YAYLALAR
YAYLA
VE YAYLACILIK
Anamur insanı yayla ve yaylacılığı çok
sevmektedir. Yayla deyince Toroslar’ın
1000 metreden başlayan 1500- 2000
metreye kadar varan yüksek platoları,
ağaçla, sularla kaplı serin, bol
oksijenli zirveleri akla gelir.
Anamur insanı
Akdeniz ikliminin yaz dönemindeki
etkilerinden korunmak, nefis dağ
havasını hissetmek ve şehirde bulamadığı
komşuluk ilişkilerini doyasıya yaşamak,
sevgi ve saygının ön planda tutulduğu,
zorluklara göğüs germenin öğrenildiği,
komşuların birbirine muhtaçlığı
yaşadığı, acıların ve sevinçlerin daha
hissedilerek yaşandığı yerlere yaz
başlarında göçerler, güz ortalarında
tekrar sahile dönerler. Bu gidilen
yerler yayladır. Dönülen yerler ise
sahil(sehil).
Yazın boğucu, bunaltıcı nemli havasından
kurtulmak, sağlık sıhhat bulmak,
battaniye ve yorgan ile yatarak temiz
havanın ve gecenin soğuğunu hissetmek,
yaz ortasında kışın tadını
yaşamak için insanlar yaylalara
çıkarlar.
Anamur insanı
göçmen mi, göçebe mi?
Anamur insanı göçmen midir? Göçer midir?
Soruların cevabını şöyle verebiliriz:
Anamur insanı göçerdir. Göçmen değildir.
Yani belirli bir süreliğine 3 ayla 6 ay
arasında bir süre için yaylalara
çıkmaktadır. Süre bitiminde önceki göç
ettiği yere geri dönmektedir. Yani
yaylaların iyice soğuduğu, sahilin ancak
yayla sıcaklığında olduğu yerlere geri
dönmektedir. Göçmen ise yurdundan
yuvasından ayrılan ve geri dönmeyen yeni
yerini yurt(vatan) tutan kişi demektir.
Anamur insanı yaylaları geçici bir süre
yurt tutsa da asıl yerleşimine geri
döndüğü için göçerdir, göçebelerdir.
|
|
Batılılar özellikle Türk insanını
küçümsemek veya onların kültürlerinin
zayıf olduğu veya Türk insanını
sevmedikleri için Türk kavminden
bahsederken hep göçmen diye söz ede
gelmişlerdir. Geçmişte elbette biz
göçmen olmuşuzdur. Ama
batının anladığı
gibi değil, kültürümüzle, yaşantımızla,
medeniyeti Avrupa’ya öğrettiğimiz
şeklimizle, öz benliğimizle. Ama
günümüzde bölgemizde yaşanan göç olayı
geçmişte yaşandığı gibi değil, yani
Türkler’in bir ülkeden bir ülkeye
geçerek göç etmeleri şeklinde değil,
eski yurtlarına geri dönme şekli ile
olduğu için göçerlik şeklindedir.
Geçmişte göçerlikte de eski yurtlarına
dönmeme vardı. Ancak yerleşik hayata
geçtikten sonra göçerliğinde şekli
değişmiş ve günümüzdeki geçici süre ile
daha yükseklere, yaylalara göçme, daha
sonra da kışlık yurda geri dönme şekline
dönüşmüştür.
Günümüzde
Avrupa’ya göç edip yerleşen, ekmeğini ve
aşını orada arayıp, geri dönmeyenler
göçebe değil, elbette ki göçmendirler.
Günümüzde
Yaylacılık
Günümüzde yaylacılığın şekli ve şartları
köy ve şehirde ikamet eden insanlarımız
için değişmiştir. Şehirde oturanlar
serinlerde yaşamak, bol oksijeni almak,
doğal güzellikleri yaşamak, yazın
bunaltıcı ve nemli havasından kurtulmak
için yaylalarda yaptıkları modern
binalarına göçmektedirler. Bu göç işi
birçok köy insanı için de halen aynı
şekilde sürmektedir.
Farklı olarak göçü yaşayanlar ise Nisan
başlarında Torosların zirvelerine doğru
büyükbaş hayvanlarını, keçi, koyun
sürüsünü önüne katıp veya hayvanlarını
araçlara yükleyerek zirvelere yol alan
Yörük insanı için yayla bir başka anlam
ifade eder.
Yayla onun için
hayvanına rahatlık, ot, süt, peynir ve
tereyağı demektir.
