hoşgörüyle karşılayıp uğurlayacak
kendi inanç ve değerlerini yaşama ve
yaşatmayı, bizzat yaşayarak
öğreneceklerdir.
"Üç aylar" diye adlandırılan
Recep, Şaban ve Ramazan ayları, Yüce
Allah'ın ruhumuza ikram ettiği
faziletli ve feyizli bir zaman
dilimidir. Yapılan dileklerin dalga
dalga Allah'a ulaştığı, dökülen
pişmanlık gözyaşlarının günâhları
silip yok ettiği kandiller geçididir.
Melekî olduğu kadar, şeytânî
özelliklere de sahip ve günâh işlemeye
müsait olan insanın günâhlarından
tevbe edip temizlenmesi için üç aylar
bir fırsattır. Kısaca üç aylar,
günâhlardan arınma, sevaplarla bezenme
mevsimidir. Ramazandan önce oruçla
buluşanlar, Cuma namazına koşanlar,
namaza başlayanlar, ibâdetlerini
çoğaltanlar, tevbe ile Allah'a
yönelenler... gibi mânevî kazanç elde
edenlerin çokça görüldüğü anlardır üç
aylar.
Hayatımızda âdeta otokontrol
sisteminin kurulmasına vesîle olan
mübârek üç aylar ve kandiller, dünyevî
meşguliyetlerimizden sıyrılıp,
yaratılış gayemizi düşünmemiz; yaratan
ve yaratılanlarla olan
münâsebetlerimizi güçlendirmemiz için
son derece değerli fırsatlardır.
İşte yakında idrâk edeceğimiz mübârek
üç aylar; Yaratıcımıza, âilemize,
çocuklarımıza, milletimize ve bütün
insanlığa karşı görev ve
sorumluluklarımızı hatırlatmalı, hata,
ihmal ve kusurlarımızdan dönmemize ve
gaflet uykusundan uyanmamıza vesile
olmalıdır. Aramızdaki çekişmeleri,
tefrika ve ihtilâfları, şahsî menfaat
hesaplarını ve basit düşünce
farklılıklarını bertaraf etmeli; her
zamandan daha çok muhtaç olduğumuz ve
Yüce Dinîmizin bizden ısrarla
istediği; barış, hoşgörü, kardeşlik,
birlik ve beraberliğimizin
güçlenmesini, insânî ve ahlâkî
meziyetlerin yeniden yeşermesini
sağlamalıdır.
Bütün okuyucularımızın üç aylarını ve
Regâip Kandillerini kutluyor,
hayırlara vesile olmasını Yüce
Mevlâ'dan niyâz ediyoruz.
Kaynak:
http://www.diyanet.gov.tr/turkish/dy/Diyanet-Isleri-Baskanligi-Duyuru-2342.aspx
www.anamurunsesi.com
REGÂİB KANDİLİ
Eski Diyanet İşleri Başkanı Ali BARDAKOĞLU bugünle ilgili
geçtiğimiz
yıl yayınladığı mesajında
bugünün önemini ilşikin şu
bilgileri veriyordu:
Recep, Şaban ve
Ramazan aylarının manevi
atmosferine girmiş
bulunmaktayız.
Perşembe gününü Cuma'ya bağlayan
gece ise Regaib kandilini idrak
edeceğiz.
Yüce Dinimiz İslâm, insanın
kendisi, çevresi ve Yüce Yaratan
ile ilişkilerini sağlıklı
şekilde kurabilecek bir bilinç,
iç barış ve özgüvene kavuşmasını
gaye edinmiş; dünya ve ahiret,
madde ve mana dengesi ile iman,
akıl, düşünce, duygu ve bilginin
ahenkli birlikteliğine büyük bir
önem vermiştir. Ancak üzülerek
ifade edelim ki, bilim ve
teknolojinin baş döndürücü bir
ilerleme kaydettiği günümüz
dünyasında ferdi ve ailevi
mutluluğumuzu, toplum
hayatımızı, barış, huzur,
dayanışma ve kardeşlik içinde
bir arada yaşamamızı tehdit eden
pek çok olumsuzluklar
yaşanmakta, bunun etkileri de
bireysel ve sosyal hayatımızda
her geçen gün daha yakından
hissedilmektedir.
Üç ayların manevi iklimine
girildiğinin habercisi olan
Regaib kandili bizlere, hayatın
sonsuzluk okyanusunda buluşmak
üzere akıp gittiğini ve geride
sadece Allah'ın rızasına uygun
iyi ve yararlı amellerin
kalacağını bir kez daha
hatırlatmakta, nefsimizin sonu
gelmez heveslerinden, tuzak ve
yanıltıcı arzularından
uzaklaşarak özümüze dönmemizi
sağlayacak bir bilinç tazeleme
imkanı sunmaktadır. Bu bilinç
tazelemenin ve yenilemenin
gerçekleşebilmesi için önce
kendi varoluşumuzu
anlamlandırmak, iç sorgulama
yapmak, Cenâb-ı Hakk'a yürekten
yönelmek, işlediğimiz hata ve
günahlardan dolayı pişmanlık
duyarak O'ndan af dilemek,
onları bir daha işlememek için
kararlı bir duruş sergilemek ve
istikamet sahibi olmak gerekir.
İdrak etmekle şeref duyduğumuz
bu gecenin bizlere sunduğu
rahmet iklimini fırsat bilerek,
Rabbimizle, yakınlarımızla ve
çevremizle bağlarımızı gözden
geçirmeli, bu vesileyle olgun
dindarlığın iman-ibadet-ahlak
bütünlüğünü sağlamaktan
geçtiğini bir kez daha
hatırlamalıyız. Doğruluk ve
dürüstlüğün, paylaşmanın, hak ve
hukuka riayetin, kutsala
saygının insani erdemler adına
ulaşılabilecek en üstün değerler
olduğunu hissederek bu erdemleri
hayat çizgimiz kılmalıyız. Bir
ibadet bilinci içinde ülkemizin
hem maddi hem manevi imarı için
bütün gücümüzle çalışmalı, kalp
kırmaktan kaçınmalı, elimizi ve
gönlümüzü uzanabileceğimiz
herkese açmalı, ihtiraslarımızı
dizginleyip küçük menfaat
çekişmelerinden uzak durmalı,
kardeşlik hislerimizi
güçlendirmeye, birlik ve
beraberliğimizi korumaya çaba
harcamalı, kısaca insani ve
ahlaki meziyetlerin kendi
dünyamızda ve toplum hayatımızda
güçlenmesine gayret
göstermeliyiz.
Bu duygu ve düşüncelerle aziz
milletimizin, soydaş ve
dindaşlarımızın Regaib Kandilini
tebrik ediyor ve bu gecenin,
ülkemizin, İslâm âleminin
birlik, dirlik ve beraberliğine,
insanlığın hidayet, barış ve
huzuruna, bütün müminlerin
tevbelerinin ve dualarının kabul
edilerek arınma ve
affedilmelerine vesile olmasını
Yüce Allah'tan niyaz ediyorum.
Prof. Dr. Ali BARDAKOĞLU
Diyanet İşleri Eski Başkanı
|
|