ANAMUR'UN SESİ
"Anamur'un ve Anamurluların Buluşma Adresi ve Gerçek Sesi..."
arama   site haritası
 

 

        O yalan, bu yalan, gel biraz da sen oyalan

      Bu günlerde memleketin tansiyonu çok yükseklerde seyrediyor.

    Gerek hükümet cephesinden, gerekse muhalefet cephesinden yapılan açıklamalara bakılacak olursa, artık “gemiler yakılmış” ve geriye dönüşler imkansız hale gelmiştir.

    Kamuoyuna yansıyan bazı iddialar karşısında hükümet kanadının gösterdiği tepki ve açıklamalar uzun yıllardan beri hiç değişmemiş ve “ iddialarını ispatlayamayan namussuzdur, şerefsizdir, alçaktır.”

         17/12/2010 tarihinde  www.anamurunsesi.com  yazdı.

__________________________________________________________________

           O yalan, bu yalan, gel biraz da sen oyalan

      Bu günlerde memleketin tansiyonu çok yükseklerde seyrediyor.

    Gerek hükümet cephesinden, gerekse muhalefet cephesinden yapılan açıklamalara bakılacak olursa, artık “gemiler yakılmış” ve geriye dönüşler imkansız hale gelmiştir.

    Kamuoyuna yansıyan bazı iddialar karşısında hükümet kanadının gösterdiği tepki ve açıklamalar uzun yıllardan beri hiç değişmemiş ve “ iddialarını ispatlayamayan namussuzdur, şerefsizdir, alçaktır.”

    İddiaların ve açıklamaların doğru veya yanlışlığı konusuna girmeyeceğiz.

    Ama bu konuyu çok güzel anlatan bir hikayemiz var.

    Dedik ya bu bir hikaye…İsteyen istediği gibi okuyup, değerlendirebilir.

    “Köyün birinde iki arkadaş varmış. Çok iyi anlaşırlar ve birbirlerinin gizli saklı her şeylerini bilir ve anlarlarmış. Gel zaman git zaman sonra arkadaşlardan biri evlenmiş, ama diğerinin gönlü de bu kızdan yanaymış. Ama bu niyetini asla arkadaşına ve arkadaşının hanımına söylememiş. Kafasında gizli bir plan yapmış ve planı adım adım uygulamaya koyulmuş.

    Köyde iş güç bitip, hasat tamamlandıktan sonra, bir süre çalışmak üzere, birlikte uzak bir şehre gitmişler. Her zaman olduğu gibi beraber çalışmış, yemiş, içmiş, gezip tozmuşlar. Köye dönüş vakti gelince, alacaklarını almış, paralarını iç gömleklerine cep yapıp dikmişler. O zamanlar ulaşım şimdilerdeki gibi değilmiş.

    Köye yürüyerek gitmeleri gerekiyormuş.

    Hazırlıklarını tamamlayıp, yola çıkmışlar. Kuş konmaz, kervan geçmez, tenha bir yere geldiklerinde sinsi planını uygulamaya koyulmuş. Cebinden bıçağını çıkarmış ve arkadaşının gırtlağına dayamış,

    -Canını ve paranı, demiş. Arkadaşı, can ciğer çocukluk arkadaşının kötü niyeti ve kin kokan sözleri karşısında önce şöyle bir irkilmiş. Yüzü bembeyaz buz kesmiş, gözleri fal taşı gibi açılmış halde, titrek bir sesle,

    -Al param senin olsun. Yalvarırım bana bir şey yapma, demiş. İkna olmamış beriki,

    -Paran da, kanın da benim olacak. Hatta karın da, demiş, beklemiş. Son bir çare adam,

    -Tamam param da, karım da senin olsun, demiş.

    Yine olmamış, adamın karnına, saplamış bıçağı, bir iki, üç beş derken. Adam yere yığılmış kalmış, o arada gözü bir kör dikene takılmış ve kısık bir sesle,

    -Şu kör dikeni unutma. Unutma bu diken şahitlik yapacak demiş ve son nefesini vermiş.