Bu göçerlerin eşyaları hayvanlarına
yüklenmiştir. Sabahın erken saatinde
sürüler öne katılmış yollara
düşülmüştür. Hayvanları boğazlarına
bağlanan çanların tıngırtıları, köpek
havlamaları, çoluk-çocuğun neşe
içerisinde bağrışıp-çağrışmaları ile
yaylaya doğru, yeni bir umuda, ota,
suya, temiz havaya doğru yönelinmiştir.
Yaylaya bir günde de çıkılmaz, ağrık (Yayla
göçleri yapılırken kalınacak olan yerler
eşya götürülmesi) duraklarında engin
yaylalardan, karın daha açılmadığı,
mayısta açılacağı yaylalara doğru
yollarda 10-15’er gün süre ile konup-
göçülerek varılır asıl yaylaya. Yaylalar
bu insanları gelişleri ile şenlenir.
Hayvanlar bile yaylaya çınca bir sağa
koşarlar- bir sola. Onlar bile
hissederler yaylaya, hürriyete,
bağımsızlığa çıkıldığını. Altı ay ıssız
ve sessiz kalan yerler başlar tekrar
şenlenmeye…
Bir
Nostaljidir Yayla ve Yaylacılık
Geçmişte yayla evleri bir başka olurdu.
Sayvant, baraka ya da pür evciklerde
otururdu yayla insanı. Günümüzde artık
evler şehir evleri gibi betonarme ve çok
katlı olarak inşa ediliyor yaylalarda.
Yayla bir geçinme yeri olmaktan çıkıyor
bir safiye bir eğlence yerine dönüşüyor.
Ahşaptan yapılmış kenarları kuru yayla
taşı ile çevrilmiş
sayvant evlerin
çatılarından süzülmüyor artık geceleyin
ay ışığı, vurmuyor evin içine güzelim
ardıç andız, katran, kekik kokulu gece
ayazı… Güneş ışığı giremiyor çatıdan
içeriye… Ocaklarda pişirilmiyor yufka
ekmekler, bazlamalar, yapılamıyor otlu,
peynirli, keşli (çökelekli) börekler.
Sürülmüyor yayıklarda yayılmış
tereyağları üzerlerine. Ekmek bile
modern fırınlarda yapılıyor. Yayla yine
havasıyla, manzarasıyla, suyuyla,
ağacıyla aynı yayla ama yaşantı
değişmiş, yerleşik hayatın, modernizenin
etkileri de girmiş yayla ve yaylacılığa…
Ateş yakılırdı evin köşesinde, evcikte
eskiden yaylarda. Ne kadar duman
tütüyorsa, anlaşılırdı yaylanın
kalabalıklaştığı, gözler yanardı belki,
öksürük tutardı belirli bir zaman
ihtiyarları kesif dumandan dolayı.
Çobanlar “oyy!” verirdi dağdan dağa…
Sürüler sürülürdü dağlara, çayırlara
doğru, su getirilirdi buz gibi akan
oluklardan kaplarla, buzdolabından
içilmezdi sular, kaynağından içilir,
tahta, kabak kaplara konurdu. Öyleye
doğru bir vay-velemet kopardı düzlükte.
Koyunlar, keçiler sağılırdı. Çatlardı
kadınların elleri süt sağmaktan, odun
taşımaktan ve yayla soğuğundan… Sonra
kuzular ve oğlaklar meleyerek koşuşur,
analarına sokulurlardı emmek için.
Bazen de bütün Yörük obaları ellerinde
yanan çıralarla dağlara düşerlerdi
geceleri, dönmeyen bir büyükbaşa hayvan
ya da bir koyun birkaç keçiyi aramak
için. Yoksa dağda kalan hayvanı
parçalayıverirdi canavarlar.
Çoban bulamazsa aşı, yemeği…
Kırıvermeliydi soğanın başına
bir yumruk
atarak. Sonra da tahta kaşıkla
vurmalıydı yoğurdun gözüne yufka
ekmekle… Çocuklar sayışmalar yapmalı,
ara kestirmece, çom, pilav yemesi
oynamalıydı gün batarken cıngırtlağa
binmeliydi gacır-gucur sesleri arasında…
Yaylalar yayla gibi olmalıydı,
yaylacılık ta yaylacılık gibi
yapılmalıydı ama ne çare… Birçoğu
nostalji oldu artık.
