ANAMURİUM
(ÖREN)
ANTİK KENTİ
Anemurium
Anamur – Antalya (E–24) karayolunun batı
istikametinde Kargedik dağının dibinden
7. kilometreden sonra deniz tarafında 2
kilometre devam edilince Ören Antik
Kenti sizi yaşayan diri bir
şehirmişçesine karşılar. Anamur
adını; ANEMURİUM antik kentinden
almıştır. Latince olan ANEMURİUM
kelimesini açıklarsak, Anem: Burun,
Ourium: Rüzgâr anlamına gelir ve yaz
sıcağında bile rüzgârın hiç kesilmediği
bu kente “Rüzgârlı Burun” denilir.
Rüzgârlı burun. Coğrafya atlaslarında
yer alan
Anamur burnu.
Anamur ilçe
merkezinin 7 km. güneybatısında yer alan
Türkiye’nin güneyinin en uç noktası. ANEMURİUM Kargagedik dağının güney ve
doğu yamacının denizle birleştiği yere
kurulmuş antik kent.
Anamur’dan Antalya yoluna batı
istikametine devam ederken karayolunun
7.kilometresinden denize doğru dağın
dibinden asfalt yoldan giderseniz antik
kent o muhteşem yapıları ile sizi
karşılar.
Tarihin geçmiş antik çağlarına uzanan bu
kentte Luviler, Arzavalar, Klikyalılar
(Likyalılar), Kueler, Selefkozlar,
Kızuvatnalılar, Hititler, Asurlular,
Persler, Romalılar, Bizanslılar ve
Araplar uzun süre egemenliklerini
sürdürmüşlerdir. En uzun egemenlik ise
Türklere aittir.
ANEMURİUM M.Ö. 8. yüzyılda Asurluların
egemenliğine girdi. 6. yüzyılda
Anadolu’ya giren Persler de bu bölgede
denetim sağladı.
Anamur, Milattan önce 333 yılında Büyük
İskender'in doğuya yaptığı sefer
sırasında hâkimiyet altına alınarak
Makedon Krallığına bağlanmıştır. Bu
dönemde ANEMURİUM adıyla anılan kentin
çevresinde yer alan kale surları,
çeşitli hâkimiyetlerce onarımlar
yapılarak günümüze ulaştı. Kentin
çevresi kale görünümünü alan iç içe iki
dizi surla çevrilmişti. O dönemde
Soloi'den Aspendos'a uzanan kıyı yolu
ANEMURİUM'dan geçmekteydi. Büyük
İskender'in M.Ö. 323'te ölümünden sonra
kurulan devletlerden Selefkoz'ların
eline geçen yerleşim merkezi Milattan
önce I. yüzyılda Roma egemenliğine
girdi. Roma İmparatoru Caligula doğu
Akdeniz kıyısındaki kimi kıyı
kentleriyle birlikte Anemurium'u da
Kommagene krallığına verdi.
Kentin tarihindeki bu dönemden sonra
kentin adı
"ANEMURİUM"
olarak ortaya
çıkmaktadır.
ANAMURİUM Hitit döneminden önce
Kizuvatna krallığının etkisi altındaydı.
Kizuvatna krallığı zaman zaman Hititlere
bağlı kalmıştır.
Bazı araştırmacılara ve ileri sürülen
görüşlere göre Hitit kralı 4. Tuthalia
M.Ö. 12.Yüzyılda kenti kendisine sığınan
Mattuvata isimli kişiye armağan etmiştir.
Tuthalia’dan önce kent Asurluların
hâkimiyetindeymiş. Kentin sahibi olan
Mattuvata, Hitilerin zayıflamasından
yararlanarak Afyon'a kadar uzanan bir
prenslik kurmuş ve ANEMURİUM bu
prensliğin başkenti olmuştur. Bir müddet
sonra kent Finikelilerin eline geçmiş,
İsairia, Selefkozlar, Romalılar ve
Bizanslıların egemenliği ile devam
etmiştir. Kentin en eski sahiplerinin
ise Finikeliler olduğu bugün için
bilinmektedir.
İsa’nın doğumundan önce 1. yüzyılda
Roma’nın hâkimiyetinde bulunan şehir,
Kıbrıs adasına yakın oluşundan bir ara
istasyon konumunda olan ve ticaretin
gelişmesinde önemli rol üstlenen
Anemurium, aynı dönemde kara yoluyla,
Toros dağlarındaki en önemli Roma
kentlerinden biri olan Germanikopolis
ile bağlantılarını sürdürmüştür.
Bölgedeki doğal kaynakların ihraç
edildiği önemli bir ticaret liman kenti
olmuştur. Daha sonra ise Bizans
egemenliğine giren Anamur, Bizanslılar
tarafından yıllar içinde yeniden imar
edilmiştir.
Roma İmparatoru Calicula tarafından tüm
Kilikya kıyıları Komegene kralı
Antiochos'a (M.S. 38–72, bazı
kaynaklarda M.S. 37–41) verilmiştir.
Kral Antiochos kenti idaresinde
tutmuştur. (Bu prensliğin sınırları
Ayaş'tan Konya'ya kadar uzanır).Milattan
sonra 1. yüzyılda kentin çevresine
korunma amaçlı kalenin ilk surlarının bu
dönemde yapıldığı ortaya çıkmıştır.
Anamurium antik kentinin etrafında 1,5
kilometre uzunluğunda ve 8 metreyi bulan
yükseklikte surlar çevirmektedir. Bu
surların yerli halk tarafından yapıldığı
kullanılan malzemeden anlaşılmaktadır.