    Katil cesedi uzak bir yere taşımış, üzerinde kıymete değer ne varsa hepsini almış. Kanlı gömleğinden bir parçayı da alıp yola koyulurken, cinayet yerindeki kör dikene öylesine bakmış, bakmış ve bir gülmüş. Kendi kendine,

    -Şahitlik yapacak haa, demiş.

    Sonra köyün yolunu tutmuş. Evine varıp yatmış uyumuş ve sabah kuşluk vakti, öldürdüğü arkadaşının hanımı, eşinden bir haber alabilmek umuduyla çıkıp gelmiş. Arkadaş katili, yapmacık bir üzüntü ile,

    -Kocanla yolda gelirken, bir canavar sürüsü üzerimize saldırdı. Ben kaçıp bir ağaca tırmandık ve canımı zor kurtardım. Ama rahmetli kaçamadı, kurtaramadı kendini, canavar parçaladı. Başımız sağolsun, Allah rahmet eylesin, dedi. Bir süre bekledi. Kadın o anda hiçbir şey diyemedi, olduğu yerde dondu kaldı.

    -Rahmetli son nefesini vermeden, yanına vardığımda, sizi bana emanet etti, karıma ve çocuklarıma iyi bak dedi, deyip öylece sustu.

    - Yenge, bundan sonra rahmetlinin emanetlerini koruyup kollamak benim görevim, dedi. Arkadaşının kanlı gömleğinden aldığı parçayı üzüntülü kadına uzattı. Kadın büyük bir üzüntü ve acı içinde ağlayarak evine döndü.

    Aradan zaman geçip, acı hafiflemeye başlamış ve kadın ölen eşinin emaneti diye adamla evlenmeye razı olmuş. Düğün dernek yapmış, evlenmiş, ev bark sahibi olmuş, çocukları olmuştur.

    Adam ve yaslı kadının evlilikleri öyle böyle devam edip giderken, biz yaz günü köyden uzakta bir tarlaya ekin biçmeye gitmişler. Yorulup bir ağaç dibinde dinlenir, yemek yerlerken, bir rüzgar çıkmış. Nereden geldiği belli olmayan bir kör diken çalısı önlerine kadar uçup gelmiş. Kör diken çalısını önünde görünce adam öylesine bir gülmüş. Adamın bu yersiz ve anlamsız gülmesi kadının da dikkatini çekmiş,neden güldüğünü sormuş. Adam,

    -Boş ver, işte öylesine bir güldüm, demiş. Kadın,

    -Yok, neden güldüğünü söyleyeceksin, diye ısrar edip durunca, dayanamamış, olup bitenleri baştan sona anlatmış.

    Kadın hiçbir şey dememiş o anda, hiçbir şey yokmuş gibi eve vardıktan sonra, gizlice gidip, jandarmaya katil olan eşini ihbar etmiş. Adam kasten adam öldürmekten yargılanmış ve cezasına uygun olan cezayı almış, hapsi boylamış.

    Hikayemiz böyle. Anlayacağınız, hiçbir sır, hiçbir kötülük, sonsuza kadar saklı kalmıyor. Er veya geç gerçekler ortaya çıkar ve suçlu cezasını çekermiş.

    Sözümüz hak hukuk ve adalet adına hüküm verip, uygulaması gerektiği halde; kanun dışı, haksızlık, yolsuzluk, uygunsuzluk, hukuksuzluk ve adaletsizliğin en alasını yapanlaradır.

    "Mal da yalan, mülkte yalan. /Gel biraz da sen oyalan."
    “Görelim mevla neyler, Neylerse güzel eyler.”

  

 

 

Hüseyin ŞİNASİ
İletişim: huseyinsinasi@gmail.com
Tel: 0505 5967372

    Hüseyin ŞİNASİ'nin Yayımlanmış Yazıları

  •   KÖŞE YAZILARIMIZ TOPLAM DEFA OKUNMUŞTUR...        _______________________________________________________________

  • Anamur'un ve Anamurluların Buluşma Adresi ve Gerçek Sesi..."
    ANAMUR'UN SESİ

 
   

  Başa Dön 

Yazdır

 
 
 
Copyright © Tüm Hakları Saklıdır [Çınar Arıkan]