Ama yayla ve yaylacılık günümüzde yeni
anlamı ile sürmeye devam ediyor… Modern
evlerde, koltuklarda, kapalı mekânlarda,
suyun çeşmeden aktığı, elektriğin evlere
geldiği modern hayat tarzı çelişse de
yaylacılık ruhuyla, modern zamanlarda bu
şekli ile yaşanmaya devam edeceğe
benziyor. Geçmişi bilen bizlere de o
günleri özlemle yâd etmek kalıyor.
Yayla ve yaylacılık Türk insanının
yaşama biçimi olmaya devam edecek
gelecek çağlarda.
Günümüzde yaylacılık belirli insanlar
için hala geçim kapısı olamaya da devam
etmektedir. Yaylada yetişen sebze ve
meyveler, süt ürünleri, arıcılık, hayvan
besiciliği, alış-veriş için kurulan
yayla pazarları köylünün ve bölge
insanın önemli geçim kaynakları
arasındadır.
Ayrıca genç kuşaklara bir kültür
aktarımıdır yayla ve yaylacılık…
Geçmişten günümüze bizi biz yapan
değerleri tanıma ve tanıtmadır.
Yayla ve
Yaylacılık Kavramlarının Anlamı
Yayla deyince Anamur’da Toroslar, Taşeli
Platosu akla gelmektedir. Yüksekler,
hayvanlarla göç edilen yerler, toprak,
taş, su, ağaç yapısının farklı olduğu
zirveler. Yaylak denilince yazın
oturulan ve yazın sıcak günlerinin
geçirildiği yer anlamına gelir. Kışlak
ta kışın oturulan ve kışım geçirildiği
yer anlamındadır. Yörük, yazlık, güzlük,
kışlık, yay, yaylacı, sehilci(sahilci),
yay evi, sayvant, pür evcik bize yayla
ve yaylacılığı çağrıştıran kelimelerdir.
Bu kelimelerin temelleri ta eski Türk
yazıtları olan Orhun abidelerine kadar
dayanır. Orhun abidelerinde de “yaylağ”,
“yaylayur”, “yayladım”, “yaylayurmen”
gibi kelimelere rastlanmaktadır. Bunlar
da bize; Türk kültüründeki yayla ve
yaylacılığın yeri ve önemi hakkında
tarihi yazılı ilk belgeleri vermektedir.
Yayla yazın gidilen ve belirli bir süre
kalınan yer anlamına gelmektedir. Bu
tanımın içerisinde hayvan otlatma,
ziraat yapma, çeşitli kış
hazırlıklarının yapılması, dinlenme,
temiz havadan yararlanma, sıcaktan
korunma ve sağlığını koruma, sütün
peynirin, tereyağının, balın meyve ve
sebzenin bollaşması, et yenilmesi gibi
kavramlar da bulunmaktadır.
Kışın oturulan öz yurdun dışındaki,
dağları zirvelerindeki otu suyu bol,
çayır-çimen, ağaçlık, plato gibi
yerlerde yayla olarak tanımlanabilir.
İkinci bir hayat, zindelik, sağlık ve
sıhhat mekânı…
Coğrafi terim olarak yüksek platolara
yayla denildiğini de biliyoruz. Dağ ve
geniş platolar üzerinde yer alan
düzlükler de yayladır. Buralar yerleşim
alanı, otlak ve ekilebilecek yerleşim
alanları,
sayvant
ve
pür
evciklerin bulunduğu ya da günümüzün
modern
evlerinin bulunduğu yerlerdir.
Bu tanımlardan da anlaşılacağı üzere
yayla ekonomik, sosyal, kültürel,
toplumsal değeri ve önemi olan
kavramlardır. Günümüzde turizm amaçlı
yaylacılık tanımı da kullanılmaktadır.
Yayla yakılan ateşleri, yapılan
şenlikleri, düğünleri, eğlenceleri,
gelenek, görenek, adet ve töreleri ile
ortak bir yaşama ve paylaşım alanıdır.
Yörüklerin
Göçleri
Kışın Anamur sahillerim kışlak olarak
kullanan Yörükler, yaz gelince Toros
Dağlarının karlı zirvelerine göç
ederler. Hayvanlarda Nisan ayında
yaylalara çıkarılır. Yazın kavurucu
sıcaklarından, serin karlı dağlara,
yaylalara çıkılır.
Kaş, Abanoz, Akpınar, Kaysan, Barem,
Barçın, Halkalı, Saren, Türke, Adamdaş,
Kaş Pazarı yaylaları Yörüklerin gelişi
ile canlanır. Yüzü güler.