Surlar yörede bulunan mavi kireç taşları
kullanılarak inşa edilmiştir. Bir
yazıtta milattan sonra 383 yılında
Isaura valisi Matronianus’un emri ile
alay düzeyinde askerlerin çalışması ile
yapıldığının kaydına rastlanır.
Kral Titus'tan Valerius'a kadar süren
döneme ait sikkeler antik kentte yapılan
kazılar sonucunda ortaya konulmuştur.
Roma İmparatorluğunun iki imparatorluk
halinde ikiye bölünmesiyle Anamur ve
yöresi Bizans İmparatorluğuna geçti.
(M.S. 395)
ANEMURİUM antik şehri zamana meydan
okuyan, hala ayakta duran kalıntıları
ile Anadolu’muzun güneyindeki en uç
noktası olan Anamur burnunda Kargagedik
dağının doğuya bakan yamaçlarında, sanki
yaşayan bir yerleşim merkeziymişçesine
yer alır. Yapılan kazılarda bir takım
sikke ve eşyalara ulaşılmış olmasına
karşı, bu şehrin ne zaman kurulduğu ile
ilgili net bir bilgiye ulaşılamamıştır.
ANEMURİUM kent adı o devire ait bir
liman listesinde geçtiği için şehrin
Milattan önce 4. Yüzyılda var olduğunu
söylemek mümkün olmaktadır.
ANEMURİUM Milattan Sonra 260'da
Sasaniler tarafından ele geçirilmiş, 4.
ve 5. yüzyıllarda Toroslardan ve
Akdeniz’den gelen korsanların
saldırıları sonucu kent sık sık
tahribata uğramıştır.
650 yılında Arap akınlarına uğrayan kent
bu tarihten sonra terk edilir. İslam
ordusu ise ilk defa kente halife Hz.
Ömer zamanında gelmiş ve kentin fethini
gerçekleştirmiştir. Bizans döneminde
Anadolu’ya yönelen Arap akınları Abbasi
halifelerinden Mansur zamanında başladı.
(M.S. 8. y.y.) Bu tarihten sonra
Anadolu’nun güneyindeki birçok yöre gibi
Anamur da Arap devletleri ve Bizans
imparatorluğu arasında bir kaç kez el
değiştirdi.
Türkler ise kente 11. ve 12. asırlarda
gelmiştir. 12. yüzyılda kent Türk
egemenliğine geçmiştir. O günden bu güne
Türk egemenliği devam etmektedir.
Anemurium kentinin batı dünyasına tanıtımı
19. yüzyılda İngiliz Francis Beaufort'un
Akdeniz'de yaptığı keşiflerden sonra
olmuştur. İlk kazılar 1960 yılında
Toronto Üniversitesinden Elisabeth
Alfoldi Rosenbaum tarafından
başlatılmıştır. Daha sonra Kanada'lı
Prof. James Russel tarafından kazılar ve
diğer bilimsel çalışmalar sürdürülmüştür.
2000 yılında ise kazı çalışmaları sona
ermiştir.
Anemurium kentini yukarı ve aşağı
Anamurium şeklinde
iki kategoride
incelemek
daha doğrudur. En muhteşem
yapılar olan surlar, üç adet hamam,
tamamlanmamış antik tiyatro, yaklaşık
1000 kişinin oturabileceği büyüklükte
inşa edilmiş konser veya gösteri
salonu(odeon), aşağı Anamurium’da yer
alır. Aşağı Anamurium’da hem yapılan
kazılarda, hem de mevcut binaların
tabanlarında mozaikler bulunmuştur.
Muhteşem bir yol şeklinde yapılan liman
yolundaki kaldırımlarda da bu mozaiklere
rastlanmaktadır. Bu mozaiklerin bir
kısmı müzede sergilenmekte, bir kısmı
ise bulunduğu yerde etrafındaki
mozaikler kopup kaybolduğu için etrafı
dağılmaması için çimento harçlarla
çevrilerek koruma altında tutulmaktadır.
Geniş mozaik alanların ise üzerleri ince
çakıl örtü ile kapatılarak muhafaza
edilmektedir.
|
|
Anamur müzesinde sergilenen ve Ören
antik kentinden taşınmış olan Issah
adına düzenlenmiş mozaikte palmiyenin
iki yanında yer almış leopar ve oğlak
desenleri Necropol’daki(mezarlık)
kilisenin tabanında bulunmuştur.
Issah’ın barışçı kral adıyla anıldığı
sanılıyor.
Anamur müzesinde ayrıca pişmiş topraktan
yapılmış olan yağ kandilleri
bulunmaktadır. Bu kandiller insan yüzlü
kandillerdir. Bronz ve kemikten yapılmış
süsü eşyaları, mezar armağanları ve Roma
dönemine ait bazı bulgular da müzede
sergilenmektedir.
Kentin içme suyunu sağlayan su kemerleri
(akuaduct) surların alt kısımlarından
şehri yukarıdan geçerek antik kente
ulaşır. Şehir içinde suyolları ve
kanalizasyon türü suyollarına
bulunmaktadır. Hamamlara suyun direk bu
su yoları ile geldiği anlaşılmaktadır.
Hıristiyanlığın ilk yıllarında kurulmuş
birkaç kilse yıkıntısına da
rastlanmıştır.
Antik kentteki bazı binaların
duvarlarında halen duvar süslemelerine
ve resimlerine rastlanmaktadır.
|