Baharla birlikte koyunlar, kuzular,
büyük baş hayvanlar, keçiler, tekeler,
oğlaklar öne katılır, yaylalara gidilir.
Hayvanların bir kısmı yaylalarda inlerde
yatar, ağıllarda barınır. Bakımları ise
başka bir alemdir.
Hayvanlara en vurma biçimleri ise : oba
adlarına ve yörelere göre değişir.
Anamur
Yaylaları
Yaz aylarında Anamur insanı Toroslar
üzerinde, Taşeli platosu üzerinde
bulunan çeşitli yaylalara göç
etmektedir. Bu yaylaları şu şekilde
sıralayabiliriz:
Yerli halkın yaz mevsimi boyunca
oturduğu en azından Haziran, Temmuz,
Ağustos sıcakların sahilden göçerek
geçirdiği 1000 ile 1800 metre yüksekliğe
kadar olan yazlık yerleşim yerlerine
yayla diyoruz.
Anamur-Kaş
Yaylası
Anamur Kaş Yaylası
Anamur-Ermenek Karayolunun 42.
kilometresinde yer almaktadır. Alaköprü,
Vinç ve Pınarlar geçildikten sonra
yaylaya ulaşılır. Bu yaylada yerleşim
yeri iki kesimden oluşmaktadır. Şehir ve
köy kesimi. Şehir kesimi yaylanın güneye
bakan yamacı üzerinde modern binalarda
oturmaktadır. Köy kesimi de yaylanın
giriş kesiminde yer yer modern binalarla
birlikte pür evlerin(evcikler) ve
sayvantların yer aldığı bölümdür. Köy
kesiminde Ormancık köylüleri ikamet
etmektedirler. Araç ile bir saatte
ulaşılabilinen yayla 1500 metre
yükseklikte yer almaktadır.
|
|
Karşılıklı çanak
(U şeklinde) şeklinde yer alan tepelerin
arasında önünde genişçe bir düzlüğü de
olan yayla Anamur’ da yaz boyu çalışacak
olanların gidiş-dönüş yapabildiği bir
yerdir. Yayla köknar, sedir, ardıç,
andız, şimşir ağaçları ile kaplıdır. Her
evin önünde de meyve süs ağaçları
yetiştirilmektedir. Yaylanın en yüksek
yeri 1557 metre yükseklikteki Geyik
Kayasıdır. Ayrıca hayvancılık yapanların
yaşadığı Dikencik yaylası Kaşın Kuzey
doğusundaki tepeler üzerinde yer alır.
Yayla Bozyazı ilçesine de bir yol ile
bağlıdır.
Yaylada su
kaynakları azdır. Ancak yetecek
seviyededir.
Tarihi kale kalıntısı mevcuttur.
Kaşdişlen köylüleri eskiden bu yaylaya
çıkarlarken şimdi Abanoz yaylasına
göçmektedirler. Yaylada Tahtacı
Mezarlığı da yer almaktadır.
Saren yaylası da
Kaş yaylasına yakın yaylalar
içerisindedir. Toprak yolla
ulaşılabilir. Yaylanın en güzel piknik
yerleri Deliktaş ve Sıtmalıdır.
Yaz mevsiminde kır
kahveleri, berber, kalaycı, bakkal,
kasap ve fırını ile yayla halkına hizmet
veren işyerleri açılır. Barınma için bir
yazlık motel vardır.
Temel ihtiyaçların hepsi yayladan
sağlanabilir.
Anamur Abanoz
Yaylası
Anamur Abanoz
Yaylası Anamur-Ermenek Karayolunun 52.
kilometresinde yer almaktadır. Bu
yaylada yerleşim yeri iki kesimden
oluşmaktadır. Şehir ve köy kesimi. Ancak
eskiden Abanoz yaylasının giriş ve çıkış
kısmında Çukurabanoz ve Boğuntu
köylüleri oturmakta iken yaylanın
genişlemesi ve ilginin artması ile bütün
yayla bir bütün haline gelmiştir.
Yaylada Anamur’un her köyünden insana
rastlamak mümkündür. Eskiden Kaş
yaylasına göçen Kaşdişlen köylüleri de
bu yaylaya çıkmaktadırlar.
|
|
Karşılıklı iki
dağın ortada boşluk vermesi giriş ve
çıkışta birbirine yaklaşması ile oluşmuş
oval bir yayladır. Orta kesiminde
düzlükler yer alır. Bu düzlükler kışın
Abanoz düden gölü dediğimiz suyla
kaplanmaktadır. Suyu bol bir yayladır.
Evlere kadar borularla su gelmektedir.
Modern binalar ve villalar yer alır. Yaz
mevsiminde sayfiye yeri olarak
çıkılmaktadır. Yayla Abanoz ve Küçük
Abanoz adlı iki bölümden oluşur. Yayla
girişinden önce önemli bir geçit olan
Sualmaz geçidinden geçilerek Abanoza
ulaşılır. Yükseklik 1680 metredir.
Sualmaz geçidi Mersin’i İçanadolu’ya
bağlayan ve Toroslarda önemli bir geçit
olan Sertavul geçidinden daha yüksektir.
|
|
Anamur’ da yaz
boyu çalışacak olanların gidiş-dönüş
yapabildiği bir yerdir. Yayla köknar,
sedir, ardıç, andız, şimşir ağaçları ile
kaplıdır. Her evin önünde de meyve,
sebze süs ağaçları ve bitkileri
yetiştirilmektedir. Anamur’ da yaz boyu
çalışacak olanların gidiş-dönüş
yapabildiği bir yerdir. Yayla köknar,
sedir, ardıç, andız, şimşir ağaçları ile
kaplıdır. Her evin önünde de meyve süs
ağaçları yetiştirilmektedir.
Yaylada su
kaynakları boldur. Kışın ovada birken
sular düdenlerle yeraltına akar.
Yaylada her türlü ihtiyacın
karşılanabildiği işyerleri ve lokantalar
mevcuttur. Cuma günleri sebze-meyve
alışveriş pazarı kurulur.
Yaylada Sandık
taş, kaya mezarları ve antik yerleşim
alanları(Kaltepe kale kalıntısı) da
vardır. Bicikli mağarası diye anılan
mağara Abanoz’dadır.
Tespienişi, Kozağacı yaylaları da
yakındır. Yaz aylarında nüfusun en yoğun olduğu
yayladır.
Anamur
Halkalı Yaylası
Anamur Halkalı Yaylası Anamur-Ermenek
Karayolunun 63. kilometresinde yer
almaktadır. Çarıklar kasabası halkı
yaylaya çıkmaktadır. Modern evlerin yanı
sıra sayvant ev türü de yaygındır. Yayla
Anamur-Ermenek karayolunun geçtiği yerin
doğusunda kurulmuştur.
Son zamanlarda yaylada meyvecilik
konusunda ilerlemeler
kaydedilmiştir. Halkalı'nın doğusunda Bozdoğan
köylülerinin çıktığı İnsu yaylası da
mevcuttur.
Yaylayı geçtikten sonra Kervanalanı
yaylasına gelinir. Burası çok geniş bir
platonun yer aldığı toprak alandır. Yol
geniş düzlüğü orta yerinden geçerek
Akpınar’a doğru devam eder. Kervanalanı
yaylasından sonra Demiroluk’a gelinir.
Demiroluk’ta Antik çağlardaki yerleşim
alanlarından birisidir. Kaya mezarları
bulunmaktadır.
Anamur
Akpınar Yaylası
Anamur Akpınar Yaylası Anamur-Ermenek
Karayolunun 72. kilometresinde yer
almaktadır. Yaylaya Anamur ve Bozyazı
ilçe halkı çıkmaktadır.
En eski yaylalardan birdir. Anamur’un
eski idarecileri ve ağaları bu yaylaya
çıkarlarmış. Akpınar Yaylasından sonra
daha ileriye gidilince sol kola sapan
toprak yollarla Anamur’un Özlügöl,
Elbalak gibi yaylalarına ulaşılır.
Anayoldan ise önce Kazancı, sonra
Ermenek’e ulaşılır. Elbalak , Özlügöl
yaylaları hayvancılığa ve arıcılığa
uygun yaylalardır.
Akpınar geceleri en serin olan yayladır.
Meyve ve sebzecilik gelişmiştir. Yaylada
sebze, meyve ve alışveriş pazarı her
hafta yaz boyunca kurulmaktadır.
Yayladan her türlü ihtiyaçları temin
etmek mümkündür.
Yörede toprak altından çıkarılan yumuşak
taşlar (Köfük taş) güneş görmeden önce
bıçakla kesilebilecek derecede
olduğundan yöre insanları bu taşları
istediği gibi şekillendirerek oyuncak ve
heykelcik yapımında kullanmaktadır.
|